Prof. Dr. Sevil Atasoy: “Türkiye'de, kokain ile bağlantılı uyuşturucu tedavisi talepleri son on yılda artmıştır.”
Birleşmiş Milletler (BM) Uyuşturucu Kontrol Kurulu (INCB) 2024 Raporu, dünyayla aynı anda Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı, 2005-2010, 2015-2022 ve 2022-2027 dönemleri Birleşmiş Milletler (BM) Uyuşturucu Kontrol Kurulu Üyesi ve önceki Başkanı Prof. Dr. Sevil Atasoy tarafından açıklandı. Atasoy’a Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan da eşlik etti.
Rapor, bu yıl sentetik uyuşturucuların yayılmasındaki artışın yasadışı pazarları yeniden şekillendirdiğine ve bazı bitki bazlı uyuşturucuların yerini aldığına dikkat çekiyor!
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Uyuşturucu kullananların yüzde 82’si 20-35 yaş arasında. Maddeden hayatını kaybedenlerin yüzde 90’ını da 35 yaş altında. Uyuşturucu madde kullanım yaşı da 15-24 yaş arasında olduğu biliniyor. Bağımlılıkla mücadele STK’ların üzerinden yürütülemez. Ciddi bir devlet iradesi gerekiyor.”
Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşke Senato Salonu’nda düzenlenen basın toplantısında Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı, 2005-2010, 2015-2022 ve 2022-2027 dönemleri Kontrol Kurulu üyesi ve önceki Başkanı Prof. Dr. Sevil Atasoy, INCB 2024 Raporu’nu paylaştı.
Türkiye’de madde kullanımına bağlı 800 bin denetimlik serbestik dosyası var
Topantıya çevrimiçi katılan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan BM raporunun uyuşturucu maddelerin dünyadaki arzının profilini sunduğunu ifade etti. Tarhan, bu fotoğrafın dünyadaki madde kullanım talebinin devam ettiğini gösterdiğini, talep olunca arzın artıığını kaydetti.
Türkiye’de 10 milyon kişinin madde ve davranış bağımlılığı taşıdığına ilişkin bilgilerin olduğunu dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Türkiye’de madde kullanımına bağlı 800 bin denetimlik serbestik dosyası da bulunuyor.” İfadesinde bulundu.
“Devlet Bağımlılık Enstitüsü kurulmalı”
Bağımlılıkla ilgili mücadele politikalarının yeniden masaya yatırılması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “Çünkü bundan en çok genç nüfus etkileniyor. Uyuşturucu kullananların yüzde 82’si 20-35 yaş arasında. Maddeden hayatını kaybedenlerin yüzde 90’ını da 35 yaş altında. Uyuşturucu madde kullanım yaşı da 15-24 yaş arasında olduğu biliniyor. Bağımlılıkla mücadele STK’ların üzerinden yürütülemez. Ciddi bir devlet iradesi gerekiyor.” diye konuştu.
Bağımlılık politikalarına ihtiyacın olduğuna işaret eden Prof. Dr. Tarhan, “Devlet Bağımlılık Enstitüsü kurulmalı. Buna ihtiyaç var. Bu enstitüsü bağımlılık politikalarını belirleyecek ve veri toplayacak.” dedi.
Prof. Dr. Tarhan, Sosyal çürüme ve aile parçalanmalarında en önemli etkenin madde kullanımı olduğunu da anlattı.
Son dönemde bağımlılık tedavisine sentetik uyuşturucu madde kullananlar geliyor
Türkiye’de son dönemde sentetik uyuşturucu madde kullanımının arrtığına vurgu yapan Prof. Dr. Tarhan, “Son dönemde hastaların büyük çoğunluğu sentetik madde kullanımıyla geliyor.” dedi.
Bu tür maddeleri kullananlarda eğer yatkınlık da varsa psikiyatrik hastalıkların hemen ortaya çıktığını dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Sentetik uyarıcılar akademik başarı için de öneriliyor. Öğrenciler ders çalışmak için bu uyarıcıları alıyorlar. Dikkat sorunu olan çocuklar madde bağımlısı adayı olabilyor.” şeklinde konuştu.
Bir bağımlı hastasının senede 20 defa hastaneye yattığını dolayısıyla bağımlılıkla ilgili politikaların yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini hatırlatan Tarhan, 1’incil, 2’ncil ve 3’üncül koruma çalışmalarının önemine dikkat çekti.
Prof. Dr. Atasoy: “Yasadışı sentetik uyuşturucu endüstrisi hızla genişliyor”
Prof. Dr. Sevil Atasoy, yasa dışı sentetik uyuşturucu endüstrisinin hızla genişlediğini belirterek, “Bir an önce önlem alınmadığı takdirde bu durumun feci sonuçlara yol açacak küresel çapta bir halk sağlığı sorunu yaratacağı açıktır. Tıbbi olmayan sentetik uyuşturucu kullanımı ve buna bağlı uyuşturucu kullanım bozuklukları şimdiden bazı ülkelerde yüz binlerce kişinin ölümüne ve sayısız kişisel ve toplumsal zarara neden olmuştur.” dedi.
