Erdoğan'dan BDP'ye Uludere yanıtı

Erdoğan'dan BDP'ye Uludere yanıtı
Ak Parti Grubu'nda konuşan Başbakan Erdoğan, BDP, CHP'ye yüklendi. Erdoğan, BDP Genel Başkanı Demirtaş'ın "Uludere'de vurun dedi" iddiasına çok sert yanıt...



Ak Parti Grubu'nda konuşan Başbakan Erdoğan, BDP, CHP'ye yüklendi. Erdoğan, BDP Genel Başkanı Demirtaş'ın "Uludere'de vurun dedi" iddiasına çok sert yanıt verdi.

''Hiç kimsenin içişlerinde gözümüz yok, bizim işimiz bize yeter''

Erdoğan, hiç kimsenin içişlerinde gözlerinin olmadığını belirterek, ''Bizim işimiz bize yeter. Bölge ülkelerindeki siyasi iktidar mücadelelerinin, siyasi çekişmelerin tarafı değiliz, olamayız. Bizim iyi niyetli tavsiyelerimizi, önerilerimizi, yapıcı eleştirilerimizi içişlerine müdahale olarak algılayanlar, önce çıkıp kendi özeleştirilerini yapsınlar'' dedi.

Erdoğan, dış politikada, geçen hafta önemli temasların, gelişmelerin yaşandığını belirterek, görüşmeleri hakkında bilgi verdi.

Mısır'da, tüm bölgenin ve kendilerinin umutlarını artıran güzel gelişmelerin yaşandığını dile getiren Erdoğan, Mısır'da 28 Kasım'da başlayan seçim sürecinin devam ettiğini, üç aşamalı Halk Meclisi seçimlerinin yapıldığını, 23 Ocak'ta büyük heyecanla, umutlarla açıldığını anımsattı.

Erdoğan, Mısır'da 23 Ocak'ta Halk Meclisinin açıldığı gün, Mısır halkının, çocuklarının fotoğraflarıyla yaptığı yürüyüşün her şeyi anlatmaya yettiğini belirterek, ''Kendi çocuklarının resimlerini taşıyan Mısırlılar, 'çocuklarımız diktatörlüğü görmeyecek' diyerek heyecanlarını, umutlarını ifade etti. Mısırlı kardeşlerimize, Türkiyeli kardeşlerinin selamlarını iletiyor, kendilerini kutluyor, yeni sürecin Mısır ve bölge için hayırlara vesile olmasını diliyorum'' diye konuştu.

Erdoğan, hafta içindeki birebir görüşmeler ve Körfez İşbirliği Konseyi bakanlarıyla yaptıkları toplantıda, başta Irak ve Suriye olmak üzere, bölgeye ilişkin düşüncelerini, tavırlarını, hassasiyetlerini muhataplarına ilettiklerini anlattı.

''İlkeli tutum sergiledik''

Bölgede yaşanan gelişmelerde, son derece ilkeli tutum sergilediklerini dile getiren Erdoğan, sadece hakkın, hukukun, halkların arzu ve taleplerin arkasında durduklarını vurguladı. Erdoğan, şunları söyledi:

