'Doğu Türkistan Türk-İslâm dünyasının namusudur'
'Doğu Türkistan Türk-İslâm dünyasının namusudur'
enpolitik yazarlarından gazeteci Mustafa Balkan, Doğu Türkistan Mill Meclis Başkanı Seyit Tümtürk ile Doğu Türkistan'daki Çin mezalimi üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi.
Doğu Türkistan Milli Meclisi Başkanı Seyit Tümtürk: “Doğu Türkistan’a sahip çıkmak Türk milletinin, Müslümanların, ümmetin ve Türk-İslâm dünyasının namusu, iffeti, ahlâkî, millî, vicdanî ve imanî sorumluluğudur.” dedi.
Doğu Türkistan Milli Meclisi Başkanı Seyit Tümtürk, konferans vermek için geldiği Konya’da sitemiz enpolitik yazarlarından Gazeteci –Yazar Mustafa Balkan’ın sorularını cevaplandırdı. Seyit Tümtürk Bey, Doğu Türkistan’da Çin mezalimi altında yaşayan 35 milyon Müslüman Uygur Türk’ünün hislerine tercüman oldu.
Mustafa Balkan: Doğu Türkistan’da 30-40 milyon Uygur Türkleri ve Müslüman kardeşlerimiz var. Bu soydaş ve dindaşlarımıza her türlü zulüm reva görülüyor. Dini vecibelerinden tutun Türkçe ve Uygurca’nın yasaklanmasına, doğum kontrolüne varıncaya kadar Çin devleti tarafından işkence ve asimilasyonlar söz konusu. Bu konuda genel olarak düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Seyit Tümtürk: Doğu Türkistan 1949 yılında işgal edildi. 68 yıldır fiili bir işgal ile sistematik bir asimilasyon politikası uygulanıyor. Yâni bu soykırım derecesinde uygulanıyordu.
Doğu Türkistan’da 66-97 yılları arasında 11 yer altında toplam 46 nükleer deneme yapıldı. 1985 yılında uygulanan şehirde tek kırsalda iki çocuk uygulaması… Demografik yapıyı değiştirmek için Doğu Türkistan'a Çin’li göçün teşvik edilmesi, karma evliliklerin teşvik edilmesi, devlet kredi vererek orada iş ve istihdam oluşturarak Çinlilerin oraya göç etmesinin teşvik edilmesi… Müslüman Doğu Türkistanlıların Çin’e, Doğu Türkistan’dan iş vaadiyle 18-25 yaş arası kızlarımızın erkeklerimizin transfer edilerek demografik yapıyı Doğu Türkistan’a Çin’li göçü, Doğu Türkistanlıları da Çin bölgelerine sürgüne gönderme gibi… Yine 5-10 yıldır uygulanan 5-7 yaşındaki çocuklarımıza çift dilli eğitim projesi adı altında yine bunları Çin’in iç bölgelerinde eğitime tabi tutma ya da Çin eğitiminin ön plana tutma girişimleri de var. Burada İslamî hassasiyetlere, ibadetlere, millî kimliğe karşı uygulanan yasaklar… Türk kelimesi ve Türkistan kelimesi üzerindeki yasaklar… Sizin tarihi eserleriniz, mescidleriniz, ibadethaneleriniz dahil bunların hepsinin yok edilmesi, imha edilmesi…
MÜSLÜMANLAR “İSLAMÎ TERÖRİST” DİYE SUÇLANIYOR
Bunun dışında Doğu Türkistan’da bugün namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, sakal bırakmak, başörtüsü.. bırakın bunları cep telefonunuzda bir ezan sesi, kâbe resmi ya da boynunuzda ay yıldızlı bir kolye, bir tişört taşımanız halinde bunların tamamı terörist, bölücü, radikal, islami terörist(!) diye suçlanmanıza, hapse atılmanıza gerekçe. Bunlardan daha başka şeylerde uygulanıyor Doğu Türkistan’da. Ama bunların hepsine biz alıştık! Doğu Türkistan’daki Müslüman Türkler, kendi geleneklerine, inancına, İslamiyet’e, Türk kimliğine sarılarak Çin’in 68 yıldan beri uyguladığı bu politikalara, bu soy kırıma ve asimilasyona bağışıklık kazandı, direnç gösterdi ve kendilerini muhafaza etti.
Ne zamana kadar? Son iki yıla kadar. Yâni 1949’dan 2016’nın sonuna kadar biz, bütün bu zulme rağmen kendimizi koruyor ve varlığımızı muhafaza ediyorduk.
