Türkiye 'ince hastalık'ın tedavisinde başarılı
İSTANBUL - Hatice Şenses Kurukız
Uzmanlar, halk arasında "verem", "ince hastalık" olarak bilinen, önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olmasına rağmen dünyada tüm ölüm nedenleri arasında 9. sırada yer alan tüberkülozun, Türkiye'deki tedavi başarı oranının yüzde 90'lar seviyesinde bulunduğunu bildiriyor.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tüberküloz Servisi Doktoru Doç. Dr. Aylin Babalık, AA muhabirine yaptığı açıklamada, tüberkülozdan gelişen tıp ve yeni ilaçlarla eskisi kadar korkulmadığını söyledi.
"Tüberküloz tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olmaya devam ediyor"
Babalık, ancak öksürük ve aksırıkla bulaştığından toplumu bu hastalık konusunda bilinçlendirmenin çok önemli olduğuna işaret ederek, hastalığın uzun bir ilaç kullanımıyla tedavi edilebildiğini kaydetti.
Uzun süren tedavinin yarım bırakılması ya da ilaçların eksik kullanılması durumunda verem mikrobunun, verem ilaçlarına karşı dirençli hale geldiğini vurgulayan Babalık, "Bu durumda verem bulaşıcı ve de öldürücü olabilir. Önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olmasına rağmen dünyada tüm ölüm nedenleri arasında 9. sıradadır. Verem ya da diğer adı ile tüberküloz tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir." değerlendirmesinde bulundu.
"2-3 haftadan uzun süren öksürüğe dikkat"
Doç. Dr. Babalık, verem mikrobunun güneş görmeyen ve iyi havalanmayan ortamlarda saatlerce havada kalabildiğine dikkati çekerek, hastalığın, hasta kişilerin aksırma, öksürme ve hapşırmaları sırasında etrafa yayılan mikropların sağlam kişiler tarafından solunmasıyla bulaştığını anlattı.
Hastalığa yakalanma olasılığının, tedavi görmeyen verem hastasıyla aynı evde yaşanması ve kalabalık, havalanması iyi olmayan ortamlarda bulunulmasıyla arttığını aktaran Babalık, şöyle devam etti:
"Bulaşma açısından en riskli kişiler hastayla uzun süre aynı ortamda bulunan aile bireyleridir. Hastalık herhangi bir organ veya dokuyu tutabilir. Verem yüzde 70-80 oranında solunum işini yapan akciğerlerde, yüzde 20-30 oranında ise diğer organlarda görülür. Akciğer dışı organ tutulumu; akciğer zarı, lenf bezleri, beyin zarı, kemik, böbrek, kalp zarı ve diğer birçok organ tutulumu şeklinde olabilir. Hastalığın genel yakınmaları ateş, gece terlemesi, halsizlik, çabuk yorulma, iştahsızlık, diyet yapmadan kilo kaybı, çocuklarda kilo alamama şeklinde sıralanabilir. Solunum sistemi yakınmaları özellikle akciğer tüberkülozunda ise öksürük, balgam çıkarma, kan tükürme, göğüs ağrısı, sırt-yan ağrısı, nefes darlığı gibi bulgular vardır. Ülkemizde 2-3 haftadan uzun süren öksürükte veremden şüphelenilmelidir. Özellikle iki haftadan uzun süren öksürük ve diğer yakınmaları olan kişilerin en kısa zamanda sağlık merkezine başvurmaları, hem kendisi hem de toplum sağlığı için çok önemlidir. Uygun ve düzenli tedaviye başlandıktan 2-3 haftada bulaştırıcılık büyük oranda ortadan kalkar. Bu nedenle hastalara hızlı tanı koyup tedaviye başlamak; toplumu hastalıktan korumanın en etkili yolu, verem hastalarının erken teşhisi ve başarılı tedavisidir."
"Sigara, ilaç ve alkol bağımlılığı hastalık riskini arttırıyor"
Yoksulluk, kötü beslenme, HIV/AIDS hastalığı, diyabet, vücut direncini azaltan hastalıklar, sigara içmek, ilaç ve alkol bağımlılığının hastalık riskini arttırdığını belirten Babalık, şikayeti olan hastadan, tanı sırasında balgamında mikrop arandığını ve akciğer röntgeni çekildiğini söyledi.
Babalık, hastalığın kesin tanısının balgam incelemesinde tüberküloz mikrobunun direkt veya bir süre sonra kültürde görülmesiyle konulduğunu, akciğer dışı tüberküloz hastasından alınan örneklerde de mikrobiyolojik, patolojik çalışma yapıldığını ifade etti.
"Disiplinli bir doktor-hasta ilişkisiyle tedavi iyi sonuçlar vermektedir"
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Öğretim Üyesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Cantürk Taşçı da, "BCG" adı verilen aşı ile tüberkülozun ağır formlarının ortaya çıkmasının önlenebildiğini anlatarak, şunları kaydetti:
"Akciğer filmi ve balgam analiziyle tüberküloz tanısı konulabilmekte ve tedavisi yapılabilmektedir. Hastaların tanısı ne kadar erken konulur ve ilacı ne kadar düzenli kullanırsa, tedavi de o kadar başarılı olmaktadır. Tedavi en az 6 ay kadar sürmektedir. Disiplinli bir doktor-hasta ilişkisiyle tedavi iyi sonuçlar vermektedir. Tüberküloz, tüm dünyada 9. sırada ölüme sebep olan ve AIDS'in üzerinde de yer alan tek enfeksiyon ajanı olarak dikkati çekmektedir.
Tüm dünyada genel olarak tüberkülozdan ölüm hızı her yıl yüzde 3 azalmaktadır. 2020'ye kadar ölüm hızının yüzde 16 kadar düşeceği tahmin edilmektedir. Tüberkülozun erken teşhisi ve uygun tedavisiyle ölümler büyük oranda önlenebilmektedir. Dünyada 2016'da 6 milyon 300 bin yeni tüberküloz olgusu tespit edilmiştir. Bu hastaların yüzde 83'ü başarılı bir şekilde tedavi edilmiştir."
"Erkeklerde kısmen daha fazla görülüyor"
Doç. Dr. Taşçı, "Tüberküloz, erkeklerde kısmen daha fazla görülmektedir. Yine ülkemizde HIV ile tüberküloz birlikteliği oldukça düşük sayıdadır. Tedavi başarı oranlarımız ise yüzde 90'lar seviyesindedir. Erken tanı, hastaların tespitindeki artış oranları, mikrobiyolojik olarak tespit edilen olguların sayısının artması ve düzenli-doğrudan gözetimli tedavi yöntemleriyle tüberkülozun yıllar içerisinde çok daha fazla oranlarda azalacağı tahmin edilmektedir." değerlendirmesinde bulundu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.