Cumhurbaşkanı Erdoğan: Milletimiz 73 yıl sonra aynı gün, darbe şakşakçılarına, kifayetsiz muhterislere yeter diyecektir
TBMM
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, ikinci haftası geride kalan 2023 yılbaşının, kendileri için herhangi bir yılbaşı olmadığını söyledi.
Uzun yıllardır hayallerini, hedeflerini 2023 menziline göre belirlemiş ve buna göre yol almış bir parti ve hükümet olduklarını belirten Erdoğan, "Cumhuriyet'imizin 100. yılında ülkemizi ulaştırmak, milletimizi kavuşturmak istediğimiz hedeflere hamdolsun büyük ölçüde kavuştuk." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin son 10 yıldır maruz kaldığı ağır saldırılar ve küresel krizlerin, bazı alanlarda gecikmeye yol açsa da kazanımlarının büyüklüğüne halel getirecek hususlar olmadığına işaret ederek, "2023, bizim için hem 20 yıllık eser ve hizmet siyasetimizin sembolüdür hem de yeni vizyonumuz Türkiye Yüzyılı'nın başlangıcıdır. Önümüzdeki aylarda yaşanacak seçimi önemli ve tarihi kılan da işte budur. Bizim hayatımızda hiçbir seçim kolay olmadı. Her seçime büyük mücadeleyle, azimle, gayretle hazırlandık, girdik. Allah'a şükür her seçimde de sandıktan zaferle çıkmayı başardık." değerlendirmesinde bulundu.
"Bu seçimi diğerlerinden farklı kılan nedir?" diye soran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Mesela 2002 seçimlerine, kuruluşunun üzerinden henüz 15 ay geçmiş bir parti olarak siyasete yeni bir ses, yeni bir soluk getirerek adım atmıştık. 2007 seçimlerine, vesayetin, akıl ve ahlak dışı oyunlarıyla uğraşarak girmiştik. 2011 seçimlerini, milletimize 2023 hedeflerimizin sözünü vermenin coşkusuyla tamamlamıştık. 2015 seçimleri sürecini, FETÖ, PKK, DEAŞ terör örgütlerinin ağır saldırıları altında yaşamıştık. 2018 seçimlerini yeni yönetim sisteminin beraberinde getirdiği tereddütleri göğüsleyerek geçirmiştik. 2023 seçimlerine ise bir yandan son dönemde dünyada yaşanan krizlerin ülkemize etkileriyle mücadele ederek girdik diğer yandan karşımızda oluşturulan ucube ittifakın hezeyanlarıyla uğraşarak, beri yandan milletimize verdiğimiz sözleri yetiştirebilmenin tatlı telaşını yaşayarak, hepsinin ötesinde 20 yılda kurduğumuz demokrasi ve kalkınma altyapısının üzerinde Türkiye Yüzyılı vizyonunu inşa etmenin heyecanıyla hazırlanıyoruz. Türkiye bugün hem dünyadaki gelişmelerin etkisiyle hem kendi serencamının tabii bir neticesi olarak öyle bir yol ayrımında ki böyle fırsatlar milletlerin önüne asırda bir gelir."
"İstihdamı 31,6 milyonla tarihimizin en yüksek seviyesine çıkardık"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ardı ardında nükseden küresel krizlerin, dünyanın siyasi ve ekonomik ağırlık merkezlerinde köklü değişikliklerin başlamasına yol açtığını belirterek, geçmişte kendi krizleri içinde boğulan bir Türkiye olduğunu; bu defa Türkiye'nin, sahip olduğu güçlü eser ve hizmet altyapısı sayesinde küresel sarsıntıları kendi atılımlarının dayanağı haline dönüştürebildiğini söyledi.
Erdoğan, "Yatırımlarıyla, istihdamıyla, üretimiyle, ihracatıyla, cari açığı elhamdülillah kontrol ederek büyümesiyle, her başlıkta bu gerçeği ispatlayan bir ülke oldu. Sıkıntılarımız yok mu? Elbette var ama bunların hiçbiri üstesinden gelinemeyecek, bizi asıl hedeflerimizden, asıl atılımlarımızdan uzaklaştıracak hususlar değildir." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin en büyük sorunu olan enflasyonun düşüşe geçtiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"2022'yi yüzde 64 ile kapattığımız enflasyonun inşallah önümüzdeki aylarda yüzde 50'lere, yüzde 40'lara, yüzde 30'lara doğru hızla düştüğünü hep birlikte göreceğiz. Çünkü enflasyona sebep olan tuzakları bozduk, oyunları boşa çıkardık, hesapları altüst ettik, tedbirlerimizi aldık, mekanizmalarımızı kurduk. Artık hem dışarda hem içerde herkes Türkiye'nin faiz-kur-enflasyon şer üçgeniyle teslim alınamayacağını gördü. Yaşanan sıkıntılı sürecin çalışanlarımızdan esnaf ve sanatkarlarımıza kadar milletimizin farklı kesimlerine ödettiği bedellerin telafisini de süratle yaptık, yapıyoruz. Bu amaçla asgari ücrette, memur ve emekli maaşlarında yüksek oranlı artışlara gittik, ek gösterge düzenlemesini tamamladık, sözleşmelilere kadro verdik, emeklilik için yaşı bekleyenlerin taleplerini karşıladık, sosyal yardım yelpazesini genişlettik, vatandaşlarımızı uygun şartlarda ev sahibi yapmaya yönelik konut kampanyaları düzenledik, sanayicimizi, ihracatçımızı, esnaf ve sanatkarımızı, çiftçimizi, velhasıl üreten herkesi destekledik. İstihdamı 31,6 milyonla tarihimizin en yüksek seviyesine çıkardık."
