Adana-Karaisalı'dan Afşin'e Destancı Ali Şahin’in bir destan-ağıdı

Adana-Karaisalı'dan Afşin'e Destancı Ali Şahin’in bir destan-ağıdı
Yıllar öncesinde, kütüphane araştırmalarım sırasında, İstanbul'daki Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nde “Avşun'daki feci kazanın destanı” başlıklı bir destana rastlamış ve fotokopisini almıştım.

Adana-Karaisalı'dan Afşin'e Destancı Ali Şahin’in bir destan-ağıdı

Ömer Hakan Özalp

Yıllar öncesinde, kütüphane araştırmalarım sırasında, İstanbul'daki Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nde “Avşun'daki feci kazanın destanı” başlıklı bir destana rastlamış ve fotokopisini almıştım.

Maraş-Afşin yolunda meydana gelen ve 48 kişinin ölümüyle sonuçlanan bir trafik kazasıyla ilgili olan destan 1962'de basılmıştı.

Yazanı ve bastıranı Karahisarlı halk şairi Ali Şahin, fiyatı 25 kuruş olan ve 1962'de Ankara'da Nur Matbaasında basılan destan iki sütun halinde 19 kıtadan oluşmaktadır.

Sonraki süreç içerisinde, sözkonusu kaza ile tarihine ve ayrıntılarına ilişkin yeni bilgilere ulaştım. Buna göre, 27 Eylül 1961 tarihinde gerçekleşen kaza, ulusal basının da ilgisini çekmiş ve birinci sayfadan haber olarak duyurulmuştu. Milliyet'le Cumhuriyet, söz-konusu gazetelerden iki tanesidir.

Bunlardan “Uçuruma düşen kamyonda 32 kişi öldü” başlığını atan ve “Maraş-Afşin yolunda vuku-bulan kazaya fren patlaması sebep oldu” spotunu kullanan Milliyet'e göre kaza şöyle olmuştur:

“Afşin'den Maraş'a giden, Ali Kabuk idaresindeki 70248 plaka sayılı kamyon, Döngel köyü civarında frenleri patlayarak uçuruma yuvarlanmıştır.

İki takla atarak uçuruma yuvarlanan kamyonda bulunanlardan 28 kişi derhal ölmüştür. Hastahaneye kaldırılan 19 ağır yaralıdan ikisi yolda, ikisi de hastahanede ölmüştür. Bu suretle, kaza kurbanlarının sayısı 32'ye yükselmiştir.

Şoför, fren patlayınca, kamyonu durdurmak için direksiyonu yol kenarındaki kayalara kırmıştır. Çarpma esnasında, kamyonun kasası yerinden fırlamış ve içindeki insanlarla birlikte, yanından Ceyhan nehri geçen uçuruma uçmuştur.

Parçalanarak tanınmaz hale gelen cesetler hastahaneye taşınmıştır. Ölenlerden hüviyetleri tesbit edilen yedi kişi şunlardır:

Ali Başlı, Veli Kök, Mehmet Ali, Ramazan Köse, astsubay Yusuf Aktaş, Mustafa Köse, Ömer Kocadağ.

Kazada ağır surette yaralanan 13 kişinin arasında şoför de vardır. Kamyon yolcularının Maraş lisesine gelen öğrencilerle işçiler olduğu tahmin edilmektedir.”

28 Eylül 1961 tarihli Cumhuriyet'e göre ise “Maraş'taki kazada ölü adedi 33'e yükselmiş” olup, aşırı sürat yüzünden meydana gelen kazada yaralanarak hastaneye kaldırılanlardan yedi tanesinin de durumu ağırdır.