''Ne gizli ajanda ile hareket ediyoruz ne de çıkar odaklı bir yaklaşım içindeyiz. Sünni, Şii, Nusayri, Alevi, Arap, Kürt, Ortodoks, Katolik... Etnik köken, din, mezhep ayırımı yapmıyor, politikalarımızı bu zahiri unsurlara göre asla şekillendirmiyoruz. Biz en başından itibaren şunu söylüyoruz; bölgede bir ülkede yaşanan belirsizlik, bir ülkedeki huzursuzluk, istikrarsızlık, kendi sınırlarını aşıyor, tüm bölgeye sirayet ediyor. Filistin, bizim bu tezimizin bir asırlık örneğidir. Lübnan, Irak, Suriye, Afganistan aynı şekilde. Bu bölgede hiçbir sorun yerel, lokal kalmıyor. Çeşitli nedenlerden dolayı tüm bölgeyi, tüm bölgenin refahını, huzurunu, istikrarını yakından ilgilendiriyor. Şu çok net olarak görüldü ki Filistin meselesi çözülmeden, bu bölgenin kalıcı barışa ulaşma imkanı yoktur. Irak istikrara kavuşmadan, Suriye'de akan kan durmadan, Afganistan, Yemen, Lübnan'ın, Somali'nin sorunları çözüm yoluna girmeden bu bölgenin topyekün huzura kavuşma imkanı yoktur. Bu bölgede, hiçbir ülkenin sırtını diğer ülkelere dönme, o ülkelerdeki gelişmelere kayıtsız kalma lüksü de yoktur. Irak'taki, özellikle Kuzey Irak'taki otorite boşluğu nedeniyle biz 30 yıl boyunca buradan yönelen terör karşısında çok ağır bedeller ödedik. Kuzey Irak'ta yerleşerek, Türkiye'yi tehdit eden terör örgütünün Irak'ın iç işi olduğu söylenebilir mi? Tüm bölgede mezhep çatışmasını tetikleme ihtimali olan Sünni-Şii gerilimin Irak'ın iç meselesi olduğu düşünülebilir mi? Türkmen kardeşlerimizin sıkıntılarının, bizim tarafımızdan dikkate alınmaması mümkün olabilir mi? Suriye'de son aylarda yaşanan olaylar nedeniyle Türkiye olarak ağır fatura ödedik, ödemeye devam ediyoruz. Filistin-İsrail meselesinde aynı şekilde Türkiye olarak ödediğimiz bedeller var. Bu faturayı, bedeli sadece biz ödemiyoruz. Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar, Bahreyn, İran, diğer bölge ülkeleri de az ya da çok bu meselelerin ceremesini çekiyor. Bizim Türkiye olarak bütün gayretimiz, tüm bölgeyi ilgilendiren bu sorunların, tüm bölgenin gayretiyle çözüme kavuşması, kavuşturulmasıdır. Biz bölge ülkelerindeki siyasi iktidar mücadelelerinin, siyasi çekişmelerin tarafı elbette değiliz, olamayız. Ancak bölge halklarının hak ve hukukun, bölgesel huzur ve istikrarın tarafıyız ve insaniyet namına sorumluluklarını da üzerimizden atamayız. Etnik kökenine, dinine, mezhebine, derisinin rengine bakmaksızın, biz bölgede akan kanın durmasını, ölümlerin, katliamların artık son bulmasını istiyoruz.''

''Ucuz hesapların içinde olmadık''

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin, hiçbir mezhebin karşısında da arkasında da olmadığını bildirdi.

Türkiye'nin, mezhep ayrışması, çatışması üzerinden güç devşirmenin, böyle ucuz hesapların içinde olmadığını belirten Erdoğan, tam tersine Türkiye'nin on yıllardır, yüzyıllardır devam eden, bölge halklarına çok büyük acılar yaşatan sorunların artık aklı selimle, sağduyuyla ele alınmasını, bir diyalog, istişare ortamının oluşturulmasını, en güçlü savunan ülke olduğunu ifade etti.

''Hiç kimsenin içişlerinde gözümüz yok, bizim işimiz bize yeter'' diyen Erdoğan, hiçbir ülkenin iç işlerine karışma, müdahale etme niyetinde olmadıklarını belirtti. Erdoğan, olaylar başladığı sırada, kendilerinden Irak'a girmelerinin istendiği dönemde, Iraklı kardeşlerinin , Irak'a girmelerini istemediği için bütün hazırlıklarını yaptıkları halde girişlerini durduklarını anımsattı. Erdoğan, ''Çünkü, bizim böyle bir derdimiz yok. İstenmediğiniz yerde biz olmayız'' dedi.

Erdoğan, sözlerini, ''Bazı meselelerin iç işleri olarak, dahili mesele olarak kalmadığını da bu ülkelerin yöneticileri, sorumluluk sahibi olan önderleri görmek zorundadırlar. Bizim iyi niyetli tavsiyelerimizi, önerilerimizi, yapıcı eleştirilerimizi içişlerine müdahale olarak algılayanlar, önce çıkıp kendi özeleştirilerini yapsınlar'' diye sürdürdü.

''Kanla değil, mürekkeple yazıldı''

Ortadoğu'nun tarihinin, bazılarının iddia ettiği gibi kanla değil; mürekkeple, ilimle, hikmetle, sanatla, medeniyetle yazıldığını dile getiren Erdoğan, Bağdat, Şam, Mekke, Medine, İsfahan, Beyrut, Kahire, Diyarbakır, Konya, Bursa, İstanbul'un tarihi boyunca siyasi çekişmelerle değil, ortaya koydukları muhteşem eserlerle öne çıktığını söyledi.