"Milletimiz 73 yıl sonra aynı gün, darbe şakşakçılarına, kifayetsiz muhterislere yeter diyecektir"
Erdoğan, Meclis'in, her zaman olduğu gibi bu kritik dönemde de fedakarca çalışarak kendilerine katkı sağladığını dile getirerek, "Bu yüce çatı altında ifade edilen her görüşü, katılsak da katılmasak da değerli görüyor hatta gerektiğinde istifadeden de imtina etmiyoruz." diye konuştu.
Milletin bu mücadeleyi takdirle izlediğini belirten Erdoğan, ziyaret ettikleri illerde ve katıldıkları programlarda vatandaşların gözündeki samimiyeti, yüreğindeki umudu, kalbindeki muhabbeti bizzat yaşayarak müşahede ettiklerini söyledi.
Muğla'da, Antalya'da, Erzurum'da, Mardin'de, Şanlıurfa'da, Konya'da, Gaziantep'te, Samsun'da, Diyarbakır'da, Malatya'da, Balıkesir'de, daha pek çok şehirde aynı duyguları yaşadıklarını anlatan Erdoğan, "Siyasetin günlük hercümerci içinde insanların söyledikleri sözler, takındıkları tutumlar elbette önemlidir. Ama asıl belirleyici olan aynı insanların sandık başına gittiklerinde geleceklerine karar verirken nelere bakacakları, neleri dikkate alacaklarıdır." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Rahmetli Menderes 14 Mayıs 1950'de 'Yeter söz milletindir.' diyerek milletin gönlüne girmiş ve sandıktan ezici bir zaferle çıkmıştı. Aynı şekilde rahmetli Özal, darbenin gölgesinde girdiği seçimde 'Türkiye'ye çağ atlatma' vaadiyle önemli bir başarı kazanmıştı. Biz de 'Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.' diyerek özgürlük ve refah özlemi içindeki milletimizin büyük desteği ile hükümete gelmiştik. Şimdi de 'Yeter söz de karar da gelecek de milletindir.' diyerek 2023'te milletimizin desteğine talibiz. Sözü de kararı da geleceğini tayin hakkını da milletimize bırakmak istemeyen vesayet heveslilerine rağmen Türkiye Yüzyılı'nı başlatacağız. Milletimiz 73 yıl sonra bir kez daha aynı gün, altılı masa diyerek karşımıza çıkan bu darbe şakşakçılarına, bu kifayetsiz muhterislere, bu müstemleke heveslilerine 'yeter' diyecektir.
Muhalefetin vaadi; milletin karşısına bir aday çıkarmak ancak onu görünürde 6, gerisindekileri de hesaba katarsanız en az 10 kişiyle yönetmektir. Bir nevi ipi 10 ayrı kişinin elinde kukla bir cumhurbaşkanı üzerinden ülkeyi idare etmek istiyorlar. Yani devletin başı Türk Silahlı Kuvvetlerinin başkomutanı olan cumhurbaşkanı fiilen altılı masanın emir eri gibi davranacak. Tabii bunlar 'gel' deyince gelecek, 'git' deyince gidecek adaylara, başkanlara alışmışlar. Cumhurbaşkanını da öyle tasavvur ediyorlar."
Altılı masanın, seçmenlerden vizyonu, programı, projesi, çapı belli olmayan bir meçhul adaya kim olduğuna bakmadan "tıpış tıpış sandığa gidip oy vermelerini" istediğini belirten Erdoğan, "Hadi CHP'nin kodlarında bu faşizm, bu kibir, bu oynaklık var, ötekilere ne oluyor?" diye sordu.
Durmuş saatin bile günde 2 defa doğruyu gösterdiğini kaydeden Erdoğan, "Bunlar da her hafta bir yenisini sergiledikleri krizleriyle kavgalarıyla çekişmeleriyle ayak oyunlarıyla milletimize bir çeşit siyasi dejavu yaşatıyor, eskiden bu işlerin nasıl yürüdüğünü hatırlatıyorlar. Eski Türkiye'yi bilmeyen gençlerimize de AK Parti'den önce siyasetin nasıl yapıldığını uygulamalı olarak bizzat gösteriyorlar." diye konuştu.
"Meydan okuyorum; ne yaparsanız yapın yine başaramayacaksınız"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yoksa bu altılı masadaki birilerini buraya Erdoğan mı gönderdi?" denildiğini aktararak, şöyle devam etti:
"Ya işim, gücüm yok sizlerle mi uğraşacağım? Bizim işimiz var. Ama böyle düşünmelerinden dolayı da yine ben kendilerine teşekkür ediyorum. Şaka bir yana karşımızda gerçekten ibretlik bir tablo var. İşin özünde ise çok eskilere giden bir hesaplaşma yatıyor. Sizlerin de yakından bildiği gibi Cumhuriyet'in ilk asrı boyunca birileri Türkiye'yi kendi çıkarlarının yörüngesinde tutabilmek için her yolu denediler. Toplum mühendisliğiyle başaramadılar, siyaset mühendisliğiyle başaramadılar, darbeyle başaramadılar, terörle başaramadılar, çok uğraşmalarına rağmen ekonomik tetikçilikle de başaramadılar. Şimdi umutlarını 2023 seçimlerine bağlamış görünüyorlar. İşte buradan, milli iradenin en yüksek makamı olan Meclis'imizden meydan okuyorum; ne yaparsanız yapın yine başaramayacaksınız."
