Zalim gördüğümüzde sessiz kalmayız
Başbakan Davutoğlu, "Siyasetimiz, ahlakımız, irfanımız, edebimiz vakarımız Hazreti Hüseyin'in vakarıdır ve biz Hüseyni bir yolun yolcularıyız. Zalim gördüğümüzde ona sessiz kalmayız" dedi.
NEVŞEHİR (AA) - Başbakan Ahmet Davutoğlu, Hacı Bektaş-ı Veli Türbesi'nin yanında bulunan Hacı Bektaş-ı Veli Kültür Merkezi'nde düzenlenen "4. Uluslararası Hacıbektaş Aşure Günü" etkinliğinin açılış törenine katıldı. Törene Başbakan Davutoğlu'nun yanı sıra eşi Sare Davutoğlu, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Arnavutluk?tan gelen Makedonya Tetova Harabati Dergahı Dede Babası Edmond Brahimaj, Nevşehir Valisi Mehmet Ceylan, Necef Valisi Adnan Al Zurufi, Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Fevzi Gümüş, Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği Başkanı Mustafa Özcivan ve çok sayıda davetli katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından tören Alevi Dedesi Hasan Güngör'ün Çerağ Uyandırması ile başladı. Sanatçı Erkan Çanakçı'nın Hazreti Hüseyin ve Kerbela'da şehit edilenler için seslendirdiği mersiye ile devam eden törende Kültür ve Turizm Bakanlığı Semah Grubu da semah döndü.
Başbakan Davutoğlu, konuşmasına "Selam olsun piri evvel hazreti hünkar Hacı Bektaş-ı Veli'ye. Selam olsun, onun erkanını asırlarca sürdüren dedelere, babalara, zahitlere. Selam olsun abidlere, aşıklara. Selam olsun bu yolun yolcusu dostlara, canlara. Bütün dostlara selam olsun. Allah'ın selamı üzerinize olsun" diyerek başladı.
Bugün Hacıbektaş'ta muharrem ayının bereketiyle, muharrem ayının getirdiği rahmetle Hazreti Hüseyin'in şehadetini bir kez daha anacak hem de bu topraklarda ilmin, irfanın, aşkın sembolü haline gelmiş Hacı Bektaş-ı Veli'yi anacaklarını belirten Davutoğlu, "Vakitler hayrola, hayırlar fethola, şerler defola, 12 imamın himmeti üzerinizde hasıl, kaim ola" dedi.
"Bizim tarihimiz bir uzun yürüyüştür. Son görevimi aldığımda, başbakanlık görevi ki ağır bir sorumluluk, bütün o yürüyüşün sahiplerini, emanetçilerini gözlerim yaşararak ve ürpererek tek tek andım" diyen Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Onların emaneti üzerimizde, Horasan erenlerinin emaneti üzerimizde. Görevi aldıktan sonra hemen aynı sabah Hacı Bayram-ı Veli'nin huzuruna gittim, ondan destur aldım. Bir görev ifa etmek, hangi düzeyde olursa olsun destur almayı gerektirir. Alevi Bektaşi geleneği destur almanın, ikrar vermenin, nasip almanın ne demek olduğunu bilir. Bu tabirler hep bizim geleneğimizin tabirleridir. Ben buraya bir siyasi konuşma için gelmedim, destur almaya geldim, manen Hacı Bektaş-ı Veli'den. Hacı Bayram-ı Veli'yi makamında ziyaret edip, çilehanesinde birkaç saat kalıp secdeye kapanıp dua ettim. Bu emanete, Ankara'nın manevi fatihine ki O da Horasan emanetidir, onun emanetine sadakatle bağlı kalmak için. Bu bir ikrar vermektir, Alevi Bektaşi geleneği ikrar vermenin ne olduğunu bilir, ikrar bozmamak için nasıl çalışmak gerektiğini de bilir.
