Durdu Şahin: Millî Şair-Gazeteci-Yazar Yetkin Dilek Üstadım
Yazan: Durdu ŞAHİN
Yetkin Dilek üstadım, İlkokul, ortaokul ve liseyi Zonguldak’ta okudu, İktisat Fakültesinde iki yıl eğitim görmesine rağmen İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinden mezundur.
Bir yıl öğretmenlikten sonra 8 yıl gazetecilik ve yazarlık döneminde birbirinden güzel, faydalı çalışmalarıyla meraklılarına ulaştı. Bayrak gazetesinde Mustafa Emre ismiyle kıymetli okuyucuların beğenerek okuduğu değerli köşe yazıları yazdı. Üstadımız Sarı Basın Kartı sahibidir. Kamuda il müdürlüğü vardır.
Üst düzey yöneticiliklerde de bulunan saygıdeğer şair yazar üstadım, “bu mukaddes kervan yolcularına” şiirlerinde her daim “Hak Niyetine” diyen hakiki mânasıyla usta bir şair ve yazardır.
- Durdu Şahin: Millî Şair-Gazeteci-Yazar Yetkin Dilek Üstadım
- Durdu Şahin: Milli Tarihçi-Eğitimci Araştırmacı-Yazar Veli Şirin Üstadım Ve Tarihle İlgili Görüşleri
- Durdu Şahin: Millî Hikâyeci-Düşünür-Yazar M. Akif Akif Ak Üstadım
Gün ışığında güne susuz çağda “çağ öncesi demir dağlara” ve “ötesine uzanan” bir dili vardır, “Hak imana engel mümkün değil” diyen. Şaşmaz terazide tarttığı hislerinin “Varlığın sırrı burada” dediği, sabır timsali kültür, sanat ve muhabbet adamıdır.
2007 yılı öncesinde de, 2007 yılında emeklilik sonrasında da; nadide özellikleriyle adeta bir gülistana benzeyen yürek güzelliklerini özüyle, sözüyle tertemiz insanlara cömertçe sunan, kadir-kıymet bilen bir er kişidir, Sâmirî pusula edinenlerin, buzağıya tapanların, piramit insanlarının inadına; “gül ü nar bahçelerinden muştular” müjdeleyendir, bütün mütevazılığı ile.
Yüceler yücesinin emrinde solmaz ve pörsümez güzelliklerle gayenin en yücesine yürüyen, etik ve estetik mükemmelliklere erişebilmek niyetiyle okuyup yazan, konuşan, çalışan, kibir bataklığından dağlar gibi imanı ve örnek ahlakıyla korunan şiir ve yazı ustalarındandır, Yetkin Dilek üstadım.
Sevabın diriliği, bilginin ve tecrübenin dinginliği, mertliğin ve erdemin kuvvetiyle, kendini sürekli yenileyerek nefsine yenilmeyen kararlılıktır. Çağa dokuz renk çirkefini işleyen, şehevi arzularını ve sadece midesini düşünen, arsız, milli ve manevi değerlere alakasız insanlara heveslenmeden kutlu ve muştulu hedeflerine odaklanan, ehemi mühime tercih eyleyen haysiyet ve hassasiyet odağıdır.
Bugün bile yüzlerce kişinin yıllar öncesinde yazdığı şiir ve yazılarını okuyup faydalandığını çok iyi bildiğimiz, daha çok serbest şiirler yazdığını gördüğümüz, kaliteli araştırma yazılarıyla tanıdığımız, Eylül 1977 yılında Pınar dergisi sayfalarında, 1940 yıllardan itibaren tanınan ve bugün itibariyle üniversitelerin konuyla ilgili kürsülerinde okutulan, şiirleri incelenen ünlü şair, şiir üstadı Behçet Necatigil’i “efradına cami, ağyarına mani” güzellikte tanıttığını öğrendiğimiz, Mayıs 1979 yılında Gerçek dergisinde yayınlanan “Behçet Necatigil’le Şiir Üzerine Bir Sohbet”ini hayranlıkla okuduğumuz, kişiliği ve nevi şahsına münhasır önemli özellikleriyle övündüğümüz milli şair ve yazarımızın baskıya hazır şiir konulu eserleri de vardır.
Üstada Göre Şiir
Üstadın Pınar dergisinin Ağustos 1977 tarihli sayısında şiir meraklılarının istifadesine sunulmuş “Şiirimizdeki Arayış” isimli emek mahsulü yazısı da, şiir ufuklarımızın aydınlanmasına vesile itinalı bir değerlendirmedir.
