Türkiye'de 30 yılın terör bilançosu
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nun Terör ve Şiddet Olayları Kapsamında Yaşam Hakkı İhlallerinin İncelenmesine Yönelik Kurulan Alt Komisyon, çalışmalarını tamamlayarak taslak raporunu oluşturdu.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nun Terör ve Şiddet Olayları Kapsamında Yaşam Hakkı İhlallerinin İncelenmesine Yönelik Kurulan Alt Komisyon, çalışmalarını tamamlayarak taslak raporunu oluşturdu.
Rapor, ''İnsan Hakları ve Terör Konusunda Kavramsal ve Hukuksal Çerçeve'', '' Terör Örgütlerinin Yapısı ve Profilleri'', ''Terörün 30 Yıllık Geçmişi ve Neden Olduğu Yaşam Hakkı İhlalleri Verileri'', ''Alt Komisyonun Yerinde Yaptığı İncelemeler'', ''Terör Sorununa İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler'', '' Terör Örgütü PKK'nın Gerçek Yüzü'', ''Terörün Yarattığı Toplumsal, Aile ve Kişi Üzerindeki Travmalar'', ''Çözüm ve Öneriler'' başlıklarıyla 8 bölümden oluşuyor.
Komisyon raporunda, terörün Türkiye'de neden olduğu yaşam hakkı ihlallerinin ortaya koyduğu nicel tablonun, terörün artık son bulması konusunda bir duyarlılığın herkes tarafından paylaşılacak boyutlarda olduğu belirtildi.
Raporda yer alan verilere göre, terör nedeniyle Türkiye'de yaklaşık son 30 yılda 7 bin 918 kamu görevlisi şehit oldu.
1984-2012 yılları arasında ölü olarak ele geçirilen terörist sayısı 22 bin 101.
Emniyet bölgesi için 1987-2011 aralığında bin 633, jandarma bölgesi için 1984-2012 aralığında 3 bin 924 olmak üzere 5 bin 557 sivil, terör nedeniyle yaşamını yitirdi.
-''35 bin 576 kayıp''
Raporda, ''Bu rakamlar birarada değerlendirildiğinde terör nedeniyle yaklaşık son 30 yılda yüzlerce hatta binlerce ifade edilen terör örgütünün gerçekleştirdiği ve kayıtlara geçmeyen iç infazlar, terör örgütlerinin birbirlerinin elamanlarına karşı gerçekleştirdiği kayıtlara geçmeyen öldürme eylemleri ve terör kaynaklı faili meçhuller arasında henüz istatistiklere geçmemiş olanlar dahil olmamakla birlikte 35 bin 576 kişinin terör nedeniyle yaşamını kaybettiği görülmektedir'' denildi.
-''Sivil siyaset, bunu dikkate almalı''-
Rapora göre, 18 Kasım 2011 itibariyle er statüsünde 8 bin 543, iştirakçi statüsünde 6 bin 483 ve köy korucusu statüsünde 5 bin 34 olmak üzere 20 bin 60 kişi, SGK'dan Terörle Mücadele Kanunu kapsamında aylık alıyor.
İçişleri Bakanlığı tarafından 25 Ağustos 2012 itibariyle Terörle Mücadele Kanunu'nun istihdama ilişkin maddesi uyarınca yakınları istihdam edilen şehitler ile kendileri istihdam edilen malullerin sayısı 11 bin 526.
İçişleri Bakanlığı verilerine göre, Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi (KDRP) kapsamındaki 14 ilde 62 bin 448 hanede 386 bin 360 kişi köylerinden göç etmek zorunda kaldı. Bunların 28 bin 384'ü hanede, 187 bin 861'i KDRP sayesinde köylerine geri döndü. Bu amaçla 1999-2011 arasında 128 milyon 360 bin lira ödenek aktarıldı.
-''İnsan hakları alanında tahribatlar yarattı''-
Taslak raporun ''Genel Değerlendirme ve Sonuç'' bölümünde, Türkiye'nin 30 yılı aşkın bir süredir terörle ve terörün getirdiği sorunlarla mücadele ettiği, terörün maddi ve manevi pek çok maliyetler yaşattığı vurgulandı.
