Bahçeli: İdlib meselesi çözülmeli
Ankara
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisini takip eden muhabirlerle sohbetinde hem bölgesel gelişmeler hem de iç politikaya ilişkin soruları cevaplandırdı.
İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin ABD'nin saldırısı sonucunda öldürülmesinde uluslararası hukuka dikkati çeken Bahçeli, ABD’nin yaklaşımının doğru olmadığını söyledi.
"Yani siz kalkar bir ülkenin yetkilisini öldürmeye yeltenirseniz ve bu bir alışkanlık ve uygulama alanı bulan bir anlayış haline dönüşürse o zaman dünya ne olacak?" sorusunu yönelten Bahçeli, "Her terörist faaliyet içerisinde bulunanları ayıklama kabiliyetiniz de yoksa o zaman bir devletin mensuplarının bir başka ülke tarafından öldürülmesi çok farklı bir uluslararası tartışmayı meydana getirir." ifadesini kullandı.
Bahçeli, '3. Dünya savaşına doğru mu gidildiği' yolundaki bir soru üzerine tüm sorunların diplomasi ile çözüme kavuşturulmasa gerektiğinin altını çizerek şöyle devam etti:
"1. ve 2. Dünya savaşlarının acı tecrübeleri sonucunda hiçbir milletin ve ülkenin kabulde kolaylığı olmayan bir savaş hali olur. Bu nedenle sorunu daha farklı bir noktada çözmenin, diplomatik yaklaşımlarla uzlaşma zemininde halletmenin yollarının bulması lazım. Yoksa 'böyle devam etti, bir üçüncü dünya savaşı gelsin' temennisi Ortadoğu’yu daha karmaşık bir hale getirmekle kalmaz, dünyayı da aynı hale getirir. Bunu telaffuz etmemek gerekir."
İran'ın 176 kişinin hayatını kaybettiği uçağı yanlışlıkla vurduğu açıklamasına da tepki gösteren Bahçeli, "Misilleme olsun diye bir füze attılar, bir uçağa rast geldi ve 176 kişi hayatını kaybetti. Böyle bir mücadele olmaz, olmaması lazım." diye konuştu.
Bahçeli, terörün uluslararası tanımı konusunda ortak hareket edilmesi gerektiğini vurgulayarak şu değerlendirmede bulundu:
"Terörün beslendiği kaynakların kurutulması, özellikle finans kaynaklarını, silah alım gücünü daraltmak lazım. Teröre destek veren ülkelerin bu destekten vazgeçmeleri lazım. Bu böyle gelişmediği taktirde yarın ne olacağını kestirmek çok zor olur. Bakın, 2003 yılından bu yana Irak’ta neler oluyor... Suriye’de neler olacağı belli değil. Libya karışıyor. Ama bütün bunların yanında çatışma alanı olarak bilinen 8 ülke var. 8 ülkenin içerisinde de ülke yöneticilerinin değişik suçlamalarla iktidardan ayrılmasını sağlayacak tarzda toplumsal hareketler başlıyor. Yarın bunlar yaygınlaşır."
"Hiçbir ülke 'Fransa, ne oluyor sana' sorusunu sormuyor"
Fransa'daki sokak hareketlerine de değinen Bahçeli, şöyle konuştu:
"Hala polislerin nasıl davrandığı, halkın buna karşı neler yapmak istediği ortada. Ama hiçbir ülke 'Fransa ne oluyor sana? Libya ile ilgileniyorsun, Irak ile Suriye ile ilgileniyorsun da kendi halkınla niye ilgilenmiyorsun. Çatışma yönünü hafifletecek tedbirleri niye almıyorsun' sorusunu da sormuyor. Bunu Fransa Devlet Başkanı da kendi kendisine soramıyor."
Türkiye'nin Orta Doğu politikasına destek
Türkiye'nin Orta Doğu’yu doğru okuyan bir siyaset takip ettiğini belirten Bahçeli, "Emperyal anlayışın Türkiye hududunda bir terör devleti kurma gayesine son veren bir anlayışla hareket edilmiştir." dedi.
