Türkiye KOBİ'lerin yanında
Başbakan Yardımcısı Babacan, "Türkiye'de kendi deneyimimize göre KOBİ'ler ekonominin belkemiğini oluşturuyor" ifadesini kullandı.
İSTANBUL (AA) - Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Türkiye'de kendi deneyimimize göre KOBİ'ler ekonominin belkemiğini oluşturuyor. Aslında bu pek çok gelişmekte olan ülke için geçerli. Bazı gelişmiş ülkeler de dahi KOBİ'ler ekonomik yapının çok önemli bir parçası olmaya devam ediyor" dedi.
Uluslararası Finans Enstitüsü'nün (Institute of International Finance - IIF) düzenlediği "Türkiye Başkanlığındaki G20 Gündemi" konferansında konuşan Babacan, Türkiye'nin öncelikleri ile IIF'in önceliklerinin aynı olduğunu ifade etti. Kendisinin ilk katıldığı G20 toplantısının kasım 2002'de Yeni Delhi'deki toplantı olduğunu anımsatan Babacan, o tarihte toplantıların sadece bakanlar düzeyinde yapıldığını, liderler zirvesi düzenlenmediğini söyledi.
Babacan, o dönemde G7'nin esasen daha önemli bir yapı olduğunu, küresel ekonomik ve finansal sorunların o toplantılarda konuşulduğunu dile getirerek, ilk defa G20'de liderlerin 2008 yılında bir araya geldiğini ve o tarihten bu yana zirvelerin bir gelenek olduğunu ifade etti.
Dünyaya baktıldığında G20 gibi başka bir oluşumun bulunmadığını belirten Babacan, şöyle devam etti:
"G20, ülkelerin çok kapsamlı tartışmalar yapmasını sağlıyor. Masa etrafında 20 kişi olduğunda daha etkileşime dayalı bir diyalog yapmanız mümkün. 40-50 ve daha fazla katılımcı sayısı olduğunda benim de katıldığım bazı toplantılarda konuşmacılara 3 dakika kalıyor ve pek fazla etkileşimli bir diyalog ortamı oluşmuyor. Rakam çok küçük yani sadece 7 ülke olursa, o zaman da dünya ekonomisinin çok büyük bir kısmını gerçek anlamda temsil etmiyor. G20 yeterince temsil edici bir rakam olarak görülüyor. Coğrafi anlamda, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler var. Dünyadaki toplam hasılanın yüzde 70-80'i temsil ediliyor. Bu yüksek temsil yetkisi ve konuları etkileşimli bir şekilde tartışabilme imkanı aslında G20'yi çok önemli kılıyor."
- "KOBİ'lerin yer aldığı diğer yarıyı unutmamak gerekiyor"
Babacan, Türkiye'nin başkanlığı döneminde birtakım kilit alanlar ilan ettiklerini aktararak, şöyle konuştu:
"Bu alanlar 3 kategoriden oluşuyor. Birincisi kapsayıcılık. Bu alanda çalışacağımız 2 konu var. İlki KOBİ'ler, ikincisi düşük gelişmekte olan ülkeler. 2015 yılı içerisinde G20'nin her bir gündem maddesi altında 'KOBİ'ler için yeterli şeyleri yapıyor muyuz' diye soracağız. Biz elimizde gelen bütün çabayı KOBİ'ler için gösteriyor muyuz? KOBİ'ler girişimcilik, inovasyon ve istihdam demektir. Pek çok ülkede istihdamın en az yüzde 50'si bazen yüzde 60-70'i KOBİ'lerden kaynaklanıyor. G20'nin B20 ile iyi bir iletişimi olduğunu biliyoruz. B20 aslında daha büyük şirketlerden oluşuyor. L20 ise büyük şirketler için çalışan işçilerin sendikalarından oluşan bir grup. Büyük şirketlerin katkısını çok önemsiyoruz. Bu şirketlerin küresel ekonomik büyümeye katkısı çok önemli. O şirketlerin motive olmaları, oların gelecek dönemlere güven duymaları, yatırım ve ticaret yapmaları çok önemli, buna saygı duyuyoruz. Ancak diğer yarıyı da unutmamak gerekiyor. O diğer yarıda bir sürü küçük ve orta büyüklükte işletme var.
