Türkiye'nin AB'ye ihtiyacı arttı

Türkiye'nin AB'ye ihtiyacı arttı
  AB Bakanı Bozkır, "Türkiye'nin AB'ye ihtiyacı eskisinden çok daha fazla artmıştır. AB'nin de Türkiye ile bu ilişkinin devamına olan ihtiyacı...

 

 

AB Bakanı Bozkır, "Türkiye'nin AB'ye ihtiyacı eskisinden çok daha fazla artmıştır. AB'nin de Türkiye ile bu ilişkinin devamına olan ihtiyacı eskisinden çok daha fazladır" dedi.

 

OSLO (AA) - AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, "Türkiye'nin AB'ye ihtiyacı eskisinden çok daha fazla artmıştır. AB'nin de Türkiye ile bu ilişkinin devamına olan ihtiyacı eskisinden çok daha fazladır" dedi.

 

Norveç'te çeşitli temaslarda bulunan Bakan Bozkır, Türkiye'nin AB süreci, AB ile ilişkiler, AB'nin ABD ile serbest ticaret görüşmelerinde Türkiye'nin durumu gibi önemli konularda Türk gazetecilere geniş değerlendirmelerde bulundu.

 

Bakan Bozkır, AB üyelik müzakerelerini iki kez tamamlamış ancak referandum sonucunda üyeliği istememiş olan Norveç'te yaptığı görüşmelerden Türkiye'nin müzakere süreci için oldukça faydalandığını belirtti.

 

Halkın istememesi nedeniyle birliğe girmeyen Norveç'in aksine, bütün yaşananlara rağmen Türkiye'de AB üyeliğine kamuoyu desteğinin yüzde 55'lerde olduğunu ve karar noktasına gelinmesi halinde Türk halkının mutlaka 'evet' diyeceğini ifade eden Bozkır, "Norveç ile yapımız farklı. Norveç 5 milyon, Türkiye 77 milyon nüfuslu. AB Norveç'i almakta bir sıkıntı duymuyor, Norveç istemiyor. Oysa biz istiyoruz, AB ise 'çok büyük bir ülke bunu nasıl alacağım bütün karar mekanizmalarını değiştirecek çok güçlü şekilde geliyor' diye düşünüyor" şeklinde konuştu.

 

Dünyada meydana gelen her türlü gelişme, bölgede yaşananlar, ekonomik krizler, İskoçya referandumu, ertelenen Katalonya referandumunun bir anlamda Türkiye-AB ilişkisini her zamankinden daha önemli ve değerli hale getirdiğine işaret eden Bozkır, Türkiye'nin AB'ye ihtiyacının eskisinden çok daha fazla arttığını, AB'nin de Türkiye ile bu ilişkinin devamına olan ihtiyacının eskisinden çok daha fazla olduğunu vurguladı.

 

AB Bakanı Bozkır, AB ile üç yılı geçen durgunluktan sonra müzakere sürecindeki hareketliliğin sebeplerine değinirken, 3-3,5 yılda tek bir fasıl açabilmiş olmanın bir anlamda kamuoyunda kalp kırıklığına yol açmasının kaçınılmaz olduğunu ancak Türkiye'nin boş durmayarak 167 önemli reform tasarısını meclisten geçirdiğini, fasılların açılmadığı dönemde açılmamış fasıllarla ilgili çalışmaları devam ettirerek hiç zaman kaybetmediğini söyledi.