Devlet Bahçeli, Türkiye'nin Orta Doğu'nun muhtelif ülkelerinde meydana gelen tartışmalarda, yol gösterici, itidal tavsiye eden ve zaman zaman da çözüm arayışına giren bir ülke konumunda olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye Libya arasında bir koridor oluşturmak suretiyle orada bazı ekonomik menfaatlerin peşinde koşan ülkelere, 'Türkiye'nin müsaadesi olmadan hiçbir şey yapamazsınız' mesajını ortaya koymuştur. Bu tabii bazı çevreleri rahatsız etmiştir. Kimleri rahatsız etmiştir? Başta Mısır'ı, diğer yandan Batı Avrupa ülkelerini rahatsız etmiştir, ABD'yi rahatsız etmiştir. Şimdi de orada Libya'nın üzerinde Türkiye'nin oluşturduğu zemini bozmak için darbeci bir generalin arkasına takılarak Türkiye'yi mahkum etmeye çalışmaktadırlar."
Türkiye'nin başarılı bir diplomasi yürüttüğünün altını çizen Bahçeli, "Şu an için Moskova’dan kaçan ama Berlin'de yakalanan bir Hafter ile Türkiye zannediyorum Libya'daki ateşkesi de başaracaktır. Oranın huzur içerisinde olmasını, Libyalıların birlikte yaşadıkları, ülke bütünlüğünün korunduğu bir Libya'nın oluşmasına katkı sağlayacaktır." ifadelerini kullandı.
Irak Meclisinin ABD askerlerinin ülkeden çekilmesi kararını da değerlendiren Bahçeli, ABD'nin bu iradeye saygı göstermesi gerektiğini vurguladı. Bahçeli, "Irak Meclisi 'ABD artık sen git' diyor. ABD eğer her ülkedeki iradeye saygı göstermeyi prensip kabul eden bir anlayışla davranıyorsa çekip gitmesi lazım. Ama 'ben gitmem, çıkmam buradan' diyor. Böyle bir sakat anlayışı hiçbir ülkenin kabul etmemesi gerekir. Bugün Irak’ta bunun sonucunu alırsa her gittiği yerden çıkmama anlayışında olur. O zaman ne yapacağız, dünyayı bir ülke mi yönetecek?" diye konuştu.
Devlet Bahçeli, Irak Anayasasının gözden geçirilerek toprak bütünlüğüne dayanan, siyasi düşünceleri bir araya getiren, demokratik yaklaşımla halka dayalı bir yönetimin teşekkül ettirilmesi gerektiğini dile getirdi.
"Esad'ı göndermek, yerine halkı getirmek lazımdır"
Suriye'de yeni bir Anayasanın yazılması gerektiğine işaret eden Bahçeli, "O Anayasaya göre de başta Suriye'nin toprak bütünlüğü olmak üzere, orada yaşayan halkın temsil kabiliyetinin olduğu bir demokratik seçimle Esad'ı göndermek, yerine halkı getirmek lazımdır." değerlendirmesinde bulundu.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, MİT Başkanı Hakan Fidan'ın Suriye Ulusal Güvenlik Bürosu'nun başındaki Ali Memlük ile görüştüğünün hatırlatılmasına şu karşılığı verdi:
"Türkiye büyük bir devlettir. Önemli kurumları vardır. Bu kurumlarda yetişmiş çok güçlü elemanları vardır. Bunların Türkiye’nin geleceği açısından, bekası açısından muhtelif temaslar içerisine girmeleri, bir başka devletle ilişkiye girmek yerine Türkiye'nin çıkarlarını planlayan bir anlayışa sahip olduklarını ifade ederek kabul etmek lazımdır. Bu konuda hükümet direkt temas kurmasa da birçok yerlerle temasa geçebilecek bir durumda olması lazımdır. Bu görüşmelerde mahsurlu bir taraf yoktur.
