Yahudilikten Erbakan?a ve Erdoğan?a gelen birbirinin aynısı tehditler
Yahudilikten Erbakan?a ve Erdoğan?a gelen birbirinin aynısı tehditler
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan?ın geçen Şubat Ayı sonunda Viyana?da yapılan Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı 5. Küresel Forumu'nun açılış oturumunda Siyonizm?e karşı konuşması üzerine, (1) ABD?nin Yahudi merkezleri Erdoğan?a bir mektup gönderdiler.
İnce ayar bir tehditle yazılmış bulunan mektupta ?Siyonizm?i faşizm ve antisemitizm ile bir tutan ve "insanlığa karşı suç" diye nitelediğiniz beyanınızı geri çekmenizi sabırsızlıkla bekliyoruz.? denildi.
Mektubun hazırlanmasına liderlik eden Cumhuriyetçi Illinois Senatörü Mark Kirk de ayrıca yaptığı yazılı açıklamada, ?Başbakan Erdoğan?ı Türk halkının geleceğinin daha iyi olması için özür dilemeye davet ediyorum? dedi. (2)
Bu olay yıllar önce Necmettin Erbakan?ın Milli Nizam Partisi Genel Başkanı olarak İsrail?in ve Siyonizm?in aleyhinde yaptığı konuşmaları üzerine ABD Yahudilerinden gelen tehdidi hatırlattı.
Sanki iki olay birbirinin tekrarı gibi tıpatıp benzeşiyor.
Rahmetlik Erbakan?ın o dönemlerde yardımcılığını yapan Süleyman Arif Emre "Siyasette 35 yıl" adlı kitabında, 1972 yılının Ekim ayı başında meydana gelen tehdit olayını şöyle anlatıyor:
ERBAKAN?A ?MÜSLÜMAN? KILIĞINDA
GELEN ESRARENGİZ YAHUDİ
"Milli Nizam'ın büyük kongresinden sonra idi. Genel Başkan'la görüşmek isteyen Musa Saffet Bayramaşık isminde birisi bana geldi. Kendisi Yahudi iken Müslüman olmuş, mühim konularda söyleyecekleri varmış...
Fazla ısrar edince görüştürmek zorunda kaldım. Hoca, ben, bir de o var. Söze başladı:
"-(Sn. Erbakan) Hoca, beni Amerika'dan Washington'daki dünya Yahudi liderleri, vazifeli olarak size gönderdi. Sizin partinizin gelişmesini dikkatle takip ediyorlar. (Hatta) onlar, sizin partiniz gibi milletiyle bütünleşebilecek, güçlü bir siyasi iktidarın kurulmasını müspet karşılıyorlar. (?)
-Ancak sizden önemli bir istekleri var. Siz her konferansınızda, dünya siyonizmine, masonluğa ve onların yan kuruluşları olan Lions ve Rotary kulüplerine çatıyorsunuz. Bundan son derece rahatsız oluyorlar. Ve bu aleyhteki kampanyadan vazgeçmenizi istiyorlar. Aksi halde partinizi kapatacaklar ve siyasi hayatınıza son vermek zorunda kalacaklar!"
Hoca cevap olarak:
-Mademki bizim iktidar olmamız onların arzu ettiği bir şey, o halde hissi sebeplere kapılmayıp, bizim konuşmalarımızı müsamaha ile karşılamaları gerekir. Böyle bir şeye katlanmaları, sonunda elde edecekleri yararlar karşısında, önemsiz bir fedakârlık sayılır!?..
-Hayır kesinlikle bu tür konuşmalarınızı (ve bu konuları gündeme taşımanızı) istemiyorlar!..
-Diyelim ki, bundan sonra, bu konulara hiç girmeyeceğiz. Bu onlara yetecek mi?
-Hayır yetmez, daha önceki konuşmalarınızı ve bu yöndeki iddialarınızı da tekzip edecek şekilde ve onların istediği mahiyette açıklamalar yapmanız lazım!.." (3)
?Kripto Yahudi Musa Saffet Bayramaşık vasıtasıyla ABD'li Siyonist liderler Erbakan Hoca'ya açıkça; ?Kendinizi, geçmişinizi ve bütün söylemlerinizi inkâr edip, siyonizmin safında yer aldığınızı ispatlayacaksınız... Veya kapatılacaksınız!..? Tehdidinde bulunuyor... Ve bu teklifleri kabul edilmeyince, Sn. S.Arif Emre bey'in 16 Haziran 2004 TV-5'de Yusuf Kaplan'ın programında açıkladığı gibi, bundan bir hafta sonra, mason başsavcı tarafından Milli Nizam'ı kapatma davası açılıyor!..? (4)
Milli Nizam Partisi kapatıldıktan sonra Erbakan, ?Milli Selamet Partisi?ni kurmuş, ardından Fazilet Partisi ve Saadet Partisi ile siyasete devam etmişti.
Merhum belki, bu siyasi hayatında kamuoyuna yansımayan, yukarıdaki gibi, aynı dış odaklardan pek çok tehditler almıştır. Nitekim onu iktidardan deviren 28 Şubat olayı da ABD yönetiminde hakim olan aynı Yahudi güç odakları tarafından gerçekleştirilen bir darbedir.
ERDOĞAN NEDEN TAM 28 ŞUBAT?TA
SİYONİZME KARŞI KONUŞMA YAPTI?
