'Türkiye için hayırlı olacağına inanırız'
Başbakan Vekili Arınç, 11. Cumhurbaşkanı Gül'ün adaylığıyla ilgili, "Siyasete AK Parti'de devam etmek isterlerse sevinç duyarız. Bunun Türkiye için çok hayırlı olacağına inanırız'' dedi.
ANKARA (AA) - Başbakan Vekili Bülent Arınç, NTV'nin canlı yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Konya'da düşen askeri uçakta şehit olan askerlere Allah'tan rahmet dileyerek konuşmasına başlayan Arınç, ''Acı bir olay, büyük bir üzüntü. Birkaç hafta önce de buna benzer kazalar olmuştu. Henüz onların acısı varken tekrar iki çok değerli kurmay subayın hayatını kaybetmiş olmasından büyük üzüntü duyuyoruz. Türk Silahlı Kuvvetlerinin, milletimizin, annesinin, babasının, eşinin başları sağolsun. Umarız ki tekrarlanmasın, bundan sonra bu tür olaylar yaşamasın'' diye konuştu.
Arınç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ''11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün adaylığı ile ilgili'' açıklamalarına ilişkin, Gül ile dava ve yol arkadaşı olduklarını, ailecek görüştüklerini ve birbirlerini çok sevdiklerini belirtti.
''Çok başarılı bir siyasetçi olduğunu bilirim. Başbakanlığımızı yaptı, daha sonra 7 yıl da örnek bir Cumhurbaşkanlığı yaptı. Bence Cumhurbaşkanlığında çok başarılı performans sergiledi'' diyen Arınç, Gül'ün görev süresinin 28 Ağustos'ta sona erdiğini, AK Parti'de 27 Ağustos'da genel kongre yapıldığını ve Ahmet Davutoğlu'nun Genel Başkan olduğunu hatırlattı. Arınç, ''Böylelikle Sayın Abdullah Gül'ün partiye gelmesi, daha sonra seçimlerde de milletvekili, Başbakan olması bir ihtimal olmaktan çıktı. Biz siyasette bu tür olayları, bazı şeyleri ümit ederiz, bazı şeyleri arzu ederiz'' diye konuştu.
Siyasetin de kendi dinamikleri bulunduğunu, bunlar içerisinde meşru, makul olanları normal karşıladıklarını, Gül'ün de öyle yaklaştığını belirten Arınç, Gül ile zaman zaman görüştüklerini söyledi.
Arınç, şöyle konuştu:
''Şu ana kadar bu adaylık söz konusu değildi. Hatta geçtiğimiz haftalarda ziyaretine gitmiştim. Böyle bir şey düşünmediğini, beklemediğini ifade etmişti. Ancak AK Parti'ye karşı ilgisiz kalamayacağını, bu partiyi birlikte kurduğumuzu, partide verilecek görevler olursa bunu başından reddetmediğini ifade etmişti. Sayın Cumhurbaşkanımızın sözleri bir ümittir, bir ışıktır. Sayın Abdullah Gül, AK Parti'de siyasete dönmek istiyorsa bunu saygıyla karşılayacağını ifade ediyor. Şimdi Başbakanımızın dönüşünü beklemek lazım. Eğer Sayın Başbakanımızla Sayın Cumhurbaşkanımız ve kendileri bu konuda görüşme yaparlar ve siyasete AK Parti'de 7 Haziran'dan sonra belli noktada devam etmek isterlerse biz bundan sevinç duyarız. Bunun Türkiye için çok hayırlı olacağına inanırız.''
''6 bin adaydan birisi gibi karşılanmamalıdır''
Gül'ün sadece AK Parti için değil Türkiye için büyük bir kazanım olduğunu belirten Arınç, ''Ancak bazen konuşulur 'Usul esastan önemlidir' diye. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık yapmış bir insanın partiye gelmesi, aday olması, milletvekili olması, 6 bin adaydan birisi gibi karşılanmamalıdır'' dedi.
AK Parti'de siyaset yapmasının gönülden istenmesi halinde Gül'ün bizzat davet edilmesi gerektiğini belirten Arınç, ''Çok güzel bir toplantıyla belki bu adaylığın ilan edilmesidir. Henüz o noktada olmadığımızı düşünüyorum. Cumhurbaşkanımız bu cuma gününün bereketiyle güzel şeyler söylemiş, arkasını beraberce takip edelim'' diye konuştu.
Arınç, Gül'ün siyasette, AK Parti'de olması halinde üstleneceği görevi büyük başarıyla yerine getireceğini söyleyerek, ''Ümit ediyorum ki bu acılar yaşadığımız günde, bir sevinç olarak gerçekleşmiş olsun'' dedi.