Ama, ‘İlle de siz görüşünüz’ gibi bir inada bindirilerek bir başka siyasi amaç hedefleniyorsa, benim şu an için gördüğüm, tanıdığım Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın bu çağrılara uyarak Esad denilen cani ile oturup görüşeceğine ihtimal vermiyorum. İdlib meselesi çözülmelidir. Rusya, rejimin yanındaki gücünü çekmelidir. Türkiye ile olan diyaloglarını olumlu geliştirmeye gayret göstermelidir. Esad ile bir yere varması mümkün değil."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'la yakın zamanda bir görüşme yapıp yapmayacaklarına yönelik soru üzerine Bahçeli, "Her zaman görüşme ihtimalimiz söz konusu olabilir. Çünkü Cumhur İttifakı'nın iki önemli kanadıyız. Yeri gelir görüşürüz, yeri gelir birbirimizi dinleriz, yeri gelir biraz sabırlı hareket ederiz. Siyasi iktidarın takip ettiği politikaları biz de yakından izleriz ve ona göre de Türkiye'nin geleceği hakkında birtakım kanaatlere sahip olabiliriz. Ama her zaman görüşeceğiz diye bir kural yok." diye konuştu.
Sınırı ve kapsamı planlanarak görüşmenin olamayacağının da altını çizen Bahçeli, "O bakımdan bu başka türlü anlayışlara da sebebiyet verebilir. Biz ittifaktayız, koalisyonda değiliz." dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in "Esad'la görüşürüm" sözlerinin hatırlatılması üzerine Bahçeli, "Vallahi isabet olur. Bu kadar hevesli birisini de görmedim yani. Esad'a da çok yakın yani gidebilirler. Çok uzak değil Reyhanlı’dan sonra Halep, sonra Şam. Esad orada." ifadelerini kullandı.
Bahçeli, FETÖ'nün siyasi ayağının ortaya çıkarılması gerektiği sözlerine de şöyle açıklık getirdi:
"Araştırma komisyonunda ısrar etmek ve herkesi oraya da davet etmekte eğer çok kuşku verici davranışlarının üzerini örtmek gibi bir çabaları yoksa zaten bir anlamı olmaz. Kalkıp 5 partiyi bir araya getirdik Mecliste, ne yapacağız hepimiz savcılık mı yapacağız, hakimlik mi yapacağız, kolluk kuvvetlerinin mensupları mı olacağız, birtakım olayları yakından izleyecek tarzda geçmişte olduğu gibi dinleme falan bu tür işler mi yapacağız? Böyle şey olmaz. Bir de bunu çok saptırıyorlar. İşte zaten bizi düşündüren, CHP'ye olan güvenimizi sarsan nokta burasıdır."
Bahçeli'den yurtta sulh konseyi vurgusu
15 Temmuz'un arkasındaki yurtta sulh konseyine işaret eden Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Konsey kavramını ele aldığınızda bu bir tek kişi anlamına gelmez. Konsey kavramının içine neyi dahil etmek istiyorsanız onlar oradadır. Bunların içerisinde darbeyi yapan askerler olduğu gibi darbecilerle hareket eden siviller, bürokratlar olabilir. Darbe başarılı hale gelirse de ülkeyi yönetecek bir yönetim kadrosunun bulunması lazım. Şimdi böyle bir durumu biz araştırıyoruz. Birkaç örnek vermek istiyorum. Türkiye'de yapılan ilk ihtilal 27 Mayıs darbesidir. Bu darbe emir komuta zinciri içinde oluşmuş bir darbe değildir. Böyle bir darbeden sonra bunlar bir Milli Güvenlik Komitesi oluşturmuşlardır. İşte bu komitenin birçok ismi hemen hemen hepsi asker. Yani diyorlar ki, ‘Darbeyi biz yaptık, ülkeyi biz yöneteceğiz. Biz de bir Milli Birlik Komitesi oluşturduk bu yönetecek’. Peki bu komite nasıl yönetecek, bir hükümet oluşturmaları lazım."
