Yusuf Kaplan: Savaşmadan kaybetmek: Türkiye’nin “endülüsleşme / yok olma” trajedisi!

Yusuf Kaplan: Savaşmadan kaybetmek: Türkiye’nin “endülüsleşme / yok olma” trajedisi!
Savaşmadan kaybeden tek toplum biziz dünya tarihinde. Savaşı kazandıklarında bizi bizden uzaklaştıracak emperyalistlerin gerçekleştirmek istediklerini teker teker gerçekleştiren, bizi kendi ellerimizle bizden uzaklaştıran tek ülkesi biziz dünyanın.

Savaşı kazanıp da, yenilen tek ülkeyiz biz: Bu ülke fiilen işgal edilemedi ama zihnen işgal edildi: Celladına âşık tasmalı çekirgelere dönüştürüldü. Türkiye fiilen endülüsleştirilemedi, zihnen endülüsleştirilme (kendini yitirme ve tarihten silinme) tehlikesi yaşıyor ama ne yaşadığını da bilemiyor, başına ne geldiğini de.

BIÇAK SIRTINDA YAŞIYORUZ…

O yüzden bıçak sırtında yaşıyoruz: Hem de öyle bir bıçak sırtı ki bu bizim yaşadığımız, rutin seçimler bile kader seçimi havasına bürünebiliyor. Ülke ortadan ikiye yarılıyor ve iki taraf zuhûr ediyor ve birbirine ateş ediyor sosyal medya silahşörleriyle…

Bıçak sırtında yaşıyoruz: Hem de öyle bir bıçak sırtı ki bu bizim yaşadığımız, ülkeyi bölmek, parçalamak için savaşan, emperyalistler tarafından açıkça desteklenen, beslenen ve üzerimize salınan bir terör örgütü ve o örgütün siyasî uzantısı, seçimlerde ülkenin kaderini belirleyecek anahtar parti konumuna yükseltiliyor?

Kimler tarafından?

Devletin sahibi, kurucusu olduğunu söyleyen CHP ile yıllardır PKK’ya ve siyasî uzantılarına ateş püsküren bir kısım Türk milliyetçileri tarafından!

Bıçak sırtında yaşıyoruz: Hem de öyle bir bıçak sırtı ki bu bizim yaşadığımız, gençlik ve kadın dizileri, sabah kuşağı programları gençlerimizi, kadınlarımızı ve aileyi kurşuna diziyor: Bu toplumun ayakta durmasını, emperyalistlere karşı direnmesini ve yeniden tarihî bir yürüyüşe soyunmasını mümkün kılan medeniyet değerlerini, ruhunu, köklerini yerle bir ediyor.

Bıçak sırtında yaşıyoruz: Hem de öyle bir bıçak sırtı ki bu bizim yaşadığımız, genç kuşaklarımızı kaybediyoruz… Geleceğimiz demek olan genç kuşaklarımız gözümüzün önünde elimizden kayıp gidiyor ama biz sadece seyrediyoruz…

Bıçak sırtında yaşıyoruz: Türkiye, neresi olduğunu bilmiyor! Türkiye kimdir, sorusunun cevabı Türkiye’nin neresi olduğu sorusunda gizli…

TÜRKİYE NERESİ? MÜSTEMLEKE MEMLEKETİ Mİ?

Evet, Türkiye neresi?

Türkiye, müstemleke memleketi mi?

Bu soruya “elbette ki, müstemleke memleketi değil” demek isterdim ama Türkiye’nin eğitim sistemine, kültür rejimine, sanat dünyasına ve medya haritasına baktığımda, Türkiye’nin İslâmi anlam haritalarımızla, değerlerimizle resmen kavgalı ama düne kadar halkı müslüman olduğu söylenen ama bugün Müslümanlıktan hızla uzaklaşan, uzaklaştırılan yarı-müstemleke bir ülke olduğunu görüyoruz.

Eğitim sistemi, Türkiye’nin İslâmî birikiminin, dünya tarihine yön veren Müslüman medeniyet tecrübesinin kökünü kazıyan laik bir eğitim sistemi. Bununla gurur duyuyoruz üstelik de! Çocuklarını, ruh köklerini kurutarak, tarih bilincini linç ederek ve özgüvenlerini yok ederek önce intihara sürükleyip sonra da gurur duyan tek akıllı ülkesi biziz dünyanın galiba!

Her şey gözümüzün önünde oluyor ama kimse “n’oluyoruz?” diye sormuyor! Akıl tutulmuş, beyin donmuş!

