Türkmenlerin iç siyaset malzemesi yapılması tehlikeli

Türkmenlerin iç siyaset malzemesi yapılması tehlikeli
 Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, "Irak ve Suriye Türkmenlerini iç siyaset malzemesi, seçim istismarı malzemesi yapmak son derece tehlikelidir"...


 

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, "Irak ve Suriye Türkmenlerini iç siyaset malzemesi, seçim istismarı malzemesi yapmak son derece tehlikelidir" dedi.

 

ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bizim ecdadımız arkasında sömürü ve zulüm bırakmadı, tam tersine bizim ecdadımız arkasında köprüler, sebiller, camiler, medreseler, külliyeler bıraktı. Bizim ecdadımız arkasında kan deryaları değil, mürekkeple inşa edilmiş bir medeniyet bıraktı" dedi.

 

Erdoğan, ATO Congressium'da, "Yörük Türkmenleri Cumhurbaşkanını Seçiyor" programında yaptığı konuşmaya, "Ülkemizin dört bir yanından gelen değerli yörük Türkmen kardeşlerim, Asya'dan, Afrika'dan Avrupa'ya kadar üç kıta yedi iklimden ses veren, nefes veren Türk dünyasının değerli temsilcileri, özellikle Uygurlar, Kazaklar, Kırım Tatarları, Ahıska Tatarları, Karapapaklar, Kırgızlar, Gagavuzlar, Türkmenler, Yörükler, Nogaylar, Azeybaycan Türkleri, Çeçenler, Arnavutlar, Boşnaklar, Çerkez kardeşlerim, sizleri en kalbi duygularımla selamlıyor, Ankara'ya, Türkiye'ye hoş geldiniz diyorum" sözleriyle başladı.

 

Toplantının düzenlenmesine öncülük eden Akdeniz Türkmen Dernekleri Federasyonu ve Dünya Türkmenler Birliği başta olmak üzere tüm sivil toplum kuruluşlarına teşekkürlerini sunan Erdoğan, "Bizim için dua eden, çalışan, destek veren tüm ak sakallılara, ak saçlılara buradan şükranlarımı sunuyorum. Rabbim ülkemizi, milletimizi korusun, Rabbim kardeşliğimizi, yol arkadaşlığımızı daim eylesin" dedi.

 

Başta Irak ve Suriye olmak üzere, çok ağır şartlarda hayatlarını idame ettirenlere, Allah'tan sabır ve zafer dileyen Erdoğan, Türkiye'nin bölgesinde ve geniş coğrafyasında herkesi derinden yaralayan, hüzünlendiren hadiselerin yaşandığını söyledi.

 

Dünyanın her yerinde, hatta kendi ülkelerinde, Müslümanların ve birçok Türk topluluğunun çok zor şartlar altında bulunduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

 

"Yanı başımızda Irak'ta, Suriye'de, Filistin'de, Ukrayna'da kardeşlerimiz öldürülüyor, birbirleriyle çatışıyor ya da iki tarafın çatışmasında arada kalıyorlar. Bölgemizdeki tüm olumsuz gelişmelere rağmen Türkiye huzurunu, güvenliğini, istikrarlı şekilde geleceğe doğru yürüyüşünü muhafaza ediyor. Türkiye asırlar boyunca ne yaptıysa, kardeş kavgalarında yine taraf olmuyor. Her zaman oldu gibi hakkın, adaletin safında yerini alıyor.

 

Sultan Alpaslan 1071 yılında Anadolu'nun kapısını ebediyen yurdumuz olmak üzere bizlere açtığında hangi duygular, heyecanlar içindeysek, bugün de millet olarak aynı şekilde yolumuza devam ediyoruz. Fatih Sultan Mehmet Han, 1453'te hangi hissiyatla İstanbul'u fethettiyse, biz de aynı heyecanla çalışıyor, mücadele ediyoruz. Gazi Mustafa Kemal, 23 Nisan 1920'de ilk Meclisin kapısından dualarla girmişti, Ulus, Hacı Bayram Veli. Şu anda biz de aynı dualarla, aynı hissiyatla yolumuza devam ediyoruz."

