Erdoğan: Deprem konutlarının inşasına bir ay içerisinde başlamayı planlıyoruz
Ankara
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslenen Erdoğan, İzmir'de meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki depremin İzmir'deki insanlarla birlikte 83 milyonun tamamını yüreğinden vurduğunu söyledi.
Deprem anının hemen ardından devletin tüm imkanları ve ekipleriyle İzmirlilerin imdadına koştuğunu dile getiren Erdoğan, diğer şehirlerden alınan desteklerle arama kurtarma, enkaz kaldırma, hasar tespiti ve depremzedelere yardım çalışmalarının süratle yürütüldüğünü belirtti.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Şu ana kadar yükselen deniz suyu sebebiyle boğulan bir vatandaşımızla birlikte 110 kişinin enkaz altından cansız bedeni çıkartılmıştır. Yaralılarımızın sayısı 1027'dir. Bunların 883'ünün tedavisi tamamlanıp taburcu edilirken, 5'i ağır ve 12'si yoğun bakımda olmak üzere 144'ünün tedavisi sürmektedir. Arama-kurtarma çalışmalarıyla enkaz altından sağ çıkartılan kişi sayısı şu an itibarıyla 107'dir. Yıkıntıların altından sağ olarak çıkartılan her insanımız her evladımız bizi tarifsiz bir sevince boğarken ölü bedenlerin hüznünü de hep birlikte yaşıyoruz. Arama-kurtarma çalışmalarında enkaz altındaki son kişiye de ulaşılana kadar umudumuzu kaybetmeyeceğiz."
İlk depremin ardından bölgede 44'ü 4'ün üzerinde olmak üzere 1600'e yakın artçı sarsıntı kaydedildiğini, yükselen denizin Seferihisar'ın Sığacık Mahallesi'ni 1 metrelik suyun altında bıraktığını ifade eden Erdoğan, "Bu bölgedeki limanlarda bulunan 43 tekne karaya oturmuş bunlardan 40'ı kurtarılmıştır." dedi.
Erdoğan, İçişleri Bakanlığının AFAD, polis, jandarma ve sahil güvenlik ekipleriyle Sağlık Bakanlığının UMKE ve hastaneleriyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığının tüm ekipleriyle Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının destek personeli ile sahada olduğunu bildirdi.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ile ilgili diğer tüm kurumların imkanlarını depremzedeler için seferber ettiğini dile getiren Erdoğan, "Adalet Bakanlığımızın yakın takibi ile yargı, yıkılan ve ağır hasar gören binalarla ilgili soruşturmalara başlamıştır. Bölge belediyeleri de İzmir halkına yardım için her türlü gayreti göstermektedir. Milletimizin kara gün dostu Kızılay ile çok sayıda sivil toplum kuruluşu İzmir halkına destek vermek için gece gündüz sahadadır." diye konuştu.
Depremle ilgili çalışmalar için çeşitli kamu kurumlarının 8 bin personeli ve 1200 aracının İzmir'de görevlendirildiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Evleri hasar gören veya evlerine girmek istemeyen depremzedeler için 2 bin 700 çadır kurulmuş, yeteri kadar battaniye ve diğer ihtiyaç malzemesi gönderilmiştir. Halihazırda faal olan 11 bin kişi kapasiteli çadır kentlerde 6 bin 700 civarında vatandaşımız barınıyor. Bu kapasiteyi ihtiyaca göre istediğimiz kadar artırabiliyoruz. Kamuya ait tüm yataklı kurumların imkanları da İzmir halkının istifadesine sunulmuştur. Yıkımın yoğun olduğu Bayraklı'da 1000 adet birimden oluşan bir konteyner kent kurmaya bugün itibarıyla başladık. Burayı 20 gün içinde kullanıma hazır hale getiriyoruz. Yıkılmış veya yıkılacak durumdaki binalarda bulunan, eşyalarını kurtaramayan vatandaşlarımıza 30 bin lira eşya yardımı yapıyoruz. Aynı şekilde evlerini taşıyacak mülk sahiplerine 13 bin lira, kiracılara 5 bin lira taşınma yardımı veriyoruz. Kurumlarımıza bu tür hibe çalışmalarında kullanılmak üzere 29 milyon liralık kaynak gönderilmiştir."
