Emperyalizmin Bosna oyunu ve Hollanda’nın rolü..
WEB TV ADANAPOST - Sefa Yürükel soykırımın ne olduğunu anlatıyor..
Emperyalizmin Bosna oyunu sürer ve Hollanda da soykırıma ortak olup olaylara gözlerini yumarken, sorumluluk sahibi aydınlar, emperyalizmin soykırım boyutundaki uygulamalarını tarihten günümüze ışık tutacak şekilde anlatmaya devam ederler.
İşte tam da o anlardan birisi 2008 yılında Srebrenitsa’da yaşandı. Avrupalı Türk akademisyen Sefa Yürükel‘in konuşmalarının tercümesi esnasında BM, ABD ve AB yetkililerini yerlerinden hopladılar.
Srebrenitsa’da çekilen ve emekli Büyükelçimiz Pulat Tacar’ın da yorumcu olarak katıldığı programda sosyal-antropolog Sefa Yürükel’in arşivleri kullanarak yaptığı konuşması günümüze ışık tutan cinsten içeriğe sahip. Pulat Tacar ayrıca Strazburg’daki AİHM’deki Doğu Perinçek’in Türkiye-İsviçre sözde ‘Ermeni soykırımı’ davasının kazanılmasının mimarları arasında yer alıyor. Yürükel’e göre de bu konulardaki büyük değerlerimizdendir.
EMPERYALİZMİN BOSNA OYUNU
Akademisyen Yürükel’in Bosna Srebrenitsa’da yaptığı konuşma, 2008 yılında, TRT ve Bosna devlet televizyonundan gün boyu canlı yayınlanmış ve Avrupa genelinde büyük ilgi toplamıştı. Yürükel’in tespitleri akademik camiada ve uluslararası toplumda sıradışı olarak değerlendirilerek, ‘soykırım’ olgusuna farklı bir açı getirdi. Belgelerle konuşan Yürükel önemli noktalara değinerek o günlerde yaşadıklarını gazeteci Oğuzhan Kılıç‘a yaptığı çok özel söyleşide anlattı.
BOSNA DAVASINI ETKİLEYECEK GÖRÜŞME ENGELLENDİ
Sefa Yürükel o günleri AVRUPA TÜRK GAZETESİ‘ne şöyle anlattı; “Bosna devleti o akşam benimle özel görüşmek istedi. Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Haris Silajdžić ve heyeti beni otelden Saraybosna’da alacaklardı ve yeni belgelerle olayı daha farklı yönleriyle ele alacaktık. Ama birileri araya girdi. Görüşmenin olması engellendi. Bana yansıtıldığı kadarıyla, bu görüşmeyi engelleyenler BM temsilcisi, Amerikalılar ve AB idi.
NEDEN GÖRÜŞME ENGELLENDİ?
Çünkü bu konuyu, gelen resmî şahıslar bana üzülerek biraz çıtlattılar ertesi gün. Daha fazla ‘bir şey söyleyemeyiz’ dediler. Eğer beni prosese katsalardı olayların ve mahkemenin sonucunda bir etki farklı olabilirdi. Maalesef her zaman olduğu gibi operasyona uğradık. Birileri özellikle ABD, İngiltere, Almanya, BM ve Fransa kendi pisliklerini örtmek için bu görüşmeyi engellediler. Hollanda bunların içinde en masumuydu. Ama stratejik ortaklık bozulmasın diye olayın üstünü örttü ve suçu kısmen kabullendi. Diğer büyük baş-müttefiklerle araları bozulmaması için yaptı bunu. Hollanda yalnız bırakıldı bu konuda.
Gerçekler ve belgeler konuşturulmadı. Ben bunu o televizyon programında kısmen anlattım. Etraftakiler ve tercüman dudaklarını ısırıyordu ben belgeleri açıklarken . Benim bu konuda vicdanım konuşur. Kimseye eyvallahım ve diyet borcum olmaz, olmadı! Zaten bu konuda ‘ilk defa bu kadar açık konuşan kişi gördük dediler’ Bosnalı yetkililer. Ama tahmin ettiğiniz nedenlerden dolayı görüşmeden kaçtılar. Ortada büyük paralar, rüşvetler, itibarlar, yeni yer edinmeler dönüyordu o zamanlar. İşte böyle gerçekleşti gelişmeler.
