Dijitalleşme, Göç Ve İnovasyon
Milletvekili Doç. Dr. Sare Aydın:
“Dijital dünya göçmenler için hem avantaj hem dezavantaj sunuyor”
“Türkiye’deki mültecilerin girişimciliği maksimum 6 yıl sürüyor”
Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu Üyesi Hakan Yurdakul: “Girişimcilikte Türk ve Suriyeliler arasında hiçbir ayrım yok”
İstanbul, Şanlıurfa, Gaziantep, Adana, Mersin, Bursa, İzmir, Ankara, Konya, Kayseri ve Hatay’dan oluşan 11 vilayette 48 sürecek olan “Sürdürülebilir Sosyo-Ekonomik Entegrasyon İçin Girişimcilik Kapasitelerinin İyileştirilmesi Projesi” (ENHANCER) lansman etkinlikleri kapsamındaki paneller dijital platformda gerçekleşti.
T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Avrupa Birliği ve ICMPD (Uluslararası Göç Politikaları Geliştirme Merkezi) tarafından AB’den sağlanan 26.4 milyon avro destekle start alan “Sürdürülebilir Sosyo-Ekonomik Entegrasyon İçin Girişimcilik Kapasitelerinin İyileştirilmesi Projesi” (ENHANCER) lansman etkinlikleri kapsamında dijital platformda düzenlenen panellerde, “Dijitalleşme, Göç ve İnavasyon” odaklı çok değerli bilgi paylaşımında bulunuldu. Bu kapsamdaki panelistlerden Milletvekili Doç. Dr. Sare Aydın, Suriyeli girişimci göçmenlere ilişkin yapılan bir araştırma sonuçlarına dikkati çekerek, bundan sonra uygulanacak politikalara ışık tutacak bilgiler verdi.
AB’den sağlanan 26.4 milyon avroluk bütçe ile İstanbul, Şanlıurfa, Gaziantep, Adana, Mersin, Bursa, İzmir, Ankara, Konya, Kayseri ve Hatay’dan oluşan 11 vilayette 48 sürecek ve Türkiye’de geçici koruma altında olan Suriyeli mültecilerin Türklerle birlikte girişimcilik ekosistemine dahil olmasını sağlamayı amaçlayan projenin lansman etkinliği kapsamında düzenlenen giriş paneli ve 1’nci panel dijital platformda gerçekleşti.
“Dijitalleşen Dünyada Sürdürülebilir Sosyo-Ekonomik Politika Çerçevesi ile Mültecilerin Entegrasyonunun Desteklenmesi” konulu giriş paneli, ICMPD Batı Balkanlar ve Türkiye Bölge Koordinatörü Tamer Kılıç’ın moderatörlüğünde gerçekleşti.
HOLLANDA ÖRNEĞİ
Hanze Üniversitesi, Girişimcilik Merkezi ve Pazarlama Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prf. Dr. Alexander Grit, yaptığı konuşmada, göçmenlere ilişkin Hollanda’da ne gibi politikalar izlendiğine dair örnekler verdi.
1992’deki Yugoslavyalı mültecilerle ilgili hayata geçirdikleri uygulamalara dikkati çeken Grit, “Yugoslav göçmenlerin gelişlerinden çok fazla ders çıkardık. Bunlardan en önemlisi göçmenlerin yerli halkla entegrasyonun ne derece önemli olduğuydu. Biz bir sistem oluşturarak göçmenler arasında güçlü bir network oluşturduk. Suriyeliler için de böyle bir network oluşturulabilir. Biz Yugoslav göçmenlere aynı zamanda eğitimler verdik. Eğitimden kastım sadece örgün değil, hayatla ilgili eğitimlerden söz ediyorum. Hollanda’daki bu iyi uygulama ile Türkiye’deki göçmenlerin de entegrasyonunu sağlamak mümkündür” dedi.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi, İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erol Taymaz da dijital iletişim üzerinde durduğu konuşmasında, bu iletişimin öneminin Covid -19 salgını sürecinde çok daha iyi anlaşıldığına dikkati çekti.