Erdoğan, kalemin kılıcı kestiğine inanan bir medeniyetin sahipleri olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:

''Bunu bir avuntu, nostalji, tarih güzellemesi olarak ifade etmiyorum. Dün bu böyleydi Allah'ın izniyle, bütün bu coğrafyanın gayretiyle yarın da böyle olacaktır, olmalıdır. Herkes, bölgedeki her ülke, Türkiye'den emin olsun, Türkiye bölgenin meselesi için samimiyetle gayret sarf eden, bölgenin selametini de her türlü çıkarın üzerinde gören bir ülkedir. Esasen Türkiye'yi, batı, Avrupa ve AB için değerli yapan da bu samimiyetidir, bu diyalog gücüdür. Türkiye, doğusunda ve güneyinde bir iktidar, bir güç mücadelesi içinde olmadığı gibi Avrupa'da da bir güç, öne çıkma mücadelesi içinde değildir. Türkiye, yüzü Avrupa'ya bakan ama sırtını Doğu'ya dönmemiş ülke olarak, hem Doğu hem Batı için bir imkan, fırsattır.

Biz 9 yıldır gerek doğu, gerekse batıda muhataplarımıza bunu net ifade ettik. Türkiye'nin, Avrupa'ya yük olmaya değil yük almaya aday olduğunu her fırsatta tekrarlıyoruz. AB'ye adaylık konusunda, AB müktesebatına uyum konusunda muhatabımızın gösterdiği gayretten kat kat fazlasını gösteriyor, düzenlemelerimizi tek tek yapıyoruz. Türkiye'nin imkanlarına, sunduğu fırsatlara, iyi niyetimize rağmen Avrupa'da bize karşı sergilenen tutumu da bir kenara not ediyoruz.''

''Fransa'da süreç tamamlanmadı, sabırla bekliyoruz''

Erdoğan, Fransa konusuna girmeyeceğini, bu konuya bugün ''Fransız'' olduğunu ifade etti. Erdoğan,Fransa'da sürecin henüz tamamlanmadığını, yasanın seyrini sabırla beklediklerini kaydederek, ''Bu süreçte, geçen hafta ifade ettiğim gibi Fransa yönetimine, Türkiye ile kavga ediyor payesini de vermeyeceğiz. Ama bu yasanın altındaki asıl niyeti, asıl hissiyatı, asıl tehlikeyi de bütün boyutlarıyla inşallah önümüzdeki günlerde sizlerle çok ayrıntılı şekilde paylaşacağız'' dedi.

CHP, MHP, Meclis dışındaki diğer muhalefet partilerine, sivil toplum örgütlerine, bilim adamlarına, medyaya, bu konuda gösterdiği duyarlılık, dayanışma nedeniyle kendi ve milleti adına teşekkür eden Erdoğan, bütün vatandaşlara, vakur duruşundan dolayı da şükranlarını sundu.

''AK Parti iktidarından nitelikli nesil çıkar''

Erdoğan, 9 yılda nüfusun 9 milyon arttığına işaret ederek, her yıl ortalama 1 milyon arttıklarını, bunun hızlanarak devam edeceğini bildirdi. Erdoğan, ''2023'te çok daha farklı bir yerde olacağız inşallah. Bu tavsiyemizi, bütün arkadaşlarımın her yerde söylemesi lazım. Nüfusumuzun yüzde 50'si 30 yaşın altında, bizim için büyük güç, zenginlik, bunu artırarak devam ettirmemiz lazım. En büyük gücümüz buradan gelecek. Önemli olan nitelikli bir nesil diyorlar, eyvallah. AK Parti iktidarından, nitelikli nesil çıkar, merak etmeyin. Bütün tedbirlerimizi, eğitimi birinci sıraya koyarak aldık, alıyoruz'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin sadece jeopolitik konumu değil, ekonomisiyle de Avrupa ve bölge için imkan olduğunu, son küresel ekonomik kriz sürecinde tüm boyutlarıyla ispat ettiğini belirtti.

''Siyasetçiye güven adeta yerlerde sürünüyordu"

Erdoğan, ''Güya Uludere'de operasyon bana sorulmuş; '50 kişilik grup var, içlerinde sivil var, ne yapalım' diye sormuşlar. Ben de BDP Genel Başkanı'nın o çirkin iddiasıyla söylüyorum; 'neye mal olursa olsun vurun' demişim. İşte bu tarz siyaset seviyesiz siyasettir, ahlaksız siyasettir'' dedi.

Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, partilerini kurdukları günden beri ''siyasetin tek limanı ahlaktır'' ilkesini vurguladıklarını belirterek, ''Bu sözü vurgulamakla kalmadık, bunu kalbimizden, gönlümüzden söyledik ve samimiyetle, kararlılıkla da bu sözün arkasında durduk ve durmaya da devam ediyoruz'' diye konuştu.

