Diriliş mektebi

Diriliş mektebi
Sezai Karakoç’un ümitli olduğu noktanın gerisine bile düşmüş olabiliriz. Bu paragrafların, kimilerinde hüzün, kimilerinde öfke, kimilerinde nostalji, kimilerinde anakronizm çağrışımları yaptığını görebiliyorum..

‘Ekol’ desem daha mı ‘resmi’ olurdu? Düşünce ekolü.

Adı Diriliş.

Akademisyen değilim. Tumturaklı tarifler yapamam. Ama gördüklerimi, hissettiklerimi, düşündüklerimi ifadeye takatim vardır.

Türkçenin en büyük şairi kimdir?

İdeolojilerin kâh yerden bittiği, kâh gökten yağdığı 20’nci asırda, Türkiye’ye nasip olmuş bir armağandır Diriliş.

Türkiye’de, Müslümanların (İslamcıların deyince maksat daha iyi anlaşılıyor ama ‘İslamcı’ tabiri bana ‘yapma’ geliyor) kulağı dışarıya açıktı. Bu iyi bir şeydi.

Mevdudi’yi de, Seyyid Kutub’u da, Malik Binnebi’yi de, Hasan el-Benna’yı da, İmam Humeyni’yi, hatta Abdülkadir el-Murabıt’ı, daha nicelerini biliriz, okuruz biz. (Veya ‘okurduk.’)

İçeriye daha dikkatli bakmalıydık.

Bakabilseydik, ‘Diriliş’in kuşatıcılığını, sıhhatini görebilirdik.

‘Dışarı’daki Müslümanlar da bu tarafa pek bakmadılar.

Bakabilseydiler, bu düşünce dünyamıza derinlik katardı.

Diriliş, tabii ki bir ‘fıkıh,’ ‘tasavvuf’ veya ‘kelam’ mektebi değil. Bir tefsir, bir hadis mektebi de değil.

Bir ‘medeniyet’ perspektifi var Diriliş’te...

Tarih’i, coğrafyayı, sanatı, edebiyatı, kültürü, mimariyi, tasavvufu, fıkhı, Kitab’ı, Sünnet’i yerli yerinde tutan bir medeniyet perspektifi.

Kendini okursun. Çağı da okursun.

Anlarsın. Nüfuz edersin.

Ruhunda ve aklında, hesaplaşırsın.

Sonunda bir çıkış yolu inşa edersin.

Anlarken, hesaplaşırken, akideye de bakarsın, tarihe de, sosyolojiye de...

***

Küçük bir paragraf iktibas edeyim, ‘akide’nin anlaşılmasına dair...

“Rousseau, toplulukta, insanları birbirine zımni bir bağla bağlayan bir sözleşme varsaydı: İçtimai mukavele (Contrat Social). Şehadet kelimesi insanları Allah’a, Peygamberlere ve birbirlerine bağlayan ve bu bağı şuur planında tutan açık, seçik bir ilahi mukavelenin kabul edilmesidir.” (Sezai Karakoç, İslam.)

Bizim mollalarımız, böyle bir bakıştan istifade edebilseydi güzel olurdu...

Gelenek, yaşayan bir olgudur Sezai Karakoç’un külliyatında.

Onun geleneği yaşatması, Şeyh Abdülkadir el-Murabıt’ta okuduğum ve beğendiğim bir yaklaşımı hatırlatır bana. Geleneğin her getirdiğini almazsın. Güzelini alırsın. ‘Leğendeki suyu boşaltırken içindeki bebeği fırlatıp atmazsın.’

Geleneğin sahih tarafını yaşatır ‘Diriliş’ külliyatı.

Muhtemelen, ‘ekol’ün adı da bu sebeple ‘devrim’, ‘inkılap’ değil, ‘Diriliş’tir.

20. Yüzyılın başında yenildik. Ama yok olmadık.

Yeniden dirilebiliriz. Bu mümkündür.

Yeniden dirilebiliriz, insanlığın derdine şifa olabiliriz.

Ümitlidir Sezai Karakoç. İslamın Dirilişi’nde uzun uzun bu ümidi anlatır.

Batının 2. Dünya Savaşı’nda yaşadığı buhran, Müslümanlar için bir fırsat doğurmuştur.

Önce bir ‘Düşünce Dirilişi’ne ihtiyacımız var.

“Düşüncede diriliş olmaksızın inançta diriliş gelişemez.”

Bu ‘Diriliş’in İslam Dünyasındaki belirtilerini sayarken Pakistan’daki, Mısır’daki, Kuzey Afrika’daki ve Türkiye’deki oluşumları da zikreder.

Ama eksiklerimizi de görür.

***

20’nci yüzyılın sonunda veya 21’inci yüzyılın başında, yeniden bir çağrıya muhatabız.

“İslam, insanı bir kere daha çağırıyor. Bakalım insan, bu çağrıya yabancı ve ilgisiz kalacak mı?”

Sadece insanı değil, Müslümanları da:

“Müslüman babadan ve Müslüman anadan gelen, dünya kütüklerine Müslüman diye kayıtlı, birbirini Müslüman adıyla çağıran ama İslam hariç kaç yol ve yön varsa o yöne doğrulan, kurt görmüş koyun sürüsü gibi bir doğuya bir batıya koşuşan Müslüman kütleyi, İslam yeni bir dirilişe çağırıyor. Bir paradoks dilini kullanarak diyelim, vakit gelsin görelim, Müslümanlar İslam’ın çağrısına kulak verecek mi?”

İyi halde değiliz. Karnemiz zayıf.

karar.com / yazının devamı..

Yusuf Ziya Cömert 
yzcomert@karar.com

 

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.