26 Mart 1971-11 Aralık 1971 tarihleri arasında 33'üncü hükümetin görev yaptığını anımsatan Bahçeli, şöyle devam etti:
"Bu hükümet halktan iradeyle mi gelmiş? Bu tarihlerde seçim mi olmuş, seçimlerde bu kabineyi oluşturan şahıslar aday mı olmuş? Mesela bakın, Başbakan Nihat Erim. CHP'den istifa ettirilerek başbakan yapılan kişidir. Eğer 12 Mart'ta netice alamamış olsalardı, bunların içinde siyasi uzantı kimlerdir diye sorduğunuzda o zaman Nihat Erim başta gelir. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Atilla Karaosmanoğlu bağımsız ama bürokrat. Eğer 12 Mart'ta bu beş general başarılı olmasaydı bunların hepsini tutuklayıp, adaletin önüne koyup, o zamanki şartlarda idam falan da geçerliydi, müebbet de vardı, hepsini cezalandırdınız. Peki ben o zaman siyasetin içerisinde olsaydım, deseydim ki bunların içinde siyasi ayak hangisidir? Bir konsey var ama bir siyasi ayak da var. Yani siyasi katılımla ülkeyi yönetmeye talip olmuş, muhtıracılarla uzlaşmış bir siyasi kadro var. Bu siyasi kadro kimdir diye sorduğumuzda eğer bunlar bakan olmasaydı bilemezdik kim olduğunu. Ama şimdi biliyoruz."
Bahçeli, müebbet cezası almış Silivri ve Sincan cezaevlerinde bulunan askerlerin başarılı olsaydı hükümeti kimle kuracaklarını sorduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
"Cumhurbaşkanları kim olacaktı, başbakanları kim olacaktı? Yurtta sulh konseyinin unsurları kimler olacaktı? Bunlar hangi partide varsa ortaya çıkartın diyoruz. FETÖ'nün uzantısı siyasi ayağı bunlar olsa gerektir diyoruz. Yoksa şunlar şunlar vardı, bunları açıklayınız gibi ifadeler var. Biz nereden açıklayacağız polis miyiz biz? Siyasi ayağı öğrenebilmek için 15 Temmuz'daki darbeyi başarılı kılabilecek bir geri dönüş mü yapalım? Yurtta sulh konseyi kimlerden oluşuyor görmek için Türkiye'deki siyah beyaz filmi geriye çevirip yeniden mi oynatalım? Ama diyoruz ki kim bunlar kardeşim? CHP'nin içinde varsa çıkartın, MHP'nin içinde varsa çıkartın, bürokraside varsa çıkartın, sağdan soldan görevlendirilmişler varsa çıkartın. Bazılarını ABD görevlendirmiş adı bağımsız… Biz bunu soruyoruz. Yoksa CHP’nin kuracağı komisyonun üç üyesiyle bu iş olmaz.
15 Temmuz'un ruhuna inmiş, onlarla geçmişte münasebetleri olan insanlar yurtta sulh konseyini benden çok daha fazla tanıyor olsa gerektir. Biz de diyoruz ki bunu çıkartın, hangi partideyse çıkartın. Ama istismarından artık vazgeçin. Çorbacıyla, tatlıcıyla artık uğraşmayın. Bunlarla uğraşın. Bunların hepsini geçmişteki olaylara bakarak söylüyoruz."
CHP Sözcüsü Öztrak'a sordu
CHP Sözcüsü Faik Öztrak'a İlhan Öztrak ile akrabalığını soran Bahçeli, "12 Eylül'de Devlet Bakanı İlhan Öztrak değil miydi? Bir tanesi var Mehmet Özgüneş, hem 27 Mayıs'ta var hem 12 Eylül'de var. Adam joker." dedi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, 12 Eylül başarılı olunca bu isimlerin hükümet olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı:
"Başarısız olsalardı askerler gerekli cezaya muhatap olurken bu isimler geldikleri yere saklanmış olsalardı o zaman bunun da siyasi ayağını araştırıp duracaktık. Şimdi siyasi ayağı sorup duruyorsun Faik Öztrak. Yahu şu amcana bir bak bakalım kimdir. Bu siyasi ayak mıdır yoksa başka bir ayak mıdır? Onun için siyasi ayak kavramını saptırarak, efendim bir siyasi iktidarın içinde efendim şu kadar vardı ile uğraşmaya gerek yok."