Çin ne yaptı?
Baktı ki her türlü asimilasyon politikaları işe yaramadı. Tibet’e yıllarca zulmeden Chen Quanguo ismindeki bölge valisini. Doğu Türkistan’a getirdiler. Bu vali gelir gelmez o kadar bir zulüm, o kadar bir baskı, o kadar bir soykırım yapmaya başladı ki; her mahallede üç-beş yerde kimlik kontrolü, anne babanızın evine dahi gidemiyorsunuz misafirliğe.. Cenaze namazını toplu halde kılamıyorsunuz. Camilere kimlikle giriyorsunuz, hangi camide ibadet edeceğin orada belli, öbür camiye gidemiyorsun. Camiye 18 yaşından küçük olanlar zaten gidemiyor. Komünist Partisi üyeleri gidemiyor, şu gidemiyor, bu gidemiyor kala kala yaşlı ihtiyarlar kalıyor. Zaten şu anda ibadet diye bir şey yok orada.
ÇİN’İN ZULÜM KAMPLARINDA 5 MİLYON MÜSLÜMAN TUTUKLU
Şimdi bunlara alışıktık, bunlara karşı kendimizi koruyorduk. Ama 2017 yılında bu bahsettiğim Chen Quanguo’nun gelişiyle birlikte; otokontrol, baskı o kadar arttı ki Doğu Türkistan’da. Her sokak başına konulan binlerce kameralarla yüz tarama sistemi var şimdi. Kapıdan çıkıyorsun yüz tarama sitemiyle senin ismin kimliğin hemen bilgisayara düşüyor, nereye girdin, nerede yürüdün herşey otokontrol ediliyor.
Şimdi 5 milyona yakın Doğu Türkistanlı, Nazi kamplarından beter işkence gördüğü kamplarda bugün sırf Müslüman ve Türk olduğu için tutuklu. Bu beş milyon Müslüman Türk’ün ailesinin, mahreminin bulunduğu evlere erkek Çinli göçmenleri yerleştiriyorsun, evin içinde otokontrolü sağlıyorsun bu namaz kılıyor mu? Bu ibadet ediyor mu? Bunun İslâmî ya da millî hassasiyeti nasıl? Domuz eti yiyor mu yemiyor mu? İçki içiyor mu içmiyor mu? Bütün bunlarla senin şecereni çıkartıyor. Bu takipte senin hassasiyetini sezdiği anda sen potansiyel bir teröristsin, o zaman sana gerekli tedbiri uyguluyor. Doğu Türkistan’da şimdi Kardeş Aile projesiyle bu politikalar uygulanırken, bizim inancımıza, bizim kültürümüze tamamen düşman olan ve bizim binlerce yıl düşmanımız olan Çinlileri evimize sokarak Kardeş Aile projesi uygulamak…
Böyle bir zulüm yok!
Peki, bu kardeş aile projesinden öte ne var?
DÜNYA, DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ ZULME SESSİZ, KÖR VE SAĞIR…
Uygur Müslüman kızları zorla Çinlilerle evlendiriliyor. Bu da kardeş aile, milletler ittifakının bir parçası olarak bizi tamamen Çinlileştirmeye yönelik bir operasyon. Buna karşı çıkma şansın yok. Sen buna karşı çıkarsan radikal, dinci terörist, El-Kaideci, Daişci, milletler ittifakına ihanet etmiş vatan haini! Buna hiç kimse itiraz edemiyor. Bu rezalet yaşanıyor.
Hitler 1940 yılında Yahudilere soykırım uyguladı değil mi? Bütün dünya bunu lânetliyor değil mi? Paneller, konferanslar ve anma toplantıları yapılarak Hitler ve Nazi Almanya’sı kınanıyor. 1940 yılında yaşanan bu katliamı kınıyoruz. Ama 2018 yılında Doğu Türkistan’da 35 milyon Müslüman Uygur Türklerine yapılan bu katliamı ve ahlâksızlaştırmayı kınamıyoruz. Hitler o kadar insanı katletti ve canını aldı. Çin bizim canımızı da alıyor, namusumuzu da alıyor, imanımızı da alıyor. Her şeyimizi de alıyor… Ama dünya buna karşı sessiz, kör ve sağır…
DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ KARDEŞLERİMİZE KİMİN SAHİP ÇIKMASI GEREKİYOR?