Ahlaki zeminden, edepten, adaptan kopuk bir siyasetin millete hizmet üretemeyeceği gibi içten içe de kendini çürüteceğini anlatan Erdoğan, 14 Ağustos 2001'de AK Parti'yi kurduklarında siyaset arenasının böyle bir çürümüşlük içinde olduğunu kaydetti. Türkiye'de en az güvenilir kurum olarak siyasetin o zamanlar listenin başında yer aldığını hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Siyasetçiye güven adeta yerlerde sürünüyordu. Biz milletin değerleriyle, ulvi değerlerle siyaset üreterek sadece milletimize hizmet üretmekle kalmadık, siyasete güven katsayısını da en üst seviyelere çıkardık. Münakaşa, polemik, atışma, muhalefet etme, eleştiri siyasetin tabiatında vardır, bunun aksini iddia etmiyorum. Ancak yalan ve iftira; siyasetin bir cüzü, bir unsuru olamaz, hakaret bir cüzü, unsuru olamaz. Biz bunu en baştan itibaren şiddetle karşı çıktık,karşı çıkıyoruz. Elinde belgesi, delili olmayanların özellikle çok mühim, çok kritik meselelerde ortaya bir iftira atarak zihinleri bulandırması siyaset değildir. İftira atarak, yalan söyleyerek gündemi değiştireceklerini zannedenler aldanırlar, kendilerini de aldatırlar. İftira atarak, yalan söyleyerek karşılarındakini küçülteceklerini zannedenler tam tersine kendisini küçültürler.''

BDP'ye cevap: Bu iddianın içinde cahillik, husumet, şark kurnazlığı var

BDP Genel Başkanı Demirtaş'ın kendisiyle ilgili hiçbir mesnedi, dayanağı olmayan, hiçbir belgeye hatta bilgiye dayanmayan bir iddia ortaya attığını belirten Erdoğan, ''Güya Uludere'de operasyon bana sorulmuş, 50 kişilik grup var, içlerinde sivil var, 'ne yapalım' diye sormuşlar. Ben de BDP Gene Başkanı'nın o çirkin iddiasıyla söylüyorum 'neye mal olursa olsun vurun' demişim. İşte Bu tarz siyaset seviyesiz siyasettir, ahlaksız siyasettir. Bunlar, her zaman söylüyorum ya, 5 koyunu ellerine ver güdemezler, kaybedip dönerler veyahut da tenha bir yerde kesip kebap yapma yoluna giderler'' dedi.

Erdoğan, ''bu iddianın, bu ithamın içinde cahillik, tecrübesizlik, husumet, şark kurnazlığı olduğunu'' belirterek, şöyle konuştu:

''Ama daha vahimi bu iddianın, bu ithamın içinde maalesef siyasi ahlaksızlık var. Böyle bir hezeyanı gündeme getirmek, sadece ve sadece acziyettir. Siyaset, muhalefet üretemeyenler işte böyle acziyet üretirler, ürettikleri acziyetten çare umarlar ve o acziyetin altında kalırlar.

Şunu BDP Genel Başkanı'na hatırlatmak isterim; Başbakan'a yönelik bu tür cahilce iddialar, BDP'nin Uludere hadisesini istismar çabalarını, Uludere hadisesi için yapılan basın toplantısında da kahkaha atma ahlaksızlığını örtmez, örtemeye de yetmez. Bu cahilce ithamlar, BDP'nin artık gizlenemez hale gelen kimlik bunalımını da saklamaya, örtmeye yetmez.

Biz güvenlik güçlerimize genel çerçevede yetki veririz. Siyaset budur, Hükümet etme budur. O genel çerçeve içerisinde de güvenlik güçlerimiz ama TSK ama Emniyet o genel çerçeve içerisinde yetkisini kullanır. Gerekirse bazı konularda yine bize danışabilirler, sorabilirler. Ama tabii bunların bugüne kadar böyle bir şey yapmaları söz konusu olmadığı için, bunlara talimat dağdan geldiği için böyle yapmaları mukadder. Sürekli olarak İmralı'yı adres gösteriyorlar, sonra da çıkıp diyalogdan, siyasette muhatap alınmaktan bahsedeceksiniz. Biz sizi siyasette muhatap aldık. Ben de görüştüm, yardımcılarım da görüştü, defaetle görüştüler. Ama siz dağa sormadan, İmralı'dan haber gelmeden hiçbir zaman adım atamadınız. Sizin iradeniz yok, karar verme yetkisiniz yok. Ancak oralardan size müsaade gelirse siz adım atabilirsiniz. Ama biz sadece ve sadece halkımıza soruyoruz, halkımızdan aldığımız yetkiyi de kullanırız.