 

Bozkır, Sarkozy örneğinde olduğu gibi Türkiye'ye karşı anlaşılmaz hasmane tutumlar olduğunu ancak Türkiye'nin ilişkisini kişiler bazında kurmadığını ve vakur bir duruş sergileyerek ilişkiyi bozacak davranışlardan kaçındığını belirtti. Bozkır, şunları kaydetti:

 

"Örneğin Sarkozy, bunca yıllık diplomasi tecrübeme rağmen çözemediğim nedenle Türkiye'ye karşı çok hasmane bir tutum içinde oldu. Liderlerimizin AB liderleriyle buluşabileceği aile fotoğraflarına olsun, diğer önemli toplantılara olsun katılımını dahi engelleme cihetine gitti. Ancak Türkiye çok vakur ve efendi davrandı. Oyuna gelmeyerek bu ilişkiyi bozacak hareketlerden kaçındı. Çünkü biz bu ilişkiye önem veriyoruz, AB'ye üye olmak istiyoruz. Ayrıca devletlerle olan ilişkimizi kişiler bazında hiç yapmadık. Aynı Fransa, aynı Almanya 2004'teki müzakerelerimizi başlamamızı sağlayan lokomotif rolü oynayan iki ülkedir. Şimdi Fransa'da Hollande'ın gelişiyle ilişkilerimiz olması gereken raya oturdu. Türkiye ve Fransa bundan hem ikili ilişkilerinde yararlanıyor, hem de Fransa'nın tekrar AB içinde Türkiye'ye destek vermek suretiyle bazı itibar kazanacağı durumlar ortaya çıkıyor. Almanya'da da Merkel aslında eskisine oranla çok daha farklı bir tutum içinde, ikili ilişkilerimize önem veriyor."

 

- Yeni Türkiye, yeni AB -

 

AB Bakanı ve Başmüzakereci Bozkır, cumhurbaşkanının ilk kez halkın oyuyla seçildiği bir ortamda, aslında devam eden bir AB arzusunun bu yeni Türkiye'nin kavramları içinde kuvvetle vurgulanmasının önemine işaret etti ve kamuoyunun da bundan memnun olduğunu dile getirdi. Bozkır, "Bu bizi demokraside, insan haklarında, temel hak ve özgürlüklerde, çevrede, gıda güvenliğinde ve eğitimde çok daha iyi bir noktaya getirmek için de AB sürecinin katkısına inandığımızı göstermektedir" dedi.

 

AB'de parlamento seçimi yapıldığını, konsey ve komisyon başkanı ile komiserlerin değiştiğine işaret eden Bakan Bozkır, ocak ayından itibaren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Avrupa ülkelerine, AP Başkanı Martin Shulz'un da yakında Türkiye'ye yapacağı ziyaretlerle ilişkinin tekrar eski rayına oturtulacağını söyledi.

 

- Avrupa'daki Kobani ilgisi ve yanlış algı -

 

Volkan Bozkır, Almanya, Brüksel, Paris ya da Norveç'te olsun kendilerine gelen ilk sorunun Kobani olduğunu, Kobani'de yaşayanların Türkiye'de olduğu konusunda bilgi eksikliği bulunduğunu belirterek, şöyle devam etti:

 

"AP Sosyalist ve Demokratlar Grup Başkanı Pittella, Türkiye'ye ilk defa geldi. Danışmanlarının yanlış bilgileri nedeniyle yanlış kanaatle geldi Türkiye'ye, ona izah ettikçe şaşırdı. Biraz daha konuşmamız gerekiyor. Ben Kobani'de 138 bin insanı bir günde Türkiye'ye aldığımızı, 'Kobani'de Kürtler ölüyor' beyanatının yanlış olduğunu çünkü neredeyse Kobani'de yaşayanların tümünün Türkiye'ye alındığını söyledim, ilk defa benden duydu. Maalesef Avrupa'da öyle bir algı oluşmuş durumda. Bugün Norveç'te bir harita gösterdim. Irak'ın yüzde 40, Suriye'nin yüzde 30'unu ele geçirmiş olan bu terör örgütünün yayıldığı alanları gösteren bir harita. Kobani'nin onun içinde hakikaten bir sivrisinek kadar küçük bir yer olduğunu gösterdim. Haritaya bakan herkes büyük şaşkınlık duyuyor. Yanlış algıyı kırdığınız zaman Türkiye ile ilgili kanaatler değişecektir."