Milletin artık tüm oyunları çözdüğünü vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu millet, karşısına hangi kılığa büründürerek çıkartırsanız çıkartın, sizin numaralarınızı da sizin aparatlarınızı da sizin etki elemanlarınızı da anında tanıyor. Şayet aksi olsaydı, 2007'de bizi Cumhurbaşkanı seçtirmek istemediğinizde başarılı olurdunuz. Şayet aksi olsaydı, gazete kupürleri üzerinden partimizi kapatmaya kalktığınızda başarılı olurdunuz. Şayet aksi olsaydı, terör örgütleriyle şehirlerimizi kana ve ateşe bulamaya çalıştığınızda başarılı olurdunuz. Şayet aksi olsaydı, 17-25 Aralık'ta, 15 Temmuz'da başarılı olurdunuz. Şayet aksi olsaydı, sınırlarımıza dayadığınız tehditlerde başarılı olurdunuz. Şayet aksi olsaydı, Ağustos 2018'den beri çevirdiğiniz dolaplarda başarılı olurdunuz. Şayet aksi olsaydı, geçtiğimiz yıl yaşattığınız onca sıkıntıda başarılı olurdunuz.
Bakın, bu ülkenin Cumhurbaşkanı olarak karşınızdayım, bu ülkenin Meclisinin en büyük partisinin genel başkanı olarak karşınızdayım. Bakın, bölgesinde ve dünyada sorun çözen, sorumluluk alan, istikamet belirleyen bir siyasetçi olarak karşınızdayım. Bakın, gündemi 2023 hedefleri, Türkiye Yüzyılı vizyonu olan bir lider ve yönetim olarak karşınızdayım. İnşallah 2023 seçimlerinden sonra da Türkiye Yüzyılı'nın mimarı olarak milletimin görevlendirmesiyle yine karşınızda olmayı sürdüreceğim."
Kimsenin inayetiyle değil, Allah'ın yardımıyla milletin desteğiyle mazlumların duasıyla çocukların ve gençlerin umutlarının aşkıyla ayağa kalktıklarını, bugünlere geldiklerini, yarınlara yürüdüklerini söyleyen Erdoğan, "Tek dertleri karınlarında gezen 40 tilkinin kuyruğunu birbirine dolaştırmamak olanların aksine biz gerektiğinde yedi düveli karşımıza alma pahasına ülkemize eser kazandırıyor, milletimize hizmet ediyoruz." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, AK Parti kurulduğu günden beri gündemlerinde Türkiye'ye kazandırdıkları ve kazandıracakları eserlerin olduğunu söyledi.
AK Parti'nin bugün de eserleriyle konuştuğunu belirten Erdoğan, Türkiye'de bir kesimin AK Parti'nin attığı her adımda, başlattığı her projede, giriştiği her mücadelede karşısında olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Şikayetimiz, attığımız her adıma doğruluğuna yanlışlığına bakmadan çelme takan habis zihniyetedir, şikayetimiz başlattığımız her projeyi doğruluğuna yanlışlığına bakmadan sabote etmeye kalkan eser düşmanlığınadır, şikayetimiz ülkeye ve millete kazandırdığımız her hizmeti hayrına şerrine bakmadan engellemeye çalışan azgın husumetedir. Her seferinde yaşanan bunca hadise, ülkeye kazandırdığımız bunca esere ve hizmete rağmen karşımızdakiler acaba hala aynı kör dövüşünü sürdürecek mi diye merak ediyoruz. Maalesef her seferinde hatta daha da beter bir şekilde aynı yerde durduklarını görüyoruz."
Altılı masayı eleştiren Erdoğan, "Üstelik altılı masa işi çıktığından beri adeta kanserli hücrenin tüm bünyeyi sarması misali oraya bulaşan herkesin de çamur siyaseti yarışına girişmelerini esefle takip ediyoruz. Karşımızdaki tabloya bakarak gülsek mi ağlasak mı bilmiyoruz." diye konuştu.
"Bunlar masa kaosunun ötesine geçemiyor"
Dünya küresel krizi konuşurken altılı masanın "masa krizi" ile meşgul olduğunu söyleyen Erdoğan, "Dünya küresel kaosu tartışıyor, bunlar masa kaosunun ötesine geçemiyor. Halbuki milletimiz, ülkesinin bu krizden, bu kaostan en az zararla nasıl çıkacağının, yeni küresel düzende Türkiye ekseni etrafında nasıl bir oluşuma gidileceğinin işaretini bekliyor. Biz yaptıklarımızla ve vizyonumuzla milletimizi hayallerine kavuşturmanın çabası içindeyiz. Bu altı başlı hilkat garibesinin ise bir karabasan gibi milletin tepesine çökmenin dışında hiçbir projesi yok." değerlendirmesinde bulundu.