Bir uluslararası toplantıdan dönerken medya mensuplarıyla uçakta yaptığımız görüşmede de söylemiştim; Biz özelikle terör örgütüyle mücadele ederiz ve siyasi temsilcileriyle de müzakere ederiz demiştim. Ben bu sözümün yine arkasındayım. Ama bu çerçeveyi iyi korumaları lazım. Söyledikleri ne? Efendim, 'BDP'yi kriminalize ediyormuşuz.' Açık söylüyorum; kim ilegaliteye bulaşırsa, kim terör örtüyle içli dışlı olursa, kim hak hukuk tanımazsa, yargı da gider gereğini yapar. Kimsenin hukuk karşısında imtiyazı yoktur, kimseye da ayrıcalık yapılamaz. ''

''Biz AK Parti olarak Kılıçdaroğlu'ndan son derece memnunuz''

Uludere istismarı üzerinden devam eden terörle mücadeleyi akamete uğratacaklarını sananların büyük bir yanılgı içinde olduğunu ifade eden Erdoğan, ''Askerimizle, polisimizle, tüm istihbarat ve güvenlik birimlerimizle yürüttüğüm başarılı mücadele, kesintisiz sürecektir. Buna ara vermek yok. Terör olduğu sürece terörle mücadelede olacaktır. Kimsenin güvenlik güçlerimizin motivasyonunun kırmasına izin vermeyeceğiz. Yaşananlardan dersler çıkararak daha büyük bir azimle terörle etkin mücadele etmeyi sürdüreceğiz'' diye konuştu.

Erdoğan, ''BDP'nin bu cahilce iddialarının ötesinde daha büyük bir vahamet olduğunu'' belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''CHP Genel Başkanı da BDP'nin bu ahlak dışı iddiasına, iftirasına sahip çıkmış. BDP Genel Başkanı'nın bu iddiasını tekrar etmek gibi bir hata işlemiştir. Sadece BDP değil, Anamuhalefet partisi CHP tam bir acziyet içinde. CHP o kadar acziyet içinde ki en başından itibaren Uludere hadisesinde BDP'nin peşine takılıp gitmekten hiç gocunmadı, hiç yüksünmedi.

Ben halk oylaması ve 12 Haziran seçimleri öncesinde CHP'nin lokomotif, BDP'nin de onun vagonu olduğunu söylemiştim. Sözümü geri alıyorum; meğer lokomotifi BDP, vagonu da CHP imiş. Bu tren artık nereye gider, hangi istasyona gider, onu da milletimin takdirine ve muhayyilesine sevk ediyorum. Bakın Anadolu'da çok güzel bir söz var; 'Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste...' İşte CHP'de o ah, çıkıyor, aheste aheste çıkıyor. CHP Genel Başkanı, partisinin içindeki sıkıntıları aşmak için, güya gündemi değiştirmek için akla ziyan açıklamalar yapıyor, akla ziyan iddialara sarılıyor. Kendi arkadaşlarının kendisiyle ilgili iddialarına çıt çıkarmayan Sayın Kılıçdaroğlu, belki gündemi değiştiririm diye BDP'nin ipine, BDP'nin hezeyanlarına sarılıyor. Kusura bakmayın Sayın Kılıçdaroğlu biz söyleyeceğimizi zamanında söyledik. Manşetle gelen,manşetle gider. Ayak oyunlarıyla gelen, ayak oyunlarıyla gider. İşte bir CD olayı, 'ben aday değilim' diye genel başkanını ziyaret et, çıkınca o açıklamayı yap, ertesi gün de hemen aday oluver. Çok dürüst bir insan maşallah. Ama Allah var, biz AK Parti olarak Sayın Kılıçdaroğlu'ndan son derece memnunuz.''

''Biz , CHP'nin bu ülkeye, bu millette yaşattığı hukuk facialarını hatırlatacağız''

Erdoğan, 23 Kasım'da gerçekleştirdikleri en son genişletilmiş il başkanları toplantısında, Dersim konusunu belgeleri ile Türkiye gündemine taşıdıklarını ve ''bu ülkeye bu millete ödetilen acı faturayı gözler önüne serdiklerini'' anımsattı.

Muhalefetin konuyu gündeme getirmelerinden rahatsız olduğunu belirten Erdoğan, ''Eğer siz insanları şu veya bu nedenle, vergisini ödemedi diye, şunu ödemedi, bunu ödemedi diye katlediyorsanız, öldürüyorsanız bunun hesabını veremezsiniz. Bu dünyada da veremezsiniz, ebedi alemde de veremezsiniz. Bu savunulamaz, savunulacak bir şey değil'' görüşünü dile getirdi.