Destanın yazılış sebebi olan olayı böylece tesbit ettikten sonra, bir sayfalık destan-ağıtın şairinin kimliği hakkında bilgi edinmeye çalıştım. Başlangıçta, “Karahisarlı” yazmasından dolayı Afyonkarahisarlı mı, yoksa Şarki/Şebinkarahisarlı mı diye araştırırken, Eski ve Yeni Karahisar (Karahisar-ı Atik ve Karahisar-ı Cedid) isimlerinde iki köyü bulunan, Sivas'a bağlı Ulaş kazasının Başçayır köyünden asıl adı Ali Şahin olup Ali Şahin Canozan adıyla bilinen Sivaslı bir şair araştırmacı, yazar olduğu sonucuna varmış ve yazıma son halini vermiştim.

Ancak, sözkonusu şairin gerek yaşı, gerekse de tarzı uyuşmamaktaydı.

Bu yüzden, artık gazeteye yollama aşamasına gelmişken, bir kere daha araştırınca, karşıma Adana Karaisalı ‘Destancı Ali Şahin’ çıktı.

Bu şairimizin hem yaşı, hem de tarzı, eldeki destanla bire-bir örtüşmekteydi.

Bu durumda, –pek tanınmayan bir ilçe olan– ‘Karaisalı’ yerine ‘Karahisarlı’ yazılmış olmalıydı.

Sözkonusu destan; Milli Kütüphane kataloğu ile (https://kasif.mkutup.gov.tr/SonucDetay.aspx?MakId=1745156) ile bir kaynakta (Erhan Çapraz, “Derdiderya, Ali Şahin”, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/derdiderya-ali-sahin), Kayseri doğumlu olup Adana'ya yerleşen ‘Derdiderya’ mahlaslı diğer Aşık Ali Şahin (1929-2010) adına kaydedilmişse de, kadim dostum Mehmet Gözükara aracılığıyla temasa geçtiğim, Destancı Ali Şahin'le ilgili yayınları bulunan sayın Dr. Halil Atılgan'ın “bu kişinin şiirlerinde yalnızca ‘Derdiderya’ mahlasını kullandığı, ‘Âşık Ali’ mahlasınınsa Destancı Ali'ye ait olduğu” bilgisini vermeleriyle, elimizdeki destanın, ‘Âşık Ali’ mahlasını kullanan merhum Karaisalı Destancı Ali Şahin'e ait olduğu kesinlik kazanmıştır. Sayın Atılgan'a, verdikleri bu bilgiden dolayı şükranlarımı arzeder ve ilgisinden dolayı dostum Mehmet Gözükara'ya teşekkürlerimi sunarım.

“Destancı Ali Şahin” diye tanınan âşık Ali Şahin, 1927 yılında Adana’ya bağlı Karaisalı ilçesinin Söğütlü köyünde dünyaya gelir. Küçük yaşta, baba mesleği olan kalaycılığı öğrenir. Güzel sesi olan Şahin, Karacoğlan ve Âşık Garib'i okumak için arkadaşı Ali İhsan’ın yardımıyla okuma yazmayı öğrenir. Annesini kaybetmesinin ardından, analıklarının zulmüne dayanamayan Ali, Ceyhan’ın Burhan köyüne kaçar. Burhan ve Tatlıkuyu köylerinde türkü söyleyerek yaptığı ot kazıma ve ekin ekme işleriyle harçlığını çıkarır. 1946-49 yılları arasında İstanbul’da tamamlayarak döndüğü askerlik sonrasında köyde üç yıl kadar çeşitli işlerde çalışır ve aynı köyden Döndü adında bir kızı kaçırarak evlenir.

Bilahare Adana’ya gidip dayısının hızar dükkanında çalışmaya başlar. Daha sonra buradan da ayrılıp Çotlu köyünde ‘yarıcılık’ yapar. Bir gün, pamuk satmak için gittiği Adana’da bir destancıyla karşılaşıp destancılık yapmaya karar verir. O sıralarda A. Vahap Kocaman ve Ferrahi ile de tanışır ve Ferrahi ile uzun süre ortak destancılık yapar. Ali Şahin, Ferrahi’nin ölümünden sonra destancılığı 1977 yılına kadar devam ettirirse de, büyüyen çocuklarının destan yazıp satmasına karşı çıkmaları yüzünden bu işi bırakmak zorunda kalır. Bu duruma çok üzülen âşık, o güne dek yazmış olduğu tüm destanlarının suretlerini yakarak imha eder.