Beslenme ihtiyaçları için her öğünde 233 bin kişiye hizmet verebilecek mobil sistemler, 280 personel ve 40 araç ile çalışmaların sürdürüldüğünü söyleyen Erdoğan, "İzmir depreminde iş yeri yıkılan veya ağır hasar gören, denizin taşması sebebiyle iş yeri sular altında kalan esnafımıza TESKOMB vasıtasıyla 50 bin liraya kadar hibe desteği verilecektir. Ayrıca depremden zarar gören esnaf ve sanatkarlarımızın TESKOMB aracılığıyla Halkbank'tan kullandığı kredilerin taksit ödemeleri de faizsiz olarak bir yıl süreyle ertelendi." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yapılan tespitlere göre İzmir'de çeşitli derecelerde hasarlı ve yıkılmış 530'a yakın, Manisa'da ise 16 binanın bulunduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
"En çok hasar Bayraklı'da iken onu Bornova, Aliağa ve Seferihisar ilçelerimiz takip ediyor. Tespiti tamamlanan binalara hasar derecelerine göre gereken işlemler süratle yapılmaktadır. Deprem konutlarının inşasına bir ay içinde başlamayı planlıyoruz. TOKİ'nin İzmir'de halen süren 50 bin Sosyal Konut Projesi kapsamında 2 bin 584 konutluk, 100 bin Sosyal Konut Projesi kapsamında, 3 bin 500 konutluk yatırım bedeli 2,5 milyar lirayı geçen inşaatları bulunuyor. Bugüne kadar İzmir'de TOKİ vasıtasıyla yapılıp teslim edilen konut sayısı da 16 bin 776'dır. Kentsel dönüşüm projeleri kapsamında İzmir'de 19 bin 474 bina tespit edilmişti. Bunlardan 17 bin 464'ünün yıkımı gerçekleştirilmişti. Yapılan tespitlere göre yeteri sayıda deprem konutunu da buna ilave edeceğiz. Görüldüğü gibi deprem bizi beklemiyor. İnşallah kalan riskli binaların yıkımını da en kısa sürede bitireceğiz."
Erdoğan, hastaneler başta olmak üzere tüm kamu binalarında bazı az hasar tespitleri dışında herhangi bir sıkıntı olmadığının görüldüğünü söyledi.
Erdoğan, yaşanılan son felaketin, Türkiye'nin doğusundan batısına, hemen her bölgesi ile deprem hattı üzerinde bulunduğunu bir kez daha hatırlattığını, sadece 50 yıldaki depremlerin bile tehlikenin büyüklüğünü göstermeye yeterli olduğunu söyledi.
İzmir'den önce Elazığ ve Malatya depremlerinin, öncesinde de Van depreminin yaşandığını hatırlatan Erdoğan, "Büyük Marmara depreminin yol açtığı felaketin izleri hala hafızalarımızda canlıdır. Biraz daha geriye gittiğimizde Ceyhan, Erzincan, Erzurum, Çaldıran, Lice, Bingöl, Gediz depremlerini görüyoruz." diye konuştu.
Yer kürenin işleyiş kanunlarının bir neticesi olan depremlerin önüne geçilemeyeceğini ama felaket öncesinde ve sonrasında yapılabilecek hazırlıklar olduğunu dile getiren Erdoğan, bu çerçevede kentsel dönüşüm çalışmalarını hızlandırıp, imar, inşa standartlarını yükseltip, denetimleri sıklaştırıp, insanları bilinçlendirerek, binaları sağlama almak mecburiyetinde olunduğunu anlattı.