Özetle, üstada göre; edebiyat ve bütün sanat türleri insan denen karmaşık varlığın belirli kurallar dâhilinde ruh halini ve dünyaya bakışını belirler, şiir kelimelerin büyüsüne, müzikalitesine mecburdur, kelimelerin en güzel ve deruni melodisiyle şairin izzetli ve kıymetli hediyesidir, şiir ilahi hakikatin arayıcısıdır, kelimeden ziyade sestir, düşündüklerimizin dili görüşlerimiz en saf ve temiz bir şekilde sunulmalıdır.
“Şiir sabır işidir”, “Şair sabır insanıdır”. Hz. Eyyub bile sabrın ibret meyvesidir. Acelecilik şiirin cellatıdır. Şair, bir tarla. Şiirin tarlası. Şair, düşündüklerini kelimelere yontan sabır işçisidir.
Frenk memleketlerinde kelime zulüm iştihalarının giyotini. Bir dinamit. Kısaca, Hülagü Han’dır batıda kelime, kadir kıymet bilmeyen. Bizde şefkatin, vefanın, insanlığın emrindedir. Allah’a kulluktur. Ebedi mutluluğa vesiledir. Bizde efendidir kelime, frenkte berduş…
Üstada göre şiirimizdeki şekil bütünlüğü, müzikal ahenk, insancıl hayat yorumunun organik bir yapıya sahipliği, akide sağlamlığındandır. Aruz şiirde ahenktir. Tesadüfleri ayıklar. Kelimelerin rayıdır. Kelime terbiyecisidir. Rastgele düşmanıdır. Hece, aruza denk bir vezindir. Halk şiirine bir şekil bütünlüğü kazandıran örgüdür. Aynı zamanda müzikal ritme de, ahenk bağlılığına da vesiledir.
Üstadın Şiir Konusundaki Tembihleri
Üstadın güzel şiir yazabilmek adına özellikle genç şairlere ulaştırdığı öğütlerin her birisi diğerinden önemlidir.
Temmuz 1978’de ilk sayısı Türkiye genelinde okurlarına ulaştırılan İlim, Kültür ve Sanatta Gerçek dergisinin 3. sayısından itibaren hazırladığı “ Yeni Kalemler”de bin bir emek ve titizlikle genç şair ve yazarların istifadesine sunduğu öğüt ve tavsiyelerinden bendeniz de dahil birçok şair faydalandı, faydalanıyor.
Yüzde yüz samimiyetle, nazik ve kibar bir üslupla, öğretici ve bilgilendirici kalemiyle genç şairlere yazdıklarının özeti şunlardır:
1) Hangi tarz şiir yazıyorsak o şiir tarzının gerektirdiği özellikleri en güzel bir şekilde bilmeli, bildiklerimizi şiirimizde en güzel bir şekilde uygulamalıyız. Bu sebeple şiirin bilinen kurallarına ve bütüncü yasasına uymalı, eğer teşbihlerden faydalanıyorsak temanın özeliklerine uygun sade ve anlaşılır, manayı büsbütün yalınlaştırmaktan sakınan güzel teşbihlerle zenginleştirerek sunmalıyız düşündüklerimizi. Benzetmelerimizde benzeyenle kendine benzetilen arasındaki benzetme yönünün kuvvetini mutlaka önemsemeliyiz.
2) Şiirimizde dillendirdiğimiz görüşlerin doğru, faydalı, bütünleştirici, güzel ve erdemli niteliği çok önemlidir. Şiirin bu kıymetli özünü her daim korumalıyız.
3) Şiir, bir kaneviçe, bir dantel gibi uğraş ve incelik, tabilik, akıcılık gerektirir. Bahse konu incelik, tabilik ve akıcılık hassasiyetle korunmalıdır.
4) Şiirde, tesadüfî ya da rastgele mısralar kurmak doğru değildir. Tıpkı müzik notaları gibidir şiirde kelimeler. Şiirdeki kelime seçimi ve mısraya yerleştirilmesinin, anlatılan his ve düşüncelerle bir bütünlük gerektirdiğidir. Kelime tekrarlarının bıktırıcılığı, kulak tırmalayıcılığı, nahoş bir gürültüye sebeptir ve sakınmak şarttır. İsabetli seçilmiş kelimelerle müzikal ritim ve ahenk başarılı bir şekilde kurulmalıdır. Şiirlerdeki mısralar nesir havasından kurtarılmalıdır. Şiirde nesirdeki gibi düz cümleler kaliteli şiire ulaşmamızı engeller, bu tür cümleler bir nevi konuşma savrukluğudur. Katı ve dobra kelimelerden mümkün mertebe sakınmak elzemdir. Unutulmamalı ki şiir ne makale, ne de konferans kürsüsüdür. İşlemeye çalıştığımız konuların muhtevasına uygun kelimeler seçilmelidir. Şiirde argo kelimeler kullanmaktan özellikle sakınmalıyız.