Sonra Hazreti Mevlana'ya, doğduğum şehir Konya'ya gittim. Hazreti Mevlana'ya da destur alıp, kibirle birbaşbakan olarak değil o toprakların bir çocuğu olarak, bir gönül ürpertisiyle Hazreti Mevlana'nın huzuruna vardığımda ki Hazreti Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli'nin çağdaşıdır, dostudur, manevi kardeşidir. Kim ki Mevlana'yı Hacı Bektaş-ı Veli'den, Mevlevilği Bektaşilikten ayırır o kişi ne Hazreti Mevlana'yı ne de Hacı Bektaş-ı Veli'yi anlamıştır. Kim ki Konya'yı Nevşehir'den Hacıbektaş'tan ayrı görür o Hazreti Mevlana'ya da Hacı Bektaş-ı Veli'ye de ihanet etmiştir. Bir ihtilaf olduğunda Hazreti Mevlana der ki Hacı Bektaş-ı Veli için 'O bembeyaz bir haldir ki onun üzerinde en küçük leke durmaz.' Ona cevaben Hacı Bektaş-ı Veli de der ki 'O öyle bir Umman'dır ki bir tek zerre düşse o Umman'da kaybolur.' Birbirlerini böyle hürmetle yadeden dostların devamı olanlar Sünni ve Alevi olmak bakımından birbirlerinden ayrılabilirler mi?"
Başbakan Davutoğlu, göreve başlamasının ardından Ebu Eyyüb El-Ensari'yi ziyaret ederek destur aldığını, sonra Hacı Bektaş-ı Veli'nin manevi kardeşi olarak nitelendirdiği Ahi Evran'a gittiğini anlatarak, Ahi Evran'ın prensiplerinde, düsturunda Hacı Bektaş-ı Veli'yi gördüğünü anlattı.
"Eline, diline, beline sahip çık" prensibinin Anadolu'yu İslam ile Türklükle harmanlayan bütün gönül erlerinin, sultanlarının temel prensibi olduğuna vurgu yapan Davutoğlu, "Buralara hep edeple gittim. Alevi Bektaşı geleneği içinde olanlar ve eline, diline, beline sahip çık ilkesini Osmanlı makalat diliyle, harflerle yazdığınızda elif, dal, ve'nin yan yana geldiğini ve 'edep' demek olduğunu bilirler. Biz her yere edeple gireriz, kibirle değil, tevazu ile geliriz. Huzura geliriz, izin almaya, ikrar almaya, nasip almaya geliriz. Bize bunu Hacı Bektaş-ı Veli'nin geleneği öğretti" dedi.
Hacı Bektaş-ı Veli'nin divanı Makalat'ta "gönül bir şehir gibidir" dendiğini hatırlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Her türlü noksandan münehzeh Rabbimin Hazreti Allah'ın arşında yarattığı her şeyi içine alır, onu bünyesinde barındırır. Gönülden daha deruni hiçbir şey yoktur. Hacı Bektaş-ı Veli, gönül derken aslında bütün bir insanlık vicdanını, bütün insanlık birikimini kasteder. Malatya'ya gittiğimde Seyid Battal Gazi'ye uğradım, Seyid Burhaneddin Veli'yi ziyaret ettim. Buraya gelirken sabah Bursa'dan Emir Sultan'dan izin alarak geldim, Emir Sultan'ın selamını getirdim Hacı Bektaş-ı Veli'ye. Hepsi aynı kaynaktan beslenen Emir Sultan, Hacı Bektaş-ı Veli, Ahi Evran, Hazreti Mevlana... Kim o kaynak? Hoca Ahmed-i Yesevi'dir, Ahmed-i Sani'dir. Nasıl onları takip edenler gönüllerini ayırabilirler, aşlarını ayırabilirler. Muharrem aşı bölünebilir mi? Bölünmez. Nasıl muharrem aşı bölünmezse, nasıl gönüller ki Hacı Bektaş-ı Veli'nin ifadesiyle her şeyi bünyesinde barındıran gönüller bölünmez. Bu kardeşlik de bu topraklarda hiçbir zaman bölünmeyecek. Onun için Hacıbektaş'a gelirken bile sabah borcumu eda edip, biraz tahayyül ettiğimde Kul Himmet'in şu dizeleri aklıma geldi; 'Hacı Bektaş tekkesine gireli / Dervişleri gül göründü gözüme / Zahir bâtın himmetine ereli / Dervişleri gül göründü gözüme. Hacı Bektaş vatan tutmuş Urum'dan / Bu nasıl sevdadır gitmez serimden / Hayır gülbank aldım güzel pirimden / Dervişleri gül göründü gözüme." "Bugün Hacıbektaş'ta her şey bana bir gül gibi göründü."
