Yargıtay Başkanı'ndan yeni yargı paketine eleştiri
Yargıtay Başkanı Alkan, TBMM Genel Kurulu'nda bu hafta görüşülmesi beklenen yeni yargı paketiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
ANKARA (AA) - Yargıtay Başkanı Ali Alkan, TBMM Genel Kurulu'nda görüşülmeye başlanacak olan ve kamuoyunda "yeni yargı paketi" olarak bilinen "Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" ile ilgili yazılı açıklama yaptı.
Teklifte, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu seçimlerinin olağan süreleri dışında üçüncü kez yenilenmesi, Yargıtay'a yeni daireler kurulması, hakim ve Cumhuriyet savcılarının Kurumun muvafakati olmaksızın Yargıtay'a atanması ve bu görevden alınması ile adli yıl açış töreninin kaldırılmasının öngörüldüğünü anımsatan Alkan, teklif ile ilgili olarak 3 Kasım 2014 tarihli Başkanlar Kurulu'nda, Yargıtay'ın kurumsal görüşü sorulmadığı ve daha önceYargıtay tarafından bildirilen öneri ve değişiklik teklifleri de değerlendirilmeye alınmadığından bu yasa teklifiyle ilgili olarak Başkanlar Kurulu'nca görüş bildirilmesine gerek olmadığına karar verildiğini kaydetti. Alkan, açıklamasında, "Bu gelişmeler, Adli Yargının en sorumlu makamında oturan şahsımı kişisel düşüncelerimi açıklamaya mecbur bırakmıştır" ifadesini kullandı.
Bu teklifin öncesinde veya hazırlanması sırasında kurumsal ihtiyaçlarının ve taleplerinin sorulmadığını, bir istişare arayışına da girilmediğini belirten Alkan, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Bu teklifteki değişikliklerin hangi ihtiyaçlara dayandığı, takvimlere bağlanacak derecedeki aciliyetlerin ne gibi sebeplerden kaynaklandığı bilinmemektedir. Bu teklifle, ileri sürülen değişiklikler, Yargıtay'ın taleplerine dayanmadığı gibi Yargıtay'a, yargısal kültüre, yargı bağımsızlığına ve temyiz incelemesinin mahiyetine ciddi zararlar verebilecek nitelikler taşımaktadır."
-"Yürütme bu kurul nasıl oluşursa memnun kalacaktır"
Alkan, açıklamasında, "Birinci Başkanlık Kurulu", "Yargıtay'a Yeni Daireler Kurulması", "Hakimlerin Atanması Usulü", "Adli Yıl Açış Töreni" ve "Sonuç" başlıkları altında ayrıntılı değerlendirmelerde bulundu.
Birinci Başkanlık Kurulu'na ilişkin olarak, Yargıtay'ın, yasal seçim yetkisine dayanarak belirlediği Birinci Başkanlık Kurulunun görevine, hiçbir gerekçe gösterilmeden 6545 sayılı yasa ile 28 Haziran 2014 tarihinde son verildiğini belirten Alkan, yasa uyarınca henüz dört ay önce yeni bir seçim yapıldığını hatırlattı. Alkan, açıklamasına şöyle devam etti:
"Tecrübe ve kıdemi önceleyerek seçilmiş bulunan yeni kurulun da görevine bu teklifle son verilmek istenmektedir. Bu müdahale, daha ne zamana kadar devam edecektir? Yürütme bu kurul nasıl oluşursa memnun kalacaktır? Bu kurula 3. kez seçilecek olan yüksek yargı üyelerine bu türden bir memnuniyet yükünü yüklemek onlara da haksızlık olmayacak mıdır? Anayasamızın 154. maddesi gereğince, adli yargının temyiz mercii olarak görevlendirilmiş bir Yüksek Mahkeme olan Yargıtay'ın, işleyiş ve organizasyon olarak da bağımsızlığı korunmalıdır. Zira Yargıtay'ın kuruluşu ve işleyişi de Anayasamızın 154/son maddesi gereğince 'mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı' esaslarına tabidir. Yargıtay'ın, yasal seçim yetkisine dayanarak Büyük Genel Kurulu tarafından oluşturulan birimlerine sıkça yapılan bu tür müdahaleler Anayasamızın sözüne ve ruhuna uygun değildir."
-"Yargıtay'ın bir içtihat mahkemesi olma özelliği ortadan kalkacak"
"Yargıtay'a Yeni Daireler Kurulması" başlığı altında Türkiye'de yargının iş yükü sorununun yapısal olduğunu kaydeden Alkan, bunun Yargıtay'ın tek başına sebep olduğu ve tek başına çözebileceği bir sorun olmadığına işaret etti.
