Allah’ın dilediği kulunu çok sevmesi..

Allah’ın dilediği kulunu çok sevmesi..
'İlahi sıfatlardan el-Vedûd celle celaluhu, sevilmeye en çok lâyık olan demektir ve ayrıca Allah’ın dilediği kulunu çok sevmesidir. el-Vedûd celle celaluhu, Allah’ın aşkı ile yanan kullarını sevmesidir..'

Sevgi Ayetlerinde Selamet Aramak

Allahu Teala buyuruyor: "Rabbinizden mağfiret dileyin, sonra O'na tevbe ile yönelin. Şüphesiz ki, benim Rabbim Rahîmdir, Vedûd'dur."  Bu ayetle er Rahim sıfatıyla el Vedud sıfatı arasındaki irtibatı öğreniyoruz.

El Vedud ilahi sıfatı, er Rahman sıfatına bağlansaydı, iman ve salih amel ile kurbiyet şartı olmamış olurdu. Er Rahim, Allah insan ilişkisinde ilahi adalet anlamına gelir. Herkese, emeğinin karşılığı vardır. Dolayısıyla el Vedud sıfatını, ancak er Rahim sıfatına mazhar olanlar mütecelli olabilecekler, tabi inayet olarak.

İlahi sıfatlardan el-Vedûd celle celaluhu, sevilmeye en çok lâyık olan demektir ve ayrıca Allah’ın dilediği kulunu çok sevmesidir. el-Vedûd celle celaluhu, Allah’ın aşkı ile yanan kullarını sevmesidir aynı zamanda. Allah’ın peygamberleri, sıddikleri, şehidleri ve salihleri sevip, onları rahmet ve rızasına ulaştırmasıdır, el Vedud. 

El Vedud sıfatı, Peygamberimizde aleyhissalatü vesselâm kamilen tecelli etmiştir.

Dolayısıyla el-Vedûd celle celaluhu sıfatının tecelli etmesi, Allah Zülcelâl Hazretleri'nin "Yâ Muhammed! Sen olmasan Cennet'i yaratmazdım, sen olmasan Cehennem'i yaratmazdım, sen olmasan dünyayı yaratmazdım! "buyurmasıdır. Elbette "Habibim" demesidir öncelikle. İki cihana sultan kılmasıdır. Ayrıca el-Vedûd celle celaluhu, Rabbi tarafından Hz. Muhammed'e aleyhisselati vesselam bahşedilen ve yaradılışın özüne işlenen cevherin adıdır! 

el-Vedûd celle celaluhu, Rabb ile kul arasındaki bağın en zirve noktasıdır! El Vedud sıfıtının en yüce tecelligahı, Mirac gecesi, Sidret-ül Münteha'da, kutlu yol arkadaşından ayrılan Cebrail aleyhisselamın, "Bir adım daha atarsam, yanarım." dediği nur makamıdır.   

El Vedud ismi nasıl tecelli ettiği bilgisini günümüze kadar ulaştıran Hadis-i Şerif, Hz. Ebû Hüreyre radiyallahu anhın rivayetinde şöyle gelmiştir; Resûlüllah aleyhissalatü vesselâm Allah Teâlâ Hazretleri’nin şöyle buyurduğunu bildirdi :

 "Kulum, hakkımda nasıl bir zan yürütürse Ben öyleyimdir. O, Beni zikredince Ben onunla beraberim. O Beni içinden geçirirse, Ben de onu içimden geçiririm. O, Beni bir cemaat içerisinde anarsa, Ben de onu, onunkinden daha hayırlı bir cemaatte anarım. O, Bana bir karış yaklaşırsa, Ben ona bir arşın yaklaşırım. O Bana bir arşın yaklaşırsa, Ben ona bir kulaç yaklaşırım. O Bana yürüyerek gelirse, Ben ona koşarak giderim."

Onlar bilirler ki Allah celle celaluhu, onları sevmekte ve korumaktadır. Onlar da Allah'ı severler.  Bu durum, "...Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler..." ayetiyle açıklanmıştır. Hakk yolunun yolcularının huzur ve sevgi dolu yürekleri hep duadadır. Dua, âşık gönüllerin terennümünün adıdır!

el-Vedûd isminin tecellisiyle ilgili bir Hadis-i Şerif’te de Allah’ın bir kulundan râzı olup, onu sevdiğinde, Cebrâil aleyhisselâmı çağırıp ona şöyle buyurduğu bildirilmektedir: 

"Ben falan kulumu seviyorum sen de onu sev." Cebrâil aleyhisselâm da onu sever. Sonra semâya da seslenip der ki: "Allah Teâlâ falan kulu seviyor, siz de onu sevin." Semâdakiler de onu sever. Sonra onun sevgisi yerdekilerin gönüllerine dağıtılır."

Nerede sevgi kokusu geliyorsa orada durun dostlar. Mutlaka, sizi muhabbetullaha ulaştıracak bir menzilde bulunuyorsunuzdur. 