Altılı masanın kendi vizyonsuzluklarını örtmek için ülkenin ve milletin tüm değerlerini, tüm kazanımlarını, tüm çıkarlarını tehlikeye atmaktan çekinmediğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Gerçi bu çarpık zihniyet farklı tezahürleriyle hep vardı. Geçmişte biz hak ve özgürlükleri savunurken faşizmin en sefil halini savunanları özellikle hatırlıyoruz. Biz terör örgütleriyle ve onların arkasındaki güçlerle mücadele ederken düşmanın değirmenine su taşıyanları iyi hatırlıyoruz. Biz darbecilerle göğüs göğse çarpışırken kürsülerini onların kasetlerine tahsis edenleri, tanklara alkış tutanları, verilen mücadele 'tiyatro' diyerek hakaret edenleri gayet iyi hatırlıyoruz. Biz köprü, yol, havalimanı, baraj, fabrika inşa ederken, sondajlarla petrol, doğal gaz ararken yatırımcılara 'Ülkeye gelmeyin.' çağrısı yapanları gayet iyi hatırlıyoruz. Kahraman ordumuz ve o şerefli komutanlarıyla savunma sanayimiz ise bu hedefler arasındaki özel yerini daima korumuştur."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, orduyu, savunma sanayisi şirketlerini ve ürünlerini hedef alanları eleştirerek, "Bir ülkenin ordusuna, savunma sanayisine ancak bunları kendine tehdit olarak görenler saldırır. Mesela Yunanistan'ın bu konudaki feveranlarını yersiz bulmakla birlikte anlayabiliyoruz, aynı şekilde PKK'nın bu konuda feryatlarının sebebi yerindedir, onu da anlıyoruz. Ülkemizin askeri alandaki gücünü kendi siyasi ve ekonomik çıkarlarına tehdit olarak görenlerin sızlanmalarını da normal karşılıyoruz." dedi.
"Darbe yapan orduyu alkışlayanların düşmanlıkları gayet tabiidir"
Türkiye'nin bir partisinin, parti liderinin, parti mensuplarının orduya ve savunma sanayisine karşı hazımsızlık sergilediğine işaret eden Erdoğan, "Gerçi darbe yapan orduyu alkışlayanların, terör örgütlerinin başını ezen, sınırlarımızın güvenliğini daha derinlere taşıyan, hak ve menfaatlerimizi aslanlar gibi savunan orduya düşmanlıkları gayet tabiidir." ifadesini kullandı.
Kendi milletine silah doğrultanlara övgüler dizip, silahını ülkenin düşmanlarına çevirenleri yerden yere vuranlara bakınca 'Bu işte terslik var.' demekten kendilerini alamadıklarını söyleyen Erdoğan, "İşte bu habis zihniyetin son hedefi geliştirdiği insansız hava araçlarıyla ülkemizin savunmasına büyük katkı veren, küresel bir marka haline dönüşerek milletimizi gururlandıran BAYKAR şirketi oldu. BAYKAR'ın nezdinde tüm şirketleri, ürünleri, çalışanları ve başarılarıyla savunma sanayimizin tamamı hedef alınıyor. Kendi akıllarınca bizimle olan akrabalık ilişkisi üzerinden BAYKAR'ı daha kolay hırpalayabileceklerini, böylece sinsi niyetlerini gizleyebileceklerini düşünüyor. Ülkemizin her değerini savunmak nasıl boynumuzun borcuysa, bu alçak saldırıya hak ettiği cevabı vermek de sorumluluğumuzun gereğidir." değerlendirmesini yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra savunma sanayisinin nereden nereye geldiğine ilişkin bir video izlettirdi.
Milli mücadelenin de etkisiyle Cumhuriyet kurulduktan hemen sonra başlayan bir savunma sanayisi hamlesi olduğunu anımsatan Erdoğan, "Bu kardeşiniz Başbakanlık makamını da milletimin lütfuyla gördü, Cumhurbaşkanlığı makamını da gördü. Ve buralarda kiminle, nasıl çalıştık? Bunların hepsi artık bizim kayıtlarımızda mevcut." dedi.
İktidarda oldukları dönemde savunma sanayisinin geldiği noktaya dikkati çeken Erdoğan, "Öyle bir yerden öyle bir yere geldik ki doğru dürüst helikopterin yok ve değerli dostum İtalyan Başbakanı Berlusconi ile yaptığım görüşme neticesinde işte bugünkü meşhur Atak helikopterlerini Leonardo S.p.A (eski adıyla Finmeccanica) firması ile hallettik. Şu anda Atak helikopterleri Türkiye'nin kendi ürünü olarak üretiliyor. Tabii buna da yine birileri çelme takmaya çalışıyor, kimisi motor aksamlarında, kimisi makinede, şurada burada falan... Fakat bu bizi bir yere doğru da itiyor. Nedir bu? Şimdi biz bir de Gökbey helikopterini inşallah üretmenin hesabı içerisindeyiz, adımlarını atıyoruz." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, İHA, SİHA ve Akıncı'da atılan adımları ve yaşanan zorlu süreci anlattı.
Henüz Başbakan olmadığı dönemde eski ABD Başkanı George W. Bush ile yaptığı görüşme sonucunda ABD'nin Türkiye'ye iki günlüğüne İHA verdiğini anlatan Erdoğan, "'Bu iki günlük iş değil, bizim terörle mücadelemiz çok yoğun bir şekilde devam ediyor.' dedik. Bu ziyaretimin ardından, Allah rahmet etsin Özdemir Bey, o zaman akraba olmamıştık, gerçi doğuştan akrabayız o ayrı mesele de, hemen çocuklarıyla beraber o adımı attı. Süratle onlar İHA'yı üretti. Ardından SİHA'yı da ürettiler ve çocuklar Akıncı'yı ürettiler. İş bitmedi şimdi savaş uçağı noktasında da çalışmalarını sürdürüyorlar." ifadelerini kullandı.
Olayın sadece savaş aracı üretmek olmadığına, bunun yanı sıra harp mühimmatlarının da üretilmesi gerektiğine işaret eden Erdoğan, Türkiye'nin bu mühimmatları da üretmeye başladığının altını çizdi.
Komutanların alkışlaması
Türkiye'deki mevcut muhalefetle uğraştıkları için adım atmakta yorulduklarını, zorlandıklarını dile getiren Erdoğan, Fırtına Obüsleri teslimat töreninde kendisini alkışlayan komutanları, "Komuta kademesi haddini bilsin. Siyaset askerin işi değildir. Herkes haddini bilecek." şeklinde eleştiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na cevap verdi.