Bugüne kadar riskli yapı olarak belirledikleri ve yenileme kararı aldıkları 688 bin konut ve iş yerinden 670 bininin tahliye ve yıkım işlemini tamamladıklarını aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:
"Dönüşüm alanlarında yer alan 1 milyon 395 bin bağımsız birimde ikamet eden 5 milyon vatandaşımıza 15,5 milyar lira kaynak kullanarak destek olduk. Önümüzdeki 5 yıllık dönemde acil olarak 1,5 milyon konutun dönüşümünü hedefliyoruz. TOKİ'nin bugüne kadar tamamladığı inşa halinde olan veya projelendirdiği konut toplamı 970 bini bulmuştur. Bu yıl 100 bin konut üretimi hedefine ulaştık. Önümüzdeki yıl 100 bin konutun daha üretimine başlamayı planlıyoruz. Hiç şüphesiz bu, sadece devletin konut üretimi ile çözülebilecek bir sorun değildir. Vatandaşlarımızdan kendi oturdukları binaların depreme dayanıklılığı ve gerekiyorsa dönüştürülmesi konusunda daha fazla gayret bekliyoruz."
Erdoğan, felaketin ardından yapılacak müdahaleler için de güçlü bir acil durum altyapısı kurmaları gerektiğine işaret ederek, her iki hususta da önemli bir yere geldiklerini belirtti.
"İnsanlarımızın canı hiçbir şeyden daha kıymetli değildir"
Vatandaşların desteği ile bu çalışmaları hızlandırmak ve bir an önce binaları, şehirleri, mahalleleri güvenli hale getirmek zorunda olduklarının altını çizen Erdoğan, "İnsanlarımızın canı hiçbir şeyden daha kıymetli değildir. Tek bir kardeşimizin canının ve malının zarar görmemesi için imkanlar dahilinde yapılabilecek her şeyi süratle neticelendirmekte kararlıyız." ifadelerini kullandı.
Bu süreçte kendilerini en çok üzenin, birliğe, beraberliğe, kardeşliğe, dayanışmaya en çok ihtiyaç olunan şu günlerde, "yalan ve provokatif haberlerle gündemi zehirlemeye çalışanların ortaya çıkması" olduğunu dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kızılayın deprem bölgesinde olmadığından bizim İzmir'e geldiğimizde müzikle karşılandığımıza, depremzedelere çadır verilmediğinden sosyal medyadaki provokasyonlara kadar pek çok yalan tedavüle sürüldü. Kimi siyasi parti yöneticilerinin de bu oyunun içinde yer alması, yalanların ve iftiraların yayılmasına hizmet etmesi, hatta bizzat bunun kaynağı olması çok daha üzüntü vericidir. Daha bu sabah bir evladımızı yıkıntılar altından canlı olarak çıkarmanın sevincini yaşadığımız bir günde, 'enkazların hala kaldırılamadığından' şikayetçi olacak kadar cahil, izansız, vicdansız bir kişiyle deprem tartışması yapmak millete zulümdür. Üstelik bu terbiyesizliği geçmişte on binlerce insanın ölümüyle sonuçlanan depremlerdeki beceriksizlikleri, çaresizlikleri, ilgisizlikleri tescilli olan bir partinin mensupları yapıyor. Kızılayın çadırından içeri girip de 'bir tane Kızılay çadırı görmedim' diyecek kadar yalanla tescilli olan ana muhalefetin başındaki bu zat, maalesef bu yalanlarını bırakmadı, hala devam ediyor. Deprem gibi ortak bir acıyı istismar edenlerin, sıfatları ne olursa olsun insanlıktan nasibini almamış, kalbi kin ve nefretle kararmış mahluklar olduğuna inanıyorum. Böyle bir meseleyi dahi bize iftira aracı haline dönüştürmek isteyen bu mahlukları, milletimizin vicdanına ve takdirine havale ediyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm İzmirlilere bir kez daha geçmiş olsun dileklerini ileterek, "İzmir milletvekilisin, acaba İzmir'de kaç gün kaldın? '5 gündür hala enkaz kalkmadı' diyorsun. Ne kadar kaldın İzmir'de? Senin oradan çıkmaman gerekirdi. Orada senin bütün o bölgeyi dolaşman gerekirdi. Bunu yapmayacaksın ama iftiraya devam edeceksin. Kızılayın orada aktif olmadığını söyleyeceksin. Biz Kızılay'la da oradaydık, AFAD'la da oradaydık ve birçok sivil toplum kuruluşlarıyla da oradaydık ve biz son ana kadar da Bay Kemal, oradan çıkmayacağız. Oradan enkazlar çıkacak ve inanacağız ki artık bunların altında herhangi bir canlı yok, ondan sonra işimizi bitireceğiz." diye konuştu.