 

 

 

-"Aynı ulu çınarın dallarıdır"

 

"Bizler, Orta Asya'nın bozkırlarından çıkıp bir sel gibi Anadolu'ya, oradan Balkanlara, Avrupa'ya akan kutlu bir medeniyetin varisleri olarak buradayız" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

"Toroslar'daki yörüklerle, Makedonya dağlarındaki yörükler aynı gaye için çıktıkları yolda, farklı menzillerde konaklayarak bu günlere gelmiş kardeşlerimizdir. Anadolu'nun bozkırlarında en zor zamanlarda dimdik ayakta kalabilen Türkmenlerle, Irak'ta, Suriye'de, Ürdün'de en zor şartlarda varlıklarını korumayı başarabilen Türkmenler aynı ulu çınarın dallarından başka bir şey değildir.

 

Bu millet, 1071'den beri farklı coğrafyalarda da olsa, barış ve adalet davasının peşinde kimi zaman gök bayrağın, kimi zaman al bayrağın altında bin yıldır kesintisiz yürümüştür ve yürümeye devam etmektedir. Bu millet, İslam coğrafyasının darmadağın olduğu bir dönemde, Batı'dan gelen Haçlı seferlerine göğsünü siper etmiş bir millettir. Bu aziz millet, Selahaddin Eyyübi'nin sancağı altında Kudüs'e giden, o yolları ve Kudüs'ün kapılarını açan bir millettir. Bu millet, Moğolistan'dan Viyana'ya kadar ulaşabildiği her yere barış, dostluk, dayanışma ve adalet taşımayı kendisine misyon edinmiş bir millettir. Bizim ecdadımız arkasında sömürü ve zulüm bırakmadı, tam tersine bizim ecdadımız arkasında köprüler, sebiller, camiler, medreseler, külliyeler bıraktı. Bizim ecdadımız arkasında kan deryaları değil, mürekkeple inşa edilmiş bir medeniyet bıraktı."

 

 

 

-"Osmanlının ancak cesedini parçalayabildiler"

 

"100 yıl önce 1. Dünya Savaşı başladığında askerlerimiz Kuzey Afrika'dan, Ortadoğu'dan, Balkanlar'dan çekilirken, biz sırtından hançerlenen değil, burası çok önemli, 'bizi bırakıp nereye gidiyorsun ey Türk' diye hitap edilen bir millet olduk" diyen Erdoğan, Türklerin, bu coğrafyalarda, yokluğu hissedilen, özlemi çekilen bir millet olduğunu söyledi.

 

Türklerin, barışa, adalete, dayanışmaya, birliğe hasret, dudaklarda her zaman hayırla hatırlanan bir millet olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

 

"100 yıl önce 1. Dünya Savaşı'nda Osmanlı cihan devletini, Sultan Abdulhamit'in deyimiyle, 'bir kadavraya' çevirdiler. Canlı olarak parçalayamayacakları imparatorluğu kadavra haline getirdiler, ancak cesedini parçalayabildiler. 1. Dünya savaşının ardından kurulan Cumhuriyetimiz, o ağır savaşların neticesinde içine kapanmak zorundaydı. Cumhuriyetimiz kendisini toparlamak, yaralarını sarmak, içeride istikbal mücadelesini kazanmak zorundaydı. İşte bunun için bölge sorunlarıyla yeterince ilgilenilmedi. Bölgedeki kardeşlerimize el uzatılamadı, mazlumlara sahip çıkılamadı. Ancak bu içine kapanma, bu suskunluk  gerektiğinden çok fazla sürdü. Türkiye kendisini toparladığı halde, ayakları üzerinde doğrulduğu halde kendi vatandaşına da bölgedeki kardeşlerimize, mazlumlara da sahip çıkmadı."