Arifiye'de Fırtına Obüslerinin teslim törenine, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Kuvvet Komutanlarıyla gittiklerini anımsatan Erdoğan, şunları söyledi:
"'Siz siyasetçi değilsiniz.' diyor. Tamam da neyi alkışlıyorlar, neden alkışlıyorlar? Alkışladıkları şey, dünyayı titreten bu Fırtına Obüslerinin teslim töreni. Konuşan kim? Anayasa'mızın amir hükmüne göre Başkomutan konuşuyor Bay Kemal. Sen ne Savunma Bakanı'mıza ne Kuvvet Komutanlarımıza hakaret edecek çapta değilsin, önce haddini bil. Çünkü bu bir cibilliyet meselesidir. Bu noktada karakter zaafı olan bir insan olarak burada kalkıp bizim şanlı ordumuzun komutanlarına bu şekilde saldırmak öyle herkesin karı değildir. Ve bütün bunlarla ilgili işin hukuki boyutu devam ediyor, devam edecek. Hukuk karşısında da bunun hesabını verecekler."
"Türkiye artık büyüdükçe, güçlendikçe birileri ciddi manada rahatsız oluyor"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yerli ve milli projelere destek verdikçe, bazı ülkelerin parasıyla bile Türkiye'ye savunma sanayi ürünü vermemeye başladığını ifade ederek, gelinen noktada BAYKAR'ın insansız hava araçlarını yetiştiremediğini, 3-5 sene sonraya gün verdiğini anlattı.
Türkiye'nin mühimmat üretimiyle uğraşan firmalarının da mühimmat yetiştiremediğini belirten Erdoğan, "Türkiye artık büyüdükçe, güçlendikçe birileri ciddi manada rahatsız oluyor. Onlar rahatsız oldukça biz yolumuza devam ediyoruz." dedi.
Son 20 yılda savunma sanayindeki proje sayısını 62'den 750'ye, bu projelerin bütçesini 5,5 milyar dolardan ihale sürecindekilerle beraber 75 milyar dolara çıkardıklarını kaydeden Erdoğan, sektördeki firma sayısının 56'dan 2 bin 700'ün üzerine çıktığına dikkati çekti.
Erdoğan, daha önce 250 milyon doları bile bulmayan ürün ihracatının 4,5 milyar dolar seviyesine çıktığını, sektördeki yerlilik oranının ise yüzde 20'lerden yüzde 80'lere ulaştığını vurgulayarak, bunu başarmakla gurur duyduklarını belirtti.
"Sayısız ihanet teşebbüsüne rağmen savunma sanayimizi büyüttük"
"Savunma sanayimizin her bir projesinin hangi badirelerden geçerek bugünkü seviyesine geldiğini bilseniz emin olun hayretten hayrete sürüklenirsiniz." diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Kimi dışarıdan, kimi içeriden sayısız sabotaj, ihmal, ihanet teşebbüsüne rağmen adım adım savunma sanayimizi büyüttük güçlendirdik. Projeler ilerledikçe, işin rengi ortaya çıktıkça milletimizin çoluğunun çocuğunun nafakasından keserek oluşturduğu kaynakların, yurt dışındaki kimi mahfillere nasıl akıtıp heba edildiğini gördük.
Öyle yüzde 10-20 değil, yüzde 300, yüzde 500, yüzde 1000 karlarla Türkiye'nin nasıl soyulduğunu, kimlerin bu kirli pastadan pay kapmak için resmen ülkesini sattığını bizzat gördük. Tek başına BAYKAR'ın sembolü olduğu insansız hava araçları hikayesi bile bu gerçekleri ispata yeterlidir."
"Sen rekabet nedir bilir misin?"
Erdoğan, Milli Teknoloji Hamlesi idealinin ve milli SİHA'ların öncü ismi Baykar Yönetim Kurulu Başkanı Özdemir Bayraktar ile bir sohbetini aktardı.
"Bay Kemal, sen tanımazsın ama ben sana ebedi alemde olan Özdemir Bey'i bir tanıtayım." diyen Erdoğan, birinci ve ikinci bölgelerdeki tahsisleri, üretimin nevine göre yaptıklarını söyledi.
Üretilecek herhangi bir stratejik ürün için devletin, bu bölgeleri bedel almadan tahsis ettiğini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugüne kadar böyle nice firmalara bu verildi fakat Özdemir Bey öyle bir insan ki 'Hayır, almam.' dedi. 'Ben sana bir lütufta bulunmuyorum. Bu, devletin şu anda aldığı bir karar ve bu kararla stratejik ürünleri üreten firmalara bunu veriyoruz. Bu, senin için bir hak.' 'Hayır, almam. Ben paramı veririm, paramla satın alırım.' Böyle bir insan. Bu ahlaksız çıkmış, tabii yanında başka ahlaksızlar da var, ne diyorlar; 'Yok, bilmem geleceklermiş de geldikleri zaman bunlara hesabını soracaklarmış. Bu işin rekabetinin oluşması lazımmış...' Sen rekabet nedir bilir misin? Sen git çocuk bezi satmaya, home tekstil üretmeye devam et. Senin işin değil bu. Üzgünüm, 15 sene yanımda bulundu ama demek ki benden bir şey alamadı.