''Benim gönlümden geçen Meclis Başkanlığıdır''
''Sayın Gül'e davet olması halinde partideki dengeler açısından meselenin boyutları ne olabilir'' sorusu üzerine Arınç, bu tür şeylerin başka partilerde olması halinde tartışılabileceğini ama AK Parti'de her şeyin fedakarlık, feragat ve uzlaşma üzerine kurulduğunu ifade etti.
''Bizde birimizin 'evet' dediğine, öbürümüz 'hayır' diyemez. Birimizin 'hayır' dediğine, öbürümüz 'evet' diyemez. Önemli olan bir konuda fedakar, kardeşlik ve arkadaşlık hukuku içinde anlaşabilmektir'' ifadesini kullanan Arınç, 7 Haziran'da AK Parti'nin başarılı olması halinde başbakanlığın Davutoğlu'nun hakkı olacağını dile getirdi.
Arınç, şunları kaydetti:
''Ama bir taraftan Abdullah Gül Bey'e 'Seni partiye alıyoruz, nasıl bir görev istersin' dendiğinde, birileri mutlaka takdir edecektir ama, 'eğer partimde bana ihtiyaç varsa hangi görev verilirse verilsin ben bunu yaparım, yapmalıyım' diye düşünecektir. Peki bunu söyledi, herhalde Grup Başkanvekili de yapılacak değil. Bir tarafta ihsan dediğimiz nokta var, bir tarafta fazilet dediğimiz nokta var. O alçakgönüllülük gösterecektir, 'Ben davamın, partimin insanıyım, hizmet etmek istiyorum derse' diğerleri de bu kadar asalet gösterdi, onun duruşuna, geçmişine, başarılarına uygun bir görev olmalı diye düşünülebilir. Sorduğunuz için söylüyorum, eğer Başbakan olmayacaksa benim gönlümden geçen, büyük şerefle yaptığım, Meclis Başkanlığıdır. Sayın Gül, Meclis Başkanı olursa Meclis de kazanır, siyaset de itibar kazanır, Türkiye de kazanır.''
"Sen neden bunu bu kadar indirmiyorsun, kavgasına gerek yoktu"
Arınç, ''Doların yükselişi ve Türkiye ekonomisine etkisi'' ile ilgili bir başka soru üzerine ise Türkiye'nin 2002'den bu yana iç kaynaklı bir ekonomik kriz yaşamadığını, bunun kendilerinin başarısı olduğunu belirtti.
Arınç, AK Parti'yi iktidardan düşürmek isteyenlerin, bunu siyasi yollarla beceremediğinde, ekonomide bir kriz noktasını her zaman arzu ettiklerini belirtti.
"Bizdeki faizler 8 iken enflasyonun da 8 olması, ekonominin kurallarına uygundur. 'Bu neden bu kadar yüksek, sen neden bunu bu kadar indirmiyorsun' kavgasına aslında gerek yoktu" ifadelerini kullanan Arınç, ancak petrol fiyatlarında düşüş meydana geldiğini, bunun iyi bir şekilde yansıdığını ve bu sırada da faizde düşüş beklentisi olduğunu dile getirdi. Arınç, Merkez Bankasından 0,25, 0,50'lik değil, 1'lik, hatta 2'lik faiz düşüşleri beklediklerini, bunu ümit ettiklerini belirtti.
Merkez Bankasının hükümete karşı sorumluluğu bulunduğunu, senede 2 kez hesap verdiğini ancak bağımsız bir kuruluş olduğunu vurgulayan Arınç, şu ifadeleri kullandı:
"Para Kurulu'nda aldığı kararları da uygulamaya geçiriyor fakat dikkatli gidiyor. Yani biz 'Sadece faizi düşür be kardeşim, şu milleti bir rahatlat, çok daha yatırım olsun, bak büyümeliyiz, yeni istihdam olmalı, biz büyümezsek ekonomi küçülür' deme noktasındayız. O da bize diyor ki 'Sadece faiz düşürmekle bu iş olmaz, başka parametreler de var, krebilite de var, biz onlara da bakmak zorundayız. Sizi dinliyoruz ama biz bildiğimizi yapıyoruz' diyorlar. Bu konuda Merkez Bankasına artık bu noktadan sonra herhangi bir şey söylenmemesi gerekir. Neden? Üzerlerine aldıkları görevleri yapıyorlar, sorumlulukları da var. Burada yanlış yaparlarsa da elbette kendi yanlışlarıdır, doğru yaparlarsa da bundan da ekonomi, hükümetimiz ve ülke kazanır. 'Ama sen yanlış yapıyorsun' diyerek görevlerine müdahale etmek, yasal sınırların dışında, hatta onları tehdit etmek, hatta onları küçültmeye çalışmak bence doğru değildi. Bu psikolojik bir rahatsızlık meydana getirdi."