 

 

 

-"Azeriler, Stalin'in askerlerine teslim edildi"

 

Devletin, Doğu'da, Güneydoğu'da kendi vatandaşının haklarını inkar ettiğini, milletin öz kültürünü, değerlerini, inançlarını görmezden geldiğini ifade eden Erdoğan, "İçeride olduğu kadar, dışarıda da devlet dostlarına, kardeşlerine, geride bıraktığı akrabalarına duyarsız kaldı. Ülkemize sığınan azeri kardeşlerimiz, İnönü'nün o tek parti iktidarı tarafından Stalin'in askerlerine teslim edildi. Boraltan Köprüsü'nün karşısında gözümüzün önünde katliam yapılırken, bunlara seyirci kalan bir CHP iktidarı vardı" dedi.

 

Azerilerin, "Keşke bizi, Stalin'in askerleri değil de siz öldürseydiniz" dediğini aktaran Erdoğan, CHP zihniyetinin böyle olduğunu söyledi.

 

Erdoğan 1996'da Irak'ta Türkmenler katledilirken Türkiye'nin sessiz kaldığını belirtti.

 

Türkiye'nin, 1980'de ve 1991'de Türkmenler'in katledilirken sessiz kaldığını ifade eden Erdoğan, Azeriler'e, Bulgaristan'daki akrabalara, Saraybosna'daki soydaşlara yapılan zulme yeterince ağırlık konulamadığını, bu suskunluğun, tepkisizliğin kendi iktidarlarında sona erdiğini söyledi.

 

Türkiye'nin, bölgesindeki en güçlü, en istikrarlı, en etkin devlet olarak bölge ve dünyadaki tüm mazlumların, tüm dost ve kardeşlerin ve elbette akrabaların sesi, nefesi ve hamisi olduğuna işaret eden Erdoğan, "Artık kimsesizlerin kimi, sessiz yığınların sesi olan bir Türkiye var. Türkiye demek umut demektir, Türkiye demek barış demektir, Türkiye demek adalet demektir. Şu ay yıldızlı bayrağımızı kim görse, inanın içine güven geliyor. Kızılayımızın hilalini kim görürse inanın içine sürur geliyor. AFAD'ın, TİKA'nın amblemlerini kim görürse inanın kardeşini görmüş gibi oluyor. Her yerde biz varız. Nerede afet varsa, orada imkanlarımızla, nerede mazlum varsa, orada yardımlarımızla, nerede gadre uğramış olan varsa, sesimizle, soluğumuzla biz varız" diye konuştu.

 

 

 

 

-Türkler'i gittiğim her yerde buldum

 

Başbakanlığı döneminde 100 yakın ülkeye ziyaretlerde bulunduğunu, gittiği her yerde Türkler'i ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını bulduğunu belirten Erdoğan, gittiği yerlerde kendisine "Buraya ilk gelen, bizi bulan, bizim hatırımızı soran ilk başbakan siz oldunuz" denildiğini aktardı.

 

Başbakan Erdoğan, gittiği yerlerde devlet başbakanları, başbakanlar nezdinde oradaki vatandaşların, akrabaların sorunlarını konuştuklarını, herkesin sorununu hassasiyetle takip ettiklerini ifade etti.

 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 3,5 yıl başbakan yardımcılığı yaptığını anımsatan Erdoğan, "Acaba kaç tane Türk cumhuriyetini gidip ziyaret etti? Acaba Balkanlar'a kaç kere ulaştı? Acaba Avrupa'da kaç ülkeye gitti. Bunun cevabını versin. Acaba benim Türkmen kardeşlerimle ne denli haşır neşir oldu?" diye sordu.

 

Başbakan Erdoğan, daha önce örneği görülmemiş şekilde mazlumlara, Türkler'e, Türkmenler'e ve akrabalara el uzattıklarını söyledi.

 

Büyük millet olmanın getirdiği büyük sorumluluklar bulunduğunun altını çizen Erdoğan, kendilerinin bu sorumlulukları taşıdığını, büyük millet olmak neyi gerektiriyorsa adım adım onu yaptıklarını dile getirdi.

