Türkiye'nin elindeki Suriye kartı

Türkiye'nin elindeki Suriye kartı
Geçtiğimiz Cuma günü Malatya'dan kalkan keşif uçağının Suriye tarafından düşürülmesinin üzerinden 5 gün geçti. Türkiye ve dünya gündeminin...



Geçtiğimiz Cuma günü Malatya'dan kalkan keşif uçağının Suriye tarafından düşürülmesinin üzerinden 5 gün geçti.

 

Türkiye ve dünya gündeminin ilk sırasına bir anda giren bu olay hükümetin ani kriz yönetimi konusunda ciddi bir sınav vermesine de neden oldu. Olayın duyulmasının hemen ardından Başbakan Erdoğan ve kabinenin yetkili isimleri Suriye'yi kanlı politikaları ile yöneten diktatör Beşşar Esed yönetiminin büyük tuzağını gördü.

Başbakan Erdoğan ise dün AK Parti grup toplantısında tüm gözlerin üzerine çevrildiği konuşmasında "Bundan böyle farklı bir aşamaya geçilmiştir." diyerek bölgede etki ve gücünü her geçen gün artıran Türkiye'nin eylem planını tek tek açıkladı.

BUGÜN Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erhan Başyurt, Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarının ne anlama geldiğini Türkiye'nin izlediği kritik Suriye politikasının genel analizini yaptı.

İşte o yazı:

Türkiye'nin tezleri ve eylem stratejisi

Düşürülen F4 uçağımızla ilgili Türkiye'nin tezleri ve eylem planı giderek netleşiyor.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ardından Hükümet Sözcüsü Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve son olarak Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin elindeki bulguları ve tezlerini kamuoyuyla paylaştı.

Türkiye 3 hususta ısrarlı.

Birincisi, uçağımız 13 deniz mili açıkta yani uluslararası hava sahasında ısıya duyarlı ya da radar güdümlü olmayan bir füzeyle vuruldu.

İkincisi, ulusal radar ağını test amaçlı tek başına, silahsız ve kimlik tanıma sistemleri açık uçuyordu, bu da hasmane bir görevi olmadığını gösterir.

Üçüncüsü, Suriye ikazda bulunmadan, nota vermeden, önleme uçuşu yapmadan kastı mahsusa ile uçağımızı düşürdü.

Türkiye, tezlerini kanıtlayan radar kayıtlarının, Suriye'den elde edilen telsiz dinlemelerinin elinde mevcut olduğunu vurguluyor. Üçüncü tarafların ellerindeki kayıtlarla karşılaştırmayı da kabul ediyor.

İhlal olsaydı bile vurulamazdı

Türkiye, uçağın vurulduğu noktadan havada süzülerek Suriye'ye 8 deniz mili mesafeye düştüğünü kabul ediyor.

Yine Türk F4 uçağımızın vurulmadan 15 dakika önce Suriye hava sahasını 5 dakika süreyle ihlal ettiğini ve Suriye değil, Türkiye'nin uyarısıyla rotasını düzelttiğini ifade ediyor.

Ancak daha önemlisi, Türk uçağı hava sahası ihlali yapıyor bile olsaydı, teamüller gereği Suriye'nin dost ülke uçağını bu şekilde uyarmadan düşürme hakkı bulunmuyor.

Türkiye'nin hava sahasının yılbaşından bu yana 114 kez ihlal edildiğini, Suriye helikopterlerinin de 5 kez ihlalde bulunduğu kaydediliyor.

Yapılması gereken ikaz etmek, önleme uçuşu yapmak olmalıydı...

Aksi halde sınırlarımızın dört tarafı uçak mezarlığına dönerdi.

Aslında Suriye'nin, "düşmanı" İsrail'in ihlallerine bile bu şekilde muamele edemediği biliniyor.

Dahası uçağımız düştükten sonra arama-kurtarma ve yardım amacıyla gönderilen CASA tipi bir askeri uçağımıza da Suriye'nin taciz ateşi açtığı ve ikaz edilmesi üzerine son verdiği kaydediliyor.

Türkiye'nin, tezlerinde haklı olduğunu, ABD, Avrupa ve birçok ülkenin münferit açıklamaları doğruluyor.

Yine İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT) tavsiye kararıyla NATO'nun dün yaptığı destek açıklamaları, uluslararası
kurumlarda da haklılığımızın teyit edildiğini gösteriyor.

"Yeri, zamanı ve yöntemi" saklı

Gelinen noktada, Türkiye'nin önemli bir krizi bu kez "dilini ısırarak", "öfkesini frenleyerek" itidal ve soğukkanlılık içinde sağlıklı şekilde yönettiği söylenebilir.

Bütün bunlar "Türkiye'yi test etmek" ve "Doğu Akdeniz'deki varlığımıza darbe vurmak" amaçlarıyla yapılan saldırıya karşı "meşru müdafaa", "mütekabiliyet" ya da "mütecaviz ülkeye cevap" haklarımızdan vazgeçtiğimiz anlamına gelmiyor.

Ancak bu kez oyunu kuralına göre oynayacak ve "yerini, zamanını ve yöntemini kendisinin belirleyeceği şekilde" bu haklarını kullanacak Türkiye.

Başbakan Erdoğan dün "Savaş çığırtkanlarının ve provokatörlerin tuzağına düşmeyeceğiz" diyerek neyin olmayacağını açıktan dile getirdi.

Eylem yol haritamızın diplomatik hamleler dışındaki iki maddesini şöyle ifade etti:

"Türkiye, Suriye yönetiminin sınırlarımızda oluşturduğu güvenlik risklerini hiçbir şekilde tolere etmeyecek, karşılıksız bırakmayacaktır. TSK angajman kuralları bu yeni aşamaya göre değiştirilmiştir..."

"Suriye halkı bu eli kanlı diktatör ve çetesinden kurtuluncaya kadar Türkiye gereken her türlü desteği verecektir. Suriyeli kardeşlerimize yürekten sesleniyorum: muhakkak Allah'ın yardımı yakındır..."

Umarım tezlerimizin haklılığı kadar eylem stratejimiz de etkin ve doğru sonuçlar verir.

Bu aşamada söylenecek tek şey: Türkiye ve Suriye halkı için en hayırlısı olsun!

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.