 

- Danimarka ile yaşanan sorun -

 

Danimarka'nın iadesini istediği zanlının serbest kalmasıyla başlayan ve bu ülkede Türkiye'nin AB ile ilişkisine yönelik olumsuz önerilere neden olan sürece de değinen Bakan Bozkır, şunları söyledi:

 

"Danimarka'da yanlış bir algıyla oluşmuş yanlış bir tablo oldu. Dışişleri Bakanlığımız bahse konu kişinin yargı tarafından serbest bırakıldığını ve nerede olduğunu bilmediğimizi açıkladı. Bütün söylenenler bir anda boşlukta kaldı. 'Şöyle böyle yaptın' söylemleriyle neticede Türkiye'nin AB sürecinin durdurulmasını talep edenler çıktı. Danimarka Başbakanı dengeleyici bir söylem içinde bu taleplere karşı çıktı ama bir anda bunun aslında mahkeme kararıyla serbest bırakılan bir kişi olduğu ortaya çıkınca orada kesildi. Bu, şunu gösteriyor. Yanlış bilgilere dayalı algıyı kırmak için çok çalışmamız lazım. Danimarka en güzel örnektir."

 

- TTIP süreci -

 

AB ile ABD arasında müzakere edilen serbest ticaret anlaşması (TTIP) konusundaki kaygılar nedeniyle Gümrük Birliği anlaşmasını dondurma ihtimali sorulan Bakan Bozkır, Türkiye'nin hiçbir ülkenin göze alamadığını yaparak, birliğe üye olmadan Gümrük Birliği'ni imzalayan tek ülke olduğunu söyledi.

 

Bozkır, AB ile yüzde 45'i ihracat olan 150 milyar avroluk bir ticaret hacmi bulunduğunu hatırlatarak, böyle iyi bir ilişki mevcutken AB'nin üçüncü ülkelerle yaptığı anlaşmaların Türkiye'yi zarara götürecek şekilde sonuçlandığını bildirdi. Bu durumda gidip o ülkelerle serbest ticaret anlaşması imzalamak mecburiyetinde kalındığını ifade eden Bozkır, şu değerlendirmeyi yaptı:

 

"Güney Kore ve Meksika ile yaptık, Cezayir ile yapamadık ama eğer şimdi ABD ile bunu yapamazsak ya da bu anlaşma otomatik olarak Türkiye'ye uygulanmazsa ABD'nin böyle bir imkandan yararlanması halinde istihdam kaybına uğruyoruz. Mallarımızın ihracında piyasalarımızı açarken orada kısıtlamalarla karşılaşıyoruz. Onun için şimdiden olabilecekleri söylüyoruz. Diyoruz ki 'bunu yaparsan çözümü şu; bu anlaşma otomatik olarak Türkiye'ye uygulanır diye bir madde konulsun ve hiçbir sorun yaşamayalım ama bunu yapmazsan çok büyük zarara uğrayacağım ve bunu uygulayamamam, şantaj yapmıyorum tehdit etmiyorum ama bunu uygulayamam ve dondurmak zorunda kalırım. Veya ABD'nin bu anlaşmadan dolayı pazarlardan yararlanmasını dondurmak mecburiyetinde kalırım'. Bunları söylüyoruz. Norveç ile konuştuk birlikte hareket edeceğiz. Onların da EFTA ile sıkıntısı var. Şu ana kadar siyasi nedenlerden kaynaklanan bir istememezlik yok. Tamamen teknik bir konu ama unutulursa siyasi bir konu haline gelir. Oraya varacağını zannetmiyorum ama varırsa ne yapacağımızı söylemenin faydası var. Nasıl ki 'vizeler kalkmazsa Geri Kabul Anlaşması'nı 6 ay sonra feshedebiliriz' diyorsam 'bunu yapmazsanız Gümrük Birliği'ni dondurmak mecburiyetinde kalırız' diyorum."

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.