İSLÂMSIZ TÜRKLÜK VE İSLÂMSIZ KÜRTLÜK’LE HEDEFLENEN NE?

Bu bıçak sırtı halinden kurtulmak için geliştirilen üç ideoloji de büyük darbe yedi.

Başlangıçta kendilerine özgü Türkiye hayalleri olan bu ideolojiler (Batıcılık, Türkçülük ve İslâmcılık) çöktü ya da büyük yara aldı.

Burada milliyetçiliğin yaşadığı serencam üzerinden nasıl bir bıçak sırtı hâli yaşadığımızı göstermek istiyorum.

Ziya Gökalp milliyetçiliğine başlangıçta sıcak bakıldı ama Gökalp milliyetçiliği Türk milletinin İslâm’la irtibatını koparmamakta ısrar edince, üstü çizildi, devre dışı bırakıldı. Alparslan Türkeş, Türk milliyetçiliğini, Gökalp çizgisi üzerinden İslâmî bir damara yerleştirdi. Üstad Necip Fazıl ve Erol Güngör’ün katkılarıyla yiğit Anadolu çocuğu ve Anadolu’nun ruhu Muhsin Yazıcıoğlu’nun İslâmî bir tarih şuuru ve medeniyet ruhu idrakini milliyetçi söyleme güçlü bir şekilde kazıması ve yerleştirilmesiyle.

Bugün Türk milliyetçiliği’nin İslâmî damarı kurutuluyor çeyrek asırdır İslâmsız Türklük projesiyle. Türk milliyetçiliği ile Kürt milliyetçiliği ilke defa ortak bir noktada buluşturuluyor: Laiklik, dolayısıyla Kemalizm noktasında.

Dert, Kemalizm değil. Öyle bir şey yok zaten. Fransız Devrimi ve Aydınlanması var, bizimkisi de onun gölgesinde yaşar. Bu kadar.

Dert ne? Dert, Türkleri de, Kürtleri de İslâm’dan arındırmak, soğutmak, nefret ettirmek ve uzaklaştırmak: Bunu laikliği kutsayarak yapıyorlar ama Kemalizm sunağına sığınarak, tutunarak, yapışarak… Böylelikle asıl dertlerini hem kamufle etmiş oluyorlar hem de ucuz kahraman olmuş oluyorlar.

Türk milliyetçiliğinin de, Kürt milliyetçiliğinin de emperyalizmin iki asırlık hedeflerini burada içeriden çok iyi ve büyük bir başarıyla gerçekleştirmek üzere olduklarını görüyoruz ürpererek diyeceğim de, ne gören var bunu, ne de ürperen!

SÖMÜRÜ ARACI OLARAK KEMALİST KILIF VE KAMUFLAJ

Bu ülkede ülkesini seven gerçek Kemalistlerin görmesini istediğim bir şey var: Kemalizm’in ülkeyi sömürmek, küresel sistemin lordlarına peşkeş çekmek, emperyalistlere dekor yapmak için iyi bir paravana olarak kullanıldığını görebiliyor muyuz acaba?

Bunun en çarpıcı örneğini 28 Şubat darbesinde gördük: Kemalizm kılıfını kullanarak ülkenin ekonomisini peşkeş çektiler küresel sistemin lordlarına!

Şunu ne zaman görecek bu ülke: Dini kullanarak soytarılık, tüccarlık yapan, köşeyi dönen türedileri gördük. Şimdi de artık bilinçli olarak kutsanan ve bilinçli olarak din katına yükseltilerek dokunulmazlık zırhına büründürülen Kemalizmi kullanarak Türkiye’nin altını oyuyorlar bazı ruhsuzlar hem de muhafazakâr bir iktidarın zamanında ve bu iktidarın muktedir olmasını önleyecek kadar manevra kabiliyetlerini alabildiğine genişleterek…

Türkiye’nin, İslâmsız Türklük ve İslâmsız Kürtlük hedefiyle İslâm›dan uzaklaştırılarak milliyetçi damarlar eliyle ve bu damarlara kan pompalayan Kemalist kılıf veya kamuflaj marifetiyle nasıl ürpertici bir içerden çökertilme, tarihten silinme yani endülüsleşme projesi ile karşı karşıya olduğunu göstermek istedim bu yazıda.

Umarım her şey biraz daha iyi görünür olmuş, zihniniz açılmıştır… Vesselâm.

www.yenisafak.com/yazının devamı..

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.