GERÇEKLERİN AÇIKLANMASI ÖNLENİYOR; KARABAĞ’LA İLGİLİ DE AYNI SORUN YAŞANMIŞTI
Ben TRT’ye Azerbaycan-Karabağ’la da ilgili program yapılsın, o konudaki belgeleri açıklayarak konuşalım dedim. Yönetmen kabul etti. Ama yine birileri bazı şeylerin ortaya çıkmasını istemedi. Davet edilmem ve belgeleri açıklamam önlendi. Bu anlattıklarımı insanlığa sır olarak kalmasın diye açıklıyorum. Bu konular çok hassas konulardır. Buralarda insanlar satın alınır, itibarlar alını-verilir, tehditler olur, önün kesilir. Ben bir Türk, evladı Mustafa Kemal ve Hace Bektaşi Veli çocuğu olarak, 72 millete aynı gözle bakan, dünyanın neresinde olursa olsun zulme ve haksızlığa karşı çıkan terbiyeyle yetişmiş birisi olarak bunu burada bir konu açıldığı için kamuoyuna ifade etmeyi bir borç bildim. Bu işler böyle, hiç birşey göründüğü gibi ve resmi yetkililerin anlattığı gibi değildir. Bu dünyada sıradan insanlar bu dünyanın nasıl yönetildiğini ve karmaşıklığını, bu dünyanın içinde binlerce dünyanın olduğunu bilmezler. Bizim gibi bilim adamları bunu halka anlayabilecekleri şekilde, çok özel konuları seçerek insanlık yararına, sıradan insanların anlayacakları bir biçimde aktarmakla ve geleceği göstermekle yükümlüdür. Aydın insan bu demektir.
AYDININ YALNIZLIĞA ve İHANETE DİRENİŞİ
Büyük güçlerle çarpışmak için arkanda devlet gücü mutlaka olması gerekiyor, bu olmadan olmaz. Maalesef; Kıbrıs, Ermeni konusu, Türkmeneli-Irak, Azerbayacan-Karabağ konularında, toplumun en itibarlı kurum ve kişileri tarafından yalnız bırakıldık. Maddi olanaklarımız olmadı. Bunların hiç biri tesadüf değildir. Çünkü devletler içeriden işgal edilmişse akıncı ancak tek başınadır. Fakat insanlığın ve vicdanın ölmediğini göstermek için akıncının ölene kadar kavgaya devam etmesi gerekir. Bizim Uğur Mumcu’nun meşhur bir sözü var; ‘Ölmeyeceksin öldüğün zaman her şey orada bitiyor’ der. Yani aynı adamı yetiştirmek imkansızdır. Kurumlaşma geleneğimizde olmadığı için bugünlerde uyduruk uzmanlar türetilmiştir. Yanlış bilgilere sahip bir sürü sütü-bozuk avare yani, yani yalakadır. Burada Yılmaz Güney’in bir sözünü hatırlatmak isterim; ‘Dünya’nın sonu gelir yavşak ve yalakaların sonu asla gelmez.’ demiştir. Bu yalakalardan o kadar çoktur ki, yabancı ülkelerin bile ekti ajanlığını yaparlar ve halkın düşünmesini engellemek için kirli bilgilerle halkı boğarlar bunlar. ABD ve diğer soykırımcılar kıs kıs gülüyorlar bize bunun için. Dünya’da ilk kurtuluş savaşını veren ve mazlum milletlerin önderi olan Türkiyem bu duruma düşmemeliydi.
NECİP HABLEMİTOĞLU ve NİCELERİ, HEPSİ BU SÜRECİ YAŞAMIŞTIR; AVRUPALI TÜRK AYDININ YAŞADIKLARI BUNDAN FARKSIZDIR
Bu gibi konularda mücadele eden bizlere ve ülkemize nasıl kıydılar, bir bilseniz… o hava atan parti başkanları, milletvekilleri, iş adamları, bakanlar, rütbeliler, bürokratlar. Çünkü hepsi bu işten ‘bize ne çıkar, ne kazanırım’ peşindeydiler. Ben bunları bizzat yaşadım ve katledilen can arkadaşım Necip Hablemitoğlu gibi niceleri de aynısını yaşadı. Sırf bu yalakaların ve etki ajanlarının devranları yürüsün, ihale aldıkları üst-akıl yani emperyalizm kendilerine kızmasın diye önümüzü kestiler. Neyse bunu şahsi serzeniş olarak ele almayın. Bir gerçeği dillendirmek için ifade ediyorum. Ve bu konuda saf milletime ve emek verenlere vefa borcum olduğu için söylüyorum bunları. Kendim için değil bu uğurda emek veren ve kelle koltukta, yarı aç, iş yapmaya, yararlı olmaya çalışan ve bazende canı ve hapis ile bedel ödeyen yiğit insanların bilinmeyen hikayesidir bunlar. Maalesef bu durum hala böyle sürmektedir.Biliyormusunuz(?) Anavatanımız bir kaç yüz bin kişinin öz verili çalışması ile hala ayakta duruyor. İnsanlığa ve milletime duyarlı olması temennisi ile hayırlı selamlarımı ve saygılarımı iletiyorum. Bilimsel onurlu mücadeleye devam.“
Avrupa Türk Gazetesi © ANALİZ | ÖZEL HABER
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.