Terörün yaşattığı maliyetin, ülke kaynaklarının ülkenin gelişmesi ve kalkınması yerine terörle mücadeleye ayrılmasıyla sınırlı olmadığı belirtilerek, terörün, başta yaşam hakkı ihlalleri olmak üzere, insan hakları alanında da önemli tahribatlar yarattığı anlatıldı.
-''Siyaset bu samimiyeti dikkate almalı''-
Raporda, şu değerlendirmelere yer verildi:
''Alt komisyonun gerek dinlediği konuklardan, gerekse yerinde yaptığı incelemelerden edindiği önemli izlenimlerden biri de 'ne için birlikteyiz, ne için birlikte olmalıyız'' sorusunun, fikrinin milli birliğimiz içinde yaşayan herkes tarafından aynı tutarlılık, duyarlılık ve samimiyetle cevaplanmış olmasıdır. Sivil siyasetin bütün unsurlarının bu samimiyeti dikkatte alması gerekmektedir. Terörle mücadelede bütün topluma hitap eden çözüm yolları bulmadaki çıkış noktasında, halkımızın bu samimiyeti önemli bir imkan olarak ortada durmaktadır.
Terör konusunda çözüm sağlamak yolunda, bütün dünyada geçerli en iyi yaklaşım bulunmadığı gibi bütün terörü bir anda önleyebilecek tek yöntem de yoktur. Terör gibi nedenleri ve ortaya çıkaran dinamikleri itibariyle karmaşık bir olguyu çözmek için genel dünya tecrübesinden faydalanmak kadar, ülkemiz özelinde ortaya çıkan etmenleri iyi tahlil edebilmek ve ona özgü çözüm yöntemleri geliştirebilmek gerekmektedir. Terörün ve dolayısıyla terörün neden olduğu yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesi konusunda karma tedbirler paketinin uygulanması gerektiği söylenebilir. Teröre karşı topyekun mücadele yaklaşımı, terörle mücadelenin iyi yönetişimi açısından da önemli bir perspektiftir. Bunun sağlanabilmesinde bu yönetişimin iletişiminin de iyi bir şekilde yürütülmesi gerekli olduğu görülmektedir. ''
-''Terörü daha ortaya çıkmadan çözebilme''-
Raporda, komisyonun terör nedeniyle yaşanan yaşam hakkı ihlallerinin bir an önce sona ermesi ve Türkiye'de terörün son bulmasına yönelik önerileri de sıralandı.
Raporda, terörle mücadele konusunda yöntemsel olarak stratejik bakmak ve terörle mücadele sürecini çok boyutlu olarak yönetmek gerektiği vurgulandı. Bu yaklaşımda ilk evrenin, terörü daha ortaya çıkmadan çözebilme yönünde pro-aktif bir bakış açısına sahip olmak gerektiği belirtilen raporda, bunun, terör ortamını yaratan, zemin hazırlayan ve yeşermesine imkan veren unsurların daha baştan ortadan kaldırılması anlamına geldiği kaydedildi. Pro-aktif önlemler olarak ise ekonomik tedbirlerin geliştirilmesi, bölge ve havza bazında yatırım teşviklerinin düzenlenmesi, işsizliğin önlenmesi, yatırımların, istihdam ve işgücüne katılımın artırılması, insan kaynaklarına yatırıma, eğitime önem verilmesi, spor ve gençlik merkezlerinin çoğaltılması, sosyal destek projelerinin uygulanması, kültürel imkanların zenginleştirilmesi sayıldı.
-''Sınır ticareti imkanları düzenlenmeli''-
Komisyonun önerilerinden bazıları şöyle:
''Bölgede eskiden olduğu gibi tarım ve hayvancılığın yapılabilmesi yönünde adımlar atılmalı, bölge ekonomisini canlandırabilecek sınır ticareti gibi imkanların düzenlenerek hukuki ve meşru yollardan yapılabilmesine fırsat sağlayacak serbest bölge benzeri yerler ihdas edilmeli.