 

Ne yaparlarsa usulünce yaptıklarına dikkati çeken Erdoğan, "Gazze'de 7 Temmuz'da İsrail'in soykırım girişimi başladığında hem maddi imkanlarımızla hem de vicdanımızla ama bunun yanında hem de öfkemizle Gazze'nin yanında durduk. Çünkü Türkiye'ye yakışan budur. Filistin'in, Gazze'nin yanında durmak Türkiye için bir sorumluluktur. Çanakkale Savaşları'nda o Filistinli kardeşlerimiz nasıl durduysa onlar bizimle beraber orada şahadet şerbetini nasıl içtiyseler bugün biz de onların yanında aynı şekilde durmak durumundayız" dedi.

 

Gazze için seslerini yükseltince hem dışarıdan hem de içeriden hedef yapıldıklarını belirten Erdoğan, kendilerine "Gazze'yi bırak Türkmenler'e bak. Suriye ile ilgilendiğiniz kadar Türkmenler'le ilgilenin" denildiğini kaydetti.

 

"Bizim için mazlumun dini, mezhebi, dili, derisi, rengi, ırkı önemli değildir. Biz Gazze ile ilgilendiğimizden çok daha fazla Türkmenler'le ilgilenen ama bunu usulünce yapan bir hükümetiz" ifadelerini kullanan Erdoğan, Suriyeliler'e kucak açtıklarından daha fazla yurtdışındaki Türkler'le, Türkmenler'le ilgilen bir iktidar olduklarını da dile getirdi.

 

 

 

-Bu işin hassasiyetini, bu işin özelliğini anlayamadılar

 

"İşte muhalefet bunu anlamadı, anlamak istemedi. Bu işin hassasiyetini, bu işin özelliğini anlayamadılar" ifadelerini kullanan Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

"Irak ve Suriye Türkmenleri'ni burada iç siyaset malzemesi yapmak, seçim istismarı malzemesi yapmak son derece tehlikelidir. Çünkü bizim yaptıklarımızın anlatılabilecek olanı vardır, anlatılamayacak olanı vardır. Bunu Bahçeli de biliyor, bunu Kılıçdaroğlu denen adam da biliyor. Ama hakkı söylemek er kişinin işidir, her kişinin değil. Muhalefetin yaptığı açıklamada, Irak ve Suriye'deki kardeşlerimizin hayatlarını tehlikeye atıyor, şartlarını daha da zorlaştırıyor. Bunu Türkmen temsilcisi kardeşlemiz de ifade ettiler.  Ancak muhalefet son derece sorumsuz, son derece bilinçsiz, şuursuz şekilde Türkmenler'in hayatı üzerinden istismar siyaseti yapmaya devam ediyor. Bizim Türkmenler'e yaptıklarımızı Türkmen kardeşlerimiz çok iyi bilir. MHP içindeki, CHP içindeki niceleri dahi bizim Türkmen kardeşlerimize yaptıklarımızı bilirler ve defalarca  bir araya geldiğimizde takdir etmişlerdir ama sırtlarını döndüklerinde de aksini söylemişlerdir. Hatta MHP içindeki bazı dostlarımızla ortak projeler yürüttüğümüz çok faydalı işler yaptığımız da olmuştur. Buna rağmen CHP ve MHP'nin, bir de onların bu işlerden hiç anlamayan monşer adaylarının açıklamaları tam anlamışla bir faciadır."

 

Pensilvanya ihanet çetesinin bunlar uşaklarıdır

 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun gittiği her yerde, kendilerini IŞİD hakkında konuşmamakla eleştirdiğini belirten Erdoğan, "Bunu niye yapıyorlar? Ben size söyleyeyim. Bunu Musul'da alıkonulan 49 vatandaşımızın hayatını tehlikeye atmak için yapıyorlar. İşte çapları bu kadar, işte vatan sevgileri, vatandaş sevgileri bu kadar. Dış politikadan, diplomasiden anladıkları işte bu kadar" değerlendirmesinde bulundu.

