Adam Olmak Zor Zanaat

Adam Olmak Zor Zanaat
Adam olmak; altından kızgın lavların aktığı kıldan ince, kılıçtan keskince ve ömürden uzunca köprüden kimselere yaslanmadan, önünde gidenleri ve arkasından gelenleri düşürmeden geçmektir.

Adam Olmak Zor Zanaat

Adam olmak; altından kızgın lavların aktığı kıldan ince, kılıçtan keskince ve ömürden uzunca köprüden kimselere yaslanmadan, önünde gidenleri ve arkasından gelenleri düşürmeden geçmektir.

Bazı sıfatları mirasyedi edasıyla cömertçe harcarız.
Nasıl olsa bedava, para verip almadık ya, önümüze çıkana dağıtır dururuz sebil gibi..
Bazan sırf işimiz görülsün, gemimiz yürüsün veya yalakalık olsun diye sarar sarmalar takdim ederiz bizden güçlülere.

Bazan da görünüşe aldanır, halisane niyetlerle nişan diye takarız birilerine. İnsan sıfatı yetmezmişcesine adam gibi adam, büyük adam, adam diye söz ederiz kendi ellerimizle başımıza taç yaptıklarımıza. 
Elinde sopası, belinde silahı var diye mahalle bekçisini, jandarma onbaşısını veya köy korucusunu mühim ve müstesna şahsiyetler arasına oturturuz. Her isteğimize, “başım gözüm üstüne” deyip sonra yine bildiğini okuyan vekillerimiz, başkanlarımız, hatta ihtiyar heyeti azalarımız; “hoş adam”lardır bize gore. İnsanive kanuni haklarımızı bir lütufmuş gibi takdim edenlerse doğuştan “baba adam”lardır.


İliğimizi emen, kanımızı sömürüp kurutan tefeciyi, para verirken fazla zorluk çıkarmadığı için “has adam” diye takdim ederiz çevremizdekilere. Başkalarının haklarını üç kuruş rüşvet karşılığında emrimize amade kılan insan ksuretinde mahluklarsa “haza adam”dır gözümüzde.


Oysa; adam olmak zor zenaattir..
Adam olmak, adam gibi yaşamak, adam olarak ölmek ve adam diye anılmak her babayiğidin harcı değildir.
Adam olmak; altından kızgın lavların aktığı kıldan ince, kılıçtan keskince ve ömürden uzunca köprüden kimselere yaslanmadan, önünde gidenleri ve arkasından gelenleri düşürmeden geçmektir.
Adam olmak; yer kürenin merkezinden akıl, sabır, sebat, tevekkül ve dikkatle Everest’in zirvesine tırmanmaktır.
Kimliğini ve kişiliğini yitirmeden başarıyı hazmedebilmek ve çıktığı zirvede dik durabilmek ve öylece kalabilmektir; adam olmak.
Adam olmak kendine güvenmektir; yol arkadaşlarına güvenerek onların güvenlerini kazanabilmektir.
Zor zenaattır adam olmak.

Mektebi, medresesi, kursu, dersi, cemaati, tarikati, mezhebi, meşrebi, şeyhi, rehberi, öğretmeni, hocası, karısı ve kocası yoktur bu zor zenaatın. Okuyup yazarak, mürekkep yalayıp onlarca diploma, sertifika veya ad-san ve ünvan alarak da adam olunmaz. İnsanın mayasında yoksa, usta-çırak geleneği ya da başka bir yöntemle de öğrenilmez.
İnsanoğlunun erişebileceği bu üst makama yükselebilmek için, makam-mansıp da yetmez. Devletin tepesine, orasına, burasına, şurasına veya adam gibi adamlara has makam ve mevkilere oturmak ve oturtulmakla da adam olunmaz. Binlerce kişiye yetecek servete sahip olmak da kafi değildir adam diye bilinmek için.


Adam olmak zor zenaattır.
Sadece adının önüne eklenen sıfata hürmeten adam yerine konmakla, adam olmak aynı şey değildir.
Ölçüleri ve ilkeleri vardır, adam olabilmenin.
İlk insandan bugüne deneyimlerle oluşmuş, çoğu yazıya dökülmemiş koşulları vardır ve ilk koşulu da, once insan olmaktır.
İnsane ski Yunan filozoflarına gore ve en basit tanımıyla; “düşünen hayvan”dır. 
Sonradan gelenler bu tanıma, “konuşan, düşündüğünü söyleyen” niteliklerini eklerler.


İranlı düşünür Ali Şeriati, daha da geniş tutar insan tanımını.
Şeriati’ye gore insan; “düşünen, düşündüklerini söyleyen, konuşan ve fikirleri çoğunluğa aykırı gelse de söylemeyi, karşı koymayı, direnmeyi, gerektiğinde baş kaldırmayı” bilen varlıktır.
Şimdi eğri oturup doğru düşünelim.
Şeriati’nin ölçülerine gore, çevremizdekilerden kaçı adamdır?

 

Yaşar Duru

Ulu Kanal

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.