-''Ülkeye on yıllar boyunca yüklenmiş ağır yük''-

Konuyla ilgili olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Genelkurmay Başkanlığının kendi arşivlerinde çalışma yaptığını belirten Erdoğan, kendi belgelerinin ise açık olduğuna işaret etti.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'ndan bir adam görevlendirerek ellerindeki arşivleri inceletebileceğini ifade eden Erdoğan, ''Biz orada, Dersim'de yaşanmış acı bir hadiseden ziyade, bir zihniyete, bugünlere kadar ulaşmış, bugünlere kadar başka bir çok faciaya zemin hazırlamış bir anlayışa dikkat çekmiştik. Biz yaşanmış ve bitmiş bir faciadan öte, hukuku çiğnemek yoluyla, siyasete müdahale yoluyla, özgürlükleri kısıtlama, provokasyonlar, faili meçhuller, derin örgütlenmeler yoluyla bu ülkeye on yıllar boyunca yüklenmiş ağır bir yükü işaret ettik'' diye konuştu.

Kılıçdaroğlu'nun Dersim gündemi ile sıkışarak konuyu değiştirmek için Silivri'ye yöneldiğini belirten Kılıçdaroğlu, ''Sayın Kılıçadaroğlu, gündemi değiştirmek adına Silivri'deki mahkemeye, hakim ve savcılara çok ağır hakaretlerde bulundu'' dedi.

Kılıçdaroğlu'nun bu tutumunun devam ettiğini belirten Erdoğan, ''12 Eylül 2010'da milletin kararıyla, milletin takdiri ile gerçekleşen Anayasa değişikliği, CHP'yi ciddi şekilde rahatsız ediyor ve CHP Dersim faciasına zemin hazırlayan o eski günlerin özlemiyle son derece sorumsuzca çıkışlar yaptı, yapıyor. CHP'nin nasıl bir yargı istediğini, nasıl bir sistemi özlediğini, özgürlüklerden bugüne kadar ne anladığını belgeleriyle ortaya koyacağız'' açıklamasını yaptı.

Erdoğan, ''Sayın Kılıçdaroğlu, bir fezlekeden yola çıkıp yargı bağımsızlığı ve ifade özgürlüğü noktasında gerek Hükümete gerek yargı mensuplarına çok ağır ithamlarda bulundu ve bulunmaya devam ediyor. Biz kendisine sadece daha önce hazırlanmış 13 fezlekeyi değil, CHP'nin bu ülkeye, bu millette yaşattığı hukuk facialarını hatırlatacak, bu faciaları yaşatan zihniyetin de 12 Eylül 2010 halk oylaması ile nasıl bir kırılma yaşadığını milletimize izah edeceğiz'' dedi.

AK Parti'nin farklı olduğunu belirten Erdoğan, ''Şu anda Diyarbakır, Tunceli, hatta hatta kışla içine varınca kadar aramalar yapılıyor mu, yapılıyor. Peki iktidarınıza kadar niçin bunlar yapılamıyordu da şimdi yapılıyor? İşte bu dönemin farkıdır bu'' diye konuştu.

-Askerlik şubeleri MEB'e-

Konuşmasında dün yapılan Bakanlar Kurulu'nda alınan kararları anımsatan Erdoğan, 6 Temmuz 2009'dan itibaren Milli Savunma Bakanlığı bilgi sistemini devreye aldıklarını ve askerlik hizmetlerinin bağlı bulunan şubeye gidilmeden en yakın yapılmasını sağladıklarını belirterek şunları söyledi:

''Bu durum nüfusu az ilçelerimizde işlem sayısının azalmasını da beraberinde getirdi. Şimdi bir kanun değişikliği yaparak öncelikle ilk yoklama, yedeklik yoklaması ve askerlik meclisini kaldırıyor, vatandaşımızın askerlik işlemlerini azaltıyor ve bu suretle hızlandırıyoruz. Ayrıca işlem hacmi düşük 181 ilçede askerlik şubelerini kaldırıyoruz, bu ilçeleri 45 dakika, 1 saat uzaklıktaki en yakın askerlik şubesinin bünyesine dahil ediyoruz. Bu şekilde 181 ilçe askerlik şubesini kapatarak yıllık 40 milyon lira tasarruf sağlayacağız.

Buralardaki 181 subay, 181 astsubay ve 600 sivil memur kadrosunu da yoğunluğu daha fazla olan şubelere sevk edeceğiz. Yine bu düzenleme bin 500 er ve erbaş kadrosu Genelkurmay Başkanlığımıza iade edilecek ve buradan da önemli bir tasarruf sağlamış olacağız. Daha önemlisi bu 181 ilçedeki askerlik şubelerinin uygun olan binalarını Milli Eğitim Bakanlığı'na devretmeyi planlıyoruz. Bunu da gerçekleştirdiğimizde okul öncesi eğitim maksadıyla kullanılacak önemli bir miktarda okul ve derslik kazanımı da elde etmiş olacağız.''