"Biz kabile yönetmiyoruz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yönetiyoruz"
Neredeyse kabinenin tamamının İzmir'de olduğuna dikkati çeken Erdoğan, kriz merkezinde neredeyse tüm kabine üyeleriyle toplantı yaptığını ifade etti.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanının da orada olduğuna işaret eden Erdoğan, "Biz bu toplantıyı da orada yaptık. Çünkü değerlendirmeleri iyi yapmamız gerekir. Biz kabile yönetmiyoruz, biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yönetiyoruz ve İzmir gibi böyle büyük bir şehirde, böyle büyük bir felaket oldu, bu felakette biz A'dan Z'ye bütün imkanlarımızla seferber olduk. Bu seferberliğimiz son ana kadar da devam edecek. Rabb'imden ülkemizi her türlü felaketten, musibetten, salgın hastalıktan korumasını niyaz ediyorum. Temenni ederdim ki ana muhalefetin başındaki bu zat arayıp da 'bize ne düşer' bunu sorsun." değerlendirmesinde bulundu.
"Günlük hasta sayımız her bakımdan yönetilebilir seviyelerdedir"
Erdoğan, koronavirüs salgınının dünyada her gün yeni zirveler yaparak yayılmaya devam ettiğini belirterek, salgında dünya çapında hasta sayısının 48 milyona, ölü sayısının 1 milyon 215 bine yaklaştığını aktardı.
Bazı Avrupa ülkelerinin yeniden kısıtlamalara başvurma yolunu seçtiğine değinen Erdoğan, hasta sayılarının çok yüksek olduğu kimi ülkelerde kontrolün adeta elden kaçmış durumda olduğunu vurguladı.
Türkiye'nin de bazı şehirlerde zaman zaman endişe verici düzeylere ulaşan artışlara rağmen genel olarak kontrollü bir süreç yaşadığını anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Sağlık altyapımızın gücü ve sağlık çalışanlarımızın gayreti sayesinde bu alanda herhangi bir krizle karşı karşıya kalmadık. Günlük hasta sayımız her bakımdan yönetilebilir seviyelerdedir. Salgına karşı hala en büyük silahımız, 'TaMaM' diyerek, ifade ettiğimiz temizlik, maske ve mesafe kurallarıdır. Tüm vatandaşlarımı bu hususlarda azami dikkate ve riayete davet ediyorum."
"Kendi kendimizi korumaktan daha etkili bir aracımız yoktur
Erdoğan, aşı çalışmalarının dünyada ve Türkiye'de hızla ilerlediğini dile getirerek, "Yıl sonuna kadar yabancı ülkelerde geliştirilen bir veya birden fazla aşıyı ülkemizde uygulayabilir hale getirmeyi planlıyoruz. Kendi geliştirdiğimiz aşıları da bahar ayları ile birlikte vatandaşlarımızın hizmetine sunacağız. Bu konuda arzu ettiğimiz seviyeye gelene kadar kurallara riayet ederek kendi kendimizi korumaktan daha etkili bir aracımız yoktur." dedi.