Uluslararası Narkotik Kontrol Kurulu (INCB) olarak, Tehlikeli Maddelerin Küresel Çapta Hızla Önlenmesi (GRIDS) ve öncül kontrol programlarımız kapsamında gönüllü bilgi alışverişi ve koordinasyonu sağlayarak hükümetlerin bu sorunu ele almalarına destek olduklarını kaydeden
Prof. Dr. Sevil Atasoy, “Raporumuzun ilk bölümünde, insanların bu son derece zararlı maddelerden korunması için önleme, tedavi, rehabilitasyon, zarar azaltma, iyileşme ve sosyal entegrasyon alanlarındaki çabaların artırılmasına da acilen ihtiyaç olduğunu vurguladık.” diye konuştu.
“Denetimli ilaçların mevcudiyetinde ülkelerarası ciddi eşitsizlikler sürüyor”
Prof. Dr. Sevil Atasoy, şunları dile getirdi:
“Hükümetlerin anlaşmalar uyarınca INCB'ye bildirdiği verilere göre, ağrı yönetimi, anestezi, nörolojik ve bilişsel hastalıkların tedavisi ile opioid kullanım bozukluğunda kullanılan denetimli ilaçların mevcudiyetinde ülkelerarası ciddi eşitsizlikler sürmektedir. Opiat hammaddelerinin küresel arzı, yine Hükümetler tarafından INCB'ye bildirilen ulusal gereksinimleri aşmaktadır. Bununla birlikte bazı ülkelerin bildirimlerinin gerçek tıbbi ihtiyaçları tam olarak yansıtmadığı görüşündeyiz. INCB Öğrenme (Learning) Programını, kontrollü maddelerin tıbbi, bilimsel ve endüstriyel amaçlar için kullanılabilirliğini sağlamak, tedavi hizmetlerine erişimi iyileştirmek ve aynı zamanda yasadışı kanallara sapmayı ve kötüye kullanımı önlemek amacıyla yürütüyor ve bu bağlamda Hükümetleri destekliyoruz.”
2024 yılında, Uluslararası Darülaceze ve Palyatif Bakım Derneği ile araştırma, veri ve analiz alışverişi yoluyla kontrollü maddelerin bulunabilirliğini artırmayı amaçlayan bir mutabakat zaptı imzaladıklarını da ifade eden Prof. Dr. Sevil Atasoy, “Doğal afetler, silahlı çatışmalar veya diğer insani nedenlerden kaynaklanıp kaynaklanmadığına bakılmaksızın hastaların denetime tabii temel ilaçlara ve tedavi hizmetlerine erişiminin güvence altına alınması şarttır ve her türlü acil durumu kapsar. INCB olarak, böylesi koşullardan etkilenen devletlere ve ihracatçı ülkelere sözleşmelerin öngördüğü şekilde acil durumlarda basitleştirilmiş kontrol tedbirlerinin uygulanabileceğini hatırlatmakta fayda görüyoruz.” diye konuştu.
“İnsan haklarına saygı, ilaç kontrol sözleşmelerinin doğasında bulunur”
Tüm hastaların, her yerde ve her zaman, uluslararası kontrol altındaki ilaçlara ve uyuşturucu kullanım bozukluklarının tedavisine erişiminin sağlanmasının sağlık hakkının bir parçası olduğuna da işaret eden Prof. Dr. Sevil Atasoy, “İnsan haklarına saygı, ilaç kontrol sözleşmelerinin doğasında bulunur ve bu sözleşmelerin uygulanması için bir ön koşuldur. INCB insan haklarının uyuşturucu politikalarının geliştirilmesi ve uygulanmasına dahil edilmesi için defalarca çağrıda bulunmuştur. İnsan hakları yükümlülükleri aynı zamanda uyuşturucu kullanan kişilere karşı eşitliğin ve ayrımcılık
yapılmamasının teşvik edilmesini, keyfi tutuklama ve gözaltının yasaklanmasını, uyuşturucu ile ilgili suçlarda adil yargılanma hakkını, orantılılık ilkesini ve her türlü zalimane ve insanlık dışı cezaya karşı korumayı da kapsamaktadır.” ifadesinde bulundu.