"Nisbi olarak doların yükselmesinde de etkili olmuş olabilir"
Siyasi istikrarla ekonomik istikrarın at başı gittiğini dile getiren Arınç, yatırımcıların, Türkiye'deki siyasi istikrarın geleceği, hukukun üstünlüğü, Merkez Bankasının bağımsızlığı, saygınlığı gibi konulara önem verdiklerini anlattı.
"Parayı oradan al buraya koy, buradan al oraya koy, faizi düşür, faizi indir, sadece salt bunlarla ekonominin yürümesi mümkün değil. Dolayısıyla hukukla, yargıyla, siyasal istikrarla da bu işi at başı götürmemiz lazım" diyen Arınç, "Merkez Bankası Başkanı'nın iki de bir örselenmesi, Merkez Bankası üzerinde kuşkular meydana getirilmesi, Merkez Bankasının kendi faaliyetleri çerçevesine doğrudan müdahale edileceğinin bir şekilde ifade edilmesi, bence nisbi olarak bu doların yükselmesinde de etkili olmuş olabilir" değerlendirmesinde bulundu.
Ancak bunda aslen dış şartların etkili olduğunu kaydeden Arınç, "Yani başat olarak doların bütün dünyada değer kazanmaya başlamasının ama Türkiye'de bunun biraz daha fazla olmasının başka etkenleri de olabileceğini söylemek isterim" diye konuştu.
"Hiçbirimiz, Merkez Bankasına talimat verecek bir noktada değiliz"
Arınç, "Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlık arasında siyasi ayrışma yönünde bir algı oluşabileceğine" ilişkin soru üzerine, "Siyasi ayrışma demem, bir nüans olabilir" ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, başbakan olarak ülkeyi 12 yıl idare ettiğini, bütün başarılarda payı bulunduğunu dile getiren Arınç, şöyle devam etti:
"Şimdi tabii Cumhurbaşkanı oldu, anayasadaki yazılı olan pozisyonunun veya görevlerinin dışında 'Türkiye'nin her meselesi beni ilgilendirir' diye düşünüyor. Bunda haksız değil. Ancak her şey beni ilgilendirir derken, belki sadece tavsiyelerini yapmakla kalmalı, yol göstermekle kalmalı. Çünkü ekonomiyi şüphesiz çok iyi biliyordur, siyasi tarihi çok iyi biliyordur ama Merkez Bankasına da kanunla verilmiş görev var. Hiçbirimiz, hangi görevde olursak olalım TMSF'ye talimat verecek, BDDK'ya talimat verecek, Merkez Bankasına talimat verecek bir noktada değiliz.
Bakın sadece bir sözü hatırlatayım, 'Onlar bağımsızsa ben de bağımsızım' demişti. Yanımdaki arkadaş hemen ifade etti, 'O zaman siz faizleri düşürün.' Bunu yapamayacağımıza göre. Merkez Bankasına bu sözü söylediğiniz zaman ben çok iyi anlıyorum, ben Türkiye'de siyaset yapıyorum, Sayın Cumhurbaşkanı'nı da çok iyi tanıyorum. Böyle üzüntülü veya ülkenin geleceği açısından, yatırımcıların şunu isterken bununla karşılaşmasından muzdarip olduğunu biliyorum ama hem içerideki diğer çevreler hem dışarıdaki diğer çevreler, bu sözü farklı olarak anlayabilir."
"Biz Merkez Bankasına bu kadar yüklenince Avrupa'nın Batı mantalitesi, 'Bunlar Merkez Bankasının başını yiyecekler herhalde' diyor. Bağımsızlığı elden gidecek herhalde' diyor. 'Adama zorla bir şey yaptırmak istiyorlar' diyor, bundan endişe ediyor" değerlendirmesinde bulunan Arınç, bu endişenin karşısında psikolojik olarak kendilerinin amaçlamadığı neticelerin meydana gelebileceğini söyledi.
Başbakan Vekili Arınç, şunları kaydetti:
"Dolayısıyla Merkez Bankası Başkanı görevini yapan bir insandır, ondan önceki Başkan Sayın Durmuş Yılmaz, hemşehrim, okul arkadaşım olduğu için de biliyorum, nadide yetişmiş bir insandır. Bu insanlara tavsiye edilebilir, Başbakanımız kim bilir kaç defa çağırmıştır, konuşmuştur, ama onun ötesine çıkmamıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız da emreder, çağırır, 'Bak şunlar şunlar şunlara dikkat edin' der. Yani 'Faizler düşerse enflasyon düşer' fikrini kabul edenler olduğu kadar kabul etmeyenler de vardır. 'Başka parametreler de önemlidir. Bunlar da ölçü olarak dikkate alınmalıdır' diyebilirler. Ama bunun bir görevlisi var."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.