Başbakan Yıldırım: Türkiye'nin mücadelesi insanlık onurunun mücadelesidir
SARAYBOSNA
Başbakan Binali Yıldırım, Bosna Hersek Bakanlar Konseyi Başkanı Denis Zvizdic ile Bosna Hersek'in başkenti Saraybosna'da Türk girişimciler tarafından kurulan Uluslararası Saraybosna Üniversitesi'ni ziyaretinde akademisyen ve öğrencilere hitap etti.
Uluslararası Saraybosna Üniversitesi'ne 8 Ekim 2013'te üniversitenin 10. yıl akademik açılışı dolayısıyla geldiğini anımsatan Yıldırım, "bilge kral", "büyük düşünce adamı" ve "devlet adamı" olarak nitelediği kurucu lider Aliya İzzetbegoviç'i de rahmet ve şükranla andığını kaydetti. Yıldırım, "O, düşünce dünyamızın kutup yıldızlarından biriydi." dedi.
"Yüzyıllarca birlikte yaşadığımız Balkanlar'ın güven, istikrarı esasında bizim dış politikamızın özünü oluşturdu." ifadesini kullanan Yıldırım, her zaman Balkanlar ile iç içe olunduğunu ve bundan sonra da çok yönlü, kapsamlı ilişkilerin artarak devam edeceğini vurguladı.
Bölge ülkeleriyle yakın ve dostane ilişkiler ile siyasi, ekonomik ve kültürel alanlardaki ilişkilerin derinleştirilmesi için bütün imkanları seferber ettiklerini belirten Yıldırım, "O anlamda Bosna Hersek bizim kalbimizin yarısıdır." diye konuştu.
Bütün Balkan coğrafyası için huzur, barış, ve esenlik dileyen Yıldırım, "Bosna Hersek'in gerek AB'ye gerekse NATO'ya üyeliği için Türkiye olarak her türlü katkıyı vermeye devam edeceğiz." dedi.
"Etkin bir şekilde görev almayı arzu ediyoruz"
Bosna Hersek'in Avrupa ve Avrupa Atlantik kuruluşlarıyla bütünleşme hedefini sonuna kadar desteklediklerini vurgulayan Yıldırım, şunları kaydetti:
"AB ve Avrupa ülkeleri en büyük ticaret ortaklarımızdan biridir. Bu bölgeyle ticaretimizin bir kısmı karayolu ile bu topraklar üzerinden yapılıyor. Bu nedenle AB'nin Balkanlar'daki yol ağlarının, ulaşım hatlarının daha da geliştirilmesi, alt yapının iyileştirilmesi konusunda Türkiye olarak etkin bir şekilde görev almayı arzu ediyoruz. Unutmayalım ki Türkiye Avrupa'nın en büyük kara ulaştırma filosuna sahiptir. Yine Türkiye 2018'in sonunda dünyanın en büyük havalimanını hizmete alacak bir ülkedir."
"Türkiye Avrupalı mı, Asyalı mı?"
Yıldırım, son dönemde gündeme gelen "Türkiye'nin yönünü AB'den çeviriyor" gibi eleştirileri de haksız, yanlı ve tutarsız olarak gördüklerini vurgulayarak, şunları söyledi:
"Sayın Cumhurbaşkanımız bu işin her zaman başında olmuştur ve Batı'ya olan ilgi, ilişkilerimizin kuralları bellidir. Dış politikadaki ana eksenimiz bellidir. Türkiye AB'ye üye olmak istiyor ancak bunu ne pahasına olursa olsun yapmak istemiyor. Müslüman kimliğimizi koruyarak, değerlerimizi koruyarak biz AB üyesi olabiliriz. Bize 'Bundan vazgeç' diyorlarsa o zaman böyle bir birliğin bize hiçbir faydası olmaz. Kimliğimizi, benliğimizi muhafaza etmek geleceği garanti alına almak demektir. Aksi halde bir sömürge anlayışının parçası olmaktan kurtulamazsınız.
'Türkiye Avrupalı mı, Türkiye Asyalı mı?' şeklinde zaman zaman yersiz, gereksiz sorulara da muhatap oluyoruz. Türkiye tarih boyunca medeniyetlerin buluştuğu coğrafya olarak hem Avrupa'nın hem de Asya'nın bir araya geldiği bir ülkedir. Türkiye aslında medeniyet çatışmasını sona erdiren değişik dinleri, inançları, kültürleri yüzyıllar boyunca birbiriyle kaynaştıran bir görev yapmıştır."