Mustafa Balkan: Dünya kamuoyunu uyandırmak açısından, Çin’in Doğu Türkistan’da yapmış olduğu asimilasyonu gündeme getirmek açısından, bildiğiniz gibi Çin-ABD arasında hem ekonomik olarak hem de siyasi olarak bir mücadele söz konusu. Bu noktada “Amerika, Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerini Çin’e karşı kullanıyor mu, kullanmıyor mu?” diye bir şeyde söz konusu. Bu dünya kamuoyunda da tartışılan bir şey. Buna, Doğu Türkistan’daki kardeşlerimizin tavrı nasıl?
Seyit Tümtürk: Doğu Türkistan’da Uygurlu kardeşlerimize bugün Çin’in uygulamış olduğu bu soykırım politikalarına kimin sahip çıkması gerekiyor?
Mustafa Balkan: Türkiye’nin ve Müslüman ülkelerin.
Seyit Tümtürk: Peki sahip çıkıyorlar mı?
Mustafa Balkan: Pek sahip çıkmıyor.
Seyit Tümtürk: Hiç sahip çıkmıyor. Yâni şu anda Doğu Türkistan’la ilgili Türkiye’de, Çin’e karşı bir açıklama duydunuz mu?
Mustafa Balkan: Yok.
Seyit Tümtürk: Türk medyasında Doğu Türkistan’daki bu soykırım, zulüm ve ahlaksızlaştırmayla ilgili bir haber görüyor musunuz?
Mustafa Balkan: Eskiden görüyorsak şimdi pek fazla görmüyoruz.
Seyit Tümtürk: İki yıldır hiç görmüyoruz. Ben görmüyorum açık söyleyeyim size.
Peki Peygamber Efendimiz ne diyor? Zulme karşı sessiz kalan dilsiz şeytandır diyor. Bu hadis hepimizi, sizi de beni de dağdaki çobanı da ve başımızdaki emirül mümini de kapsıyor mu? Mustafa Balkan: Bütün herkesi kapsıyor.
Seyit Tümtürk: Peki Çin’e karşı neden itiraz edemiyoruz? Tamam uluslararası ilişkiler, denge politikası, İpek Yolu projesi ya da Amerikan oyunu var Doğu Türkistan’da.. Onun için biz susalım!
Amerikan oyunu var diyerek, bundan şüphe ederek oradaki 35 milyon Müslüman Türk’ü Çin’in zulmüne terk etmek İslamî mi? Bu milli mi? Bu ahlâkî mi?..
DOĞU TÜRKİSTAN’A SAHİP ÇIKMAK İMANÎ BİR SORUMLULUKTUR
Mustafa Balkan: Gayet tabiki hiç birisi değil.
Seyit Tümtürk: Peki, kendi sorumluluğumuzu yerine getiremiyoruz. Bu bir zillettir. Bu bir mahcubiyettir. Bu bir ezikliktir. Bunu itiraf etmiyoruz. Demiyoruz ki, biz kendi sorumluluğumuzu ümmet olarak, millet olarak, T.C. Devleti olarak Doğu Türkistan’a karşı ve Çin’e karşı gücümüz yetmiyor, sesimizi çıkartamıyoruz demiyoruz. Bunu söyleyemiyoruz. Ama şunu söylüyoruz. Diyoruz ki; “Amerika, Doğu Türkistan’da Çin’e karşı oyun oynuyor” bu iftirasına, bu sözüne sığınarak oradaki Çin zulmünü, Çin mezalimini, Çin ahlâksızlığını, Çin katliamını meşrulaştırıyoruz. Biz yapıyoruz bunu biz. Doğu Perinçek yapıyor. Türkiye’de Doğu Perinçek bunun sloganlığını yapıyor. Devlet erkânı da peşine takılmış gidiyor.
Bu hangi Müslümanın, hangi Türk’ün, hangi vicdan ehlinin uygulayacağı bir politika? Bu doğru mu? Asla doğru değil. Burada ben şunu söylüyorum.