''Kim ki Ehl-i Beyt'te hürmetsizlik eder, o bizden değildir''
''Ham ervahın pişmesiyle insani kamil olmak için gelinen bu dünyada bütün mesele Hakka hakkınca yürümektir'' diyen Başbakan Davutoğlu, Hacı Bektaş-ı Veli'ye gelirken Alevi Bektaşi geleneğinin 'Hakka hak olmaya geldik' anlayışıyla geldiğini, Hak ile buluşmaya geldiğini ifade etti.
Davutoğlu, şunları kaydetti:
''Ehl-i Beyt'e hürmet bakımından Alevi, Sünni ayrımı olabilir mi? Hazreti Hüseyin efendimiz, Hazreti Peygamberimizin ifadesiyle 'Hasan ve Hüseyin benim iki reyhanımdır' diyor. Kokladığımda cennet kokusu veren. Nasıl olur ki Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin'e, ona hürmet etmekle birlikte İslam'dan ayrı düşünmek mümkün olabilsin. On iki imamın her biri, bize rehberdir. Hazreti Ali rehberdir, Hazreti Hasan rehberdir, Hazreti Hüseyin rehberdir, Hazreti Zeynel Abidin rehberdir, Hazreti Muhammed Bakır rehberdir, Hazreti Cafer-i Sadık, ki İmam-ı Azam'ın hocasıdır, rehberdir, Hazreti Ali er-Rıza rehberdir, Hazreti Muhammed Taki rehberdir, Hazreti Ali el-Naki, Hazreti Hasan el-Askeri rehberdir, Hazreti Muhammed Mehdi rehberdir. Çünkü o on iki imam, her biri Hazreti Peygamber'in mirasçılarıdır ve Hazreti Peygamber'in ruhunu taşırlar, özünü taşırlar, onun emanetini, onun neslini taşırlar.
Kim ki Ehl-i Beyt'te hürmetsizlik eder, o bizden değildir. Kim ki Hazreti Peygamber ve Ehl-i Beyt dışında bir Alevi ve Bektaşi geleneği ihdas etmeye kalkar, işte o da her şeyden önce Hazreti Hacı Bektaş-ı Veli'nin manevi huzuruna gelemez. Her bir sözüyle Hak'tan bahseden, Muhammed'den, Ali'den bahseden Hacı Bektaş-ı Veli'nin huzuruna gelebilmek için bütün Ehl-i Beyt'i, on iki imamı ve on iki imamın atasını önce saygıyla, hürmetle anmak icab eder. İşte bizim derinliğimiz budur.''
''Biz, bu saygıyla bakarız''
Üç sene önce Afganistan'dan İstanbul'a gelirken bir yerde durmaları gerektiğini anlatan Davutoğlu, ''Dediler ki bakanım bir yerde durmamız lazım, yakıt almamız lazım. Güzergahı sordum, Meşhed'in üzerinden geçiyorduk. Dedim ki, hiçbir Ehl-i Beyt aşığına, Meşhed'in üzerinden geçerken İmam Ali Rıza'ya selam vermeden geçmek yakışmaz, yakıtı oradan alacağız, önce Ehl-i Beyt'e selam vereceğiz. Onlar yakıtı değiştirirken ben birkaç saat Meşhed'te, İmam Ali Rıza'nın huzurunda kaldım. Hiçbir büyük zat yok ki, gönül isterdi ki Hacı Bektaş-ı Veli'de de bunu yapabileyim, makamına girip bir müddet tefekkür etmemiş olayım. Biz, bu saygıyla bakarız'' diye konuştu.