5) Şiirlerimizin her birini farklı bir üslupla yazmaktan ziyade seçilmiş ve kalemimize uygun bir üslupla şiir ikliminde ilerlemek gerekir.
6) Şiir, şair ve şiir tarzları konulu kaliteli yazıları çok ve özümseyerek dikkatli bir şekilde okumalıyız. Şiir sabır işidir. Okuduğunu anlama, değerlendirme, yaşama ve ruhunda duyarak yazma işidir. Bazı halk şairlerinin, aktüel bazı şarkı ve aranjmanların gereksiz ve sevimsiz tekrarları şiir değildir. Bunlar şiirin havasını hafifletir.
7) Okunan şiirlerin etkisinde kalmadan, sindirerek, yeni sentezlere ulaşmak, faydalanmak mümkündür. Bahse konu şiirlerin bizlere hükümranlığıyla da, bu tarz anlayışla da bir arpa boyu bile ilerlemek mümkün değildir. Kendimize özgü, özgün bir söyleyiş tarzını bulmalıyız.
Her iş iş gibi şiir de ciddi bir ilgi, çalışma ve gayret gerektirir. Şiir yazmayı ve güzel şiirlere ulaşmayı düşünen şair daha işe başladığı andan itibaren işi sıkı tutmalıdır. Şiirle ilgili kaliteli kaynaklardan taklitçiliğe heveslenmeden faydalanmalıdır. Mehmet Akiflerin, Yahya Kemallerin bu vadideki hayranlığımıza sebep gayretleri adeta bir pusuladır.
9) Kutsal sevgileri ve onlara tekabül eyleyen his ve görüşlerimizi yazarken, anlatırken günlük sevgilerin fanatizmine düşmemek gerekir. Halk hikâyelerini okuyalım. Tekke edebiyatını bir iyi araştıralım, mahsullerinden özgün imajlar, motifler, teşbih ve istiare öğeleri bulalım ve bunları günümüzün şartlarında yenileştirerek değerlendirelim. Menakıpnameler, Peygamberler tarihi, peygamber kıssaları, Battal Gaziler, Köroğlular, Arzu ile Kanberler, Ferhat ile Şirinler vs. bu konudaki en kıymetli kaynaklarımızdır.
Üstadın Dilinden Türkülerin Önemi
Etik ve estetik özelliklere, eskimeyen solmaz güzelliklere aşina kıymetli üstadın dilinden ve yıllar önce yazdığı “Türküler” isimli yazısından anladığımız kadarıyla, türküler Türk’ün eskimeyen, pörsümeyen gönül dilidir. Sözlü edebiyatımızın yüzlerce yılda olgunlaşmış nesilden nesle emanetidir.
Türküler; bülbülleri kıskandıran samimi dillenişleriyle, sevinçli ve kederli söylemlerin teknesinde şekillenmiş kahramanlık ve mertlik sözleriyle yürekleri ferahlandırmıştır.
Türkülerimiz, milli ruhumuzun melodiler ve sözlerle yansıtılmasıdır… Vazgeçilmez hayat kaynaklarımızdandır. İnanç ve ruhun tığıyla örgülenip Tuna’dan Çin Seti’ne kadar ulaşmasını bilmişlerdir. Türkülerimizin değerini parayla pulla ölçmek mümkün değildir.
Türküler; bülbülleri kıskandıran samimi dillenişleriyle, sevinçli ve kederli söylemlerin teknesinde şekillenmiş kahramanlık ve mertlik sözleriyle yürekleri ferahlandırmıştır.
Türkülerimiz, milli ruhumuzun melodiler ve sözlerle yansıtılmasıdır… Vazgeçilmez hayat kaynaklarımızdandır. İnanç ve ruhun tığıyla örgülenip Tuna’dan Çin Seti’ne kadar ulaşmasını bilmişlerdir. Türkülerimizin değerini parayla pulla ölçmek mümkün değildir.
