“Türkiye’nin ilk ve gerçek kriminalistleri Üsküdar Üniversitesinde”

“Türkiye’nin ilk ve gerçek kriminalistleri Üsküdar Üniversitesinde”
Prof. Dr. Sevil Atasoy, Üsküdar Üniversitesi Tercih ve Tanıtım Günleri kapsamında düzenlenen Tercih Buluşmalarının üçüncü gününde “Kanıt Peşinde: Her çorba içilmez - Osmanlı’nın katil kadınları” başlıklı konuşması ile aday öğrencilerle bir araya geldi.

“Türkiye’nin ilk ve gerçek kriminalistleri Üsküdar Üniversitesinde”

Prof. Dr. Sevil Atasoy, Üsküdar Üniversitesi Tercih ve Tanıtım Günleri kapsamında düzenlenen Tercih Buluşmalarının üçüncü gününde “Kanıt Peşinde: Her çorba içilmez - Osmanlı’nın katil kadınları” başlıklı konuşması ile aday öğrencilerle bir araya geldi.

Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Bağımlılık ve Adli Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sevil Atasoy, Üsküdar Üniversitesi Tercih ve Tanıtım Günleri Buluşmaları kapsamında, üniversite adayları ve veliler ile bir araya geldi.

 

Prof. Dr. Sevil Atasoy: “Tarihin ilk kadın seri katili mutfaktan çıkmıştır”

Tarih boyunca varlığını sürdüren bir cinayet şekli olarak; zehirleyerek öldürme vakalarından örnekler aktaran Atasoy, “Siz siz olun mutfaktakine her zaman dikkat edin, nitekim yazılı tarihin ilk kadın seri katili mutfaktan çıkmıştır” dedi.

 

Otopsi ve olay yeri incelemenin yapılmaması, cinayetleri karartıyor

Osmanlı’da, Tanzimat fermanından sonra kurulan Nizamiye Mahkemeleri ve 1858 tarihli Ceza Kanunu’nda zehrin ilk defa bir cinayet silahı olarak kabul gördüğüne dikkat çeken Atasoy, tıbbi ya da kozmetik amaçlı kullanımları olmakla birlikte ölüme de yol açabilen otuzun üzerinde doğal madde ve kimyasal bileşiğin İmparatorluğun dört bir yanında serbestçe satılabilmesinin, zehirle cinayet salgınına yol açtığını belirtti.

Atasoy, “Esrar, afyon, sıçanotu, aksülümen, balıkotu, horasani, kara çöğleme, tatula tohumu, kunduz böceği, kargabüken, ebucehil karpuzu, göztaşı gibi maddelerin bakkallardan, berberlerden, kökçülerden, aktarlardan kolayca temin ediliyordu. Esnafın denetlenmesi ve cezalandırılması yönünde genelgeler yayınlandı. Hekim ve eczacılar yetkilendirildi ama personel eksikliği nedeniyle uygulanamadı. Yasa çıkarmak yetmiyor, bunu izleyecek, uygulayacak kişiler gerekli. Keşif, otopsi ve olay yeri incelemesindeki eksiklikler özellikle zehirle cinayetlerin karanlıkta kalmasına yol açar, suçlular cezasını bulmaz. Günümüzde de aynı sorunlar yaşanıyor” şeklinde konuştu.

 

Bir cinayet şekli olarak: Çorbaya zehir katma

Kadınların geçmişten bugüne kadar ellerini kana bulamaktan çekindiklerini ifade eden Atasoy, “Ya zehirle öldürmüşler ya da başka birine öldürtmüşlerdir. Osmanlı kadınları genellikle zehirleme tekniği olarak, yiyecek ve içeceklere özellikle de çorbaya madde katarak kişileri zehirlemişlerdir” diye belirterek, örnekler verdi.

 

“Seri katil” kime denir?