 

Suriye'deki Bayırbuçak Türkmenleri'ne Milli İstihbarat Teşkilatı eliyle yardım ulaştırdıklarını kaydeden Erdoğan, 2 tırın Adana'da "paralel yapı zihniyeti"ni taşıyan bir savcı, emniyet içindeki bazı polisler ve jandarmalar tarafından önünün kesildiğini kaydetti.

 

MİT elemanların tartaklandığını, kanunsuz şekilde tırlara çıkıp fotoğraf çektiklerini belirten Erdoğan, bunun aslında suç olduğunu belirtti.

 

Başbakan Erdoğan "Önünü kesenler ortada. Televizyonlar gösterdi. Peki Bahçeli'nin sesi çıktı mı? Genel Müdür Kılıçdaroğlu'nun sesi çıktı mı? Ve dünyaya da bunu nasıl gösterdiler? 'Türkiye teröre destek oluyor' diye yaygara yaptılar. Kimler sayesinde Bahçeli, Kılıçdaroğlu gibi siyasetçilerin sayesinde. Pensilvanya ihanet çetesinin bunlar uşaklardır, uşakları...

 

Peki bu CHP, bu MHP, bu ihanet karşısında ne yapıyorlar? Susuyor, seyrediyor.  Hatta bu Pensilvanya ihanet çetesine destek vermeye devam ediyor. Hani siz Türkmenler'in yanındaydınız, hani Türkmenler sizin kardeşinizdi. Dil başka söylüyor ama el başka işler çeviriyor. Bunun hesabını soruyoruz. Büyük Türkiye'nin düşmanı ihanet şebekelerinin inlerine girdik ve giriyoruz."

 

Erdoğan, muhalefetin sorumsuz tavrına rağmen Türkmen ve Türkler için yardımları, desteği, girişimleri kesintisiz sürdürdüklerini söyledi.

 

"Biz bu yardımlarımızı yaparken ne Bahçeli'den ne Kılıçdaroğlu'ndan feyz alarak yapmadık, biz tarihimizden feyz alarak bunu yaptık" diyen Erdoğan, TİKA'yı adeta yeniden inşa ettiklerini, hem faaliyet bölgesi hem çeşidi hem de kaynak olarak kurumu tüm kardeşleri, soydaşları kucaklayan dev bir çatı haline dönüştürdüklerini ifade etti.

 

Kırım Tatarlarına camiler, okullar, konutlar yaptıklarını, tarihi eserleri restore ettiklerini anımsatan Erdoğan, "Sen neredeydin Bahçeli? 3,5 yıl Başbakan Yardımcılığı yaptın bir kere uğradın mı sen acaba Kırım Tatarlarının yanına? Onlara Türkiye'nin yardım elini uzattın mı? Yardım eli uzatacak mecalin yoktu ki. Batmıştın, bitmiştin, Türkiye'yi de batırmıştınız. Ama biz bunu yaptık ve hala da devam ediyoruz" diye konuştu.

 

 

 

-Tarihi olmayanın bugünü ve geleceği olmaz

 

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığını kurduklarını, AFAD ve Kızılay'a önemli görevler verdiklerini, sivil toplum kuruluşlarını bu alana yönlendirdiklerini belirterek, "Bugün Balkanlar'a gidin, ne kadar ecdadımızdan kalmış eser varsa bunları ihya eden, restore eden biziz" dedi.

 

Kosova'da Sinan Paşa Camisi ve Fatih Sultan Mehmet Camisinin restore edildiğini, Murat Hüdavendigar'ın türbesi ve çevresinin ihya edildiğini, Bosna Hersek'te de çalışmalar yapıldığını anlatan Erdoğan, "Buraları biz ihya ettik. Niye? Çünkü tarihi olmayanın bugünü ve geleceği olmaz" diye konuştu.