Müminler olarak biz Allah’a kul olmak için dünyaya geldik. Biz ebedi hayat suyu içmeye ve gök sofrasında yemeye geldik. O susuzluktan inleyerek aradığımız sonsuzluk pınarı tevhittir. En büyük başarı, zafer tevhidi elde etmektir. En büyük kayıp, en büyük hüsran ise tevhidi kaybetmektir.

Tevhid sırrı şudur: Allah celle celaluhu insanı, zatını tanıma, Muhabetullahın anahtarı Marifetullaha ulaşması için yarattı.  Yaradılış amacı olan ubudiyyetin / kulluğun özünde, el Vedud celle celahu sıfatını mütecelli olmak vardır.

Kur’an-ı Kerim medresesinde Marifetullah talimi ve Muhabbetullah terbiyesi ancak Hz.Muhammed aleyhissalatü vesselâm efendimizin rahlesinden geçerek sünnetinde tahsil edilebilir. Dolayısıyla insan, Allahu Tealayı ve Peygamber Efendimizi aleyhissalatü vesselâm sevme ihtiyacı içerisinde yaratıldı!

Marifetullah ile Muhabbetullah arasında Muhabbet-i Rasul köprüsü kuruldu; el Vedud sıfatı er Rahim’e celle celaluhu bu sünnet denilen nebevi talim ve terbiye şartına bağladı: Ehli Sünnet ve’l Cemaatten olmak..

Cebrail’in aleyhisselam terbiyesiyle Marifetullah denilen ilahi sıfatları keşfederek Muhabbetullaha geçişi ancak Peygamber Efendimize aleyhissalatü vesselâm muhabbetle gerçekleştirebiliyoruz. Allahu Teala onu kendi sıfatıyla övmüş ve âyette şöyle buyurmuştur: “Ey Muhammed! Yüz çevirirlerse de ki: Allah bana yeter. O’ndan başka ilâh yoktur. Ben sadece O’na güvenip dayanırım. O, yüce arşın sahibidir.”

Bu yüzdendir ki el Vedud sıfatının sözkonusu Muhabbet-i Nebi boyutunun anahtarının da Muhabbet-i Ümmet’in olduğu bildirilmiştir: “And olsun! Size, içinizden sıkıntıya düşmeniz onun gücüne giden, size pek düşkün, müminlere de şefkatli ve esirgeyici olan bir peygamber gelmiştir.

Allah Teâlâ, Kur’ân-ı Azîm’de buyurmuştur: “Peygamber, müminlere kendi nefislerinden daha evladır.”  Kur’ân-ı Kerîm bize iki sevgili gösterir: Biri Rabbimiz, diğeri Peygamber Efendimiz. Sonra da bu iki sevgiliyi “her şeyden çok” sevmemizi ister. “Acaba bu “her şey”in içine neler girer? Yüce kitabımız bize bunları da birer birer sayar, Allah’ı ve Rasûlünü şu varlıklardan daha çok sevmemiz gerektiğini belirtir: 

Babalarımızdan, çocuklarımızdan, kardeşlerimizden, eşlerimizden, akrabalarımızdan, kazandığımız para ve maldan, üzerine titrediğimiz ticaretten ve hayran kaldığımız evlerimizden. Îmânımız, bizler Efendimiz (s.a.v.)’i nefislerimizden daha çok sevmedikçe kemâle ermez. Ancak nefsimizden feragatle Allah’ın merhameti vücut iklimimizde zuhura gelmeye başlar.

Kur’ân-ı Kerîm, Allah yolunda cihâd etmeyi de, ki bu ümmet sevgisidir, bu sekiz varlıktan çok sevmemizi ister. Mümin olma dediğimiz kulluk, yani Allaha aidiyetten Müslümanlığa, Muhammed Ümmeti’ne, İslam milletine mensubiyete doğru yol alabilmek için ümmet sevgisine muhtacız.

O halde Peygamber Efendimize aleyhissalatü vesselâm ümmet olmalıyız! Bizim O’na uyma, sevme, takip etme, benzeme borcumuz yok mu? Ümmet sahibi O’dur!

Allah Rasulü aleyhissalatü vesselâm, bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur: “Allah katında, kulun şöyle demesinden daha sevimli bir dua yoktur; “Allah’ım Ümmet-i Muhammd’e umûmî bir rahmet ile merhamet eyle!” 

Ne mutlu el-Vedûd isminin tecellilerine mazhar olanlara..

O makam, şaire  "Cennet cennet dedikleri/ Birkaç köşkle birkaç huri/ İsteyene ver onları/Bana Seni gerek Seni" dedirtir. Cennetten vaz geçen dünyaya takılır mı?

El Vedud ismini mütecelli, Allahu Tealayı seven, Peygamberi aleyhissalatü vesselâm ve ümmetini seven Müslümanlara selam olsun!

Rabbimiz! Sana duamızdır bu da:  Senden sevgini diliyoruz, el Vedud sıfatını mütecelli kıl bizleri. Sevginle yaşayanlardan, sevgiyi karşılıksız sunanlardan, sevginle yoğrulanlardan eyle bizi. Sev bizi, sevdir bizi, sevindir bizi. Sevginle yaşat, sevginle öldür, sevginle dirilt bizi. Sevginle haşret bizi.

yazının devamı.. 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.