'Türkiye BM İnsani Gelişmişlik Endeksi'nde 90. sırada'
Aile ve Sosyal Politikalar Bakan Yardımcısı Aşkın Asan, Türkiye?nin 2012 yılında Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik Endeksi?nde 187 ülke arasında 90. sırada yer aldığını söyledi.
Uluslararası Kadın ve Aile Derneği'nin (UKADER) yürütücülüğünde İstanbul Ticaret Üniversitesi ve Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) ortaklığında düzenlenen 'Kent Yoksulluğu ve Aile Dostu Kalkınma Stratejileri' konulu konferans, Aile ve Sosyal Politikalar Bakan Yardımcısı Aşkın Asan?ın katılımıyla gerçekleşti. UKADER Başkanı Fatma Genç Ünay ve Esma Sunbol?un konuşmalarıyla başlayan konferans, İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi, Kadın ve Aile Araştırma Merkezi Müdürü ve KADEM Başkanı Yrd. Doç. Dr. Sare Aydın, İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazım Ekren ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakan Yardımcısı Aşkın Asan?ın konuşmalarıyla devam etti. Aile ve Sosyal Politikalar Bakan Yardımcısı Aşkın Asan, ?Türk toplumu tarih boyunca aile değerlerine çok önem vermiştir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2011 yılının sonunda kuruldu ve şu anda bizim şemsiyemizin altındaki Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü kapsamında bizler, aile kurumumuzun sürdürülebilirliğini sağlamak, kendi içinde problemleri çözme kapasitesini artırmak ve bunun başarılamaması durumunda da kurumsal destek mekanizmalarını ailelerimizin hizmetine sunma noktasında çalışmaları devam ettirmekteyiz. Türkiye?de nüfusun büyük bir bölümü kentlerde yaşıyor ve okuryazarlık oranı artıyor. Ayrıca yaşam süresi uzamakta, nüfus artışında bir azalma görülmekte ve toplam milli gelir ve kişi başına milli gelirin arttığı ekonomik bakımdan güçlenen bir sosyoekonomik yapı haline gelmekte. 2012 yılında Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik Endeksi?ne baktığımızda ülkemiz, Yüksek İnsani Gelişme kategorisinde 187 ülke arasında 90. sırada yer alıyor? ifadelerini kullandı.
Refah seviyesinde iyileşme olduğunu vurgulayan Asan, ?2002 yılında yüzde 30.3 olan günlük 4.3 doların altında yaşayanların oranının, 2012 yılında ise 2.27'ye indiğini görüyoruz. Günlük 2.15 doların altında yaşayanlara baktığımızda 2002?de yüzde 3.04 olan oran günümüzde ortadan kalktı? şeklinde konuştu.
Fakirlik tanımının neyin düşünüldüğüne ve hangi alana odaklanıldığına bağlı olarak yapılacağını belirten İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazım Ekren, ?Bireysel, kişisel ve hanımlar odaklı düşündüğümüzde, herhangi bir bireyin, talep ve beklentileriyle tercih ve önceliklerini karşılayamama durumunun tamamı fakirliktir. Yoksulluğu, kent bazında tartışacaksak, orda yaşayan insanların tercih ve öncelikleri ile talep ve beklentilerini karşılamak potansiyelini de fakirliğin bir boyutu olarak algılamak gerekir. Eğer kalkınma stratejilerini kent içinde ve aile dostu diye düşünüyorsak, bireylerimizin yetkinliğini arttırmak gerekir. Bu birey kadın, erkek, genç ve yaşlı da olabilir. Bireylerin etkinliğini arttırmak demek onların eğitim ve öğretim seviyelerini, sağlık ve sosyal işlevleri arttırmak ve en önemlisi yoksulluğu ortadan kaldırmak için kadınlarımızın iş ve proje geliştirme yeteneklerinin yanında bunlarla ilgili verilere de ulaşmak? ifadelerine yer verdi.
Kent düzeyindeki yoksulluk oranının yıllar içinde önemli ölçüde düşüş gösterdiğini de sözlerine ekleyen Ekren, ?Yoksulluk riski olarak bakıldığında yüzde ve 40 ile 70 düzeyleri dikkate alındığında yoksulluk oranının kentlerde yüzde 8,2 ile 28,6 düzeyinde değişti? şeklinde konuştu.
Dünyada yaklaşık olarak her 5 kişiden birisinin yoksul olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Sare Aydın, ?21. yüzyıla girdiğimiz ve bilgi, teknoloji, dijital komünikasyon süreçlerinin yaşandığı bir dönemde, insanların refah ve mutluluk içinde yaşamaları ekonomik, sosyal ve siyasal politikalar vasıtasıyla ve bunun sürdürülebilir hale getirilmesi çok büyük önem taşımaktadır. Günümüzde birileri refah içinde yaşarken, birileri de yokluk ve fakirlikle mücadele etmek zorunda kalmıştır. Dünyada yaklaşık olarak her 5 kişiden birisinin yoksul olduğunu yüzümüze vurmaktadır. Yoksulluk; açlık, eğitimsizlik, barınacak evin olmaması, hasta olmak ve imkansızlık nedeniyle tedavi olmamak, hiçbir işinin olmaması ya da iyi bir işe sahip olamamak, kirli su nedeniyle hastalıktan çocuğunu kaybetmek, gelecek korkusunu yaşamak ve çocuklarının geleceğinden endişe duymak, umutsuzluk, eşitsizlik, özgür olmamak ve siyasal yaşama katılamamak kavramları ile açıklanabilir. Tüm bu ifadeler, yoksullukla mücadelenin ve kalkınma stratejilerinin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir? ifadelerini kullandı.
BANU EZBER
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.