Yanında bir tanesi daha var, aynen o da öyle. Bizden üniversiteyi istediler ve ben Başbakan'ım. Bunların vakfına üniversite tahsisi yaptık. Ekranları başında bizi izleyen milletime, yanında dolaşan öğretim üyelerine sesleniyorum, biz bu tahsisi yaptık. Kendisi ne zaman ki Başbakanlık koltuğuna oturdu, ne yaptı biliyor musunuz? O tahsis yapılan yeri bilabedel vakfına mülk edindi. Türkiye'de bunun bir başka örneği yok. Bunu sen kalk milletimize bir anlat bakalım. O vakıftaki yöneticiler acaba bunu nasıl izah edeceksiniz? Bir tane örneği yok. Bilabedel mülk edinme hakkı bizim vakıf yasalarına göre de yok. Ama bunlar bunu yaptı. Şimdi tabii pek kullanmıyorum o ifadeyi, Devlet Bey gayet güzel kullanıyor. Malum ona 'Serok Ahmet' diyor. Bu tür işler yapıyor. Helalinden ne yaptın? Kurduğunuz üniversiteyle başarı grafiğimiz ne? Yok. Biz de bu üniversiteyi, bunların bu yolsuzlukları nedeniyle aldık, devletimize mal ettik."
İstanbul Şehir Üniversitesinin, Marmara Üniversitesinin mülkü olarak hizmete devam ettiğini belirten Erdoğan, "Verdiğimiz imkanlar çok daha ileri, akademisyenleri, öğretim üyeleriyle çok daha güçlü ve bir diğer yanıyla da Maltepe'deki bir kışlayı, Marmara Üniversitesi olarak gayet muhteşem, güzel bir hale getirdik ve onlarla da bunu bütünleştirdik. Millete, milletin evlatlarına, gençliğimize, şanına yakışır eserler inşa ediyoruz. Sen de ne yaptın bir bunu söyle bakalım? Bunlardan bir şey olmaz." diye konuştu.
Salondaki partililer bu sırada "Sandık hazır, reisini bekliyor" tezahüratı yaptı.
"Selçuk Bey ile akrabalık bağımın öncesinde yaşandı"
Özdemir Bayraktar'ın, eşi ve oğullarıyla kendini savunma sanayisine adayan gerçek azim ve irade sahibi bir insan olduğunu ifade eden Erdoğan, "Ailece, yıllarca fabrikalarında yatıp kalktılar. Öyle zamanlar oldu ki terör bölgelerine gittiler. Orada subaylarımızla onlarla beraber yatıp kalkarak orada ürettikleri eserlerin testlerini yaptılar. Testler sürecinde terörle mücadele bölgesindeki askerlerimizle üs bölgelerindeki çadırlarda kalarak Mehmetçik ile aynı karavanaya kaşık sallayarak insansız hava araçlarını kullanılabilir seviyeye getirdiler. Dikkat ederseniz, tüm bunlar Selçuk Bey ile herhangi bir akrabalık bağımın olduğu dönemde değil onun öncesinde yaşandı." değerlendirmelerinde bulundu.
Aynı dönemde, benzer projelere girişen birçok firmanın yer aldığını hatırlatan Erdoğan, Türkiye'de bugün çeşitli kurumlara insansız hava aracı temin eden veya insansız hava aracı projesi yürüten 8 ayrı firmanın bulunduğunu anlattı.
Bunlardan TUSAŞ'ın, geliştirdiği ve ürettiği ürünlerle adeta Baykar ile atbaşı giden projelere imza attığını kaydeden Erdoğan, "Hamdolsun bugün insansız hava araçlarında öyle bir düzeye ulaştık ki dün bize en iptidaisinden bu araçları vermeyenler, bugün bizim ürünlerimize talip olma noktasına geldi." dedi.
Erdoğan, Bayraktar TB-2'nin, Suriye'den Karabağ'a, Libya'dan Ukrayna'ya kadar birçok yerde başarılara imza attığına değinerek, birçok ülkede Bayraktar TB-2 adına marşların, şarkıların yazıldığını anımsattı. Karabağ'da çocuklara Baykar'ın isminin verildiğini söyleyen Erdoğan, "TUSAŞ'ın aynı sınıftaki ürünü Anka'sı da başarılarıyla yüzümüzü ağartan bir projemiz. Baykar'ın Akıncı'sı ve TUSAŞ'ın Aksungur'uyla bir üst sınıftaki insansız hava aracı piyasasında da yerimizi aldık." ifadelerini kullandı.
Kızılema'nın ise yeni ve farklı bir ürün olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Kızılelma'nın yalnızca cismi yok, Kızılelma aynı zamanda bir hedef; bu kutlu davaya inananların çok önemli bir hedefi. Kızılelma ve Milli Muharip Uçak projelerimizle ülkemizi artık bambaşka bir lige taşıyoruz. Aynı şekilde Havelsan ve Aselsan gibi Türk Silahlı Kuvvetlerimizi destekleyen vakıflarımıza ait şirketlerimiz de bu alanlarda çok önemli projeler yürütüyor."
"SİHA'larımız teröristlerin inlerini darmadağın etti"
Baykar'ın özelliğinin, tüm projelerini kendi öz kaynaklarıyla geliştirmesi ve yalnızca ürün satışı yapması olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
"Hakkaniyet noktasından bakarsak Baykar, tasarım ve geliştirme çalışmalarına her türlü desteği ziyadesiyle hak eden bir şirket ve şu anda 3 bini aşkın pırıl pırıl genç burada çalışıyor. Ama şirketin tercihi, bu çalışmaları kendi öz kaynaklarıyla yapmak. Zaten bu şirketin gelirleri de ülke içi satıştan ziyade ihracata dayalı. Şirketin 20 yıllık gelirlerinin yüzde 75'i, geçen yılki gelirlerinin ise yüzde 99,3'ü artık 27 ülkeye ulaşan ihracatından geliyor. Bay Kemal, bunlar seni niye rahatsız ediyor? Yanındaki bazı terör yandaşlarını rahatsız ediyor anlıyoruz da seni niye rahatsız ediyor? Çünkü onlar teröristlerle beraber. Çünkü SİHA'larımız, Akıncılarımız o inleri darmadağın ettiler, oraları vurdular ve oralarda nice teröristleri yok ettiler.