Daha 7-8 yaşlarında iken, Karacaoğlan, Âşık Garip vb. halk ozanlarını dinleme merakı, Ali Şahin’i çevrede türkü söyleyenleri ve Karacaoğlan okuyanları bulmaya yöneltir. Bu tutkusu, –yukarıda da belirttiğimiz gibi– kendisini okuma yazma öğrenmeye sevk eder. Saz çalamayan Şahin, 30 yaşlarında iken gördüğü bir rüyanın etkisiyle, hayatının bundan sonrasında dinî yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirir. Yetişmesi usta-çırak ilişkisine dayanmayan âşık, şiirlerinde ‘Âşık Ali’ mahlasını kullanır. Daha ziyade yarım kafiyeyle ve 8’li, 11’li hece vezniyle yazdığı destan ve şiirlerinde aşk, anne sevgisi, nasihat ve din gibi konuları işler.

(Destancı Ali Şahin'le ilgili –bir kısmından faydalandığımız– kaynakça: Halil Atılgan, Murtçu Folkloru, 1. baskı, s. 308-310; Halil Atılgan, “Karaisalı kazam Söğütlü köyüm-Bu ülkede böyle âşık bulunmaz”, Güneyde Kültür, sayı 83, Ocak 1996, s. 11 vd.; Halil Atılgan, “Adanalı Destancı Ali Şahin”, Erciyes, sayı 209, Mayıs 1995, s. 21 vd.; Ayhan Karakaş, “Yazılı kültür ortamı ürünü olarak Destancı Âşık Ali Şahin’in yayınlanmamış destanları”, Kilis, Asia Minor Studies, cilt 2, sayı 4, 2014, s. 100-122; Ayhan Karakaş, “Ali Şahin” maddesi, Yesevi Üniversitesi Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğühttp://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/ali-sahin)

Yörede daha ziyade destancılıkla tanınan ve destan yazıp satmayı geçim kaynağı haline getiren Âşık Ali Şahin’in tesbit edilebilen bazı destanları şunlardır: “Karaisalı’nın Nayıplar köyünde kendini kendirle asan talihsiz Ayşe’nin acı destanı”, “Adana’nın yeni barajına kendisini atan genç kızın acı destanı”, “Zamanın ibret destanı”, “Kozan’ın Sayca köyünde iki kardeşin destanı”, “Kozan’ın Ağzıkara köyünden şoför Hakkı’nın destanı”, “Oğlu tarafından öldürülen Antalya müftüsünün destanı”; “Gelişlerin destanı”, “Gözyaşımı çağlatmadım”, “Kıbrıs destanı”, “Mehmet'in destanı”, “Nasihat destanı”, “Onun için bu hallere geldik ya”, “Sene altmış iki dönderdim yönü”, “Şöyle baktım gözler hafif sürmeli”, “Yeni evli idim gittim askere.” [Ayhan Karakaş, “Yazılı kültür ortamı ürünü olarak Destancı Âşık Ali Şahin’in yayınlanmamış destanları”; türkü dostları (Halil Atılgan, Murtçu Folkloru, 1. baskı, s. 308-310)]

 Karaisalı'nın Söğütlü köyünden Destancı Ali Şahin (1989) (https://www.turkudostlari.net/foto.asp?id=1127)

 

Şimdi, sizleri;

Tüm geçmişlerimizi rahmetle yâdetmeye vesile olan ve Anadolu insanının diğer-gamlığını, merhametini, inceliğini ve birbirlerine olan tutkunluğunu gösteren bu güzel destan-ağıtla başbaşa bırakıyorum:

 

