Çift Kemerli Cennet Hanımefendisi..
Hz. Esma -radıyallahuanhâ- gönlünü İslam’a açtığında gencecik bir kızdı. Çok sevdiği babasının yüzünde imanın huzurunu görünce hiç tereddüt etmemişti. Annesi Kuteyle binti Abduluzza’ya nasip olmayan hidayet bu küçük hanıma müyesser olmuştu… Yetişkin erkekler arasında İslam’a girenlerin ilki nasıl ki babası Hz. Ebu Bekir -radıyallahu anh- ise, genç kızlar içinde de oydu.
Hz. Ebu Bekir hicret için yola çıkarken de, Allah'ın Resulüne lazım olur diye bütün sermayesini yanına almıştı. Dedesi ise buna çok kızmış söylenip duruyordu.
Zeka küpü Hz. Esma, babasının altınlarını koyduğu kabı taşla doldurdu ve üzerine bir örtü örttü. Sonra onları gözleri ama olan dedesinin yanına getirip eliyle yoklamasını sağladı.
“Bak dedeciğim, işte babam bunları bize bıraktı” diyerek dedesini teskin etti.
Hz. Ebu Bekir kızlarının sağlam kişiliğine ve ahlakına o kadar güveniyordu ki, Allah Resulü -aleyhisselatuvesselam- hicret için gizlice çıkacaklarını haber vermek için onun evine geldiklerinde yalnız konuşmak istemiş ama Hz. Ebu Bekir ona; “Kızlarım sır saklamayı iyi bilirler” demişti.
Gerçekten de Hz. Esma, Ebu Cehil’den kulağındaki küpeyi düşürecek kadar şiddetli bir tokat yemesine rağmen korkmamış, onlara Allah'ın Resulünün nerede olduğunu söylememişti.
Peygamberimiz -sallallahu aleyhi vesellem- ve Hz. Ebu Bekir hicret yolculuğuna Hz. Esma’nın hazırladığı azıkla çıkmışlardı. Hatta bu azık çıkını ve kırbasının ağzını bizzat kendi kuşağını ikiye bölerek bağlamıştı Hz. Esma… Peygamber efendimiz de ona bu günün hatırasına “zünnitakeyn” ismini takmıştı.
Sevr mağarasında saklandıkları günler boyunca onlara azık ve su götüren de oydu. Hayatı boyunca da hizmetten hiç yüksünmedi.
Medineye hicretten sonra Allah Resulü Hz. Esma’yı, “Her peygamberin bir havarisi vardır benim havarim de Zübeyr’dir ” diye taltif ettiği Zübeyir bin Avvam ile evlendirdi.
İslam yolunda hem Habeşistan’a hem Medine’ ye hicret etmiş olan Hz. Zübeyr cennetle müjdelenen on sahabeden biridir. Hz. Zübeyir Peygamberimizin halası yiğit Hz. Safiye’ nin yiğit oğluydu. Peygamberimiz -sallallahu aleyhi vesellem-‘i savunmak niyetiyle ilk kılıç kuşanan kişi olarak tarihe geçmişti.
Hz. Esma’nın adının geçtiği tarihi hadiselerden biri de Medine devrinde dünyaya gelen ilk çocuğunMedine’ye hicretten sonra kız kardeşi Hz. Aişe’nin Peygamberimiz -sallallahu aleyhi vesellem-‘ le evlenmesi sayesinde Hz. Esma bu kutlu ailenin bir parçası olmuştu. Artık Allah' ın resulünün evine sık sık geliyor, İslami hükümleri öğrenebiliyordu. Tesettür emrini bildiren Nur suresinin 31. ayeti nazil olduktan sonra Allah’ın Resulünün evine ziyarete gitmişti. Peygamberimiz -sallallahu aleyhi vesellem- onun ince bir ev kıyafeti giyinmiş olduğu görünce hemen yüzünü çevirdi ve:
“Ey Esmâ! Şüphesiz kadın ergenlik çağına ulaşınca onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir”. Hz. Peygamber bunu söylerken yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti. (Ebu Davud, Libas, 31)
Hz. Esmâ hemen emre itaat etti ve diğer hanımlara örnek oldu. İleri yaşlarına kadar Resulullah`ın tarif ettiği gibi giyinmeye devam etti.
Bir gün annesi Kuteyle Medine’ye geldi ve elinde hediyelerle kızının kapısına vardı. Hz. Esma ise iman etmediği halde annesini eve almasının ve hediyelerinin kabul etmesinin caiz olup olmadığı bilmiyordu. Hemen bunu sormak için peygambere koştu. Eğer o eve alma derse annesini kapıdan çevirmeye hazırdı. Çünkü o kalbini tamamen Allah' a teslim etmişti.