Esasen biz birçok savunma sanayi projesinde firmalarımızın tasarım ve araştırma-geliştirme çalışmalarına destek veriyoruz. Baykar gibi yüksek teknolojiye dayalı stratejik ürün geliştirme ve üretim yatırımı yapan 50 firma, devletten proje bazlı destek alıyor. Bunlar içinde devletten nakit desteği almadan çalışmalarını yürüten dört firma var; bunlardan biri Baykar. Mesela Altay tankının geliştirilmesi sürecinde yaklaşık 500 milyon doları Otokar firmasına olmak üzere çeşitli firmalara toplamda 660 milyon dolar ödeme yaptık. Bu rakam üretim değil yalnızca tasarım ve geliştirme için yapılan ödeme. Baykar ürettiği hiçbir ürünün geliştirmesi için devletten tek kuruş almamış, hepsini kendi kaynaklarıyla yürütmüştür. Yaptığı işler karşılığında Baykar'ın aldığı tek destek, gümrük vergisi, KDV, sigorta primi, stopaj indirimi gibi nakdi olmayan, üretim ve ihracat yapan her firmanın yararlandığı kolaylıklar."
"Rekabet gücünü yükseltecek her projeye destek vermek görevimiz"
Hükümet olarak bugün de birçok projeyi, ciddi teşviklerle hibelerle desteklemeyi sürdürdüklerini anlatan Erdoğan, "Mesela bunları açıkça söylemek zorundayım ki milletimiz bazı gerçekleri bilsin, tek başına Ford Otomotiv 20,5 milyar lira teşvik belgeli yatırım projesine sahip. Yalnızca Milli Muharip Uçak Projesi için diğer teşvikler yanında TUSAŞ'a doğrudan bütçeden aktardığımız kaynak 1,3 milyar dolar." diye konuştu.
Türkiye'nin rekabet gücünü yükseltecek, cari açığını azaltacak, istihdamı artıracak her projeye destek vermenin görevlerini olduğunu belirten Erdoğan, nakdi destekleri verirken yalnızca firmaların teklif ettikleri veya talip oldukları projeyi gerçekleştirme kabiliyetlerine baktıklarını söyledi.
Erdoğan, "Bilhassa gençlerimize cesaret ve güven aşılayacak bir anlayışla destek yelpazemizi olabildiği kadar geniş tutuyoruz. Savunma sanayi sektöründeki firma sayısının 20 yılda 48 kat, proje sayısının 12 kat artmasını, işte bu ekosisteme, iklime borçluyuz." açıklamasını yaptı.
Türkiye'nin, gelinen noktada yalnızca gözetleme yapan insansız hava araçlarını Amerikan ürünlerinden 10 kat, İsrail ürünlerinden ise 5 kat daha ucuza mal ettiğini bildiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu gerçeklere rağmen binbir yalan ardı ardına dizilerek Baykar'ın hedef alınmasının sebebi nedir biliyor musunuz? Sebep, Baykar'ın ürettiği araçlarla ülkemizin kazandığı zaferler, elde ettiği prestij, sahip olduğu kazanımlar. Bizi Suriye'de bataklığa çekme, Karabağ'da mahcup etme, Libya'da hüsrana uğratma, Ege'de çaresiz bırakma hesabı yapanların heveslerini kursaklarında bıraktığımız için bu ses çıkıyor. Sahip olduğumuz silahlı ve silahsız hava araçlarıyla vatan topraklarının her karışını, sınırlarımız dışındaki tüm çıkar alanlarımızı kontrol altında tuttuğumuz için bu ses çıkıyor.
'Teknoloji üreten, onun kullanımında da söz sahibidir.' gerçeğinden hareketle ülkemizin etki alanının giderek genişlemesine tahammül edilemediği için bu ses çıkıyor. Ses verenler kukladır, aparattır ve kullanıp atılacak araçlardır. Partisini tescilli ajanlarla devlet sırlarını üç kuruşa satan hainlerle dolduranları başka bir vasıfla sıfatlandırmak, ederinden fazlasını vermek olur. Biz onların iplerini ellerinde tutanlara bakıyoruz."
"Milletimiz bunlara iktidar yüzünü zaten göstermez"
Hazreti Mevlana'nın, "Bir lafa bakmak lazım laf mı diye. Bir de söyleyene bakmak lazım adam mı diye." sözünü hatırlatan Erdoğan, "Lafı da sahibini de milletimizin vicdanına havale etmek, herhalde en doğrusu olacak. Ancak meselenin bu kadar basit olmadığına dair emareleri de gözden ırak tutmuyoruz." dedi.