Türkiye'de kendi deneyimimize göre KOBİ'ler ekonominin belkemiğini oluşturuyor. Aslında bu pek çok gelişmekte olan ülke için geçerli. Bazı gelişmiş ülkelerde dahi KOBİ'ler ekonomik yapının çok önemli bir parçası olmaya devam ediyor. Bu nedenle KOBİ'lere özel bir önem veriyoruz. KOBİ'lerin küresel katma değer zincirinin bir parçası olmalarına nasıl yardımcı olabiliriz? KOBİ'lerin finansmana erişimini daha kolay nasıl kolaylaştırabiliriz? Bunları ele alacağız."
Geçen yıl bankacılık sektöründe kredi büyümesinin yüzde 16 arttığını ifade eden Babacan, KOBİ'lere kullandırılan kredilerin ise yüzde 25 arttığını belirtti.
"Finansal kapsayıcılık" kapsamında ikinci konunun düşük gelirli gelişmekte olan ülkeler olduğunu dile getiren Babacan, "Bu çerçevede, 'düşük gelirli gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaçlarını, potansiyellerini, fırsatlarını yeterinde değerlendiriyor muyuz' sorusuna cevap arayacağız. G20 masasında aldığımız kararlar gerçekten dünyanın geri kalanı için fayda sağlıyor mu? sorununu göz önüne alacağız.
Babacan, BM, Dünya Bankası ve bölgesel kurumlarla da birlikte çalıştıklarını ve düşük gelirli gelişmekte olan ülkeler için bir gündem geliştirmeye çalıştıklarını anlattı.
- "Değişime liderlik etmek süreci gerçekleştirmek çok önemli"
G20 toplantılarında pek çok iyi kararlar alındığını, iyi programların düzenlendiğini ve sorunun teşhisinin doğru yapıldığını belirten Babacan, "Ancak ihtiyaç olan yapılması gereken şeyi yapmak. Bu önemli bir konu. Bu da çok ulusal siyasetle ilgili olmaya başlıyor ve daha çok liderlikle ilgili bir konu. Pek çok ülkede bütçe açığı konusunda büyük tartışmalar yaşandı. Liderlik açığı da çok çok önemli bir konu. Zor olanı ama gerekli olanı yapmak önemli bir konu. Değişime liderlik etmek, insanları o konunun ülke için bir ihtiyaç olduğuna ikna etmek ve bu süreci gerçekleştirmek çok önemli. Dünyanın pek çok ülkesinde görülebilen popülist fikirleri takip etmek, popülist hareketlerin tuzağına düşmek ekonomik görünüm açısından daha çok sorun getiriyor. O yüzden iyi reformaları uygulamak acil olarak ihtiyaç duyulan bir şey" ifadelerini kullandı.
Yapısal reformların pek çok ülkedeki zor durumun üstesinden gelinebilmesi için kilit konumda olduğuna dikkati çeken Babacan, finans sektörü açısından G20'nin en somut çıktılarından birisinin Finansal İstikrar Kurulu (Financial Stability Board - FSB) olduğunu ve FSB'nin çok önemli katkılar sunduğunu dile getirdi.
