'Türkiye'nin önünü kesme meselesiydi 28 Şubat'
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Türkiye'nin önünü kesme meselesiydi 28 Şubat. 12 Eylül gibi, 12 Mart gibi, 27 Mayıs gibi. Zulüm mekanizmalarından birisinin adıydı 28 Şubat" dedi.
ANKARA (AA) - Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Türkiye'nin önünü kesme meselesiydi 28 Şubat. 12 Eylül gibi, 12 Mart gibi, 27 Mayıs gibi hiç birbirinden farkı olmayan 'Eğer başka yollarla yolunu çeviremiyorsak, zorla önlerini keserek yollarından vazgeçmelerini sağlayalım' diyerek millete reva gördükleri zulüm mekanizmalarından birisinin adıydı 28 Şubat. Devirler, siyasi aktörler değişiyor, isimler, partiler değişiyor ama 150 yıldır bu topraklarda verilen mücadelenin mahiyeti değişmiyor" dedi.
Kurtulmuş, TRT'nin "Kara Şubat Beyaz Direniş" belgeselinin Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Konferans Salonunda gerçekleştirilen gala programına katıldı.
Galada, belgeselden kısa bir bölümün izletilmesinin ardından konuşan Kurtulmuş, 28 Şubat'ı anlatan belgeselin hazırlanmasında emeği geçenleri tebrik etti.
Kurtulmuş, başörtüsü yasağının ardından başlatılan "Başörtüsüne özgürlük" direnişinin, bembeyaz, tertemiz bir direniş olduğunu aktararak, 28 Şubat'ta verilen mücadeleyi, "Hiçbir şer odağının içine nüfuz etmeye cesaret edemediği, gücünün yetmediği, pırıl pırıl Anadolu insanın saf gönüllerinden çıkmış, bütün iradelerini ortaya koyduğu, bütün güçlükleri, tehditleri göz önünde bulundurarak, korkmadan, yılmadan hiçbir şekilde hiçbir safhası kirletilmemiş bembeyaz bir mücadeleydi" şeklinde tanımladı.
Bu mücadeleyi ilk anından son anına kadar getirenlere teşekkür eden Kurtulmuş, "Beyazıt'ta başlayıp Çapa Tıp Fakültesinin önüne kadar o günkü yürüyüşü hatırladım. O mücadeleden birileri kıyı bucak kaçarken bütün gövdesiyle, yüreğiyle katkı veren hocaları hatırladım. O mücadeleye gerçekten benliğini ortaya koyan insanları hatırladım. O mücadeleye ihanet edip, 'başörtüsü füruattandır' diyerek o başörtüsü mücadelesinin arkasındaki anlamdan kaçan, o anlamla verilen mücadeleyle yüzleşme cesaretini bulamayan korkakları, ödlekleri hatırladım" ifadesini kullandı.
Başörtüsü yasağına İstanbul'da on binlerin el ele tutuşarak gerçekleştirdiği "Başörtüsüne özgürlük" zinciri eylemine dikkati çekerek, "Mustafa Samastı diye bir kişi vardı, o bugün yine burada, Hüsnü Tuna, Sevgi Kurtulmuş, Leyla Şahin Usta burada… Ama o gün gölgesinden korkanlar, o gün birtakım hesaplar içerisinde olanların, bugün nerede olduğunu sorgulamak lazım" diyen Kurtulmuş, o gün bu mücadeleye fitne sokup bu mücadeleyle halkın arasını açmaya çalışanların bugün nerede olduğunun sorgulanması gerektiğini söyledi.
"Bin yıl zannettikleri şeyin, çok kısa bir sürede biteceğini zannetmiyorlardı"
Bugün bir başarı öyküsünün sonunda rahatlıkla konuşulabildiğini ancak o gün konuşanların asıl kahramanlar olduğuna vurgu yapan Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"İstanbul'da o mücadele verilirken bir tane öğretim üyesi vardı eşim, Sevgi Hanım… Atıldı... Benden daha mütevekkil olarak o süreçleri karşıladı. Şimdi bu salonda çok sayıda öğretim üyesi arkadaşımız var, profesörlerimiz, rektörlerimiz var, Allah'a çok şükür bundan sonra da olmaya devam edecek. Başörtüsüyle üniversiteye sokulmayanları, başörtüsü düşmanı insanlar, 'Oh ne güzel bunları üniversiteden attık, perişan oldular’ zannettiler. Ama şimdi Türkiye'nin her yerinde son derece şuurlu, son derece bu millete, bu ülkenin değerlerine bağlı olan insanlar olarak karşımızda duruyorlar. Üniversiteden attıkları zaman zannettiler ki bu iş burada bitti. Bin yıl zannettikleri şeyin, çok kısa bir sürede biteceğini zannetmiyorlardı. Çok şükür bugün itibarıyla büyük bir başarı tablosuyla o günlerdeki o ağladığımız, içimize kan akıttığımız o günlerden geriye bir büyük zafer tablosu kaldı.”