Yılda bir milyon dosyanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay'ın, dünyanın en büyük temyiz mahkemesi durumunda olduğunu ifade eden Alkan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Yapılmak istenen bu düzenleme ile Yargıtay yüzde otuz oranında daha büyüyerek üye sayısı 516'ya ulaşacaktır. Yargıtay'a gelen dosya sayısı her yıl yüzde on civarında arttığından, bu artışa bağlı olarak gerçekleştirilecek bu türden değişiklikler her üç yılda bir Yargıtay'ın yüzde otuz oranında büyümesi sonucunu doğuracak ve Yargıtay'ın bir içtihat mahkemesi olma özelliğini tamamen ortadan kaldıracaktır. İş yükü sorunu, sadece Yargıtay'ı büyütme anlayışına bağlı olarak çözülmeye çalışılacaksa, bu yöntem hem sorunu çözmeyecek hem de Yargıtay'ı bir Yüksek Mahkeme olmaktan çıkaracaktır.
İş yükü sorununun çözümü, uyuşmazlık nedenlerini azaltan, alternatif çözüm yollarını etkinleştiren, temyiz öncesinde istinaf incelemesi öngören etkin yapısal reformların gerçekleştirilmesi yanında, yasal düzenlemelerde istikrarın sağlanması gibi tedbirlerle mümkün olacaktır."
-"Yargısal alandaki pek çok iyileştirici etki, istinaf mahkemeleriyle ortaya çıkacak"
Türkiye'ye ve Avrupa Birliği'ne yıllardır, istinaf mahkemelerinin faaliyete geçirileceği vaadinde bulunulduğunu aktaran Alkan, şunları kaydetti:
"Yargısal alandaki pek çok iyileştirici etki, bu mahkemelerin faaliyete geçmesine bağlı olarak ortaya çıkacaktır. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nun 16 Temmuz 2014 tarih ve 131 sayılı kararında da belirtildiği gibi, Yargıtay daireleri arasındaki iş bölümü düzenlemeleri de, bu mahkemelerin 2014 yılı kasım ayında faaliyete geçirileceğine ilişkin yetkililerin yaptığı açıklamaya bağlı olarak, 2014 yılı sonuna bırakılmıştır. Eğer istinaf mahkemeleri ileri sürüldüğü gibi faaliyete geçirilecekse, Yargıtay'ın iş yükü yaklaşık yüzde doksan oranında azalacak ve 2015 yılı sonunda arşivde temyiz incelemesini bekleyen dosya kalmayacaktır.
Bir taraftan Yargıtay'ı yüzde doksan oranında küçültecek istinafları faaliyete geçirmeyi vaat etmek, diğer taraftan Yargıtay'ı yüzde otuz oranında büyütmek için teklifte bulunmak çelişkisi, yasa değişikliği teklifinde gösterilen gerekçelerle açıklanamadığı gibi, tutarlı ve makul bir yaklaşım olarak da görülmemektedir. Öte yandan, istinafın kurulmasıyla birlikte öngörülen küçülmenin objektif esasları ile yönteminin ne olacağı şimdiden ortaya konulmalıdır. Bu hususun ortaya konulmaması ve Yargıtay'ın yeniden yapılandırılmasının bir ay sonra faaliyete geçirileceği belirtilen istinaf mahkemeleri ile birlikte ele alınmaması, yasal düzenlemenin amacı konusunda soru işaretlerine neden olmaktadır.
Yargıtay'ın büyüme ve istinaf mahkemelerinin faaliyete geçirilmesine dair görüşleri ilkesel olup, önceki yıllarda da defalarca ifade edilmiştir. Yargıtay, yetkili kurulca seçilecek tüm üyelerini aynı değerde görmekte ve emsalleri içerisinde temayüz ederek seçilecek üyelerinin Yargıtay'a sağlayacakları büyük katkıya inanmaktadır."
Yargıtay Başkanı Ali Alkan, yargının teşkilat yapısı ile yargısal alanın, beklentilerle, ani gelişen olaylar üzerine, makul, meşru ve haklı gerekçe içermeden, tek taraflı olarak düzenlenebilecek bir alan olmaması gerektiğini belirterek, "Özellikle yargıya tanınan yasal demokratik seçim hakkının kullanılması sonucunda oluşan temsile, yeni bir yasa değişikliği ile tekrarlanan bu tür müdahale düşünceleri kabul edilemez. (Yeni yargı paketi) Bu kapsamda yapılacak düzenlemeler, yargıda devamlılık ve tutarlılık esaslarına aykırı, geçmişe ve geleceğe sari bir dizi yanlışın önünü açabilecek niteliktedir" değerlendirmesinde bulundu.
"Hakimlerin Atanması Usulü" başlığı altında, Yargıtay'da üyeler dışında bin 308 hakim ve Cumhuriyet savcısının görev yaptığını anımsatan Alkan, mevcut düzenlemelere göre hakimlerin ve Cumhuriyet savcılarının Yargıtay'a atanması ve ayrılmasında kurumsal muvafakat ve görüş gerektiğini hatırlattı.