Bahçeli, bu sorunun kendilerine değil Sincan'da yatan 40'ın üzerinde orgeneral, tuğgeneral, korgenerale sorulması gerektiğini, bu askerlerin içinde Güneydoğu Anadolu'da sıkıyönetim komutanı olarak görevlendirilme listesinde yer alanlar bulunduğuna dikkati çekerek, "Bu insanlara neden sormuyorsunuz?" diye konuştu.
Devlet Bahçeli, "Siz darbeyi yaptınız ama devleti yönetecek halde misiniz değil misiniz? Yönetemeyeceğinizi anladığınız an sivil kadrodan yararlanacak mıydınız? Var ise bunlar kimdi? Daha açık bir soru soruyorum: Yurtta sulh konseyinin asker kesimi bugün Silivri'de, Sincan'da. Burada bir itiraz var mı? Peki sivil bölümü nerede? Çankaya'da mıdır, Bahçelievler'de midir, İstanbul'da mıdır? Neredeyse bulun diyoruz." dedi.
Yurtta sulh konseyi sadece askerlerden oluşmuş olsaydı adına "yurtta sulh konseyi" mi, yoksa "milli birlik komitesi", "silahlı kuvvetler gücü" ya da "silahlı kuvvetler konseyi" mi denileceği sorusunu yönelten Bahçeli, şöyle devam etti:
"Yurtta sulh konseyi dediğinize göre, bu kavramı ilk kullananın arkasına saklanmayı bana anlatın bakalım. Bu tabir Mustafa Kemal Atatürk'e aittir. Konseyin ismini böyle koyarak, bir vaizin Atatürk'ün arkasına saklanarak orduyu, sekiz ayağı nasıl mahvettiğini niye anlatmıyorsunuz? Söylemek istediğimiz konu budur. Bu konu iyi anlaşılmalı ve araştırılmalı."
"Hanımları gönderiyorsunuz da sizler niye gitmiyorsunuz"
Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun terör örgütü PKK ve PYD'ye yönelik sözlerine ilişkin bir rapor hazırladıklarını belirterek, bu dosyayı savcılara ileteceklerini söyledi.
Kılıçdaroğlu'nun "Demirtaş’ın hapiste ne işi var" sözlerine tepki gösteren Bahçeli, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Doğru hapiste ne işi var. Tiyatro dururken orada ne işi var. Sonra bunun tiyatrosuna hanımları gönderiyorsunuz da sizler niye gitmiyorsunuz? Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu, Selahattin Demirtaş. Demirtaş cezaevinde bari tiyatroya gittiğinizde değerli bir artistle yan yana otursaydınız da hanımlar evde sizi seyretseydi. Güzelce sormuş Kılıçdaroğlu, Demirtaş'ın ne işi var hapiste. Askerin ne işi var Libya'da, askerin ne işi var Suriye'de, askerin ne işi var Kandil'de, Demirtaş'ın ne işi var hapiste. Bu nasıl bir üsluptur."
Bahçeli, Kılıçdaroğlu'nun FETÖ davalarından ceza alan bir grup gazetecinin isimlerini Adana mitinginde "Bir grup gazetecinin ismini okuyacağım, hep beraber burada diyelim tamam mı?" şeklinde telafuz etmesini eleştirerek, "Burası Harp Okulu'nun birinci sınıfı mı, Harp Okulu'nun açılış töreni midir? Harp Okulu öğrencilerinin hep beraber 'Buradayız' dediği isim Mustafa Kemal Atatürk'tür. Kemal Kılıçdaroğlu bunlar hiç mi aklına gelmiyor, bunları sana kim söyletiyor?" diye konuştu.