Erdoğan, kadın ve aile bireylerinin şiddetten korunmasına yönelik yasa tasarısın da Bakanlar Kurulu'nda görüşerek kabul ettiklerini, bu tasarı ile hem kadın ve aile bireylerine yönelik şiddetin önüne geçmeyi hem de şiddete maruz kalan bireylerin çok daha güçlü ve sağlıklı bir şekilde korunmasını öngördüklerini bildirdi.

Başbakan Erdoğan, şiddete maruz kalan ya da maruz kalma ihtimali olan bireylerin illerde vali, ilçelerde kaymakamlar tarafından koruma altına alınacağını, barınma imkanı sağlanacağını, gerektiğinde koruma verileceğini, acil durumlarda tedbir kararını kolluk amirlerinin de verebileceğini söyledi. Erdoğan, tasarının çeşitli STK'larla görüşülerek hazırlandığını da anımsattı.

"Avrupa ekonomisinin iyiye mi kötüye mi gideceği değil, kötüye mi yoksa daha kötüye mi gideceği tartışılıyor''

Erdoğan, ekonomideki gelişmelere değindi. İsviçre'de ekonomi ve Avrupa'nın krizi ele alınırken, oradaki bakanların Türkiye'nin farklı konumunun en yetkili ağızlardan ifade edildiğini belirten Erdoğan, Türkiye'nin takdirleri üzerinde topladığını bildirdi.

Erdoğan, 2012 yılının Avrupa'da çok zor geçeceğinin şimdiden göründüğünü ifade ederek, ''Esasen İsviçre'de Avrupa ekonomisinin iyiye mi kötüye mi gideceği değil, kötüye mi yoksa daha kötüye mi gideceği tartışılıyor. Avrupa'da, Avro bölgesindeki bu olumsuz sürecin Türkiye üzerinde bir miktar etkisi olacaktır. Ama bunun sınırlı kalacağı da bir gerçektir. Avro bölgesi eksi büyüme, yani daralma beklerken biz bu yılda inşallah büyümeye devam edeceğiz, devam ediyoruz. Tabii temkini de ihtiyatı da elden bırakmayacağız'' diye konuştu.

Avrupa'nın şu anda en büyük sorununun bütçe açıkları olduğuna işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:

''Özellikle seçime giden ülkeler, bu kadar küresel krize rağmen seçim uğruna tedbir almakta çekingen davranıyorlar. Hem kendi halklarına, hem de Avrupa'nın geleceğine bunlar haksızlık yapıyorlar. AK Parti hükümetleri olarak biz popülizmden her zaman uzak durduk. Biz seçime giderken seçim ekonomisi uygulamadık, tam aksine ne gerekiyorsa onu yaptık. Biz milletimizle doğrudan iletişim kuruyoruz. Samimiyetle, muhabbetle iletişim kuruyoruz. Karşılıklı güven içerisinde yolumuza devam ediyoruz. Temkini de tedbiri de elden bırakmadan uyum, koordinasyon içerisinde ekonomideki bu başarışı inşallah çok daha yukarılara taşıyacağız. Yatırımlarda durmak yok, aynen devam ediyor, devam edecek.

Bazıları korkuyor, böyle kritik dönemde yatırımlara devam edersek ne olur diye... Bereket olur, başka bir şey olmaz. Bakın şu anda Avrupa'da 6 ülke IMF ise stand-by anlaşması yapmak için sırada bekliyor. Bize ne diyordu faiz lobisi, 'aman gecikiyorsanız ne olur stand-by anlaşması yapın' ne oldu, 4 yıla girdik, yaptık mı yapmadık, herhangi bir sıkıntı var mı, yok. Çünkü, bizim böyle bir sorunumuz da yok. Tam tersi biz on yılların birikmiş borcunu, bize devredilmiş yükü günü gününe ödüyor ve IMF'e olan borcumuzu kapatıyoruz. MHP-DSP-ANAP hükümetinden 2002 sonunda görevi devraldığımızda IMF'e olan borç 23,5 milyar dolardı. Şu anda 2,9 milyar dolara kadar bu borcu çekmiş durumdayız. Onlar borçlandı biz ödedik, yapılan bu. Merkez Bankası rezervimiz göreve geldiğimizde 27 milyar dolardı altın dahil. Şimdi 85,3 milyar dolar.