"Türkiye’nin önünü kesme meseleydi 28 Şubat"
Mücadelenin, sadece başörtüsüyle ilgili olmadığını belirten Kurtulmuş, şunları söyledi:
"Sadece bizlerin yaşadığı dönemle ilgili bir mücadele değildir ve bitmiş, sonuçlanmış da değildir. Bundan sonra da devam edecektir. Başka şekilde, başka toplumsal ve siyasal formatlarda karşımıza çıkacak ama bu topraklarda bu mücadele hiç sonlanmayacaktır. Eğer zannedersek ki, 'Artık tamam, bunlar bitti. Bir daha bir şekilde bu mücadeleler olmaz, bu yanlışlıklar olmaz' zannetmeyin. Bu memlekette esasında bizim 28 Şubat diye karşılaştığımız süreç, millete karşı tepeden inme, milleti şekillendirme hevesinde olanların Türkiye’de ortaya koymuş olduğu eylemlerin sadece bir halkasıdır. 150 yıllık bir mücadele veriyoruz. 28 Şubat’tan geçtik, bugün de geçiyoruz. Bu memlekette hep milleti şekillendirmek isteyenler hep şundan tedirgin olmuştur, 'Bu millet eğer değerleriyle buluşur, kökleriyle buluşursa, bu millet yeniden ayağa kalkar ve bu coğrafyanın hakim unsuru olarak dünyada yeniden sözü geçen bir ülke olur. Önlemek istedikleri, sizin başınızdaki bir metrekarelik bir başörtüsü değil. O başörtüsünün temsil ettiği değerlerimizdi. Onun temsil etmiş olduğu milletle devlet bütünleşmesiydi. Onun temsil etmiş olduğu Hoca Ahmet Yesevi’den günümüze kadar gelen bir büyük irfan mektebinin Türkiye’deki yansımalarıydı. Buna karşı oldukları için sizin karşınıza çıktılar. Başka adlarla başka dönemde de çıktılar. Türkiye'nin önünü kesme meselesiydi 28 Şubat. 12 Eylül gibi, 12 Mart gibi, 27 Mayıs gibi hiç birbirinden farkı olmayan 'Eğer başka yollarla yolunu çeviremiyorsak, zorla önlerini keserek yollarından vazgeçmelerini sağlayalım' diyerek millete reva gördükleri zulüm mekanizmalarından birisinin adıydı 28 Şubat. Devirler, siyasi aktörler değişiyor, isimler, partiler değişiyor ama 150 yıldır bu topraklarda verilen mücadelenin mahiyeti değişmiyor."
"Bu oyunu böyle görmezsek, 'Beyaz Direniş'in bir anlamı olmaz"
Mecliste, başörtülü milletvekiline, "Bu kadına haddini bildirin" dendiğini anımsatarak, 28 Şubat’ta meselenin, "had bildirme" meselesi olduğunu aktaran Kurtulmuş, "Mesele, Türkiye’yi yönettiğini zanneden bir zümrenin milletin hizadan çıkmasından korkması, endişe etmesi ve yeniden millete ayar verme meselesiydi" diye konuştu.
28 Şubat, 27 Mayıs zihniyetinin bugün de terör kisvesi adı altında milletin karşısına çıktığını ifade eden Kurtulmuş, "İnanın ki hiç farkı yoktur. 28 Şubat’ta o zulmü reva görenlerle, 27 Mayıs'ta Adnan Menderes'in ipini çekenlerle, bugün Sur'da, Cizre'de o çocuklara çukurların içine bombayı koyduranların arasında zerre miktarı fark yoktur, aynı odakların insanlarıdır, aynı şer çevrelerinin insanlarıdır. Bu oyunu böyle görmezsek, 'Beyaz Direniş'in bir anlamı olmaz" değerlendirmesinde bulundu.
"Biz sizin çizdiğiniz sınırlar içerisine hapsolacak kadar haddimizi bilmeyenlerden değiliz"
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, milletin verdiği destekle gelinen yerin ortada olduğunu söyledi.
"Rahat yok, bu iş bitti yok, defter kapandı yok" yorumunu yapan Kurtulmuş, "Adamlar, bir asır evvel yarım kalmış defterdeki hesapları yeninden ortaya koyuyorlar. Sykes-Picot’ta yarım bıraktıkları işi bitirmeye çalışıyorlar" dedi.
Bu milleti değerlerinden, ortak bir ümmet bilincinden ayırma senaryosunun sadece bir bölümünün adının 28 Şubat olduğuna işaret eden Kurtulmuş, "Başörtüsüyle mücadele verirken, bu bir başörtüsü mücadelesi değildi. Bu bir gönül dünyasının, yeniden ihya edilmesi mücadelesiydi. 'Siz misiniz bunu yapmaya kalkanlar. Şu insanlara haddini bildirin de bizim çizdiğimiz sınırlar içerisinde hapsolsunlar’ demekti. Biz sizin çizdiğiniz sınırlar içerisine hapsolacak kadar haddimizi bilmeyenlerden değiliz. Bizim sınırlarımızı; bizim inancımız, bizim medeniyetimiz, bizim birikimimiz çizmiştir” diye konuştu.
Kurtulmuş'a, konuşmasının ardından, "İnanca saygı düşünceye özgürlük hatıra ormanı"nda eşi Sevgi Kurtulmuş ile adına dikilen 100'er adet boylu fidan için sertifika verildi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.