Üniversite kapıları halka neden kapalı?

Üniversite kapıları halka neden kapalı?
Trajik bir durum: Türkiye'de birçok üniversitenin kapısı vatandaşa kapalı! Üniversitelerin içini merak eden, en azından bahçesinde şöyle bir dolaşmak...



Trajik bir durum: Türkiye'de birçok üniversitenin kapısı vatandaşa kapalı! Üniversitelerin içini merak eden, en azından bahçesinde şöyle bir dolaşmak isteyenler çoğu zaman "Mümkün değil." cevabını alıyor.

Rahime Sezgin'in haberi

Oysa yurt dışındaki üniversitelerde vatandaş istediği üniversitenin bahçesinden içeri giriyor, istediği gibi geziyor, üniversite havası teneffüs ediyor.

Soru: "Pardon İstanbul'a gezmeye geldim. Üniversiteyi bir gezebilir miyim?" Cevap: "Peki, öğrenci misiniz?" "Hayır". "Bir öğrenci yakını mısınız?", "Hayır?" "O zaman bir hayır da bizden, gezemezsiniz."
Bu diyaloğu birçok üniversitenin kapısında yaşamak mümkün. Türkiye'de öğrenci olmadan ya da herhangi birini ziyarete gitmeden üniversitenin kapısından içeri girmek neredeyse imkânsız.

Geçtiğimiz haftalarda yayımlanan bir haber: "27 Mayıs 1960'ta güvenlik gerekçesiyle kapatılan İstanbul Üniversitesi'nin Süleymaniye Kapısı restorasyon sonrasında tekrar açılacak ve turizme kazandırılacak."

Gelişme sevindirici. İstanbul'da yaşayıp o görkemli kapının önüne gelip içeri giremeyen, "Acaba bir rica etsem gezdirirler mi?" diyen kişi sayısı az değildir. Ama ne çare ki istek yetmiyor.

Görevliler izin vermiyor. Gerekçeler belli: Üniversite yönetiminin kesin talimatı var. Bu kesin talimatlar ne yazık ki birçok üniversitenin kapısında vatandaşın karşısına çıkıyor.

Mesela Galatasaray Üniversitesi. Ortaköy'de denize nazır olan üniversitenin bahçesini dahi görebilmek mümkün değil. Kapıdaki görevliyi ikna edip içeri girebilmek imkansız.

Prosedürleri net: Okulun gezilmesine normalde izin verilmiyor. Genel sekreterliğe bilgi verdikten sonra öğrencilerle bağlantısı olanlar sorun görünmüyorsa alınabiliyor. Mimar Sinan Üniversitesi'nde de durum farklı değil.

Ortadoğu Teknik Üniversitesi de kapısında sıkı güvenlik prosedürünü uygulayanlardan. Üniversiteyle bağlantısı olmayanlar yazılı izin almadan gezemiyor.

Öyle "Geçiyordum, çok merak ediyorum." cümleleri bir işe yaramıyor. "Üniversiteden geçtik, bari Mogan Gölü'nü (kampüsün içinde) görelim." talebi de bir şey değiştirmiyor.

Misafirlerini kapıdan çevirmeyen üniversiteler de yok değil. Mesela Boğaziçi Üniversitesi. Birçok üniversitenin kapısından içeri dahi bakamayan vatandaş, burayı rahatlıkla gezebiliyor.

İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde de durum aynı. Hatta genel tavrın insana hissettirdiği çekingenlikle sorulan, "Gezebilir miyim?" sorusu buradaki görevlileri oldukça şaşırtıyor.

Bir de içinde hastane olduğu için kapısını sonuna kadar açan üniversiteler var. Dicle Üniversite'sinin bütün yerleşkeleri hastanenin çevresinde kurulduğu için vatandaş burada sorunsuz gezebiliyor.

Üniversitelerdeki hal genel olarak bu. Peki, bu durumu nasıl okumalıyız. Gerekçe güvenlik mi yoksa başka sebepler mi var? Çarpıcı değerlendirme Doç. Dr. Bekir Berat Özipek'ten geliyor:

"Bu tamamen devlet algısı ve üniversiteye biçilen misyonlala ilgili. Türkiye'de üniversitelere biçilen temel misyon devletin temel ideolojisinin temsilciliğini yapmasıdır.

Dolayısıyla devlet merkezli bir üniversite algısı olduğundan üniversite kapısının vatandaşa kapalı olması şaşırtıcı olmuyor." Doç. Dr. İhsan Yılmaz ise durumu elitlerin halka güvenmemesi olarak değerlendirebileceğini söylüyor.

Aslında toplum olarak o kadar çok "Giremezsiniz." cevabını alacağımıza ikna olmuşuz ki! Bu yüzden de "Girebilir miyim?" sorusuna maruz kalan üniversite güvenlikleri, halkla ilişkiler birimleri bu taleplere şaşırıyor.

Oysa yurt dışındaki üniversitelerin kapısı sonuna kadar açık. İhsan Yılmaz, Oxford, Cambridge gibi üniversitelerin kasaba üniversitesi olduğunu söylüyor ve "Kampüslere herkes girer çıkar, pek çok konferans vs. herkese açıktır, sorgusuz sualsiz girersiniz.

Karnı acıkan dışarıdan gelip parasıyla yemekhanede yemek yiyebilir." diyor.

***

Asıl şaşırtıcı olan nizamiye kapıları

Doç. Dr. Bekir Berat Özipek (İstanbul Ticaret Üniversitesi): "Üniversiteler toplumdan tamamen kopmuş yerler değildir. Üniversitelerin akademik anlamda toplumun sözcüsü olması gerekmez.

Ama mekân ve işleyiş olarak toplumdan kopuk olmamasında fayda var. Esas şaşırmamız gereken şey herhangi bir üniversiteden içeri girdiğiniz an böyle nizamiye kapılarının önünüze çıkması, kimlik ibraz etme durumunda kalmamız, aksi takdirde üniversite kampüsünden içeri dahi sokulmamamızdır."

Evrensel değerler içselleştirilememiş

Doç. Dr. İhsan Yılmaz (Fatih Üniversitesi): "Liberal demokratik ülkelerle karşılaştırdığımızda hâlâ üniversite yönetimlerimizin bile ulaşma iddiasında oldukları evrensel değerleri içselleştiremediklerini göstermekte. Lafa gelince özgürlüğü dilden düşürmüyoruz ama en özgür ortamlar olması gereken üniversitelerimizde bile tutuculuk diz boyu. Akademisyenler bile değerleri hazmedemeyip şekle takılı kalmış "gardrop akademisyenliği" yapıyor.

zaman

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.