 

Balkan'lardan Moğolistan'a, Karakurum'dan Göktürk anıtlarına yapılan çalışmalara da dikkati çeken Erdoğan, "Bahçeli, sen Karakurum'un adresini biliyor musun ya? 42 kilometre, yol filan yok, Göktürk anıtlarına kadar, bizzat gittim. O 42 kilometre orada yolu yaptık. Göktürk Anıtları'nı ihya ettik. Kendi milletvekili de açılışına o zaman Başbakan Yardımcım olan Hayati Yazıcı ile beraber gitti. Ben Türkiye'deki bazı gelişmeler sebebiyle Türkmenistan'dan geri dönmek zorunda kaldım" ifadesini kullandı.

 

 

 

-Sahip çıktık, çıkıyoruz

 

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, Moğolistan'da anıt yollarının yapımının da devam ettiğine vurgu yaparak, "Bize kimse 'soydaşlarına sahip çıkmayan' diyemez. Sahip çıktık, çıkıyoruz" dedi.

 

Moldova'da Gökoğuz Türkleriyle ilgili çalışmalar yürüttüklerini, Türkistan'da Hoca Ahmet Yesevi'nin türbesini restore ettiklerini, Afganistan'da Mevlana'nın babası Sultan Veled'in ders verdiği medreseyi bulduklarını ve restore ettirdiklerini, Türkmenistan'ın Merv şehrinde Sultan Alparslan'ın türbesini bulduklarını ve aslına uygun inşa ettireceklerini bildiren Erdoğan, ,Kosova'da, Makedonya'da, Bosna Hersek'te, Arnavutluk'ta, Karadağ'da, Yunanistan'da, Bulgaristan'da ecdat yadigarı eserlere sahip çıktıklarını, restore ettiklerini, yenilediklerini, gerekiyorsa yeniden inşa ettiklerini aktardı.

 

Mısır, Kudüs, Sudan, Lübnan, Cezayir'de ecdat yadigarı eserleri, şehitlikleri ihya ettiklerini anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:

 

"Sorun bakalım bugüne kadar dillerinden Türk kelimesini, milliyetçilik kelimesini düşürmeyenler, tarihimize sahip çıkmak için ecdadın hatırasını canlı tutmak için, kardeşlerimizle gönül köprüsü kurmak için ne yapmışlar? İnanın sadece boş laf, başka hiç bir şey yok.  Biz kafatası milliyetçisi değiliz. Biz vatanını, vatandaşını sevmenin, ona hizmetkar olmanın gayreti içerisindeki milliyetçiyiz. Bizim derdimiz bu. Çünkü biz şunu biliyoruz, halka hizmet hakka hizmettir, meselemiz bu. Biz asla kavmiyetçilik, ırkçılık yapmayız, yapmıyoruz."

 

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, mensubu oldukları milletten da asla utanmadıklarını, bu gerçeği reddetmediklerini vurguladı.

 

Erdoğan, seçilme yaşını 25'e indirdiklerinde, bir MHP yetkilisinin sağına soluna bir genç alarak, "Parlamentoyu bu gençlere mi teslim edeceğiz?" dediğini dile getirdi.  Erdoğan, "Ey MHP'ye gönül vermiş genç kardeşlerim, size bu gözle bakan kişilerle beraber mi olacaksınız?" diye sordu.

 

Erdoğan, AB üyesi 10'u aşkın ülkede seçilme yaşının 18; Almanya, Hollanda, Finlandiya gibi ülkelerde de seçilme yaşının 18 olduğunu anımsatarak, şöyle devam etti:

 

"Biz 21 yaşında bir çağı kapatıp, karanlık çağı, aydınlık çağı açan Fatih'in torunlarıyız. Biz hedef olarak onu alacağız. Bizim ecdadımız Fatih, nasıl 21 yaşında o vasfa o kaliteye ulaşmışsa biz de o vasfa o kaliteye ulaşmış bir gençliği yetiştirmenin gayretinde olacağız. Bunu hep birlikte yapacağız, beraber yapacağız. Ama gencine bu gözle bakanlardan bu ülkeye hayır gelmez. Onun için ben partime de söyledim. Dedim ki 25'e indirdik birinci hedefimiz buydu, şimdi bu 25'i de gelin 18'e indirelim.