Özellikle İstanbul'da yaşayan vatandaşlardan bu konuda daha fazla dikkat ve hassasiyet beklediğini vurgulayan Erdoğan, son haftalarda salgının bu şehirdeki artışının önüne ancak bu şekilde geçebileceklerini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu çerçevede Türkiye genelinde geçerli olacak hususları ise kamuoyuyla şöyle paylaştı:
"Özel sektör ve kamuda esnek mesai uygulaması teşvik edilecektir. Pazar yeri ve market gibi yoğun insan hareketliliğinin olduğu yerlerdeki denetimler artırılacaktır. Paket servis hariç olmak üzere, lokanta, restoran, hastane ile berber, kuaför, nikah, düğün salonu, yüzme havuzu, hamam, kaplıca, sauna, internet cafe, halı saha, tiyatro, sinema, konser salonu ve benzeri tüm iş yerlerinde hizmetler saat 22.00'de sona erecektir. Vatandaşlarımızdan kalabalık ortamlardan kaçınmalarını, ev ziyaretlerini dahi mecbur olmadıkça yapmamalarını özellikle rica ediyorum."
Erdoğan, Hükümet olarak bir yandan salgınla en etkili şekilde mücadele ederken, diğer yandan da üretim, ticaret, istihdam, eğitim ve hayatın her alanındaki işleyişi sürdürme sorumluluğu ile karşı karşıya olduklarını söyledi.
Şu ana kadar bu süreci başarı ile getirdiklerine dikkati çeken Erdoğan şöyle devam etti:
"Salgın tedbirleri nedeniyle faaliyetine ara verdirdiğimiz veya sınırlandırdığımız pek çok alanda normalleşme adımlarını atmıştık. Son kabine toplantımızda okullarımızdaki sınıflarımızın bir kısmında daha eğitim-öğretimin yüz yüze başlaması kararını kamuoyu ile paylaşmıştım. Bugüne kadar uygulamalar sürecin çok ciddi bir sorunla karşılaşılmadan ilerlediğini gösteriyor. Salgının seyrine göre önümüzdeki haftalarda diğer sınıfların durumlarını değerlendireceğiz."
Ekonomideki gelişmeler
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomide yılın 2. çeyreğinin Kovid-19 salgınının gölgesinde geçirilmesine rağmen diğer ülkelerle mukayese edildiğinde sınırlı bir daralma yaşandığını kaydetti.
Yılın 3. çeyreğinde ise alınan yerinde kararlarla ve şoklara karşı bağışıklık kazanmış yapı ile güçlü bir toparlanma yaşandığını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"3. çeyrekte sanayi üretimimiz ve perakende satış hacmimiz bir önceki çeyreğe göre yüzde 30 arttı. Kapasite kullanım oranı 2. çeyrekte yüzde 63,5'e düşerken, bu oran 3. çeyrekte yüzde 72,7'ye yükseldi. Aynı şekilde ekonomik güven endeksindeki artış da yüzde 36'yı aştı. İhracatımız bir önceki çeyreğe göre yüzde 34 yükseliş gösterdi. Sağladığımız uygun şartlarla konut satışlarımız 3. çeyrekte 2. çeyreğe göre iki katına çıkarak yaklaşık 537 bin oldu. Yılın ilk 9 aylık döneminde ise konut satışlarımız 1,2 milyon adete ulaştı. Bir diğer önemli gelişme de otomotiv piyasasında yaşandı. 3. çeyrekteki güçlü ivme ile yılın ilk 9 ayındaki satışlarımız yarım milyona yaklaştı. Sadece ekim ayında otomobil ve hafif ticari araç pazarı yüzde 93 büyüme ile 94 bin 733'e çıktı."
Erdoğan, ekonomik göstergelerin ekim ayı ile birlikte "yılın son çeyreğine de güçlü başlandığına" işaret ettiğini vurguladı.