DİJİTAL TEKNOLOJİLER ÜRETKENLİĞİ ARTTIRIYOR, MALİYETLERİ DÜŞÜRÜYOR
Dijital teknolojilerin işlerin organizasyonu ve uygulanması süreçlerinde iş modellerinde köklü değişikliklere yol açtığını anlatan Taymaz, dijital teknolojilerin üretkenliği arttırdığını ve maliyetleri düşürdüğünü ifade etti. Bu sürecin aynı zamanda bir yıkım süreci olduğunu belirten Taymaz, “Yani eski teknolojiler yıkılıyor, yeni teknolojilere ayak uyduramayanlar ise ayakta kalamıyor. Bu teknolojileri kullanan girişimcilerin önünde sonsuz olanaklar açılıyor. Çünkü yeni dijital teknolojiler sayesinde pazara ulaşmak da kolaylaşıyor” dedi.
Taymaz, gerçekleştirilen bu etkinliğin mülteci girişimcileri desteklemek için yeni yollar bulunmasına katkıda sunacağını düşündüğünü sözlerine ekledi.
Hanze Üniversitesi Öğretim Üyesi Christian de Kraker ise mültecilerin sürdürülebilir girişimcilik faaliyetleri üzerinde durduğu konuşmasında, Covid - 19 salgınından sonra durumun kırılgan olduğuna dikkati çekerek, “Hollanda’da biz yeni bir metot geliştirdik. Bu metodla yeni ağlar kullanılabiliyor ve burada girişimcilere birbirleriyle yeni ortaklar kurma şansı veriliyor. Dolayısıyla bir girişimcinin kendi işletmesini oluşturma yolculuğu buradan başlayabiliyor. Biz ülkeler bazındaki networkleri uluslararası hale getirip bir çemberle bir araya getirmek istiyoruz. Bu şekilde kurulan yeni ortaklıklar güzel sonuçlar veriyor” diye konuştu.
DİJİTAL DÜNYANIN GÖÇMENLERE AVANTAJ VE DEZAVANTAJLARI
Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ’ın moderatörlüğünde gerçekleşen “Sosyo-ekonomik Entegrasyon için İnovasyon ve Teknoloji Politikaları Çerçevesinde Ev Sahibi Toplulukları ve Mültecileri Desteklemek” konulu 1’nci panelde Milletvekili Doç. Dr. Sare Aydın önemli bilgi paylaşımında bulundu.
Milletvekili Aydın, “Teknolojik değişimler göçmenleri nasıl etkiliyor? Siz ne tür gözlemler yapıyorsunuz? Mültecilere ne gibi katkılar sunabilir teknolojideki değişmeler?” şeklindeki soruyu yanıtlarken, önümüzdeki dönemde göçmen konusunun daha çok konuşulacağını belirtti. Son 10 yıldır kadın konusunun yanı sıra mülteci konusunda odaklandığını belirten Milletvekili Aydın, şunları söyledi:
“Dijitalleşme aslında son birkaç yıldır tartıştığımız ve bundan sonra hayatımıza daha çok girecek bir alan. Bütün hayatımız iletişimimiz bu dijital kanallar üzerinden gidiyor. İhtiyaçlarımız da dijital kanallardan gideriliyor. Bunu koronavirüs sürecinde de gördük.
Dijitalleşmenin göçmenler üzerindeki etkisine değinecek olursak; bu durumun hem negatif hem pozitif etkileri var. Göçmenler, dijital medyayı kullanırken kendi haklarını, neden göç ettiklerini, siyasi baskıdan mı ? yokluktan mı ? bunu anlatmak açıdan büyük olanak sağlıyor. Bu pozitif taraf.
1950’ler ya da geçen yüzyılda haberin ulaşım hızı bu kadar değildi. Dijital kanallar üzerinden haber hızla yayılıyor. Diğer bir taraftan da siz ev sahibi olmadığınız bir ülkeye göç ederek o ülkenin kaynaklarına talip oluyorsunuz. Aslında dışarıdan birisiniz. Bu da göçmenin dijital arenaya kullanırken karşılaştığı negatif taraf.
Göçmen kendinin geldiğini haberdar ederken, diğer taraftan da dijital medya üzerinden var olan ve yabancıları sevmeyen kesimin tepkisini çekebiliyor. Bir tarafta negatif bir tarafta pozitif etki var. Siz varlığınızla gittiğiniz ülkeye negatif bir duygu yaratabiliyorsunuz.
Göçmen zaten zor koşullardan kaçarak geliyor. Geldiklerinde her bakımdan dezavantajlı konumda oluyorlar. Dil açısından, eğitim açısından farklı kültürlere sahip olma açısından bir dezavantaj söz konusu oluyor. Bu dezavantajı avantaja dönüştürebilecekleri yer ise kendi işlerini kurmak.”