Geçen sene, bu zamanlarda, muharrem ayında Necef'te, Kerbela'da olduğunu anlatan Davutoğlu, on binlerce, yüz binlerce kişiyle İmam Ali'ye, İmam Hüseyin'e beraber yürüdüklerini söyledi.
Davutoğlu, ''Kerbala toprağının kokusunu hissettim, ta yüreğime sinsin de bir daha çekip gitmesin diye de derin derin içime çektim. Kim ki Kerbela'yı unutur, insanlığı unutur. Kim ki Kerbela'da zalim ile mazlum arasındaki mücadeleyi kendi hayatının ilkesi adletmez, insanlık vicdanından kopar. Biz, hepimiz Hazreti Hüseyin'in yolcularıyız. Muharrem'in başında zikrettiğim gibi, siyasetimiz, ahlakımız, irfanımız, edebimiz, vakarımız Hazreti Hüseyi'nin vakarıdır ve biz, Hüseyni bir yolun yolcularıyız'' diye konuştu.
''Mazlum gördüğümüzde onu bağrımıza basmadan gözümüze uyku girmez"
Zalim gördüklerinde ona sessiz kalmadıklarını belirten Davutoğlu, ''Mazlum gördüğümüzde onu bağrımıza basmadan gözümüze uyku girmez. Hiçbir şekilde Hazreti Hüseyin'in emanetine, herhangi bir tarzda o emanetten sapmak ihtimali varsa, Allah o anı ve o an içinde yaşamayı bize haram eylesin. İşte bizim için Ehl-i Beyt'e saygı budur'' dedi.
İki sene önce de muharrem ayında Köln'de, bir cemevinde muharrem orucunu açtıklarını anlatan Davutoğlu, ''Birisi Köln'de, 2013'te Necef'te, şimdi 2104'te Hacı Bektaş-ı Veli'nin huzurundayım. Bizim bu değerlere sahip çıkmamız insan olmamızdan geliyor. Ortak inançları, ortak geleneği benimsememizden geliyor. Eğer bu ortak gelenekten bir an saparsak, bir an bundan koparsak, işte o zaman vay halimize, vah halimize. Bu kez Pir Sultan Abdal'ın deyişiyle 'Alemlerin serverisin ah Hüseyin vah Hüseyin / Şehitlerin serdarısın ah Hüseyin, vah Hüseyin / Pir Sultan haber ver dosttan, bülbül ötüyor kafesten / Hem gül ağlar, hem gülistan ah Hüseyin, vah Hüseyin.' Şimdi her muharrem ayında biz Hazreti Hüseyin'i böyle anarken, birtakım çevrelerde, birtakım yerlerde eğer 'Alisiz Alevilik' diye bir kavram dolaşmaya başlamışsa, önce erkana hürmeten, ikrara hürmeten, önce Alevi Bektaşi geleneği öncüsü dostlarımızın onlara dur demesi lazım'' şeklinde konuştu.
Alevi Bektaşi geleneği içindeki bütün menkıbenamelere, birçok esere baktığınızda Hazreti Adem ile Hazreti Allah arasında ve yaratılışta başlayan bir ikrar olduğunu aktaran Davutoğlu, Kabil'in Habil'e karşı ikrarını bozduğunu, Hazreti Musa'nın kavminin de ona isyan ederek ikrarını bozduğunu belirtti.
Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Hazreti Lut'a inkar edenler ikrar bozmuşlardır. Hazreti Nuh'a isyan edenler ikrar bozmuşlardır. Hazreti Ali'yi ve daha sonra da Hazreti Hüseyin'i davet edip sonra onu yalnız bırakanlar ikrar bozmuşlardır. Hazreti Ali ve Hazreti Hüseyin'i anmadan Alevi ve Bektaşilik geleneğine sahip çıkanlar da, çıktıklarını iddia edenler de ikrar bozmuş olurlar. Bizim yolumuz Hazreti Hüseyin'in, Hazreti Ali'nin, Hazreti Hasan'ın ve bütün on iki imamın yoludur. Onu benimsediğimiz zaman göreceğiz ki farklarımız azalacak. Onu benimsediğimiz zaman göreceğiz ki, aynı kaynaktan besleniyoruz.''
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.