 

Sultan Alparslan, Anadolu kapılarını bizlere açarken ordusunda bugün kardeşimiz olarak gördüğümüz her kesimden insan vardı. Malazgirt Ovası'nda şehitlerimizin kanı birbirine karışmıştı. Zaferin ardından hepsi aynı safta şükür namazı kılmışlardı. Söğüt'te toprağa dikilen Osmanlı Çınarı üç kıtaya yayıldığında altında her kesimden, her inançtan insan, topluluk huzur içinde yaşıyordu. Kut'ül Ammare'de, Çanakale'de, Hicaz'da Kurtuluş Savaşı'nda vatanı hep birlikte savunduk. Bugün de 81 vilayetimiz, 77 milyon insanımızla Türkiye topraklarında birlik, beraberlik, huzur içinde yaşayabileceğimiz müşterekleri tesis etmek ve güçlendirmek mücadelesindeyiz."

 

 

 

-Önce 2023, ardından 2053 ve 2071...

 

Erdoğan, daha da büyüyen bir Türkiye olarak kararlılıkla yürümeye devam edeceklerini belirterek, "Türkiye Cumhuriyeti kimliğini taşıyan, bu devletin ayrımsız birinci sınıf vatandaşıdır. Bununla yetinmiyor, bizimle gönül bağı olan, inanç birlikteliği, kültür birlikteliği olan her kardeşimize aynı nazarla bakıyor, kucaklıyor, imkanlarımızı onlarla paylaşıyoruz. İnşallah önce 2023, ardından 2053 ve 2071'e her geçen gün, her geçen yıl daha da güçlenen, daha da büyüyen ve daha da zenginleşen bir Türkiye olarak inançla, güvenle, kararlılıkla yürümeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

 

Erdoğan, Yörük Türkmen kardeşlerine, Türk dünyasından gelerek kendilerine gönüllerini açan kardeşlerine, büyük ve güçlü Türkiye yolundaki, yeni Türkiye yolundaki mücadelelerine destek verdikleri için şükranlarını sunmak istediğini söyledi.

 

Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, Lazıyla, Boşnağıyla, Arnavuduyla, Romanıyla, 77 milyonun tek millet olduğunu ifade eden Erdoğan, "Temel ilkemiz şudur. Yunus'un diliyle, 'Yaradılanı severiz yaradandan ötürü'. Olay budur. 10 Ağustos'ta sizlerin teveccühüyle cumhurbaşkanı seçildikten sonra da bu güzel birliteliğimizin devam edeceğini ifade etmek istiyorum" dedi.

 

Başbakan Erdoğan, konuşmasının sonunda programa katılan Türkiye dışından gelen misafirlere ve temsilcilerine, Orta Asya'dan Balkanlara kadar tüm kardeşlerine selam ve sevgilerinin iletilmesini istedi. Erdoğan, salondakilere, "Sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyor, hepinizi Allah'a emanet ediyorum" diyerek veda etti.

 

 

 

-Programdan notlar

 

Başbakan Erdoğan, kürsüye Dombra şarkısının orjinal versiyonuyla çıktı. Erdoğan, konuşması süresince boynuna Türkmen şalı taktı.

 

Salondaki "Yaylaların şahinleri, kentlerin sessiz çoğunluğu Yörük Türkmenler seninle" pankartı ve Erdoğan'ın Efe kıyafetli posterleri dikkati çekti.

 

Erdoğan, konuşması sırasında, "Güneydoğu'da Kürtçe konuşan pek çok Türkmen aşireti var. Güneydoğu'da Kürtçe konuşan Türkmenler sizinle" diye seslenen bir vatandaşa, "Allah razı olsun" şeklinde karşılık verdi.

