5 maddede gündemdeki uluslararası deniz hukuku terimleri
Ankara
Doğu Akdeniz'deki gelişmelerin yoğun tartışmalara neden olmasıyla günlük hayatta kara suları, kıta sahanlığı, münhasır ekonomik bölge (MEB) gibi karmaşık deniz hukuku terimleri sıklıkla gündeme gelmeye başladı.
AA muhabiri, Türkiye-Yunanistan ilişkileri ve Doğu Akdeniz'deki gelişmeler ışığında tartışma programlarında, gazete haberlerinde ve günlük hayatta hemen hemen her gün gündeme gelen teknik uluslararası deniz hukuku terimlerini 5 maddede derledi.
Denizlerin ulaşım ve ticaretin yanı sıra kaynaklarının önemli ekonomik kazanımlar sunduğunun fark edilmesiyle uluslararası deniz hukuku daha fazla önem kazanmaya başladı.
1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi de (UNCLOS) başlıca uluslararası deniz hukuku terimlerini anlamak için temel alınmaya başlandı.
1- Kara Suları
Deniz hukuku denildiğinde, ilk anlaşılması gereken terim "kara suları". Kara suları, sahildar devletin "tam deniz egemenliğine" sahip olduğu deniz alanı olarak tanımlanır.
Bu egemenlik, aynı zamanda kara suları üzerindeki hava sahası ve bu suların altındaki deniz yatağı ve toprak altını da kapsar.
Devletler kara sularının genişliğini tespit etme yetkisine sahiptir. Ancak bu hak kullanılırken "iyi niyet", "hakkın kötüye kullanılmaması" ve "diğer devletlerin haklarının" göz önünde bulundurulması" zorunlu tutulur.
UNCLOS, devletlere kara sularının genişliğini 12 deniz miline kadar belirleme hakkı verir. Türkiye, bu hakkın Ege'de yaratacağı sıkıntılardan dolayı UNCLOS'a imzacı ülkelerden olmasa da sözleşmenin birçok hükmü uluslararası teamülle bağdaştığı için Türkiye tarafından fiilen uygulanır.
İki devletin sahilleri bitişik veya karşı karşıya olursa "tarihi haklar" ve "diğer özel durumlar" göz önünde bulundurularak kara sularının başka şekilde sınırlandırılmasının önü açılır.
Diğer taraftan, denizde seyrüseferin kesintisiz düzenlenmesi için bazı kurallara uymak kaydıyla kara sularında "zararsız geçiş hakkı" bulunur. Bu çerçevede, bütün devletlerin gemileri, "geçiş sürekli ve çabuk" olmak kaydıyla başka devletlerin kara sularından zararsız geçiş hakkından yararlanabilir.
2- Bitişik Bölge
Uluslararası deniz hukukunda diğer önemli bir terim ise "bitişik bölge". Bu, bir ülkenin kara sularına bitişik olan bölge olarak tanımlanır. Bitişik bölgenin dış sınırı, sahildar devletin kıyılarından itibaren 24 deniz milinden daha uzun olamaz.
Sahildar devletin bu bölgede tam egemenliği yoktur ancak ilave hakları bulunur. Sahildar devlet, bazı kanun ve kuralların ihlalini önlemek için bitişik bölgede kontrol yapabilir, ihlalleri cezalandırabilir.
3- Kıta Sahanlığı
Sıklıkla gündeme gelen diğer bir terim ise "kıta sahanlığı". Kıta sahanlığı, bir devletin kara ülkesinin denizinin altında devam eden doğal uzantısı olarak tanımlanır.
Kıta sahanlığı denince deniz tabanı kastedilir ve uluslararası hukuk uyarınca devletin ilan zorunluluğu bulunmaz.
Ülkenin doğal uzantısının bütünündeki denizaltı alanlarının deniz yatağı ve toprak altını içeren kıta sahanlığının genişliği de 200 deniz miline kadar, hatta coğrafi şartların el verdiği durumlarda 350 deniz miline kadar uzanabilir.
Sahilleri bitişik veya karşı karşıya olan devletler arasında kıta sahanlığı sınırlandırılması yapılırken "hakkaniyet" ilkesine uyulması gerekir.
Sahildar devletin kıta sahanlığı üzerinde araştırma yapma ve doğal kaynakları işletme gibi egemen hakları bulunur. Örneğin, sahildar devletin kendi kıta sahanlığında, doğal gaz, petrol arama ve bunları çıkarmak sondaj faaliyetleri gerçekleştirme gibi konularda egemen hakları bulunur.
4- Münhasır Ekonomik Bölge (MEB)
Münhasır ekonomik bölge ise sahildar devletin hem deniz tabanı hem de su kütlesini kapsar.
Kıta sahanlığının aksine MEB'in ilan edilmesi gerekir. Bu bölgede sahildar devletin deniz yatağı üzerindeki sularda, deniz yataklarında ve bunların toprak altındaki doğal kaynaklarının araştırılması ve işletilmesinde egemen hakları bulunur. Bu bölgede balıkçılığa ilişkin haklar da sahildar devlete aittir.
MEB, kıta sahanlığına göre daha kapsayıcıdır.
MEB’in uzunluğu 200 deniz milinin ötesine geçemez. Yine sahilleri bitişik ve karşı karşıya bulunan devletler arasındaki MEB sınırlandırmasında “hakkaniyet” ilkesine uyulur.
Diğer taraftan, kıta sahanlığı veya MEB'in sahildar devlete bu alanların ekonomik kullanımı bakımından egemen haklar verir. Nitekim, bu bölgeler uluslararası sulardadır ve diğer devletlerin de bu alanlarda tam seyrüsefer serbestisi bulunur.
Örneğin, A ülkesine ait bir MEB alanında, B ülkesine ait sivil veya askeri bir gemi tam seyrüsefer serbestisine sahip. Aynı şekilde B ülkesi, A ülkesine ait MEB alanında A’nın kara sularına girmemek kaydıyla izin almaksızın tatbikat gerçekleştirebilir.
5- Açık Denizler
Uluslararası deniz hukukunda bir diğer önemli terim ise açık denizler. Bu alanlar, herhangi bir devletin, iç sularına ve kara sularına, kıta sahanlığına ya da MEB bölgesine dahil olmayan tüm deniz alanları olarak tanımlanır.
Diğer uluslararası sulardaki seyrüsefer serbestisi gibi haklar açık denizlerde de mevcut.
Bunun yanında, açık denizlerde istisnasız bütün devletlerin barışçıl olması kaydıyla bu alanlardan ekonomik ve bilimsel amaçlarla faydalanma ya da yapay ada ve tesis inşa etmeleri de mümkün.
Açık denizlerde hiçbir devletin kendine has hakları bulunmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.