ARAŞTIRMA SONUÇLARI
Milletvekili Aydın, İstanbul’da yaklaşık 350 göçmen girişimci ile yaptıkları araştırmanın sonuçlarına da dikkati çekerek, “Mülteci girişimcilerin yüzde 78’i 28 ile 40 yaş arasında. Girişimcilerin gençlerden oluşması iyi bir şey. Buradaki en önemli handikap yasal prosedürleri bilmemeleri ve dile yatkınlıklarının olmaması. Bilgi ve becerilerinin de gittikleri ülkenin bilgi ve becerisine uyum sağlayamaması.
Girişimci olmak isteyen mültecilerin öncelikle paraya ihtiyaçları var. Kaçarken getirdikleri sermayelerini teslim etmek için aile fertlerinden birini seçiyorlar. Seçilen aile bireyi ise dili öğrenmeye yatkın genç birey oluyor. Bu bireyler de 23 ile 40 yaş arasında üniversite ya da lise mezunu.”
GİRİŞİMCİLİĞİN YÜZDE 80’İ 6 YILDA BİTİYOR
Milletvekili Aydın, araştırmanın diğer sonuçlarına değinirken, “Bu araştırmada biz şunu gördük; Suriyeli misafirler Iraklı, Filistinli ya da Orta Asya’dan gelenlerle birlikte girişimci oluyorlar. Yani işlerini kendileri gibi mültecilerle kuruyorlar. Hepsi göçmen veya mülteci. Konsorsiyumu yine göçmenlerden oluşan bir girişimcilik hikayesi görüyoruz” dedi.
En önemli bariyerin dil olduğunu, dili iyi bildiklerinde girişimcilik serüvenlerinin ortalama 6 yılın üzerine geçtiğini belirten Milletvekili Aydın, “Genelde yüzde 80 oranda 6 yılda bitiyor. Bunların içinde üniversite mezunu olan, konsorsiyumu geniş olan, kendisi ile birlikte aileden diğer fertlerin dahil olduğu girişimciliğin ömrü daha uzun oluyor. Yani dili olan kazanıyor” bilgisini verdi.
Aydın, şöyle devam etti:
“Bu araştırmaya dahil olan Suriyelilerin yüzde 13’ü iyi Türkçe bilirken, yüzde 60’ı orta düzeyde Türkçe biliyor. Biz bu araştırmayı İstanbul ile sınırlı tuttuk. İstanbul’da yaşayan girişimci mültecilerle bir araya gelmeye çalıştık. Devletin ilgili bakanlıkları, ilgili ticaret odalarının mevzuatlarını tamamlamış girişimcilerle görüştük.
Suriyeli girişimcilerin çoğunluğu genelde küçük bakkaliye, kuaför ya da hazır giyim, tekstil gibi alanlarda yoğunlaşıyor. Yani daha lokal daha yerel çalışabilecekleri işletmeler olduğunu görüyoruz. Bunların ne kadarının dijital medyada olduğunu soracak olursanız; Suriyeli göçmenler dijital dünyayı kullanma noktasında yerli halk kadar fırsata sahip değiller. Onların önceliği bir mücadelenin içinden geçmek. Dijitalleşme sonraki adım olarak görülüyor.
Şu anda biliyorsunuz göçmenlerle ilgili İçişleri Bakanlığımızın bünyesinde Göç İdaresi Genel Müdürlüğü var. Bu kapsamda göçmenler kayıt olduktan sonra aynen bir Türk vatandaş nasıl girişimci oluyorsa onlar da aynı şekilde girişimci oluyorlar.
Özellikle bu noktada yanlış bilgi dolaşıyor. Göçmenler vergi vermiyor, onlar stopaj ödemiyor diyorlar. Hayır böyle bir şey söz konusu değil. Bir göçmen yerleşik hale geldikten sonra bir Türk vatandaşının başvuru süreci nasıl ilerliyorsa, ödediği vergiler ne ise göçmende de aynı. Devletimiz bu anlamda girişimci olmak isteyen göçmenlere son derece açık davranıyor. Göçmen ya da mülteci fark etmeksizin girişimci olmak istediğinde hem Ticaret Bakanlığımızdan hem de ilgili Ticaret Odasından ya da Sanayi Odasından gerekli evrakların tamamlanmasında, prosedürlerin hızlanmasında mültecilere ayrı masalar oluşturularak süreç yönetiliyor.
