Ey İncirlik'in pençesindeki Adana
‘Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozanlar, Allah’ın korunmasını emrettiği akrabalık bağlarını koparanlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar var ya; işte lânet onlara, yurdun en kötüsü cehennem de onlaradır.’ Ra'd Suresi, Ayet: 25.
Sağ ayağım toprağına basar basmaz
Hemen tanıdın sevgili Adana yıllar sonra
Bir mavi parçayım ben
Uğradığın en büyük hayal kırıklığından
Toprağındadır
Ana sütüyle yıkanmış çocukluğum
Ana teriyle yoğrulmuş gençliğim
Ve ana gözyaşlarıyla
Seyhan’ın kıyılarında baba bakışı rüzgar altı
Coşkuları ruhu kanatlandırır
O ılık o kadim rüzgar
Az kitap sayfası çevirmedi
Kalemimin altında az defter sayfası
Uykusuz acılı gecelerde
Geldi kanlı bakışım sana
Kısılmış sesim
Ama kalmaya değil
Darılma sakın arsız deme
Kederimle bırak beni
Oğlum dedin bana hep
Ey İncirlik’in pençesindeki Adana
Ekmek verdin su verdin
Sırtımı sıvazladın Ramazanlarda
Saçımı okşadın Kur’an okurken ve namazlarda
Bile bile şair olacağımı
Niyet ettim Allah rızası için devrim yapaya
Fransızlar Ermenileri de alıp gitti ama
Büyük bozgundur başımızdaki
Yıllarca Akif’le feryat ettim
Düş kurdum Yahya Kemal’le
Ve Necip Fazıl’la çile çektim
Diriliş dersleri aldım Sezai Karakoç’tan
Baharı karşılamayı öğrendim kelimelerle
Yola çıkarmayı bir halkı
Sadaka taşları dikmeye hayata
Kuş evleri yapmaya
Milyonlarca rahle bilgi çeşmesi
Atalarımın mezarları var toprağında
Kimini ellerimle verdim sonsuzluğa
Benim için meçhul mezarlar da var
Söylemez Fakı dedeminki mesela aramaya geldim
Babam yirmi sekiz ocak iki bin yediden beri
Kabasakal Mezarlığı’nda gül ağaçları altında
Gönül dağımın güney yamacında
En mahcup tebessümü çiçeklenecek en sevecen bakışı
Ben toprağını sulayınca
Son dersini ölümünle verdin
Ey Hadimü’l Kuran Ziya Hoca
Biz vefasız öğrencilerine
Eyup Sultan’dan selam getirdim sana
Fatih Sultan Mehmet ve Hüdayi’den
Başucunda Yasin okuyacağım
Ayak ucunda Fatiha
Gülleri söküldü mü acaba
Sarmaşıklar mı dikildi yerine
Toroslara çıkacağım dedemden kalma topraklara
Mustafa Çavuş’un tarlalarında ne arayacağım ne bulacağım
Bağdan sepet sepet üzüm ve murt vereceksin avuç avuç
Filikli’de İncirli Bahçe’de
Kara dut ağacının tepesinde tek ayak duran o leylek
Bekliyor mu beni hala
Yuvasına sahip çıkan her yıl göçse de
Göçerlerden bir o mu kaldı
Göçe isyan edenlerden değilim ben
O leylekten öğrendim sıla-i rahimi
Allah’ın kanunlarına boynum incedir
O leylek kadar olamıyorsam
Bu darbeler yüzündendir
Perişanlığımız paşalardandır ağalardandır
Sahip çıkamadım topraklarımıza utancım oldu
Adana bir süre daha esirsin kızma bana
Utancımla bırak beni
Mustafa Yürekli - İstanbul, 2010
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.