TÜSİAD Halk Partisi....

Sermayenin yüzde 80'ini kontrol eden kuruluş, akademisyenlere teslim olmuş durumda.

Hafta sonu Cunda?da Boynerlerin ev partisine giderken inanın aklımın ucunda TÜSİAD konuşmak yoktu. Nitekim Cem ve Ümit Boyner?in mükemmel ev sahipliği ile ben de parti havasına girmiştim ancak sonunda kendimi Ümit Boyner?le TÜSİAD?ı tartışırken buldum. TÜSİAD eskiden Görüş gibi dergilerde hazırladığı sektörel raporlarla Türkiye?de hükümetlere sanayinin gelişmesinde yön gösteren, ufuk açan bir konumdaydı. Az konuşup öz konuşuyordu. Yaptığı her açıklamanın arkasında tüm üyeleri dimdik duruyordu. Oysa şimdi neredeyse haftada bir görüş açıklayan, ortalama siyasi bir partiden daha çok konuşan ve vasat fikirleri savunan konuma geldi. TÜSİAD başkanları sık sık hükümete fırça çekseler de bu, üyelerinin tutumuna yansımıyor. Pek çoğu Başbakan?la kişisel ve iyi ilişkiler içinde. 

Sermayenin yüzde 80?i
Türkiye?de sermayenin % 80?ine hâkim olan TÜSİAD kendini İstanbul sermayesinin gerçek görüşlerine değil birkaç akademisyenin ekonomiden çok, sosyolojik teşhislerine ve başkanlarının açıklamalarına terk etmiş durumda. Bilmem aylardır savundukları ?Türkiye krizden çıkmak için IMF ile anlaşma imzalamalı, yoksa batarız? tezinde fena çuvalladıklarının hesabını kendi aralarında sordular mı? ?Anadolu kaplanları?na kapısını kapatmış, STK olayım derken vasat sol bir siyasi parti olma yollarında hızla ilerleyen bir tuhaf oluşum. Eğer öyleyse şunun adını dürüstçe koyalım. Seçimlere bir yıl var.
Yaptırın bir tabela, kurun bir parti, mesela TÜSİAD Halk Partisi olarak girin seçimlere?

Dar alanda kısa paslaşmalar

Şükrü Saracoğlu?nda loca eğlenceliydi, ama saha fazla keyif vermedi...
Pazar günü Uğur Dündar, Ali Kırca, Serdar Turgut, Soli Özel gibi ben de Şükrü Saracoğlu?ndaydım. GS?li Ali Kırca baştan yenilmeyi kabullenmiş bir havadaydı. Nitekim FB?li Uğur Dündar ile selamlaştıklarında Dündar?ın ?Ne o cenaze töreninizi izlemeye mi geldin? esprisine güldü ama misilleme olarak Dündar?ın kırmızı kravatına bakıp ?Kırmızı çok yakışmış? demeyi de ihmal etmedi. Uğur Dündar altında kalır mı ?Beyazın üzerinde olunca elbette yakışıyor? dedi. O sırada Soli Öz el?in purosundan çıkan dumanın çocuklarını rahatsız ettiğini düşünen Uğur Dündar ?Buralarda puro içmek yasak değil mi, televizyonda buna değineceğim? dedi. Durumu Soli?ye söyledim, şaşkınlıkla bana baktı. Serdar Turgut?un ise derdi başkaydı. Oğlu, Fenerbahçeli futbolcularla beraber sahaya çıkan çocukların arasındaydı. Locadaki monitörden görünce gururla ?İşte bizim oğlan? dedi? Maç o kadar sıkıcıydı ki bitmeden 5 dakika önce çıktım.

Bir konut ?procesi? olarak Sinangir
Ali Ağaoğlu konut reklamında nasıl kafakola alındı bilmiyorum ama Sinan Çetin?e ev gezdiriyor. ?İstanbul?da rant yaratacak evden en iyi anlayan kimdir? diye sorsanız cevabım Sinan Çetin olur. Cihangir?e bir apartmanın alt dairesinden giren Sinan Çetin yatırımlarını öylesine büyüttü ki yakında semtin adı Sinangir olarak değiştirilebilir. Yani Ali Ağaoğlu reklam filminde kakarakikirinin ötesinde farkında mı bilmiyorum ama ev konusunda İstanbul?un üstad-ı âzâmını seçmiş!

Dört korumalı ?jöleli? gazeteci

Yiğit Bulut 1972 doğumlu.
Başbakan?la yaptığı röportajda yıkama yağlama sorularıyla ?jöleli? unvanlı bir basın yiğidimiz var. Önceki gün Sözcü, jöleli meslektaşımızın 4 koruma ile manava gittiğini yazdı. Malum, durumlar gergin! Manavda hain bir domatesin, bölücü bir kabağın saldırısına uğramak var! Size bu jöleli meslektaşımızın egosunun geldiği noktayı bir örnekle anlatayım.Hanefi Avcı ile ilgili ifade verdikten sonraki açıklamamı içine sindirememiş. ?İfadeden çıkan genç gazeteci kardeşlerimiz?? diyerek bana ayar çekiyor. Merak ettim, baktım, bana ?genç gazeteci? sıfatı yapıştıran bu yüksek egolu yiğit kaç yaşındaymış diye. 1972 doğumlu çıktı. Şaka değil benden 2 yaş küçük. Türk basını böyle bir ego görmedi. Al başına jöleyi anlayacağınız.