"AK Parti'de 120-180 arasında Bylock kullanan" olduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu'nu bu isimleri açıklamaya çağıran Bahçeli, "İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına götür ver. Eğer vermiyorsan biz sana suç duyurusunda bulunacağız, gel tıpış tıpış ayaklarınla bunların isimlerini ver diyeceğiz." ifadesini kullandı.
Bahçeli, Kılıçdaroğlu'nun "Piknik yapan teröristleri niye vuruyorsunuz" yönünde sözler sarf ettiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunların sofralarında kalaşnikof mu var, mermi mi var. Yoksa bizim talebelik dönemimizde öğretmenlerimiz mayıs ayı başında bizi pikniğe götürürdü. Giderken yanımıza bir haşlanmış yumurta, peynir alırdık, üç zeytin, çökelek peynir alırdık. Ama gidip piknik yapan teröristi niye vuruyorsunuz dediğinizde, bunların oturduğu sofraya baktığınızda 40 bine yakın insanımıza çoluk çocuk demeden canilerin kullandığı mermileri bulursunuz. Bunları kalk savcıya anlat."
Kılıçdaroğlu'nun "YPG vatanını kurtarmak isteyen oluşum" dediğini ifade eden Bahçeli, "Bu laf Demirtaş'ın kullandığından çok mu hafif? Şu da en son verdikleri FETÖ için önerge. Atatürk ile HDP'yi birbirine karıştırmış bir metin. Buna MHP destek vermez, böyle bir metni kabul etmez." dedi.
Bahçeli, şöyle devam etti:
"İlle de Adil Öksüz bulunsun demeye gerek yok. Savcılar gidecek cezaevindeki komutanlara, 'Biz sizleri biliyoruz. TSK'de FETÖ'nün esiri olmuş komutanlarsınız, yurtta sulh konseyini kurarak bir darbe teşebbüsünde bulundunuz, askeri kanat burada, sizlersiniz, bize sivilleri anlatın kimler bunlar' denilmelidir. Bunu niye sormuyorsunuz? TRT spikerine o metni okutanın kim olduğunu niye sormuyorsunuz? İşte bizim bu gibi konularda siyasi ayağı sormamızın maksadı bu. Yoksa Mecliste bulunan herkes iki ayaklı. Ama 15 Temmuz'un siyasi ayağı her halde iki ayaktan fazladır. CHP aklını başına alıp yurtta sulh konseyinin araştırılması için önerge verse daha anlamlı olur."
"Sizin benim arkamdan gelme şansınız yok"
Bahçeli, "Siyasi ayağı kimdir? Bunu Sayın Bahçeli imzalasın, biz de arkasından gidelim" diyen CHP'lilere de şu cevabı verdi:
"Sizin benim arkamdan gelme şansınız yok. Sizin arkamda dolaşmanıza ben zaten müsaade etmem. Böyle bir önerge ile kalkıp işin üstünü örtüyorlar. Önergeyi araştırdığınız zaman sende şu var, danışmanın şu, gazeteci bu diye diye işi sulandıracaklar. Ama ben bir basit soru soruyorum. Yurtta sulh konseyinin askeri kanadı Sincan'da, Silivri'de bazıları da kaçak. Şimdi bu konseyin sivil kadrosu var mı yok mu, var ise kimlerdir."
Bahçeli, Yurtta Sulh Konseyinin sivil ayağının bulunmaması halinde kendilerine yetki verilmesini istedi ve "Yetki versinler biz buluruz." diye konuştu.
"Yurtta sulh" ifadesinin Mustafa Kemal Atatürk'e ait olduğunu hatırlatan Devlet Bahçeli, "Üstünü örtüyorlar. Yağmurluk gibi onu geçirmişler. 12 Mart'a, 27 Mayıs'a 12 Eylül'e bakıyorsun öyle bir slogan yok. Bizim anlatmak istediğimiz konular anlaşılabilir ve araştırılması gereken konulardır." dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.