IONICS çok sayıda başarılı operasyona yol açtı
Prof. Dr. Sevil Atasoy, 2024 yılında, 100 bin sentetik uyuşturucu kaçakçılığı olayına ilişkin bilgi alışverişini kolaylaştıran Project Ion Incident Communication System'in (IONICS) on yıllık faaliyetine dikkat çekerek, yüksek etkili tıbbi olmayan sentetik opioidler de dâhil olmak üzere yeni psikoaktif maddelerle ilgili olaylar hakkında kritik bilgileri paylaşmasını sağlayan bu sistemin, son olarak Viyana'daki INCB GRIDS Programı Siber İletişim Merkezi'nde (GC3) koordine edilen Zodiac Operasyonu ve Afrika Yıldızı Operasyonu gibi çok sayıda başarılı operasyona yol açtığını da anlattı.
Bu operasyonların yasadışı tedarik zincirlerini kesintiye uğrattığını ve dünya çapında yasadışı pazarlarda maddelerin bulunabilirliğini azalttığını kaydeden Prof. Dr. Atasoy, “Ayrıca 2024 yılında iki fentanil öncülü ve 16 amfetamin tipi uyarıcı öncülünün uluslararası kontrol altına alınmasına yönelik tavsiyemiz Uyuşturucu Madde Komisyonu (CND) tarafından kabul edilmiştir.”dedi.
“Pozitif sonuçları heyecanla bekliyoruz”
Prof. Dr. Atasoy, “Siber suçlarla ilgili yeni bir Birleşmiş Milletler sözleşmesinin 2024 yılında sonuçlandırılmasını ve kabul edilmesini memnuniyetle karşıladık. Özellikle İnternet tabanlı teknolojilerin kullanılması ile uyuşturucu kaçakçılığına yer verilmesinden büyük memnuniyet duyuyor ve uygulanması sayesinde alınacak pozitif sonuçları heyecanla bekliyoruz.” diye konuştu.
Türkiye’de metamfetamin kaçakçılığında artış…
Raporda Türkiye ile ilgili dikkat çeken noktalara da işaret eden Prof. Dr. Atasoy, bunlardan birinin metamfetamin kaçakçılığında yaşanan artış ve kokainin transit ülke olarak kullanımının yaygınlaşması olduğunu söyledi.
Özellikle 2019'dan bu yana metamfetamin yakalamalarında önemli bir artış gözlendiğini ve 2023'te rekor seviyede 21,9 ton madde ele geçirildiğini kaydeden Prof. Dr. Atasoy, “Bu durum, metamfetaminin İran üzerinden veya doğrudan İran'dan Afganistan menşeli olarak Türkiye'ye kaçakçılığının devam ettiğini göstermektedir. Öte yandan, ‘captagon’ yakalamalarında 2022'ye kıyasla düşüş yaşanmış olsa da Türkiye, Latin Amerika'dan Avrupa'ya gönderilen kokain için giderek daha fazla transit koridor olarak kullanılmaktadır ve bu durum, kaçakçıların güvenliğin sıkılaştırıldığı düşünülen Avrupa limanlarından kaçınma çabalarıyla ilişkilendirilebilir.” şeklinde konuştu.
Ele geçirilen eroin miktarında düşüş var
Türkiye’nin uyuşturucu kaçakçılığına karşı mücadelede aktif rol oynadığını ve bu kapsamda hem ulusal hem de uluslararası düzeyde operasyonlar yürütüldüğünü ifade eden Atasoy, şöyle devam etti:
“2023'te 13,7 milyon ‘captagon’ tableti ele geçirilmiş, ancak bu sayı bir önceki yıla göre azalmıştır. Ele geçirilen eroin miktarında da 2021'de 22,2 tondan 2022'de 8 tona olmak üzere yüzde 64'lük bir düşüş bildirilmiştir. Ele geçirilen eroin miktarındaki bu düşüş Taliban'ın Afganistan'da afyon üretimini yasaklamasının bir sonucu olabileceğinden, Avrupa ülkelerinin bu yasağın sentetik opioidlerin kullanımına katkıda bulunan koşullar yaratabileceğinin farkında olması gerekmektedir.”
“Kokain ile bağlantılı uyuşturucu tedavisi talepleri son on yılda arttı”
Prof. Dr. Atasoy, raporda, Türkiye'nin de içinde bulunduğu Orta Doğu ve Güney-Batı Asya bölgesinde metamfetamin ve ‘captagon’ kullanımının artış gösterdiği belirtilmekte ve bu durumun, zaten sınırlı kaynaklara sahip olan tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri üzerinde baskı oluşturabileceğine dikkat çekerek, “Türkiye'de, birincil kullanım uyuşturucusu olarak kokain ile bağlantılı uyuşturucu tedavisi talepleri son on yılda artmıştır.” dedi.
“Türkiye'de de atık sularda madde izlerine rastlanmıştır”
Atık sular konusuna da değinen Prof. Dr. Atasoy, “Metamfetamin izleri, Çekya ve Slovakya gibi maddenin tarihsel olarak yoğunlaştığı ülke ve bölgelerde daha yoğun olmakla birlikte, Belçika, Doğu Almanya, İspanya, Hollanda (Krallığı) ve Türkiye'de de atık sularda madde izlerine rastlanmıştır.” diye konuştu.