Avşun'daki feci

kazanın destanı

Avşun kazasından yolcusun almış

Kayacık ovayı dolanıp gelmiş

Alikayası'nda bir kaza olmuş

Millet hep oraya dolmuş ağlıyor

 

Viracı inerken firen patlamış

İçinden yolcular yere atlamış

Kırksekiz kişiden biri kalkmamış

Üç kişi perişan kalmış ağlıyor

 

Dokuzu bir evden bakın kadere

Ağlamak yakışır anne pedere

Milleti düşürdü derin kedere

Bilmeyen bilenden sormuş ağlıyor

 

Bu fani dünyanın cilvesi çoktur

Herşeyi emreden yaradan Hak'tır

Gelmişler oraya savcı ve doktur

Çekilmiş kenara durmuş ağlıyor

 

Üç kişi de Arıstıl'ın içinden

Hızar biçmiş bellerinden kıçından

Damla damla kan akıyor saçından

Gelen bu acıyı görmüş ağlıyor

 

Zor gelir insana böyle bir acı

Acı çok fenadır bulunmaz ucu

Gelmişler oraya anne ve bacı

Ellerin dizine vurmuş ağlıyor

 

Maramuz (Maravuz) köyünden Mehmet birisi

Ellibir kişiden üçtür dirisi

Hep yakın köylerden bütün gerisi

Duyanlar oraya gelmiş ağlıyor

 

Göbüren köyünden dokuz kişidir

Ağlaman dostlarım Hakk'ın işidir

Kiminin yavrusu, kiminin eşidir

Zavallı anneler solmuş ağlıyor

 

Gocuvat köyünden Bekir’le Bayram

Eceldir sizleri bizden ayıran

Vâdeniz tamamdır yoktur kayıran

Anneniz babanız yanmış ağlıyor

 

Tanır’dan duyuldu beş kişi ölü

Kiminin başı yok, kiminin kolu

Kapanmış geçilmez Avşun'un yolu

Her taraf insanla sarmış ağlıyor

 

Viracı inerken patlamış firen

Âh çekip ağlıyor bu hali gören

Avşun'da(n) binip de görmeye gelen

Yaklaşıp yanına varmış ağlıyor

 

Avşun’dan çıkınca Maraş arası

Nasıl bir kayadır bilmem orası

Üç kişi sağlamdır azgın yarası

Kardeşi koluna girmiş ağlıyor

 

Acı bir kazadır, söylenir dilde

Alanlar okusun destanı bende

Ezilmiş cesetler bilinmez halde

Anneler saçını yolmuş ağlıyor

 

Kırksekiz kişidir mâf'oldu canlar

Ezilmiş vücutlar akıyor kanlar

Her taraf doludur bütün insanlar

Derin bir fikire dalmış ağlıyor

 

Zavallı şoförün beli kırılmış

Hele bir kadının karnı yarılmış

Çocuk ağlayınca kalkıp sarılmış

Geri kucağına almış ağlıyor

 

Haber veren Halil soyadı Yıldız

Bir arada ölmüş enişte baldız

Ağlamak doğrudur gece ve gündüz

Bu acı kalpleri sarmış ağlıyor

 

Onüç köyden kırksekizi buluyor

Böyle acı kalbimizi yoruyor

Anneler oturmuş saçın yoluyor

Ellerin yüzüne vermiş ağlıyor

 

Ellibir yolcudan kırksekiz kişi

Otuzu geçmemiş bunların yaşı

Âh çekip ağlıyor Battal'ın eşi

Arayıp eşini bulmuş ağlıyor

 

Âşık Ali der ki ben duydum burda

Kimi yavrum diye ağlaşır orda

El ayak kırılmış kalınca zorda

Şehir ve köylüler gelmiş ağlıyor

 

yazan ve bastıran

Karahisarlı halk şairi

Ali Şahin

fiyatı 25 kuruştur

Nur Matbaası, 1962, Ankara 


elbistaninsesi.com

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.