'Emanet'in son yolculuğu ona emanet

'Emanet'in son yolculuğu ona emanet
İstanbul'da yaklaşık 13 yıldır cenaze aracı şoförü olarak çalışan makine mühendisi 58 yaşındaki Ali Rıza Ünsal, işini, cenaze yakınlarını üzmeden, incitmeden, kırmadan onların isteklerine uygun şartlarda cevap vererek yapmaya gayret ediyor.

İSTANBUL - KENAN YEŞİLYURT/BERK ÖZKAN 

İstanbul'da 1960 yılında dünyaya gelen Ali Rıza Ünsal, Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden mezun oldu. Değişik sektörlerde çalışan Ünsal, 13 yıl önce emekliye ayrıldı. Ünsal'ın, İstanbul gibi büyük bir kentteki cenaze aracı şoförlüğü serüveni ise tam da bu tarihlerde başladı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü'nde cenaze aracı şoförü olarak göreve başlayan Ünsal, bu işi yaparken sosyoloji alanına merak saldı. Ünsal, yeniden üniversite sınavlarına girerek kazandığı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü'nü de bu yıl bitirmeyi hedefliyor.

Her gün yüzlerce insanın hayatını kaybettiği İstanbul'da 13 yıldır cenaze aracı şoförlüğü yapan, bir nevi "emanet"in son yolculuğunun emanet edildiği Ali Rıza Ünsal, AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

Emekli olduktan sonra cenaze aracı şoförlüğü hizmetinin kendisine nasip olduğunu dile getiren Ünsal, yaklaşık 4 yıldır da gece çalıştığını söyledi.

Vazifesini yaparken cenazelere kendi cenazesi gibi muamele yaptığını anlatan Ünsal, şöyle devam etti:

"Vazifemizi kendi annemizi, babamızı, evladımızı taşır gibi yapıyoruz. Cenazeleri kendimize emanet olarak görüyoruz. Bu hizmeti elimizden geldiği kadar cenaze yakınlarını üzmeden, incitmeden, kırmadan onların isteklerine uygun şartlarda cevap vererek yapmaya gayret ediyoruz. Ama öncelik cenazeye hizmet. Bu cenazeyi de İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde yüzde 98 memnuniyetle de inşallah başarıyoruz. Ama tabii ki bir ekip olarak. Geniş bir yelpazede, eski bir şehirde, imparatorluktan kalma bir başkentin kalıntıları içerisinde vazifemizi görmeye çalışıyoruz."

"Bazen kokular genzimize kadar işliyor"

Ali Rıza Ünsal, cenaze işlerini yaparken kimsesi olmayanlarla da karşılaştıklarını anlatarak, şunları dile getirdi:

"Tabii herkesin yakını olmuyor. Öyle cenazeler oluyor ki, unutulmuş, aradan 2-3 gün geçmiş, biz bunları Rabbimin emaneti olarak görüyoruz. Bunu da kah yakınında bulunan insanlarla kah kahvedeki, sokaktaki insanlarla ya da o arada kim kısmetse komşularından, arkadaşlarından, dostlarından onlarla hizmet ediyoruz.

Bazen hiç kimseyi bulamadığımızda polis ve itfaiyeciler bize yardımcı oluyor. Adli tıp cenazelerinin bir kısmı uzun zaman evde kalmış yani kokuya düçar olmuş, zaman zaman bozulmuş oluyor. Bazen bu koku genzimize kadar işliyor. Yani elinizi bile değemezsiniz. Ona göre de usulleri var. Biz de artık bu işi yapa yapa profesyonel olduk. Bunların hayli zorlukları da var. Bazen hijyen açısından sıkıntıları oluyor ama üstesinden geliyoruz, çözüyoruz. Eldivenlerimizi, tulumlarımızı giyiyoruz. Cenazeleri Adli Tıp Kurumu'na, gasilhaneye götürüyoruz, nakil ediyoruz. Ertesi gün bu cenazeler yıkanıyor, hazırlanıyor ve defin yapılıyor."