Osmanlı'nın 600 yıl bu topraklarda bulunduğunu anımsatan Yıldırım, "Asya'da da bulundu, Ortadoğu'da da bulundu, Afrika'da da bulundu ama hiçbir zaman Osmanlı bulunduğu topraklarda emperyalist bir emel, bir amaç uğrunda olmadı. 1900'lü yılların başında Fransa Kuzey Afrika'ya geldi, 50 yıl içinde orada yaşayan insanların dili, resmi dili Fransızca oldu ama 600 yıl bu topraklarda yaşayanlar ne dinlerinden ne dillerinden bir şey kaybetmediler." dedi.
Önemli olanın insanların değerlerini, kimliklerini koruyarak, asimile olmadan, kendilerini ifade ederek varlığını sürdürmesi olduğunun altını çizen Yıldırım, "Bizim inancımızın, bizim değerlerimizin gereği de budur." ifadesini kullandı.
"NATO'nun sınırlarını korumak için mücadele veriyor"
Son zamanlarda AB ile yaşanılan sorunlar olduğunu belirten Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bunun sebebi çok açık. Türkiye bulunduğu coğrafyada amansız bir mücadele veriyor. Neyin mücadelesini veriyor? Üyesi olduğu NATO'nun sınırlarını korumak için mücadele veriyor. Türkiye'nin güney sınırları NATO'nun sınırlarıdır. Türkiye aynı anda birkaç terör örgütünün tehditi altındadır. DEAŞ, PKK, FETÖ, PYD, YPG terör örgütlerinden ciddi bir sıkıntı yaşamakta, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğine büyük tehditler olmaktadır. Bunun yanı sıra tabii sadece ülkemize bu tehditler vaki olmayıp aynı zamanda Suriye'de, Irak'ta yaşayan, iç savaştan, karmaşadan, otorite boşluğundan büyük bedel ödeyen milyonlarca insan yerlerini, yurtlarını, vatanlarını terk edip ülkemize gelmek zorunda kalmıştır. Biz onlara kucak açtık, bağrımızı açtık, aşımızı paylaştık, evimizi paylaştık çünkü onlar bizim kardeşimiz. İnşallah orada şartlar düzelince hepsi dönüp gidecek çünkü hiç kimse ülkesinden dışarıda bir yerde yaşamak istemez. Ne kadar şartlar iyi olursa olsun boşuna dememişler, 'Bülbülü altın kafese koysanız ille de vatanım, ille de vatanım.' dermiş."
Türkiye'nin onların acılarını dindirmek ve uğradıkları zulmü hafifletmek için ev sahipliği yaptığına işaret eden Yıldırım, şunları kaydetti:
"Aslında bizim orada verdiğimiz mücadele Avrupa'nın güvenlik mücadelesidir. Eğer Türkiye o terörle mücadeleyi vermemiş olsa, bu yerinden yurdundan edilen milyonlarca insana sahip çıkmamış olsaydı, emin olun ki terör ve göç, mülteci akını Balkanlar'ı da Avrupa'yı da istila eder ve buralarda hayat yaşanmaz hale gelirdi. Bütün bu fedakarlıklar ortadayken Avrupalı dostlarımızın bazı marjinal örgütlerin yönlendirmesiyle Türkiye'ye haksız bir şekilde bir tutum içerisine girmesi de doğrusu bizi üzüyor. Bunu kabul etmek mümkün değildir.
Türkiye'nin Afrin'de de Fırat Kalkanı bölgesinde de Irak'ın kuzeyinde de verdiği mücadele insanlık onurunun mücadelesidir. O bakımdan marjinal terör örgütlerinin, FETÖ'nün, PKK bölücü örgütünün propagandasıyla, algı operasyonlarıyla Türkiye hakkında kanaat oluşturmak AB'ye yakışmıyor, dostluğu da yakışmıyor, müttefikliğe de yakışmıyor."
"Empati yapacağız"
Balkanlar'da huzur ve istikrar olduğunu ama bunun çok büyük bir bedelle elde edildiğinin asla unutulmaması gerektiğini ifade eden Yıldırım, bu toprakların son 100 yıl içerisinde 3 kez büyük yıkıma uğradığını söyledi.
Bunları, "Birinci ve İkinci Dünya Harbi ile 1991'li yılların başında yaşanan katliamlar" olarak sıralayan Yıldırım, bütün bunların çok büyük bedeli olduğunu yineledi ve bunun hasarlarının hala giderilemediğine dikkati çekti.
Yıldırım, bundan sonra yapılması gerekenin farklılıkları ayrıştıran değil, zenginleştiren bir özellik olarak ele almak ve geleceğe, ortak hedef ve refaha, kardeşliğe daha fazla fırsat tanımak olduğunu vurguladı.
