Devlet Kurumları Eliyle Gavurlaşma mı?

Devlet Kurumları Eliyle Gavurlaşma mı?
Burası Türkiye ve biz bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, haberleri Güzel Türkçe’mizin sözlüğünde bulunan kelimelerle dinlemeli değil miydik?

Biraz evvel, güvenilir tv. kanalı diye, TRT-Türk’te 13.00 haberlerini izliyordum. Hoş bu arada diğer tüm tv. haberlerine de dönüşümlü olarak konuları itibariyle baktım ama, karşımda haberleri sunan hanımefendi, Sayın Cumhurbaşkanının İstanbul’daki A.K.M. ile ilgili yeni projelerini anlatırken, “Sayın Cumhurbaşkanının A.K.M. lansmanını” izleyeceğimizden bahsetti. İnanın dondum kaldım. “Lansman” ne demekti? Burası Türkiye ve biz bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, haberleri Güzel Türkçe’mizin sözlüğünde bulunan kelimelerle dinlemeli değil miydik?... Ne oluyordu?..Türk Dil Kurumu’nun başkanlığını Agop Dilaçar isimli bir Ermeni vatandaşımızın yaptığı sırada, Öz Türkçecilik adı altında dilimizin yozlaştırıldığı ve kendimize yabancılaştırılma faaliyetlerinin hora teptiği günler, geliverdi, aklıma. Zahir halkımızın, ideolojik yapısı ve kültür anlayışı bizden diye verdiği oylarla iktidar olan bu hükümet zamanında da, hala devam edecek miydi, bu köklerimizden koparılma hareketi?..

 

Zaman zaman buna benzer davranışları, çeşitli kurumlarımızın faaliyetleri sırasında da görüyoruz.

Şimdi, yakında Müslüman devletlerle üst düzeyde yapılan bir toplantıda, en üst düzeyde yetkililerimizin yaptığı konuşmadan, örnek bir cümle arz edeceğim:

Sosyal ve ekonomik ilişkilerimizde…” Bu misilli konuşmaları dinleyen Arap ve sair Müslüman devlet yetkilileri, bu cümleyi, ancak kulaklarına taktıkları çevirici vasıtasıyla anlayabildiler. Oysa bunun yerine, “ iktisadi ve ictimai münasebetlerimizde…” tarzında kursaydık cümlemizi, sadece biz değil, toplantıya katılan yabancı tüm misafirlerimiz de anlayacaktı. Anlayıp ta ne olacak, demeyiniz. Neler olacak neler?.. Dinleyen misafirler, aynı dilin değişik versiyonlarını konuşan, Müslüman kardeşler topluluğu olduğumuzu bir kere de dillerimizle ikrarımızdan kabullenecekler… Kendilerini bulacaklar bu cümlelerde ve geçmişlerini… Ortaklıklarını hatırlayacaklar, bizimle… 

Aynı milletin, aynı tarihin ve aynı sorumluluğun, ortak insanları olduklarını hatırlayacaklar. Bizlere olan güvenleri ve itimatları artacak. Bizimle münasebetlerini geliştirme gayreti içinde bulunacaklar. Kendilerinin bir tezahurları olarak değerlendirecekler, bizi… Bu da bizim başarımızı artıracak… O devletler nezdinde itibar ve güç kazanacağız. İşbirliklerimizle milletlerarası devasa boyutlarda etkinliklere, ortak imzalar atacağız. Zahir, bu dışişleri münasebetlerimizde de, temel gayemiz değil miydi?..

 

Size bir hatıramızı nakledelim. Vaktında Konya’da noterken, dairemize gelen Musul’lu bir Arab ile, konuşuyorduk. Bu arada tercüman da yardımcı oluyordu, bize zaman zaman. Zira bilimsel dil ile, yöresel şive farklılıkları anlaşmayı zorlaştırıyordu zaman zaman. Duvarda asılı bulunan, amcama ait Osmanlı diplomasını görünce, “bunun aynısından benim dedemin de vardı” dedi, Arabca olarak. Yaptığımız Osmanlıca ağırlıklı konuşmayla inanın, yüzde seksen anlaştık, tercümana ihtiyaç olmaksızın. Bu ne anlama geliyor?.. Bu sorunun cevabını, lütfen zihninizde geliştirin…

Gerek kendi içimizde ve gerekse, uluslar arası ilişkilerdeki dilimiz, lütfen bizi yansıtsın. Bizim kelimelerimizle ve yaptığımız toplantıların özelliklerine göre gereken dil ağırlığıyla konuşalım… Danışmanlarımızın hazırlayıp önümüze koyduğu, batı anlayışlı deyim ve sloganlar yerine, kendi deyim ve kelimelerimizle hitap edelim… Göreceğiz ki, yaptığımız toplantı çok verimli geçecek ve toplantıya katılanlar da, kendilerini bulacaklar… Sonucunda ise, bizim hanemize başarı yazılacak…

Lütfen yabancı kültürün tezahurları olan, yabancı kelimeleri kullanmayalım. Resmi kurumlarımızda bunları önleyelim. Kanunlarımızın Türkçe kullanmayla ilgili hükümlerini, sokaklardaki tabelalara varana kadar hassasiyetle uygulayalım… Böyle giderse, bilelim ki sokaklarımız, yabancı devletlerin sokakları haline gelecektir. Kendi benliğimizi ve milli varlığı kaybetmemize sebep olacak tüm, söz ve davranışlara karşı, top yekun milli bir seferberlik ilan edelim…

Bu seferberlikte Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür Bakanlığı ve sair resmi kurumlarımız, ön ayak olsunlar. Derslerimizde ve kültür kaynaklarımızda millileşelim artık. Nerde bu yetkililer?... Yıllardır, ciddi bir muhalefetsiz iktidar olduğunu övünerek söyleyenler, bu konulardaki sorumluluklarınız artmaktadır. Artık Kültür Bakanlığı’na ve Milli Eğitim Bakanlığı’na ciddi ve hayati projelerle el atın…    

Yoksa projeleriniz falan yok mu?.. Olay sadece ekonomik ve sosyal gelişim mi?.. İdeolojik ve kültürel ciddi ve inkılabi hamleler lütfen!..

     

Saygılar, efendim!..                                                                                                              

06.11.2017

Mehmet Yaman

Araştırmacı-Hukukçu

İdeal Haber

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum