Asım Yapıcı: Korona Günlerinde İçsel Gezintiler - 2
Korona Günlerinde İçsel Gezintiler - 2
Bugün yine evimizdeyiz, koronalı günlerde hem içe hem de dışa doğru düşünmek peşindeyiz, akıl- kalp, madde- mana ve şekil-öz vahdetini duyumsayabilmek için.
Öncelikle soruyorum kendime: Ev nedir? Ev bizim için mesken midir yoksa otel mi? Dahası nedir otel ile evi/meskeni birbirinden ayıran?
Evin kapısı bizi dışarıya açan mıdır yoksa dışa kapayan mı?
Bu durumda evde olmak ve dahi evde kalmak ne demektir acaba?
Ev insana huzur ve sükun verirse meskendir, vermiyorsa otelden farklı değildir. Çünkü ev (mesken) aile fertleriyle bütünlük oluşturur. Bütün kendini oluşturan parçalardan daha farklıdır, der ya Geştaltçı psikologlar, aynen öyle...
Otel modern bir durumdur, dışa ve tüketime dönüktür, mesken olan ev ise içe ve ruhsal gelişmeye...
Evin (meskenin) eşiği tam da “dış” ile “iç”in birleştiği yerdir. Kapı da bir yandan dışa açılırken öte yandan dışa kapanan bir işleve sahiptir.
Şimdi şunu sorabiliriz: Acaba evde olunca içe dönmemiyorsak evimiz mesken olma niteliğine sahip midir? Yoksa ev sadece ve basitçe bir otelden mi ibarettir?
Ev “mesken” ise sükun vermeli insana. Modern insan neden sükun bulmaz/bulamaz evinde de dışarıya, gürültüye, kalabalığa atmak ister kendini?
Dışarıya, gürültüye ve kalabalığa uzandıkça insan doğal olarak uzaklaşmaya başlar kendisinden, içe açılan yollar tıkanmaya başlar; dış, imaj ve maddi/bedeni hazlarla insan ferde dönüşür, ev ise otele.
Huzuru ve sükunu evlerinde bulamayanlar da kendilerine sürekli yeni meskenler arar durur.
Evlerimizi mesken haline getirelim mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.