Altılı masa adına birilerinin, karanlık mahfillerde yürüttükleri pazarlıklarda, yönetime gelmeleri halinde tüm önemli projeleri durduracakları, yapılanları da yıkacakları sözünü verdiklerinin anlaşıldığını dile getiren Erdoğan, "Bu ifadeleri bizzat söyleyen CHP'li, HDP'li tipleri de biliyoruz hatta cezaevinden söyleyenleri de biliyoruz. Milletimiz bunlara iktidar yüzünü zaten göstermez ama böyle kirli bir pazarlığın içine girilebilmiş olması bile başlı başına bir facia. Bunları duyunca Gezi olaylarında karşımıza dikilip şimdi hepsi de milletimizin emrinde, hizmetinde olan ülkenin büyük projelerini durdurma şartı koşanları hatırladık. Aynı şekilde ülkemizin büyük projelerini yürüten isimlerin ve firmaların, olur olmaz nice bahanelerle yıllarca nasıl hedef alındığını hatırladık." değerlendirmesinde bulundu.
İstanbul Havalimanı'nı, Kuzey Marmara Otoyolu'nu, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü, Avrasya Tüneli'ni, İstanbul-İzmir Otoyolu'nu, Osman Gazi Köprüsü'nü, Yusufeli Barajı'nı, Ilısu Barajı'nı, daha nice yatırımları akim bırakmak için her yolu denediklerini ifade eden Erdoğan, şunları aktardı:
"Bunların hepsini de biz hizmete verdik. Yatırım, üretim, turizm, çevre yönleriyle yaptıkları katkıları hesaplarsak İstanbul Havalimanı'nın 80 milyar dolar, İstanbul-İzmir Otoyolu'nun 29 milyar dolar, Osman Gazi Köprüsü'nün 10 milyar dolar, Avrasya Tüneli'nin 7 milyar dolar, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün 5 milyar dolar ülkemize katkısı oldu."
Erdoğan, Karadeniz'de keşfedilen doğal gaz rezervlerinin piyasa bedelinin 1 trilyon doları bulduğunu ifade ederek, Yusufeli Barajı'nın ekonomiye yılda 5 milyar lira katkı yapacağına dikkati çekti.
Kağıthane-İstanbul Havalimanı Metrosu'nu 22 Ocak Pazar günü hizmete açacaklarını bildiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Sizin anlayacağınız, 'şu firma, bu isim' hepsi bahane... Nişan alıp ateş ettikleri asıl hedef Türkiye'dir, Türk milletidir, onun geleceğini biçimlendiren vizyonları, hedefleri, projeleridir. Bunlar milletimizi tanımıyor. Milletimiz özellikle projelerine, eserlerine, hizmetlerine dokunacak adamı, bırakın sandığa gömmeyi, doğduğuna pişman eder. Bizim kendi adımıza 'ah' ettiğimiz husus ise bir dönem bunları adam yerine koyup görev vermiş olmamız. Hatayı kabul etmek ve ders çıkarmak da bir erdem. Biz dersimizi çıkardık, milletimizden de helallik diliyoruz."
"Bay Kemal'in de senin de birbirinizden farkı yok"
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in, partisinin grup toplantısında başörtüsüne yönelik Anayasa değişikliği teklifi konusunda yaptığı açıklamaları eleştiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Altılı masanın içinde iki isimden hanımefendi, bugünkü konuşmasında, bizim başörtüsü konusunu istismar ettiğimizden bahsediyor. Hanımefendi, Erdoğan'ın ve arkadaşlarının başörtüsü konusunda istismarcı olup olmayacağını benim milletim gayet iyi bilir. Dürüstsen, haysiyet sahibiysen, arkadaşlarım randevu talep etti, randevu vermediniz. Çünkü ikiniz de birbirinizin aynısısınız. Bay Kemal'in de senin de birbirinizden farkı yok. Sen Saraçhane'de verdiğin görüntü ile zaten hangi istikamete gittiğini ortaya koyuyorsun. Bu millet bu konudaki hassasiyetleri gayet iyi biliyor. AK Parti, Cumhur İttifakı olarak bu işin istismarını değil tam manasıyla gerçeğini yapıyoruz. Kabul edersiniz etmezsiniz şu anda yola çıktık, milletimize de aile olayını, başörtüsü konusunu, hepsini anlatacağız. Grubumuzla bu konudaki onurumuz, her şeyimiz ortada. Bu konuda sizinle bu işin mukayesesini yapacak değiliz.
Sizin birlikte yürüdükleriniz, bu ülkede başörtülü milletvekilini, 'Bu kadını Meclis'ten atın.' diyecek kadar ileri giden sınırsız tiplerdi. Siz onlarla beraber yürüyorsunuz. Şimdi bu işin istismarıyla bizi yargılamak istiyorsun. Varsa bir projeniz, projenizi bize gönderirsiniz. Buna göre üzerinde çalışırız, adımı da atarız. Aile bizim kutsalımız. Güçlü aileler, güçlü fertlerden ortaya çıkar. Güçlü ailelerden de güçlü millet oluşur. Şimdi çok açık, net bir şey söylüyorum, siz ortağınızla birlikte malum LGBT'cilerle beraber yürüyebilirsiniz, onlarla beraber adım atabilirsiniz, bizim onlarla da işimiz yok. Çünkü aile kurumunu çok sağlam zemine oturtmanın adresi AK Parti, Cumhur İttifakı. Yola da böyle yürüyoruz, yürüyeceğiz."
Erdoğan'ın bu sözleri partililerce ayakta alkışlandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 21 Ocak Cumartesi günü Bursa'yı ziyaret edeceğini, toplu açılışlarda ve gençlerle buluşacağını sözlerine ekledi.
Bu arada AK Parti Genel Başkanvekili Binali Yıldırım da 20 Ekim 2022'de Azerbaycan'da geçirdiği trafik kazası sonrasında ilk kez grup toplantısına katıldı. Grup toplantısının yapıldığı salona Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte giren Yıldırım, toplantı sonrasında partililerin "geçmiş olsun" dileklerini kabul etti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.