Doğu Türkistan’a sahip çıkmak Türk milletinin, Müslümanların, ümmetin ve Türk-İslâm dünyasının namusu, iffeti, ahlâkî, millî, vicdanî, imanî sorumluluğudur. Hiç kimse bundan kaçıp kurtulamaz. Bu sorumluluğu Amerikan bahanesine, CIA oyununa, şuna buna… Yâ kardeşim sen sahip çık. Doğu Türkistanlılar bir Allah’tan bir senden umut bekliyor. Sen hem sahip çıkmıyorsun, hem ondan sonra işi Doğu Perinçek’in o iftiralarına sığınarak “Amerika, Doğu Türkistan’da oyun oynayarak Çin’i parçalayacak”…
Hasbelkader, halbelkader hiç kimse sahip çıkmadı Allah’tan başka… Eğer Amerika, Doğu Türkistan kartını Çin’e karşı uygulayıp da bugün topyekûn imha ile karşı karşıya olan Doğu Türkistanlılara karşı Amerika, eğer orada bir fırsat tanırsa; Doğu Türkistanlılar sizce ne yapabilir?
DOĞU TÜRKİSTAN’A AMERİKAN YARDIMI FALAN YOK…
Mustafa Balkan: Kendini savunur.
Seyit Tümtürk: Çin tarafından topyekûn hem öldürülmesi, katledilmesi, hem namus, iffet ve imanının kaybedilmesini mi tercih eder, yoksa denize düşen… Bunu ben bütün insanların vicdanına bırakıyorum. Bugün Doğu Türkistan’da Amerikan oyunu, Amerikan operasyonu, Amerikan yardımı diye bir yardım da yok, yok şu anda. Olsa keşke de bu iftiralara maruz kalsak da desek de; Amerika yardım ediyor da bunların dediği de doğru deseniz.. Böyle bir şey yok. Onun için burada herkes elini vicdanına koyacak ona göre sorumluluğunu yerine getirecek.
Birde Rabia Kadir Hanım meselesi var. Türkiye’ye girişi yasak. Halbuki Rabia Hanım Türkiye’ye gelmek istiyor. Doğu Türkistanlı vatanperver aktivist bir bayan. Vatansever, ahlâklı bir iş kadını. Doğu Türkistan için ömrünü adamış, serveti, istikbâli, siyasi hayatı Çin tarafından bloke edilerek bugün her şeyden mahrum kalmış. Türkiye’ye girişine izin verilmiyor. Bu bir ayıp! İcazet vermediğimiz Rabia Kadir’e birde Doğu Perinçek’in ağzıyla CIA ajanı diyoruz. Hem sahip çıkmıyoruz hem de iftira atarak kendi sorumluluğumuzdan kurtulmaya çalışıyoruz. Bu Müslümanın ve Türk’ün yapacağı siyaset değil.
Bugün bakın Doğu Türkistan’da 5 milyon Müslüman Türk kamplarda, Nazi Almanya’sındaki Hitler’in kamplarından daha ağır şartlarda imtihan ediliyor. Zulüm görüyor, işkence görüyor, öldürülüyor. Namus ve iffetleri ayakaltı ediliyor. Bu 5 milyon kamplardaki kardeşlerimizin1 milyon evladı yetim ve öksüz. Onları Çin alıyor ıslah evlerinde domuz etiyle, dinsiz ateist ideolojiyle Komünist Parti’ye sadık birer köle, kendi vatanına, milletine, ailesine birer düşman yetiştirecek. Bunun vebali kime? Niye sahip çıkmıyoruz?!
“ZULME KARŞI SESSİZ KALAN DİLSİZ ŞEYTANDIR”
“Zulme karşı sessiz kalan dilsiz şeytandır” hadis-i şerifi, Türkiye şu anda uluslararası denge politikası gereği yedi düvele karşı mücadele ediyor ve Çin’e karşı da çok fazla bir şeyimiz yok diyelim hadi.. Ben, bunun böyle olduğuna inanmıyorum ama diyecek bir şeyimiz vardır elbette. İmanımız varsa. İman varsa her türlü imkân var. Bunu diyemedik.
Peki. Hz. Ali efendimiz diyor ki; “Zulme karşı durunuz. Zulme karşı duramazsanız zulmü duyurunuz” diyor. Niye Türkiye’de iki yıldır basın, medya Doğu Türkistan’la ilgili sansür uyguluyor? Bu sözün neresindeyiz? Ne hadise uyuyor yaptığımız iş ne de Hz. Ali efendimizin sözüne uyuyor. Bizim oturup kendimizi çek etmemiz lâzım. Doğu Perinçek bugün Doğu Türkistan davasını Türkiye’de şekillendiren, Doğu Türkistan davasına istikâmet veren bir pozisyon almış durumda. Türkiye’de, Doğu Türkistan’la ilgili Doğu Perinçek’ten başka konuşacak devlet büyüğü yok mu? Niye devamlı Doğu Perinçek konuşuyor? Bakın bugün bir açıklaması var. Bu adama dikkat edin, Seyit Tümtürk’e dikkat edin diyor. Benle ilgili “Çin’den kısas alacağız diyor” diyor. Peki benim orada 35 milyon Müslüman Türk kardeşim zulüm görürken, 5 milyonu kamplarda işkence görürken, onların namusları kirletilirken, kızlarımız zorla Çinlilerin cariyesi haline getirilirken, 1 milyon yetimimiz Çinlileştirilirken benim; “oradan kısas alacağım” demek suç mu?