İlginçtir, Başbakan Tayyip Erdoğan, başta sözünü ettiğimiz, Siyonizm karşıtı konuşmasını, Erbakan?ı iktidardan düşüren 28 Şubat darbesinin tam yıldönümünde yapmıştır.
Erdoğan böyle bir tarihte neden böyle bir konuşma gereğini duymuş olabilir?
Erbakan?a karşı bu darbeyi planlamış olan ABD Yahudiliğinin, bugün yaptığı baskılara ve dayatmalara karşı bir tepki ve rahatsızlığın bir ifadesi olamaz mı?
Yahudilik merkezlerinin yazdıkları mektup da, adeta ?biz senin ne mesaj vermek istediğini anladık? anlamında, karşı bir rest ve tehdit olarak aba altından sopa göstermek, demek değil midir?
TEHDİTLER SİYASETİN NASIL VESAYET
ALTINDA OLDUĞUNU GÖSTERİYOR
ABD Yahudilerinden Erbakan?a ve Erdoğan?a gelen, adeta birbirinin aynısı tehditler, Türkiye siyasetinin nasıl bir kuşatma altında olduğunu gösteriyor. Ankara yönetimlerinde yabancı iradelerin ve tasarrufların ne kadar etkin ve müdahil olduğunu ispatlıyor.
Türkiye siyasetinde ve özellikle dış politikada ve askeri stratejilerde sözkonusu yabancı iradelerin, kamuoyuna yansımayan nice müdahaleleri, nice mektupları, nice sınırlandırmaları oluyor, biz bunları göremiyoruz, toplumumuz göremiyor.
Böyle bir yabancı vesayet ve velayet altında, Müslüman Türk milletinin iradesi ne kadar fonksiyon icra edebilir?
Siyasetiniz ne derece sizin siyasetiniz olabilir? Diplomasiniz, ne kadar sizin diplomasiniz olabilir? Kararlarınız ve icraatlarınız ne kadar sizin olabilir?
Hatırlayalım, geçtiğimiz yıllarda Türkiye Savunma Bakanları, İsrail?le yapılan gizli anlaşmaların, TBMM?de tartışılmadığını, oylanmadığını ve onaylanmadığını, Resmi Gazete?de yayınlanmadığını ve bu anlaşmaların sorgulanamayacağını açıklamış ve itiraf etmişlerdir.
Aynı şekilde son yıllarda ABD ile gerçekleştirilen nice gizli anlaşmalar ve sözleşmeler vardır ki, TBMM?de ve kamuoyunda tartışılmadan ve sorgulanmadan imzalanmış ve yürürlüğe konulmuştur.
Türkiye?de böyle anlaşmaların imzalanmasını sağlayan, siyaseti başkaların istediği rotada seyrettiren bir sistem vardır. Siyasetçi olarak bu sistemin belirlediği kırmızı çizgilere uymak zorundasınız. Uymazsanız, Erbakan ve Erdoğan gibi, tehditlerle ve dayatmalarla yüzyüze gelirsiniz.
Bu yüzden Türkiye siyasetinde asıl sorun, Müslüman Türk milletinin, sistemi aşamamasında, siyasilerimizi ve yöneticilerimizi kontrol edememesinde ve yönlendirememesindedir.
Bu sorun nasıl aşılabilir? Müslüman Türk milleti siyasilerini ve yöneticilerini nasıl kontrol edebilecek duruma gelebilir?
Bu, elbette kolay değildir. Çok uzun soluklu büyük bir savaşı gerektirir.
Bu yolda atılacak ilk adım, toplum olarak, siyasette bizim milli ve manevi değerlerimize ve çıkarlarımıza göre doğru olan ne varsa desteklemek ve arka çıkmak, yanlış olan ne varsa karşı çıkmak ve ilgilileri uyarmaktır.
Bu savaşta, dünyaya hükmeden ve siyasetimizi tehditlerle kontrol eden büyük güçlerin karşısında biz ne yapabiliriz? Sorusunun hiçbir anlamı yoktur.
Zira şu günlerde yıldönümünü kutladığımız Çanakkale savaşında, dünyaya hükmeden büyük güçlerin karşısında yokluklar içerisinde savaşan ecdadımız da aynı konumda değil miydi?
Onların imanı ve ihlası o büyük güçleri dize getirmemiş miydi ve geri püskürtmemiş miydi?
Bizler de toplum olarak ve yöneticiler olarak, Çanakkale gazileri kadar güçlü bir imana ve tevekküle sahip olabildiğimiz takdirde, her şeye gücü yeten Rabbimizin yardımıyla, bizlerde aynı zaferi ve başarıyı elde edemez miyiz?
Sevgiler, saygılar?
Hasan Erden, anahaberyorum
herden1950@hotmail.com
________________________________
(1) http://yenisafak.com.tr/dunya-haber/siyonizm-irkciliktir-02.03.2013-495121
(2) Vatan Gazetesi, 13.03.2013, Ayrıca bakınız:
http://www.anahaberyorum.com/gundem/abdden-erdogana-mektup-sozlerini-geri-al-h23797.html
(3) Siyasette 35 Yıl / S.Arif EMRE / C.1-Sh. 200-202 / Keşif Yay. - Mart 2002
(4) http://www.millicozum.com/content/view/749/26/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.