Ekim ayında reel kesim güven endeksinin bir önceki aya göre 2,8 puan artarak 108,1 seviyesine yükseldiğini ifade eden Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Ekonomik güven endeksi de ekimde yüzde 4,8 artarak 92,8 seviyesine çıktı. İmalat sanayi satınalma yöneticileri endeksi ise 5. ayında da eşik değer olan 50'nin üzerinde kalarak 53,9'a yükseldi. İstihdamda görülen belirgin artışın devam etmesi ve Şubat 2018'den beri en yüksek seviyeye ulaşması da oldukça kayda değer bir gelişmedir. İhracatta ise yeni bir rekor daha geldi. Ekim ayı ihracatımız yüzde 5,6 artışla 17 milyar 333 milyon doları bularak tüm zamanların rekorunu kırdı. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 87,9 olurken bu rakam altın hariç yüzde 95,3 seviyesinde gerçekleşti."
Erdoğan, pek çok firmanın ihracat taleplerine cevap vermekte zorlandığını da bildirdi.
Organize sanayi bölgelerindeki fabrikalarda üretimi artırmak için yeni veya ikinci el makine tedariki sıkıntısının çekildiği bir dönem yaşandığına işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ihracatlarının çok ciddi oranda düştüğü salgın döneminde Türkiye'nin böyle bir yükseliş göstermesi geleceğimiz adına ümit vericidir. Özellikle otomotiv, hazır giyim, kimyevi madde, hububat, mobilya gibi sektörlerimizdeki ihracat artışı yükselişin kalıcı olduğunu gösteriyor. İhracatımızın lokomotif illeri olan İstanbul, Bursa, Kocaeli, İzmir ve Gaziantep'i tebrik ediyorum. Diğer ülkelere kıyasla hızlı bir şekilde toparlanma sürecine giren ekonomimizin bu eğilimi 4. çeyrekte de sürdüreceğine ve yılı inşallah pozitif büyüme ile tamamlayacağımıza inanıyorum. Hep birlikte sabredip çok çalıştığımızda önümüzde aydınlık bir geleceğin olduğunu şimdiden görebiliyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin yer aldığı bölgede uzun süredir yaşanan istikrarsızlıklara dikkati çekerek, şunları ifade etti:
"Uzun süredir yaşanan insani krizlerin yükünü uzunca bir süredir adeta tek başımıza taşıyoruz. Irak'tan Suriye'ye, Libya'dan Afrika'nın derinliklerine kadar uzanan bu kriz bölgesindeki mazlum ve mağdur duruma düşen herkese imkanlarımız ölçüsünde el uzatıyoruz. İşin garip tarafı bu süreçte en çok gürültüyü de kendi güvenlik ve refahları uğruna bölgemizi ve dünyayı kana, ateşe, acıya boğanlar çıkartıyor. Halbuki bu zihniyet sadece son 30 yılda Irak'ta 2 milyon, Suriye'de 1 milyon, Bosna'da yüzbinlerce, Afrika'nın, Asya'nın, Latin Amerika'nın çeşitli yerlerinde milyonlarca insanın ölümüne bunlar yol açmıştır. Asırlardır işlettikleri sömürge ve zulüm düzeninin çatırdadığını bunlar görüyor. Mazlumların ve mağdurların yoldaşı Türkiye'yi hedef alarak asıl sıkıntılarını gizleme gayreti içindeler."
Türkiye'nin savunduğu ve sembolü olduğu İslama ve tarihinden getirdiği mirasına bağlılığını güçlendirdikçe bu saldırıların ve ithamların dozunun arttığına değinen Erdoğan, "İslama saldırı öyle bir noktaya geldi ki yaşanan en küçük hadise ile birlikte önüne arkasına bakılmadan hemen Müslümanlar hedef gösteriliyor. Şayet şiddet içeren bir hadisede zanlı Müslüman ise derhal olaya terör saldırısı, zanlı başka inançtan biri ise ya polisiye vaka bu şekilde deyip geçiyorlar, ya da failin akli dengesi sorgulanarak konunun üzeri örtülüyor." diye konuştu.
"Viyana'daki saldırıyı samimiyetle kınıyorum"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün gece Avusturya'nın başkenti Viyana'da yaşanan kanlı saldırıyı samimiyetle kınadığını belirterek, "Faili her kim olursa olsun bu tarz saldırıların tasvibi asla mümkün değildir. Avusturya halkına geçmiş olsun dileklerimi ve taziyelerimi sunuyorum." dedi.