 

 

 

-Türkmenler desteklerini açıkladılar

 

Türkmenler, ATO Kongre Merkezinde düzenledikleri etkinlikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı adaylığını desteklediklerini açıkladılar.

 

Toplantıda konuşan Türk Dünyası Türkmen Beyi Uluer, Türkiye'nin son 12 yıldır tüm dünyadaki mazlumlara, soydaşlarına maddi ve manevi her türlü desteği verdiğini belirterek, "Ülkemizin Türkmenlere yardım etmediğini söyleyenler, Türkmen kardeşlerimize giden yardım tırlarını yakalatanlanla aynı saftadır" diye konuştu.

 

Uluer, Türkiye'nin Türk soydaşlarına yaptığı yardımları, katkıları, desteği yakından takip eden bir kişi olduğunu ifade ederek, "Haritada Urumçi'nin, Uygur Türklerinin yerini bulamayanların, oturdukları yerden ahkam kestiklerini görünce böyle siyasetten iğreniyorum" ifadelerini kullandı.

 

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan'ın, dünyanın her yerindeki mazlumlara Türkiye'nin varlığını, gücünü hissettirdiğini, kanayan yaraya merhem, gözyaşına mendil, gariplere kolkanat, susuzlara kuyu, görmeyenlere göz, karanlıklara ışık, zalimlere hasım, mazlumlara dost olduğunu ifade eden Uluer, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

"En büyük milliyetçilik, yüzde 100 milli olan ve bu topraklarda doğumuş, büyümüş, hizmet etmiş, içimizden biri olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı cumhurbaşkanı seçmektir. En büyük milliyetçilik, bu topraklarda yaşayan hangi ırka sahip olursa olsun, etnik yapısını sorgulamadan, suçlamadan, bölücülük ve ayrımcılık yapmadan, kardeşce kol kola, el ele huzurla yaşamayı tesis etmektir. Milliyetçilik kelimesini bölücülük ve ırkçılık gibi anlayanlar, algılayanlar, kandan ve gözyaşından beslenenler bizim ne dediğimizi anlamazlar. Gerçek milliyetçilik ülkeyi çok sevmekle ve yapılan hizmetle ölçülür. Ülkemize yapılan dev projelere karşı çıkmak ya da karşı çıkanlarla kol kola girmenin adı milliyetçilik değildir. Bunun adı ekmek yediğin tekneye pislemektir, bunun adı ihanettir.

 

Mazlumiyete kavmiyet karıştıranların ne Filistin'i ne de Türkistan'ı anlayacağını dile getiren Uluer, "Hiçbir ırk insan olmanın üstünde değildir, üstünlük sadece takvadadır" dedi.

 

"Reis, seni seviyoruz" ifadesini kullanan Uluer, Erdoğan'ın hislerine tercüman olduğunu belirtti. Uluer, "Yolun yolumuzdur. Türk Dünyası Türkmen Beyi olarak emrinizdeyim, emrinizdeyiz. Allah yolunu ve bahtını açık etsin, sen mazlumlara yardım et, Türk dünyası bize emanet, sen de yüce Allah'a emanet ol" diye konuştu.

 

Dünya Türkmenler Birliği Başkanı İsmail Demirdüzen de cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan'ın yanında yer alacaklarını belirterek, "Recep Tayyip Erdoğan'ı bütün mazlum milletlerin cumhurbaşkanı yapmak için hiçbir kimseye muhtaç etmeyeceğiz, İnşallah birinci turda en yüksek oyla seçmek üzere Yörük Türkmenler sağcısı, solcusu, Alevisi, Sünnisi hiçbir siyasi parti ayrımı tutmadan, dik duran insanların yanında dururuz, çünkü biz Efe'yiz, Efe cumhurbaşkanı adayının yanındayız. Yörük Türkmenler ve Türk dünyası 10 Ağustos'ta sizinle" diye konuştu.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.