Türkiye'de finansal düzenlemeler açısından çevrimdışı uygulamalar yaptıklarını anlatan Babacan, şunları kaydetti:
"Yani iyi zamanlarda düzenlemeleri sıkılaştımak ve finansal sektörün rezerv biriktirmesini istemek yolunda gidiyoruz. Kötü zamanlarda da biraz durumu gevşetip bu rezervlerin kullanılabilmesini sağlıyoruz. Bu yaklaşım bizim için çok faydalı oldu. Ancak iyi zamanlarda birtakım düzenlemelerle devreye girmek kolay olmuyor. Konjonktür karşıtı politikalar uygulamak her zaman kolay olmuyor. Ekonomiler, tüketim güçlü olduğunda, yatırımlar iyi gittiğinde, finans sektörü kredi verme konusunda çok istekli olduğunda politika yapıcıların devreye girip, 'biraz yavaşlatın, gelecekte olabilecek kötü zamanları düşünün, dengesizliklere ve balonların ortaya çıkmasına dikkat edin' demek çok kolay değil. Tabii ki bütün bu süreçler zamanında yapılmazsa o zaman biriken riskler çok büyük sorunlar ortaya çıkartabilir. Dolayısıyla bu sene uygulama çok önemli olacak. Bazı ülkelerde bu uygulamalar sürecinin başarılı olması mümkün."
- "Ülke fonları ve emeklilik fonları kamu altyapı projelerine kaydırılabilir"
Üçüncü boyutun yatırım olduğuna dikkati çeken Babacan, "Yatırımların hepsi önemli ama özellikle altyapı yatırımlarına çok ihtiyaç var. Gelişmiş ülkelerde bile yatırım yapma ihtiyacı çok net. Ancak her ülkenin kamu fonları ile bunu yapacağı bir alan olmayabilir" dedi.
Pek çok ülkede çok yüksek kamu borcu olması ve bu borcu makul düzeylere indirme ihtiyacı nedeniyle kamu kaynaklarının bu işleri yapmak için yeterli olmadığına işaret eden Babacan, sözlerine şöyle devam etti:
"Gerekli mali imkanlara sahip olanlar için biz G20'de zaten o ülkelere bu konuda yatırım yapmak için çağrıda bulunuyoruz. Bu imkanlara sahip olmayanlar için özel kaynakların kamu altyapı yatırımlarına ne şekilde kanalize edileceği konusu özellikle önem verilmesi gereken bir alan. Faiz oranlarının negatif olduğu bir dönemde özel sektör kaynaklarının yeterince fazla olduğunu görmek mümkün. Ülke fonları ve emeklilik fonları kamu altyapı projelerine kaydırılabilir ama bunun için doğru modellerin olması lazım. Kamu-özel sektör ortaklığı gibi birtakım modeller burada önemli olabilir. Öngörülebilir bir hukuki çerçevenin özel sektör açısından oluşturulması gerekir. Burada özel sektör uzun vadeli projelere girebilsin. Öngörülebilirlik bu açıdan çok önemli bir konu. Sağlam bir hukuki çerçeve çok önemli. Devamlılık çok önemli. Büyük bir projenin ömrü içerisinde, projenin planlarından başlayıp projenin ömrü boyunca bazen belki üç, belki beş, belki on hükümet gelebilir. O ülkede öylesi bir dönemde ve süreçte özel sektör nasıl güven duyarak bu projelere girebilir ve belki de on farklı başbakan veya bakan ile çalıştığı zaman projenin sonunu öngörebiliyor mu? Bu önemli."
Diğer önemli bir konunun kamu-özel sektör ortaklılığın ne şekilde standartlaştırılabileceği olduğunu ifade eden Babacan, "Amacı daha kolay anlaşılabilmeli ve daha kolay bir şekilde yapılar oluşturulabilmeli. Bir başka nokta ise bunların anlaşılabilmesi ve gerekli teminatlarının sağlanabilmesini nasıl temin edebiliriz? Sermaye piyasalarında farklı finansal enstrümanlar vasıtasıyla ne şekilde menkul kıymetleştirilmesinin mümkün olabileceğine bakmak. Bütün bu alanlar önemli konular. Dünya Bankası'nın bu projenin standartalaştırılma tarafında çalışması için onlardan talepte bulunduk. IIF de bu süreçte bence çok önemli bir rol oynayabilir. Bunun nasıl yapılacağına dair rol oynayabilir" değerlendirmesini yaptı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.