“FİLİSTİN NAMUSUMUZ” DA DOĞU TÜRKİSTAN NE OLUYOR?
Mustafa Balkan: Yok. O cibilliyetinin gereğini yerine getiriyor. Eskiden yapmış olduğu gibi yine hedef gösteriyor.
Seyit Tümtürk: Aynen öyle.
Mustafa Balkan: Sayın başkanım! Çözüm noktasında siz, Beştepe’de Sayın Cumhurbaşkanı’nın kapısını hiç çaldınız mı? Oraya Doğu Türkistan Davasıyla ilgili bir dosya takdim ettiniz mi? Davanızı savunmak açısından bu da çok önemli.
Seyit Tümtürk: Sayın Cumhurbaşkanımızla zaman zaman bir araya gelip kendilerine durumu arzetme şansımız oldu. Ama şu son iki yıldır Doğu Türkistan’da yaşanan soykırım ve ahlâksızlaştırma, namusumuza el uzatılan bu soysuzluğa karşı bunu Cumhurbaşkanımıza arz edemedim. Son iki yıldır Sayın Cumhurbaşkanımızla oturup sohbet etme şansını bulamadım. Ama danışmanlarına İbrahim Kalın Bey’e, Şükrü Karatepe Bey ile diğer danışmanların cep telefonlarına mesaj attım, telefonla konuştum ve yüz yüze görüştüm. Eğer bu bilgiler Sayın Cumhurbaşkanımıza ulaşmadıysa, bunun vebali danışmanların üzerine. Eğer bu bilgiler Sayın Cumhurbaşkanımıza ulaşıp da buna karşı iki kelime itiraz etmediyseler vebali Sayın Cumhurbaşkanımızın boynuna. Bakın 23-27 Eylül 2018’de Sayın Cumhurbaşkanımız, Amerika’da New York’ta BM Genel Kuruluna katıldı. Orada dedi ki, “Filistin bizim namusumuzdur” dedi. Ben bu sözüne katılıyorum ve imza atıyorum. “Filistin meselesini hiç kimse desteklemese bile biz destek veririz. Filistin bizim namusumuzdur” sözünü BM kürsüsünde söyledi.
Peki, size şunu söylüyorum. Filistin’de, Doğu Türkistan’daki gibi hangi Yahudi, hangi Müslüman kızımızı zorla cariye haline getiriyor? Hangi milyonlarca evladımız densizleştiriliyor, ateistleştiriliyor? Ve 35 milyon insan topyekûn haritadan silinip katledilirken Filistin’de böyle bir zulüm yok. Doğu Türkistan’la bir mukayesesi yok. Doğru Kudüs-ü Şerif’te bir işgal var. Filistin’de bir işgal var. İsrail’in yaptığını tasvip etmek mümkün değil. Ama Doğu Türkistan’la mukayese ettiğinizde yerle gök kadar arada fark var.