Bütün bunlara rağmen terör olayları meydana geliyorsa stratejik olarak reaktif aşamaya geçip ona müdahale etmek, onunla en iyi şekilde mücadele etmek ve terör sonrası rehabilite süreçlerini iyi yönetmek gerekmektedir.
Terörle mücadelede şiddeti yöntem olarak seçmiş bulunanları düşman değil, suçlu olarak görmek, bunlarla hukuk devleti çerçevesinde ve hukuk içinde mücadele etmek, imha edici, yok edici yaklaşımdan ziyade hayatta tutan, suçun rehabilitasyonu ile kazanmaya çalışan bir anlayışı hakim kılmak esas olmalıdır. Terörün ve terör örgütlerinin hem ölerek hem de öldürerek kazanmaya çalıştığı unutulmamalıdır.
Kimi çevrelerce terörün nedeni olarak sunulan politik düşüncelerin ve yaklaşımların kendilerini ifade edebileceği meşru zeminler yaratmak, ancak hukuk dışına kayanlara da hukuk çerçevesinde sınırlayıcılık getirmek esas olmalıdır.
Terörün önlenmesi için işbirliğini merkezde tek elden koordine etmekle birlikte, bu inisiyatif tüm kurum ve kuruluşlarca yatay olarak paylaşılmalı.
Terörle mücadele mümkün olduğunca ihtisaslaşmış birimlerce yürütülmeli.
Sivil toplum örgütlerinin çözüm sürecine katılması önemlidir.
Üniversiteler ile akademik camia, çözüme katkı sağlayacak çalışmalar yapmalı.
-''Bölgede yaşayan halk ile terör örgütü ayrımı yapılmalı''-
Kimliklere ilişkin yasakçı tutumun terörün bölgede yeşermesine zemin hazırlayan önemli bir unsur olduğu ortadadır. Kimliklere ve kültürlere ilişkin sorunları, talepleri, beklentileri ifade edebilmeye yönelik hak ve özgürlüklerin genişletilmesi önem arz etmektedir. Bu çerçevede terörün yarattığı sosyo ekonomik sorunlar rehabilite edici önlemler yanında kimlik ve kültür konularında çağdaş demokrasilerin referansları esaslı meşru tartışma zeminlerinin gözetilmesi yararlı olacaktır.
Hukukun üstünlüğü ilkesinin göz önünde bulundurulması, terörle mücadele konusunda güvenlik-özgürlük dengesi aksında önemli bir husustur. Teröristin kendisi dahil, terör örgütlerinin kendi elamanına yönelik işlediği infazlar ve terör örgütü içinde işlenen faili meçhuller dahil olmak üzere terörle bağlantılı herkesin hukuki pozisyonu ve hukuken değerlendirilmesi gereken yönü bulunmaktadır. Bu noktayı gözden kaçırmayan bir yaklaşımın esas kılınması gerekmektedir.
Sorunun, siyasetin meşru mecralarında çözülmesi gerektiği açıktır. Bu noktada Hükümet ve TBMM, önemli platformlar olarak görülmektedir.
Terörün çözümünde sadece güvenlik eksenli strateji ve politikalarla sınırlı kalmamak, çözüm getiren bir dilin çözüme nüfuz etmesini sağlamak, bunun toplumsal, politik, psikolojik alt yapısını oluşturmak gerekmektedir.
Sorunun partiler üstü bir anlayışla ele alınması, siyasi mutabakatla parlamento çatısı altında siyasi ve demokratik zeminler kullanılarak çözüme kavuşturulması geçerli yöntemler ile sürdürülebilir çözümleri beraberinde getirecektir.
Gerek terörle mücadele sırasında gerekse de çözüm konusunda atılacak adımlarda bölgede yaşayan halk ile terör örgütü ayrımının kesin çizgilerle yapılması gerekliliği önemli bir bakış açısı olmalıdır.''
Kaynak: AA, Haber7
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.