İki Cihan Güneşi Efendimiz: "Annesini içeri alsın ve hediyelerini de kabul etsin" buyurunca Hz. Esmâ derhal emri yerine Hz. Esma gibi ileri gelen ailelerin kızları bu işleri yapmaz, kocasından hizmetçi isterdi. Fakat Hz. Zübeyr’in hizmetçi alacak imkânı yoktu. Bu sebeple Hz. Esma Medine’nin en yoksulları ve hizmetkarlarıyla beraber kuyu başında sıraya girer, çalı çırpı toplar ve bunun gibi adi işleri yapardı.
Üstelik Hz. Esma ise bunun için şikâyet etmek şöyle dursun, evinin işlerinin yanında kocasının cihad için kullandığı atının yemini de kendisi tedarik ediyordu. Mekke’nin zengin bir ailesinin kızı, at yemi yapmak için hurma çekirdeklerini toplayıp öğütüyordu.getirdi ve annesini içeri aldı.
Hz. Ebu Bekir eline imkan geçince kızına bir hizmetçi tedarik etti. Hz. Esmâ -radıyallahuanhâ- buna çok sevindi ve "Babam hizmetçi göndermekle beni kölelikten hürriyetime kavuşturmuşçasına memnun etti" diyerek sevincini ve şükran hislerini dile getirdi.
Artık o zamanını ilim öğrenmek, öğretmek ve İslam’a her türlü hizmet etmek için kullanabilecekti. Hac zamanında özel çadırını açar bütün gelen müminlere âyet okutur, sorulara cevap verirdi.
Cihad meydanlarında hizmetiyle, cömertliğiyle, sabrıyla ve Allah'’ korkusuyla örnek bir mümineydi o.
Vereceği sadakayı saymazdı, “sayarak verme ey Esma, o zaman Allah' da sana sayarak verir” buyuran Resule ittiba ile eline geçeni hemen dağıtırdı.
Mü'mine gelen dertlerin günahlara keffaret olduğuna inanır şikayet etmezdi. Ağrıyan yerelini koyar, “ Gerçi başım çok ağrıyor. Fakat Allah'ın affetmesini temenni ettiğim günahlarım çoktur." Diye tazarru ve niyaz ederdi.
Birçok hizmetlerinin yanında beş oğlan üç kız çocuğu yetiştiren Hz. Esma’nın uzun ve bereketli bir ömHz. Esma’nın 90 yaşını geçmiş olduğu halde oğlu Abdullah’a verdiği nasihat onu İslam tarihinin altın sayfalarına yazdıracak kadar muhteşemdir.
Yezid b. Muaviye’nin ölümünün ardından büyük bir âlim olan Abdullah b. Zübeyr’e biat edilmişti. Fakat saltanat hırsı ile ona karşı savaş açan Haccac’ın ordusu Hz. Abdullah’ı Mekke şehrinde kuşatmıştı.
Yanındakilerin korku ve dünyalık arzusuyla kendisini terk etmesi üzerine yalnızlaşan Hz. Abdullah yenilginin kesin olduğunu anlayınca teslim olup olmama hususunda annesinin fikrine müracaat etti. Hz. Esma bir annenin gösterebileceği en yüksek metaneti göstererek oğluna “doğru yolda isen arkadaşların gibi şehit olmayı tercih et."dedi ve şöyle duâ etti:
"Allah'ım! Onu sana havale ettim. Onun için takdir ettiğine râzı oldum. Bana ondan dolayı sabredenler sevabı ver" dedi.
Hz. Abdullah'ı şehit edenler onun aziz naşını çarmıha germişlerdi. Hz. Esmâ ise hala metanetini koruyor ve Haccac’a, “Siz onun dünyasını berbat ettiniz, o da sizin ahiretinizi berbat etti” diyerek hiç korkmadan hakikati haykırıyordu.
Haccac Abdullah’ın mübarek vücudunu Mekke’de asılı tutarak halkı sindirmeyi amaçlıyordu. Zulmünden korkan halk da korkularından cenazeyi indirip defnedememişlerdi. Bir anne için en zor günler geçiren Hz. Esma, oğlunun olduğu yere gelip, alaycı bir dille;
“Bu hatip halâ kürsüden inmeyecek mi? Daha ne vakte dek bu lisanla konuşmaya devam edecek?” diyerek oradakileri gayrete getirdi. Onun bu yürek yakan sözlerinden sonra bu çirkin davranışa son verilmiş, naaşı asılı olduğu yerden indirilmişti.
Yüz küsür sene yaşadığı rivayet olunan Hz. Esmâ -radıyallahuanhâ- oğlunun şehâdetinden bir kaç gün sonra Mekke'de 73. hicri senesinde vefat etti.
Cenâb-ı Hak onun ibretlerle dolu hayatından dersler alabilmeyi ve şefaatine erebilmeyi nasip eylesin. Amin.
Mahmut Doğan
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.