“ÇİN’İN HEDEFİ; DOĞU TÜRKİSTAN’I BİTİRMEKTİR”
Peki “Filistin bizim namusumuzdur” diyen devlet büyüklerimiz; Doğu Türkistan’ın namusunu kime havale ediyor? Kime bırakıyor? Eğer samimiysek biz; “Filistin bizim namusumuzdur” dediğimiz söz, İslam kardeşliği, hukukuyla söylüyoruz bunu. Ben bunun altına imza atıyor ve alkışlıyorum. Peki, Doğu Türkistan hem İslam kardeşimiz hem de akrabamız ve iki kere namusumuz değil mi? Onun için burada hepimiz eğriye eğri doğruya doğru diyoruz. Ben Sayın Cumhurbaşkanımızı seviyorum. Ve dua ediyorum. Bu hizmetin mazlum coğrafyaların büyük umudu var. Özellikle Doğu Türkistan’ın. Yüzde 100 bugün Doğu Türkistan’da bir seçim olsa Türkiye’de yüzde 50 oy alan Sayın Cumhurbaşkanımız, Doğu Türkistan’da da yüzde 100 oy alır. Açık söylüyorum bu kadar umut bağlamış bir millete, bir ümmete karşı bir yardım olması gerekir. Mutlaka Doğu Türkistan’a karşı da iki kelime; “Doğu Türkistan da bizim namusumuzdur” deyin. Ey Çin! Bu coğrafyada soykırım politikalarını bitir. Onlar senin teb’an, vatandaşın. Benim dindaşım, kardeşim. Eğer benimle uzun soluklu stratejik ilişkiler içerisine girmek istiyorsan sen Doğu Türkistan’daki Müslüman Uygur Türklerine insanca yaşama hakkı tanı. Ben de sana arabuluculuk hakemlik rolünü üstleneyim. İki halk (Çin ve Doğu Türkistan) arasında arabuluculuk yoluyla size bir huzur, barış iklimi tesis edeyim demesi, bu sözü söylemesi; Sayın Cumhurbaşkanımızın ve T.C. Devleti’nin onuruna onur katar. Çin’e de bir şekliyle normalleşme, insafa gelme, vicdana gelme ve bazı endişelerden kurtulma fırsatı verir. Doğu Türkistanlılara da hayatta kalma, nefes alma imkânı tanır.
Bugün İpek Yolu projesi, Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyup koz ve kart olarak kullanabileceği bir proje. Yüksek hızlı tren projesiyle Pekin’den Londra’ya 5-6 bin km’lik bir mesafeyi demir ipek yoluyla kuşatacak. 20 trilyon dolar, 4 milyar insan, 67 ülkeyi kapsayan bu projede Çin’in hedefi; bu projeyle önce Doğu Türkistan’ı bitirmektir. Daha sonra dünyaya yayılmacı, istilacı politikalarını devam ettirmek ve yaygınlaştırmak.
Türkiye şunu demesi lâzım: Eğer bu projeyi sen hayata geçirmek istiyorsan, bu projenin proje ortağıysam ben, Doğu Türkistan’da normalleş, bu insanları imha politikalarından vazgeç dediği anda Çin oturup bu konuyu tekrar müzakere etmek, düşünmek, Doğu Türkistan’daki bu vahşeti ve soykırımı durdurmak zorunda kalır. Bizim Türkiye’den beklentimiz budur.
“DOĞU TÜRKİSTAN, TÜRK VE İSLÂM DÜNYASININ NAMUSUDUR”
Mustafa Balkan: Dünya kamuoyuna, Türk ve İslam kamuoyuna derdinizi ve problemi çözme noktasında mesajınız nedir?
Seyit Tümtürk: Mesajım şu: Tabi Türk-İslam dünyası ve insanlık âleminin hepsinin bir sorumluluğu var. Unutmayalım ki Doğu Türkistanlılar Türk’tür. Türk dünyasının sorumluluğu var. Doğu Türkistan, Türk ve İslâm dünyasının namusudur. Müslüman ümmetinin bir parçası olması hasebiyle İslam dünyasının ayrılmaz bir parçasıdır. İnsan olması hasebiyle de insanlık âleminin en mazlum coğrafyasıdır.
Zamanında en medeniyeti yaşamış, bu kadar ileri görüşlü, bu kadar çağdaş bir toplum, bir millet bugün Çin gibi eli kanlı kâtil bir diktatörlük tarafından topyekûn imha ediliyorsa; İslam dünyasının, Türk dünyasının ve insanlığın Doğu Türkistan’la ilgili sorumluluğu yerine getirmesi gerekir. Mutlaka, bugün Doğu Türkistan’a gelen bu belâ, bizim için musibet olan bu başımızdaki âfet yarın dünyanın başına gelecektir. Bunu hatırlayarak bizim için değil, kendi menfaatleri ve kendi gelecekleri için, dünyanın barış ve huzuru için Çin’in bu diktatör ve faşist yönetimine mutlaka dur demesi gerekir. Aksi takdirde Çin belası, Yecüc Mecüc olarak adlandırdığımız bu 1,5 milyarlık insan seli bugün Doğu Türkistan’ı yok ederse, yarın Asya’yı ve bütün dünyayı adetâ aynı tehditle yok edecektir.
Ben buradan bütün insanlığa bu çağrıda bulunmak istiyorum.
Mustafa Balkan: Çok teşekkür ederim.
Seyit Tümtürk: Ben teşekkür ederim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.