-''Tüm zamanların rekorunu kırdık''-

Erdoğan, çarşının, pazarın nabzını vermek açısından 2011'e ilişkin yeni verileri paylaşmak istediğini ifade ederek, şöyle devam etti:

''Gerçi bazı siyasetiler bunu farklı yerlere çekiyor. Büyüklerimiz söyler ya, 'et tekraru ahsen velev kane yüz seksen' diye. Biz bunu söylemeye devam edeceğiz. 2010 yılında 52 bin yeni şirket kurulmuş, 13 bin şirket de kapanmıştı. 2011 yılında açılan şirket sayısı 54 bine ulaşırken, kapanan şirket sayısı 15 bin oldu. Yine açık ara yine önde, hep ilave. Otomobil satışlarında tümü zamanların rekorunu elde ettik. 2002 yılında satılan binek otomobil sayısı 91 bindi. O zamanın yönetimine sesleniyorum; 91 bin otomobil satılıyordu. Bu refah payıdır. Demek ki o dönemin refahı bu. 2010 yılında bu sayı tüm zamanların rekorunu kırarak 510 bine ulaştı. 91 bin nere, 510 bin nere? Bak nereden nereye geldik.

2011'de ise tüm zamanların rekor miktarıyla bu defa 594 bin otomobil satışıyla kapadık. Geri mi gidiyoruz, ileri mi gidiyoruz? 91 bin, 594 bin...Yıllık buzdolabı satışında tüm zamanların rakamı elde edildi. 2002 yılında 1 milyon 88 bin buzdolabı satılmıştı, 2011'de ikiye katlandı, 2 milyon 193 bin buzdolabı satıldı. Bir mevkidaşımız, -siyasi olarak tabii- diyor ki 'bu kadar buzdolabının satışından bahsetmek anlamsız, buzdolabının içinde ne var ondan bahsedin' diyor. Buzdolabının içine koyacak bir şey bulamayan buzdolabı alır mı? Bunu da ben mi anlatayım sana? Buzdolabına ihtiyacı olmayan gidip de buzdolabını onu süs eşyası diye almaz. Demek ki evde olanları, bir çok yiyeceği, gıdayı koyacağı için bunları alıyor. Buzdolabı satışında rekor 2006 yılında 2 milyon 110 bin ile yine bize aitti. Bu rekoru bir kez daha geride bıraktık ve artarak devam ediyor. Çamaşır makinesi satışında aynı şekilde bir rekor var. 2002 yılında 824 bin çamaşır makinemi satılmıştı, 2011'de katlamanın üzerinde bir rakam, 1 milyon 949 bin satışla tüm zamanların rekoru kırıldı. O siyasi genel başkana soruyorum; çamaşır makinesinin içine konulacak ne var diye sormazsınız herhalde. Oraya konulacak şeyler bellidir.'

Erdoğan, bir başka güzel gelişmeyi ve rekoru turizmde gördüklerini belirterek, 2011'de Türkiye'ye gelen turist sayısının 31 milyon 456 bin kişiye çıktığını, 2002'de bu sayının 13 milyon olduğunu hatırlattı. 2002 yılında 8,5 milyon dolar olan turizm gelirinin 2011 yıl sonu itibariyle 23 milyar dolara ulaştığını belirten Erdoğan, ''Burada da tüm zamanların rekorunu kırdık. TÜİK bugün resmi ihracat rakamlarını açıkladı; 134,9 yani 135 milyar dolar ihracata ulaştık. O da rekor. Bu cumhuriyet tarihinin rekoru da hamdolsun AK Parti iktidarına nasip oldu, hayırlı olsun diyorum'' dedi.

Erdoğan, ''Türkiye sizinle gurur duyuyor'' diye slogan atan izleyicilere, ''Biz sizlerle gurur duyuyoruz'' karşılığını verdi.

Konuşmasını sürdüren Erdoğan, 2008 yılı sonunda başlayan küresel krizin kısmen tahrip ettiği tüm göstergelerin normal mecrasına girdiğini belirtti.

Dünyanın bir çok ülkesinde geriye gidiş varken Türkiye olarak rekorlarla geleceğe ilerlediklerini ifade eden Erdoğan, ''Temkini, tedbiri elden bırakmayacağız, şımarmayacağız, yere sağlam basacağız, yine çok gayret edeceğiz, çok koşturacağız, ülkemizin dört bir yanını inşallah aynı şekilde ayağa kaldıracağız. Yani her tarafı ihmal et, öbür tarafı ayağa kaldır, yok her taraf aynı şekilde ayağa kalkacak. Küresel gelişmeleri, Avrupa'daki gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz, takip edeceğiz ve inşallah 2012'yi 2011'den de iyi bir sene olarak tamamlayacağız'' dedi.

Başbakan Erdoğan konuşmasında, hayatını kaybeden Sağlık-İş Sendikası Onursal Genel Başkanı Mustafa Başoğlu'na da rahmet diledi.

Haber7-AA


HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.