Roman ve Hikâyede Gerçek Arayışı
Yazılarında roman ve hikâye ile ilgili görüşlerini de bizlere ulaştıran milli şair ve yazar üstadım, “Roman ve hikâyede Gerçek Arayışı” nı da etraflıca yazmış, “Batı Kaynaklı Gerçek Anlayışımız” ve “Hikâye ve Romandaki Gerçek Anlayışımız” başlıkları çerçevesinde söylenmesi gerekenleri en güzel bir şekilde söylemiştir. Üstadıma göre, “romancılarımızın da, hikâyecilerimizin de uymaları gerekli gerçek, kendi inanç ve değerlerimizdedir. O da iyiliğe, doğruya, hikmetle ve güzel öğütle davet, kötülüklerden arındırmaktır.” Dede Korkutlar, Battal Gaziler bu güzel düşünüşün zamanımıza akan ırmaklarıdır.
Usta Kalemden “Yunus’la Bilişmek”
Yazıldığı 1977 yılından 2021 yılına kadar değeri eksilmeyen, beğenilerek okunan “Yunus’la Bilişmek” isimli kıymeti yazısında, Yunus’un hazırlayıcısı gönül adamlarını, sahih inanç ve ahlakı, dervişleri, Hak ve halk dostu Ahmet Yesevi hazretleri ve Yesevilik an’anesini isabetlice değerlendirmiştir. Selçuklu döneminden, Osmanlı döneminden bahisle, Yunus Emre’nin özelliklerini, güzelliklerini konusuna vakıf kalemi ve naif üslubuyla ilmek ilmek mekik dokur gibi ilgi ve irfanımıza sunmuştur. Yunus’un ilahilerinin de, şiirlerinin de aynı gaye ile yazıldığını, şiirlerinin de ilahilerinin de İslam diniyle mayalandığını tereddütsüz söylemiştir.
Batının Sanatımıza Etkileri
Üstadım, konuya hakkıyla vakıf bir yazarın harika çalışması diyebileceğimiz “ Batının Sanat Dünyamıza Etkileri” isimli yazısını Temmuz 1977 yılında yazmış, yazısı yazıldığı o tarihten bugüne kadar meraklıları tarafından ilgi ve alakayla okunmuştur.
Konusunun ehli ustamız, Batı felsefesinin özellikleri, Batılı sanatçıların kimlik ve kişiliklerindeki tutarsızlık ve tuhaflıkları, Allah’a inanç noktasındaki inkâr ve inatçılıkları, pürüzlü ve arızalı inançlara sahip batılı sanatçıların izinden yürüyen bizdeki bazı sanatçıları, 1930-1950 yıllarındaki edebiyatımızı, 1940 kuşağının durumunu, 1940 yılı sonrasındaki şiirlerimizi alkışlanması gerekli bir vukufiyetle değerlendirmiştir. Bu dönemin neslini, bu neslin maziye ve milli değerlere bakışları ve vatan anlayışlarını anlaşılır halde yazarak, Batının ve Batı edebiyatının bizlere pahalı faturasını insafımıza iliklemiştir.
Ustasının Dilinden Eğitim
Bugün bile bütünüyle çözdüğümüzü söyleyemeyeceğimiz eğitim meselemize 1978 yılında yazdığı “Eğitim Çıkmazı” isimli yazısıyla değinmiş, “bizleri, milli ve manevi değerlerimize göre zihni ve bedeni yönden eğiten, kabiliyetlerimizi düzenleyen, kuvvetlendiren, terbiye eyleyen ve öz görüşlerimize göre şuurlandıran yönlendirmeler bütünüdür” diyerek eğitimin sınırlarını muhkem bir şekilde çizmiş, özelliklerini insanîlik, millîlik, evrensellik, ilmîlik şeklinde sıralamıştır.
Yıllar önce yazdığı yazısında; insan-eğitim çelişkileri, eğitim-toplum ilişkileri, ekonomi ve eğitim, eğitimimizin gelişimi ve değişmesi, günümüz eğitim sisteminin yapısı ve işlevi konularını da izahla görüşlerini objektif bir şekilde belirtip konunun doğru anlaşılmasını kolaylaştırmış, eğitim meselesinin çözümü konusundaki görüşlerini maddeler halinde sunmuştur.
Üstadımızın görüşlerine göre; eğitimimiz bir an evvel millî, ilmî, insanî ve evrensel özelliklere kavuşturulmalıdır. Dinîmizle, kültürümüz ve geleneklerimizle bütünleşmelidir.
