Bedri Gencer: Kur'an Müslümanlığı

Bedri Gencer: Kur'an Müslümanlığı
Aslında “Kur’ân Müslümanlığı” denen şey, Kur’ân değil, meal, hatta Google Müslümanlığıdır. Çünkü bu tipler, ibadet olarak Kur’ân tilavetini bile bilmezler, sadece Google’dan buldukları ayet mealleriyle Peygamber’e ve müminlere diklenirler.

"Rabbimizin mealen “Ant olsun ki Allah’ın Resulü’nde sizin için uyulacak güzel bir model vardır” buyurduğu gibi din, peygamberin getirdiği/gösterdiği nizamdır.

Sözde “Kur’ân Müslümanlığı”, “deizm” çerçevesindeki “Peygambersiz İslam” projesinin kılıfıdır. Bu, tencere-kapak misali, iki asırlık siyonistik projeyle giderek hızlanan sekülerleşme sürecinin örtüşmesinin mahsulüdür.

“Kur’ân Müslümanlığı” projesi, özellikle Mısır ve Hindistan gibi İngiliz sömürgelerinde uygulanmıştır. Mısır’da Tevfik Sıdkı, Ahmed Emin, İsmail Edhem ve Ebû Reyye gibilerle bilahare bunların peşinden gidenler, Hindistan’da Gulâm Perviz Ahmed’in kurduğu Ehl-i Kur’ân Cemiyeti, “Kur’ân’ı esas alma” bahanesiyle “sünnetsiz İslam” projesini uygulamaya koymuşlardı.

Ancak güçlü bir etki-tepki münasebetinden dolayı, bir taraftan Gulâm Perviz Ahmed’in “Kur’ân dışında mütevatir bir hadisle bile amel eden, “Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir” ayetinin hükmüne girer” diyecek kadar ileri gitmesi, diğer taraftan buna karşı Hindistan’daki güçlü ilim, hadis geleneği sayesinde bu hareket, Hindistan’da püskürtülmüştü.

Ancak maalesef bizde bir taraftan sekülerleşmenin hızlanması, diğer taraftan Hindistan’daki gibi güçlü bir ilim, hadis geleneğinin olmaması, sözde Kur’ân Müslümanlığı eğiliminin hızla yayılmasına yol açıyor. Zaten inandığı gibi yaşamayan, modernleşmeyle din=sünnetten kopan birinin “Kur’ân Müslümanlığı” anlayışına kayarak yaşadığı gibi inanması, sekülerleşmesi kaçınılmazdır.

Kitap (Kur’ân-ı Kerim) icmal, ‘Sünnet’ beyandır. Mesela Rabbimiz, kitabında “Namaz kılınız” diye emreder, ama bunun şeklini, vakitlerini, rükünlerini, rekâtlarını Peygamberimizden öğreniriz. Bu yüzden Evzâî, Mekhûl gibi birçok İslam âlimi, “Kur’ân ‘Sünnet’e, ‘Sünnet’in Kur’ân’a olduğundan daha muhtaçtır. ‘Sünnet’, ‘Kitap’a hükmeder ama ‘Kitap’, ‘Sünnet’e hükmetmez” demiştir.

Dolayısıyla eğer ‘Sünnet’ reddedilirse Kur’ân boşlukta kalır, Hristiyanlıkta olduğu gibi, “Ağacı sev, yeşili koru” türünden bir din anlayışı ortaya çıkar. Aslında “Kur’ân Müslümanlığı” denen şey, Kur’ân değil, meal, hatta Google Müslümanlığıdır. Çünkü bu tipler, ibadet olarak Kur’ân tilavetini bile bilmezler, sadece Google’dan buldukları ayet mealleriyle Peygamber’e ve müminlere diklenirler. 

İnançların giderek sarsıldığı bir çağda yaşıyoruz. Din, peygamberin getirdiği-gösterdiği nizamdır. Bugünse Müslüman olduklarını iddia ettikleri hâlde Peygamber’i doğrudan veya dolaylı olarak reddeden insanların sayısı az değil. Hepimizin çevresinde, akrabaları arasında böyle tipler var maalesef. Bunlara “Beş vakit namazı ve rekâtlarını nereden öğrendiklerini” sorduğunuzda “Kur’ân’da yoksa Allah niçin sorumlu tutsun?” cevabını alıyorsunuz!

Allah muhafaza, Türkiye’de bu gidişle 30 yıl sonra dedelerimizin inandığı gibi İslam’a doğru inanan belki de çok az kimse kalacak."

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.