"Avrupa ülkelerinin bir kısmı, İslamı kendilerine göre yeniden tanımlama ve biçimlendirme teşebbüsüne girecek kadar sınırları zorlamaktadır." ifadelerini kullanan Erdoğan, üstelik bu yaklaşımın yeni olmadığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Geçmişte Arnavutluk Bektaşilerini ayrı bir inanç grubu olarak ilan ederek İslam'dan koparmaya çalışmışlardı. Aynı oyunu Avrupa'da yaşayan Alevi vatandaşlarımız için de sahnelemişlerdi. Şimdi Avrupa'da yaşayan ve Müslüman ailelerden gelen bir kısım insanları kullanarak İslam'ı topyekun değiştirme iddiasıyla ortaya çıktılar. Tabii biz bu korkunun altındaki gerçekleri gayet iyi biliyoruz." diye konuştu.
Bugün dünyada 2 milyar 400 milyon Hristiyan, 1 milyar 900 bin Müslüman, 1 milyar 800 bin de Hindu, Budist, Şinto inançlara mensup insan yaşadığını, yaklaşık 70 yıl önce bu rakamların 710 milyon Hristiyan, 300 milyon Müslüman, 730 milyon da Hindu, Budist, Şinto inançlarına mensup şeklinde olduğunu aktaran Erdoğan, "Görüldüğü gibi dünyada her inanç grubu elbette sayıca artıyor ama İslam'a yönelişte çok büyük bir sıçrama var." dedi.
Daha önce neredeyse hiç Müslüman'ın bulunmadığı Avrupa ülkelerinin bazılarının nüfusu içindeki Müslümanların oranının yüzde 10'u bulduğunu aktaran Erdoğan, aynı şekilde Afrika'dan Güneydoğu Asya'ya, Amerika'dan Avustralya'ya kadar geniş bir coğrafyada İslam'ın yayılışının önüne geçilemediğini söyledi.
Bu gelişmenin Müslümanların her alanda ezildiği, horlandığı, geri bırakıldığı, sömürüldüğü, iç çatışmalarla enerjilerinin heba edildiği bir süreçte yaşandığının altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu fotoğrafın üzerine bir de 2 bin 200 yılı aşkın Türk devlet tarihini ve onun etki alanını ilave ettiğinizde ortaya çıkan tablo birileri için tahammül edilemez oluyor. Elbette Asya'nın, Afrika'nın, Akdeniz'in ve mücavir coğrafyanın tabii zenginliklerini, demografik gücünü, kadim dönemlerden beri bilinen stratejik önemini de unutmamak gerekiyor. Dünyanın geleceğinin bir kez daha bu coğrafyada görüldüğü bir süreçte Türkiye kendisi ve dostları için en adil, en ahlaklı, en vicdanlı, en iyi geleceği inşa etmek için çalışıyor. Siyasi ve ekonomik küresel düzenin yeniden yapılanma sancılarının yaşandığı bir dönemde Türkiye'nin bu onurlu ve vakur duruşu büyük önem taşıyor. Asırlık düzenlerini bozduğumuz için bize bedel ödetmeye çalışanlar kendi sırça köşklerinin her an başlarına yıkılacağı korkusuyla kontrollerini giderek daha fazla yitiriyor. Ülkemize yönelik her ithamın, her tehdidin, her iftiranın gerisinde işte bu gerçek vardır. Medeniyetimizin ve tarihimizin bize yüklediği bu sorumluluktan asla kaçmayacağız. Böyle bir mirasın sahibi olmak ve onu daha ileriye taşımak milletimiz için en büyük şereftir. 83 milyon hep birlikte gerektiğinde alın terimizi, gerektiğinde kanımızı dökmekten çekinmeyerek bu şerefe layık olabilmek için çalışacağız."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.