EĞİTİM VE DİL BARİYERİ
Milletvekili Aydın, sözlerini sonlandırırken, “Burada şunu söylemek istiyorum; burada sadece mülteciyi girişimci yaparak sosyo- ekonomik entegrasyonunu sağlayamıyorsunuz. Mültecinin özellikle eğitim ve dil bariyerini kaldırmak gerekiyor. Türkiye’de yapılan mülteci girişimcinin yaşama ömrü 6 yıl. Altı yılda bir şeyler yapmaya çalışıyor ama dil bariyeri gibi nedenler işi bırakmasına yol açıyor. Eğitim bu anlamda çok önemli” dedi.
ÜRETİM İNOVASYONLA MÜMKÜN
T.C. Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu Üyesi Hakan Yurdakul ise bir ülkenin büyümesinin küresel ekonomiye entegrasyonu ile mümkün olduğuna dikkati çekerek, “Küresel ticaret ve dış yatırımlar verilerine baktığımızda; Türkiye gelişmekte olan ekonomilerden çok gelişmiş ekonomiye benziyor. Tabi bunun birçok etkeni oluyor. Yani Türkiye’yi cazip kılan faktörler. Ucuz hammadde, büyük bir market olma özelliği gibi bir takım etkenler var. Üretim ise ancak inovasyon yapmakla mümkün oluyor. Bu nedenle bunu yapacak insanları desteklemek gerekiyor. Çünkü Türkiye’nin büyüme modelinde inovasyon ve teknolojinin önemli bir yeri var. Burada sadece kamu değil, özel sektörün de bakış açısı önem taşıyor” dedi.
Kendisinin babasının da bir göçmen ve buradaki ilk kuşak olduğunun altını çizen Hakan Yurdakul, şöyle devam etti:
“Türkiye çok eskiden beri 1864 Kafkas göçünden sonra beş kuşak geriye gittiğinizde bu sınırlarda doğmamış yüzde 50 bir nüfustan bahsediyorsunuz. Biz Türklüğü kan bağı ile sınırlamıyoruz, bazı etnik kökenlerle de tanımlamıyoruz, dini şeylerle de tanımlamıyoruz. Ülkemizde, girişimci olmak isteyen bireyler arasında Türk ve Suriyeliler diye hiçbir ayrım yapılmamaktadır.”
GÖÇ VE KALKINMA
OECD Kalkınma Ekonomisti Jason Gagnon da göç ve kalkınma konularında bir ekonomist olduğuna vurgu yaparak, “Daha önce bir panelistin söylediği gibi bir mülteciyi hemen girişimci yapmak kolay olmuyor. Bazı kriterlerin göz önünde bulunması gerekiyor. Yaş, dil bilgisi, eğitim ve kapasitenin belirlenmesinin önemli. Hepsinde aynı beceriler yok. Bunları bilelim ki uygun stratejiler geliştirebilirim. Bunları belirledikten sonra uygun politikaların geliştirilmesi gerekiyor” dedi.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Teknolojide Girişimcilik ve Inovasyon YL Programı Direktörü Doç. Dr. Gökçe Dervişoğlu Okandan ise kültürün önemine dikkati çekerek, projenin adı olan ENHANCER'in yerinde bir vurgu olduğunu ifade etti.
Covid-19 ile yaşanan travmayı göç ile yaşanan travmaya benzeten Dervişoğlu Okandan, “Bu tür travmalardan sonra travma ile yüzleşme ondan sonra normale geri dönme konusunda bize yol gösterebiliyor. Yüzleşmezsek sosyal sürdürülebilirliği sağlayamıyoruz. Bu nedenle travma sonrası olduğu için bazı ara çözümlere ihtiyaç olabilir. Bence yetenek elimizde, Türkiye olarak teknolojik altyapımız uygun karşılıklı anlaşma ve ortak kültürün inşası, iyi niyet ve de hoşgörü ile çok güzel örneklerin çıkacağına inanıyorum” dedi.
“Sürdürülebilir Sosyo-Ekonomik Entegrasyon İçin Girişimcilik Kapasitelerinin İyileştirilmesi Projesi” (ENHANCER) lansman etkinliği, web seminerleri serisi olarak 1 Temmuz tarihine kadar haftalık olarak devam edecek. Etkinlikler, Türkiye bağlamında göç, dijitalleşme ve sosyo-ekonomik entegrasyon bağlantısına ışık tutacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.