Başbakan Yıldırım, "Empati yapacağız. Dinimiz, dilimiz, renklerimiz farklı olabilir ama unutmayalım gözlerimizin rengi farklı olsa da gözlerimizden dökülen yaşların rengi hep aynıdır. Onun için insanlığa karşı görevimiz, sorumluluğumuz var. Torunlarımıza sorun bırakmak gibi bir lüksümüz de yok. Sorunları torunlara bırakmayacağız, çözmenin yollarını arayacağız." diye konuştu.
"Avrupa'da ırkçılık, İslam düşmanlığı aldı başını gidiyor"
Bosna Hersek'in bugünün ve yarının dünyası için çok mühim bir coğrafya olduğunu ifade eden Yıldırım, Bosna Hersek'in, "farklılığın, çeşitliliğin, çoğulculuğun, çokluk içerisinde birliğini gösteren en güzel örnek" olduğunu dile getirdi.
"Avrupa'da ırkçılık, İslam düşmanlığı aldı başını gidiyor." değerlendirmesinde bulunan Yıldırım, şunları kaydetti:
"Böyle bir Avrupa'nın gelecek vizyonu olabilir mi? Nereye kadar bu vizyonu sürdürebilir? O yüzden biz dostlarımıza hep şunu söylüyoruz; Lütfen Türkiye, bizim coğrafyamızı değerlendirirken etrafımızda bulunan bölücü, FETÖ'cü terör örgütlerinin unsurlarının ağzıyla, onların görüşleriyle değerlendirmeyin. Gerçekleri bizatihi araştırın, soruşturun, ona göre kanaat edinin. Coğrafi, dini ve etnik farklılıkları aşan özgün bir medeni varoluşun mekanı aranıyorsa işte burasıdır. Bosna Hersek'tir."
"FETÖ'nün en fazla nüfuz ettiği alan eğitim alanı"
Yıldırım, 15 Temmuz darbe girişimi karşısında net duruş sergileyen Bosna Hersek hükümeti ve halkına teşekkür ederek, "Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Sayın Bakir İzzetbegoviç'in de ifade ettiği 'FETÖ toplumun her alanına kollarını dolamış bir ahtapottur.' Aynen de böyledir." dedi.
FETÖ mensuplarının, her türlü melanete, yaptıkları alçaklığa rağmen takiyeyle, yalanla, dolanla varlıklarını başka kimlikler altında sürdürdüklerini belirten Yıldırım, şöyle konuştu:
"En fazla nüfuz ettikleri, sızdıkları alan da eğitim alanıdır. Bu alandaki mücadele bir gün, iki gün yapılacak bir mücadele değildir, yıllar alacaktır. Biz Bosna Hersekli kardeşlerimizden bu alçak örgütün okullarını kapatmalarını isterken aslında karşılıksız bırakmıyoruz, yerine alternatif de gösteriyoruz. İşte Türkiye Maarif Vakfı, SEDEF Vakfı ve buna benzer her yönüyle tescil olmuş, herhangi bir zararlı faaliyetten ari olmuş vakıfların, kuruluşların bu görevi pekala ifa edeceğini düşünüyoruz. FETÖ'nün Bosna Hersek'teki yapılanmasının gelecekte hem bu ülkeye hem de kardeşliğimize zarar vermemesi konusunda daha fazla hassasiyet gösterileceğine yürekten inanıyoruz."
Binali Yıldırım, 21'inci yüzyılın sınırların anlamını yitirmeye başladığı, küreselleşmeyle toplumların birbirine daha da yaklaştığı, bilginin, bilişimin, teknolojinin öneminin gittikçe arttığı bir dönem olarak akıllarda yer aldığını dile getirdi.
Uluslararası Saraybosna Üniversitesi'nde eğitim gören öğrencilere tavsiyelerde bulunan Yıldırım, "Bu dönemde böyle güzide bir kurumda ve Bosna Hersek gibi güzel bir ülkede eğitim görmekte olan sizlere önerim; Daha çok merak etmeniz, daha çok okumanız ve en az iki yabancı dil öğrenmeyi başarmanızdır. Ayrıca okulda ya da üniversitede öğrenilen derslerle yetinmeyin, ülkemizin ve insanlığın tarihini, dünyada olup biten olayları öğrenip ve irdelemenizi kanaatlerinizi daha geniş bir perspektifte, vizyonda oluşturmanızı öneririm." diye konuştu.
Muhabir: Esin Işık, Enes Kaplan, Sinan Uslu
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.