Prensipsizlik ve idealsizlikten en kısa zamanda kurtarılmalıdır. İnançsız, gayesiz bir nesil yetiştirmek hatasından vazgeçmelidir. Eğitim sisteminin ekonomik, sanayi ve teknolojik yapıyla bağı müspet manada sürekli beslenmelidir. Bütüncü bir eğitim sistemi kurulmalıdır. Bağımsız ve şerefli bir ülke özelliği ile yaşayabilmemiz bunlara bağlıdır.
Netice
“Sükûnet ve mutluluğu kendi milli ve manevi değerlerimizde, kültür ve medeniyetimizde yaşamalıyız, yabancı kültür ve medeniyetleri kendi kültür ve medeniyetimizin öz değerlerinin prensip ve öğütlerine göre tanımalı, bilmeli ve bu kıymetli bilgi ve tecrübelerin ışığında tavır ve davranışlarımızı belirlemeliyiz” diyen Yetkin Dilek üstadımdan; kültürümüzü, sanatımızı, edebiyatımızı, medeniyetimizi, kendimizi, kendi değerlerimizi, türkülerimizin özelliklerini, Yunus Emre’yi, Batının sanatımıza etkilerini, insan bilgisi ile medeniyetler arasındaki ilgiyi, şair Behçet Necatigil’i, millî hikâyenin, mili romanın önemini, hikâye ve romanda gerçek arayışını, eğitimde geri kalmamızın sebeplerini öğrendik.
Üstadım sayesinde “Genç Türk Sineması ve Unutulanları” isimli yazısını okuyup milli sinemanın önem ve gerekliliği konusunda görüş birliğine ulaştık. “Eurovizyon yarışmaları bir taklit kompleksinden başka bir şey değil” dedik. Sanatta taklitçiliğin zararlarını, yüzlerce yıllık Batı maceramızın tehlikelerini, şiirin, şairin milli şiirin ve milli şairlerin özellikleri ve vazifelerini kavradık. Bir kısmını bugün bile hatırladığımız, bazılarını ezbere okuduğumuz birbirinden güzel şiirleriyle hislerimizi doyurduk, sesimizi duyurduk.
Daha nice nice yıllar yazmasını, yazdıklarıyla genç nesilleri bilgilendirmesini Allah’tan diliyoruz.
Allah sağlık, mutluluk ve başarılarını daim eylesin.
Amin.
Faydalandığım Kaynaklar:
Yetkin Dilek, Şiirimizdeki Arayış. Aylık Kültür ve Sanat Dergisi Pınar, Cilt: 6, Sayı: 68, Sayfa, 32-36, Ağustos 1977.
Yetkin Dilek, Yeni Kalemler. İlim Kültür ve Sanatta Gerçek Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 3, 5, 6, 7, 8, 9, 10, Yıl:1978-1979.
Yetkin Dilek, Türküler. Aylık Kültür ve Sanat Dergisi Pınar, Cilt: 6, Sayı 63, Sayfa 40-44, Mart 1977.
Yetkin Dilek, Roman ve Hikâyede Gerçek Arayışı. İlim, Kültür ve Sanatta Gerçek Dergisi, Cilt:1, Sayı: 3, Sayfa: 21-29, Eylül 1978
Yetkin Dilek, Yunus’la Bilişmek. Aylık Kültür ve Sanat Dergisi Pınar, Cilt: 6, Sayı: 66, Sayfa: 28-32, Haziran 1977.
Yetkin Dilek, Batının Sanat Dünyamıza Etkileri. Aylık Kültür ve Sanat Dergisi Pınar, Cilt: 6, Sayı: 67, Sayfa: 24-30, Temmuz 1977.
Yetkin Dilek, Eğitim Çıkmazı. İlim, Kültür ve Sanatta Gerçek Dergisi, Cilt:1, Sayı: 4, Sayfa:3-9, Ekim 1978
Yetkin Dilek, Behçet Necatigil. Aylık Kültür ve Sanat Dergisi Pınar, Cilt:6, Sayı: 69, Sayfa: 30-36, Eylül 1977.
Yetkin Dilek, Behçet Necatigil’le Şiir Üzerine Bir Sohbet. İlim, Kültür ve Sanatta Gerçek Dergisi, Cilt: 1, Sayı:11, Sayfa: 9-16. Mayıs: 1979.
Yetkin Dilek, Bir Taklit Kompleksi Eurovizyon. Aylık Kültür ve Sanat Dergisi Pınar, Cilt: 7, Sayı: 75, Sayfa: 24. Mart 1978.
Yetkin Dilek, Genç Türk Sineması Olayı ve Unutulanlar. İlim, Kültür ve Sanatta Gerçek Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 10, Sayfa: 8-15. Nisan 1979.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.