Yargıtay tetkik hakimliği ve Cumhuriyet savcılığının üst düzey bir performans gerektirdiğinin, yıllar içinde oluşan uzmanlıkları ile kurumsal hafızanın önemli bir bölümünü teşkil ettiğinin, Daireler ve Başsavcılığın muvafakat ve görüş bildirme işlemlerinde bu uzmanlık düzeyi ve toplam kalitenin gözetilmek zorunda olduğunun adalet teşkilatının tüm çalışanlarınca bilindiğini kaydeden Alkan, açıklamasında "O halde, bu muvafakat ve görüş işlemini kaldırarak, kanun yolları incelemesinde uzmanlaşmış insan kaynaklarını atama ve görevden alma işlemlerinde, Yargıtay'ı kurumsal olarak devre dışı bırakmanın makul, meşru ve devlet geleneği kapsamında bir açıklaması bulunmamaktadır" ifadesini kullandı.
Alkan, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
"Hakim ve savcılar ancak teşkilat yasalarında açık hüküm bulunan Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Anayasa Mahkemesi, Kamu Denetçiliği Kurumu, Türkiye İnsan Hakları Kurumu, Adalet Bakanlığı Merkez Teşkilatı gibi kurumlarda HSYK'nın kararı olmadan doğrudan görevlendirilebilirken, görevi hakim ve savcıdan başka kimseyle yürütülemeyen, salt yargısal görev yapan Yargıtay, hakim ve savcılarının görevlendirmelerinde doğrudan atama yapmak bir yana tamamen devre dışı bırakılmaktadır.
Yargıtay'ın muvafakat ve görüş bildirme işlemleri, yıllar içerisinde oluşan kurumsal teamüller çerçevesinde talepler ile kurumsal ihtiyaçlar telif edilerek gerçekleştirilmektedir. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu, son üç yılda Yargıtay dışına atanma talebinde bulunan 297 tetkik hakiminden 294'üne ilgili daire başkanının muvafakatini de alarak izin vermiştir. Bu teklifle birlikte Yargıtay'ın, bir Yüksek Mahkeme olarak temyiz incelemesinde görev yapacak hakim ve Cumhuriyet savcılarının belirlenmesindeki kısıtlı rolü tamamen ortadan kaldırılmakta ve Yargıtay HSYK'nın doğrudan atama ve görevden alma işlemlerine muhatap olan bir ilk derece mahkemesine dönüştürülmek istenmektedir. Bu tasarruf, başta temyiz incelemesinin mahiyeti olmak üzere Yargıtay'ın Yüksek Mahkeme sıfatı ile uyuşmamaktadır."
-"Yargı adına ifade edilen tüm düşüncelerin etki gücü azalır"
"Adli Yıl Açış Töreni" başlığı altında ise Alkan, Türk yargı kültüründe önemli bir yer tutan, 1943 yılından beri yasama, yürütme ve yargının üst düzey temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen, yargının sorunlarının adli yargı ile savunma makamlarının en üst temsilcileri tarafından dile getirildiği adli yıl açış töreninin kaldırılmak istenmesinin, sadece Yargıtay'ın değil yargı adına ifade edilen tüm düşüncelerin etki gücünü azaltacağını kaydetti.
Yargıtay Başkanı Alkan, açıklamasını, "Sonuç" başlığı altında şöyle tamamladı:
"Bağımsız bir yüksek mahkeme olan Yargıtay, 146 yıllık bir kurum olarak, kurallarla, kurullarla, müzakere kültürü ile yıllar içinde oluşturduğu güçlü kurumsal yapısı ve iyi yetişmiş insan kaynakları ile yargısal sorunlara çözümler önerebilecek imkan, tecrübe ve kabiliyete sahiptir. Sorunların tespiti ve çözüm ihtiyacı ortaya çıktığında, kurumlar düzeyinde katkı verebileceğimiz her fırsatta dile getirilmiştir.
Yargının bağımsızlığı en başta yargı kurumlarının organizasyonlarında ve işleyişinde kendini gösterir. Yargının teşkilat yapısı ile yargısal alan; beklentilerle, ani gelişen olaylar üzerine, makul, meşru ve haklı gerekçe içermeden, tek taraflı olarak düzenlenebilecek bir alan olmamalıdır. Özellikle yargıya tanınan yasal demokratik seçim hakkının kullanılması sonucunda oluşan temsile, yeni bir yasa değişikliği ile tekrarlanan bu tür müdahale düşünceleri kabul edilemez.
Bu kapsamda, yapılacak düzenlemeler, yargıda devamlılık ve tutarlılık esaslarına aykırı, geçmişe ve geleceğe sari bir dizi yanlışın önünü açabilecek niteliktedir."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.