Türkiye’nin üretici bir ülke olduğu söylenemez
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Prof. Dr. Atasoy, Türkiye’ye batıdan, doğudan ve güneyden maddeler geldiğini dile getirerek, “Türkiye’nin üretici bir ülke olduğu söylenemez.” dedi.
Prof. Dr. Atasoy, Suriye’de eski rejimin sabun fabrikaların da bile uyuşturucu madde üretildiğinin görüldüğünü, bu ülkede yeni yönetimin bu durumla mücadele ettiğini de söyledi.
Yapay zeka uyuşturucu üretiminde de kullanılıyor
Prof. Dr. Atasoy, “Şimdilerde Türkiye’de yakalanan metamfetaminin Afganistan kaynaklı olup olmadığını anlayabilmek için tek yöntem içinde efedra DNA’sı bulunup bulunmadığını anlayabilmek. Bunun için dünyada ilk ve tek ekibiz. Üsküdar Üniversitesi olarak…” diye konuştu.
Yapay zeka ile uyuşturucu yapıldığını ve yeni maddelerin üretildiğini de kaydeden Prof. Dr. Atasoy, “Kaçakçılıkla mücadelede teknoloji kullanımında da Türkiye önde gelen ülkeler arasında yer alıyor.” dedi.
Raporda neler yer alıyor?
Uluslararası Narkotik Kontrol Kurulu (INCB) 2024 Yıllık Raporunda, sentetik uyuşturucu üretimi ve tüketiminin son yıllarda hızla artmasının halk sağlığı ve uluslararası uyuşturucu kontrol sistemi açısından önemli zorluklar yarattığını belirtiliyor.
2024 Raporundan bazı bölümler şöyle:
“Silahlı çatışmaların yol açtığı insani acil durumlarda tıbbi amaçlarla uluslararası kontrol altındaki maddelere erişim sağlanmasındaki zorluklara dikkat çekmektedir. Uyuşturucu kontrol anlaşmaları, acil durumlarda tıbbi kullanım için kontrollü maddelerin hızlandırılmış hareketine izin vermektedir. INCB, silahlı çatışma bağlamında yabancı toprakların etkin kontrolünü elinde bulunduran Devletlere, uluslararası kontrollü maddeler içerenler de dahil olmak üzere ilaçlara engelsiz erişim sağlamak için acil önlem almaları çağrısında bulunmaktadır. INCB ayrıca bu tür Devletlere, işgalden önce opioid agonist tedavisi sağlanmışsa, kontrollü maddelere erişim sağlamaya devam etmeleri bulunur.”
Öncüller raporu
Öncüller raporunda da şu ifadelere yer verildi:
“İki ek fentanil öncüsü iki grup amfetamin tipi uyarıcı öncüsünün uluslararası kontrolü yürürlüğe girdi. 3 Aralık 2024 tarihinde, iki fentanil prekürsörü ve amfetamin tipi uyarıcıların yakından ilişkili iki seri tasarım prekürsörü (toplam 16 madde) 1988 Sözleşmesi Tablo I'e eklendi.”
Afganistan'da yasadışı haşhaş ekimi 2024 yılında arttı
Raporda, şunlar da dikkat çekti:
“Afganistan'da yasadışı haşhaş ekimi 2024 yılında artmış, ancak yine de 2022 yılında fiili yetkililer tarafından ilan edilen "uyuşturucu yasağı" öncesindeki seviyelerden daha düşük olmuştur. Yasadışı ekim alanı 12 bin 800 hektar ile bir önceki yıla göre yüzde 19 daha fazla olmuştur. Afganistan'da metamfetamin üretiminin artmaya devam ettiği görülmektedir. Bu durum, Orta Asya'daki komşu ülkelerde, Güney-Batı Asya'da ve Türkiye'de bu maddenin ele geçirilmesindeki artışla kanıtlanmaktadır.
Ketamin Avrupa genelinde birçok ulusal yasadışı uyuşturucu pazarında mevcut…
Suriye Arap Cumhuriyeti'nde 2011 yılından bu yana devam eden istikrarsızlık, kristal metamfetamin kaçakçılığının artmasıyla bütünleşen ‘captagon’un bulunabilirliğinde ve endüstriyel ölçekte üretiminde artışa neden olmuştur. Avrupa Birliği üye ülkeleri, üst üste altıncı yılda da rekor miktarda kokain ele geçirildiğini bildirdi. Avrupa'nın bazı bölgelerinde ketaminin tıbbi olmayan kullanımında bir artış görülmüştür. Kanıtlar, ketaminin Avrupa genelinde birçok ulusal yasadışı uyuşturucu pazarında sürekli olarak mevcut olduğunu göstermektedir.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.