İki ya da daha fazla kişiyi aradaki bir soğuma evresinden sonra öldüren kişilere seri katil tanımlaması yaptıklarını belirten Prof. Dr. Sevil Atasoy, ”Bir anda 8-10 kişiyi öldürene seri katil demiyoruz. Dünya’da her on erkek seri katile karşılık, bir kadına rastlanıyor. Ülkemizde de hemen her suç tipinde aynı oran geçerli.” dedi.

Atasoy, dünyanın en tanınmış kadın seri katillerinden Viyanalı Bayan Elfriede Blaunsteiner’in kumar parası için tek başına yaşayan, akrabası bulunmayan en az on zengin ve yaşlı erkeği gazete ilanı ile bulup öldürdüğünü belirtti.

 

“Birisi birini öldürmeyi aklına koydu mu bunun önüne geçilemez”

Zehirlemenin günümüzde gündemini korumakta olduğunu belirten Atasoy, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Zehirleyen maddelerin giderek arttığı bir dünyada yaşıyoruz. Daha önceki kuşakların bildikleri arsenik, siyanür ya da mantar gibi zehrin ötesinde, bugün akla hayale gelmeyecek başka maddeler ve tekniklerle zehirlemek mümkün. Bütün bunları açığa çıkarabilmek için çok güçlü adli bilimler teknolojisine, alt yapısına ve bilgisine sahip olan bir ülkede yaşamanız lazım. Bugün Afrika ve Asya’nın birçok ülkesinde zehirlenme vakaları doğal ölüm zannedilerek üzeri kapansa da gelişmiş ülkelerde kriminal laboratuvarların yetenekleri ve otopsilerdeki beceriler sayesinde mümkün olduğunca aydınlatılmaya çalışılıyor. Ama birisi birini öldürmeyi aklına koydu mu bunun önüne geçilemez.”

 

Adli Bilimlerde 4 yıllık lisans eğitimi, ilk kez Üsküdar Üniversitesinde

Biyoloji, kimya, fizik, matematik, arkeoloji, antropoloji,sosyoloji, psikoloji gibi her mesleğin suçun aydınlatılması ve suçlunun ortaya çıkarılması için Adli Bilimler şemsiyesi altında hizmet ettiğini belirten Prof. Dr. Sevil Atasoy,

“Üsküdar Üniversitesinde suçla mücadele eden birimler var. Bunları topluca “Adli Bilimler Kompleksi” olarak adlandırıyoruz. Başta, Türkiye’de ilk defa ve sadece Üsküdar Üniversitesinde olmak üzere 4 yıllık bir lisans eğitimi var. Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi bünyesinde yürütülen 4 yıllık lisans eğitimi sonunda mezun olacaklar birer kriminalisttir. Yani olay yerinden elde edilen delilleri inceleme yeteneğine sahip olan kişiler. Onlar Türkiye’nin ilk ve gerçek kriminalistleri olarak adalete hizmet edecek. Bu arada Üsküdar Üniversitesi’nin Bağımlılık ve Adli Bilimler Enstitüsü’nde farklı bilim alanlarında Adli Bilimler Yüksek Lisansı ve Doktora eğitimi almak da mümkün. Ayrıca Adli Bilimler gibi adalete hizmetin ayrılmaz parçası olan Ceza Adaleti Yüksek Lisans eğitimi ile, Vakıf Üniversiteleri arasında bir ilki daha gerçekleştirdik. Adli Bilimler Kompleksi, Sağlık Meslek Yüksek Okulu bünyesindeki Otopsi Yardımcılığı’nı, Şiddet ve Suçla Mücadele Uygulama ve Araştırma Merkezi’ni, Bilirkişilik Temel Eğitimi’ni, kurulan Tıp Fakültesi’ndeki Adli Tıp Anabilim Dalı’nı ve mezunlarımıza bir kariyer merkezi olarak da hizmet edecek Adli Bilimler Derneği’ni kapsıyor.

Programın sonunda aday öğrenci ve velilere soğuk çorba ikramı yapıldı.

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.