"İşe ilk başladığım zamanlarda mide kanaması geçirdim"

Ünsal, bu işe ilk başladığı zamanlarda mide kanaması geçirdiğini belirterek, "İnsan ister istemez yakını olarak düşünüp etkileniyor. Ben hala etkileniyorum. İlk zamanlar işimden dolayı yemek yiyemediğim de oldu ister istemez ama atlattık, insan alışıyor ama ne kadar alışsak da bu etki bende bitmiyor bitmez." diye konuştu.

Bazı cenazeleri almaya gittiklerinde nahoş kokularla karşılaştıkları gibi görünüşü bozulmuşları da gördüklerini aktaran Ünsal, sözlerine şöyle devam etti:

"Tabii onlar bizim zihnimizden gitmiyor dolayısıyla etkileniyoruz. Doktor arkadaşım bana yüzmem konusunda tavsiyede bulunmuştu. Ben de belediyenin havuzuna yazıldım ve yüzmeye başladım. Yüzmemin sebebi yaptığım işten dolayı, hem doktor tavsiyesi hem de bedenimi bir şekilde arındırmak. Yüzme bana hem manen hem de madden çok şey kazandırdı. Amatörün bir tık üstü yüzmeye gayret ediyorum. İstanbul Boğazı’nda 5 defa yüzdüm, Çanakkale Boğazı'nda 5 defa yüzdüm. Uzun bir mesafesi olan Meis-Kaş hattını yüzdüm."

"Cenazeleri bazen el feneri bazen telefon ışıklarıyla almaya çalışıyoruz"

Ali Rıza Ünsal, Eyüpsultan'da metruk bir evde bulunan cesedi çıkarmak için hayli zorlandıklarını ifade ederek, şunları anlattı:

"Bunu taşıyabilmek için sedye yaptık çünkü ceset torbasına sığmadı. Kahvehanedeki arkadaşları çağırdık. Merdivenlerden inmek mümkün değildi. Çok dar patika bir yol vardı, ışık yoktu, iyi ki siz vardınız. Sizin kullanmış olduğunuz cihazların ışıkları vasıtasıyla o akşam cenazeyi aldık. Biz bunları yaşıyoruz, cenazeleri bazen el feneri ışıklarıyla bazen telefon ışıklarıyla almaya çalışıyoruz."

Bir hastanede intihar eden "Gülşah" isimli hemşireyi almaya gittikleri günü de hiç unutmadığını dile getiren Ünsal, "Benim kızımın ismi de Gülşah ve benim kızım da hemşire. Yani o haletiruhiyeyi hala yaşıyorum. Allah kimseye vermesin."

"Bazı şeyler sır"

Eşinin, bu işi yapacağını söylediğinde karşı çıktığını ifade eden Ünsal, ısrarı sonucunda işe başladığını, eşinin de zaman içinde alıştığını anlattı. Ünsal, sözlerine şöyle devam etti:

"Çünkü insanlara hizmet etmek hem Hakk'a hizmet hem de gönül almak ki bunlar çok güzel. Zaman zaman bu cenaze işlerinde karşılaştığımız özel durumları anlatmamızı isteyen dostlarımız oluyor. Ben sadece ibretlik durumları, yani 'Bu işten nasıl ders çıkarırız, nasıl bize fayda verir?' o konuları anlatmaya gayret ediyorum. Sorulan soruların bir kısmına cevap veriyorum, bir kısmını da geçiştiriyorum. Çünkü bazı şeyler sır. Bu cenaze ile bizim aramızda geçer ve sonuna kadar gider."

Ali Rıza Ünsal, İstanbul trafiğinin çok yoğun olduğunu vurgulayarak, kışın öğle ile ikindi arasında dar vakit olduğundan cenazeleri yetiştirmek için gayret sarf ettiklerini ve bu sebeple de trafikte özveri beklediklerini kaydetti.

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.