Türkiye artık gelişmiş bir ülke
HSBC Grubu'nun Türkiye CEO'su Martin Spurling, BUGÜN'e konuştu.
* "Benim kafamda Türkiye artık gelişen değil, gelişmiş ülke düzeyine çıktı" diyen Spurling, dünyada ticaret modelinin değiştiğini, gelişen ülkelerin birbiriyle ticaret yapacağını söyledi ve "Bu bakımdan Türkiye için büyük fırsatlar var. Biz de fırsatlardan Türk çalışanlarla birlikte yararlanmak istiyoruz" diye konuştu.
* Bankaların kendilerini iyi anlatmaları gerektiğine dikkat çeken Spurling, BUGÜN okuyucularına yatırım yapmanın sırlarını da şöyle anlattı: "Yatırım uzmanı değilim ama bankada kötü günler için nakit tutarım. Sağlık ve bireysel emeklilikle ailemi ve kendimi garantiye alırım. Geriye kalan paramı da az, orta ve çok riskli yatırım araçlarına dağıtırım."
Ülkemizin yüzde 100 yabancı sermayeli tek bankası HSBC'nin Türkiye CEO'su Martin Spurling'le görüşmek için Genel Müdürlük binasına giderken, 2001'de yaşadığımız bankacılık krizi de "bir film şeridi" gibi gözümde canlanıyor.
Batan ve TMSF'ye devredilen 22 bankadan Demirbank'ı satın alan HSBC, 13 yıldır Türkiye'de. 20 Kasım 2003'te İngiliz sermayesi olduğu gerekçesiyle Levent'teki ana binası bombalı saldırıya uğrayan HSBC,aslında toplam gelirlerinin yüzde 80'ini İngiltere dışından elde ediyor. Saldırıdan sonra Zincirlikuyu'ya taşınan banka, dünden bugüne gelirken birçok aşama gerçekleştirdi. Küresel bankacılığı Türkiye için yerelleştirirken, vizyon hedefinin de önemli merkezi halne getirdi.
Dünyanın en büyük bankacılık gruplarından HSBC Holding'in ana merkezi İngiltere'nin başkenti Londra'nın Canary Wharf'ında kendi adını taşıyan kulede bulunuyor. 1865'te Uzak Doğu'da İngiliz ticaretini fonlamak gayesiyle İskoç kökenli Thomas Sutherland tarafından kurulan grubun adı kurucu ortağı Hongkong ve Shanghai Banking Corporation'dan geliyor.
Spurling'le konuşurken bir şey dikkatimi çekiyor. İngilizce cümlelerinin arasına sık sık Türkçe sözcükler sıkıştırıyor. Kimi zaman "Tamam, inşallah" diyor, kimi zaman "Kusura bakma" diyor. Türkçeyi öğrenmeye çalışıyor, ders alıyor. "Bizden birisi" olmaya çabalıyor.
İngilterede doğdu Afrika'da büyüdü
- Şu anda Türkiye'de bir bankanın başındaki tek yabancı sizsiniz, bu iyi mi yoksa kötü mü?
Türkiye'de böyle çalışmam bence çok mükemmel bir durum. Bu ülkede de uluslararası bankacılıkta "lider" olmak istiyoruz. Türk vatandaşlarının bizim kurumda çalışması büyük bir avantaj. Örneğin ben 25 yıldır bu bankadayım ve 10 ülkede çalıştım. Belki İngiltere'de doğdum ama Afrika'da büyüdüm. Çünkü annem ve babam BM'nin bünyesindeki bir yardım kuruluşunda çalışıyordu. İlk gençliğimde ABD'de bulundum. Daha sonra Asya'da çalıştım. Dolayısıyla hiç İngiltere'de bulunmadım. Tam anlamıyla bir uluslararası vatandaşım.
Sizleri anlama şansına sahibim
- Uluslararası vatandaş olmanızın bize ne faydası var?
Türkiye'yi ve Türkleri daha iyi anlama ve düşünce yapısını daha iyi kavrama şansı veriyor bu özellik bana.
- Bizleri ve ülkemizi anlamak sizin açınızdan niye bu kadar önemli?
Türkiye'nin ekonomisi ve çevresi çok iyi bir potansiyele sahip. Benim burada edindiğim izlenimleri, diğer ülkelerdeki HSBC'lere tüm unsurlarıyla ihraç etmek, taşımak istiyorum. Çünkü burada çok ciddi potansiyel ve iyi fikirler var. Buradan insanları ve fikirlerini gitmek istediğim memleketlere götürmek istiyorum. Bir örnek verirsem, kredi kartını ilk kez 'iPad' üzerinde biz uyguladık. HSBC Grubu içinde 'iPad' üzerinden kredi vermeyi gerçekleştirdik. Altyapı ve teknolojiyle ilgili yapılacak işleri Türkiye üzerinden diğer HSBC'lere de taşımak istiyoruz.
Türkiye, gelişmiş ülke seviyesine çıktı
- Derecelendirme kuruluşları, Türkiye'nin notunu artırmakta neden cimri davranıyor?
Bunu spesifik olarak neden yaptıklarını söylemek zor. Ben Türkiye'nin gelişen ülke değil gelişmiş bir ülke seviyesine çıktığını düşünüyorum. Türkiye'yi kendi kafamda gelişmekte olan değil gelişmiş bir ülke olarak nitelendiriyorum.
Yetenek ihraç etmek istiyoruz
- Birlikte çalıştığınız insanlarla hangi planlar içindesiniz?
Burada çalışanlarımızla yenilikler ve fikirler üretiyoruz. Türkiye'den dışarıya yetenek de ihraç etmek istiyoruz. Onlar için bir kariyer planı da oluşturuyoruz. İstediğimiz şey, onların yine tekrar bu ülkeye geri dönmeleri. Beyin göçü değil, yurt dışında belli bir süre çalışıp Türkiye'ye geldiğinde farklı bir perspektifle buraya katma değer katmaları. Her konuştuğum adaya, "Neden HSBC'de çalışmak istiyorsun?" diye sorduğumda neredeyse yüzde 100'ünden aldığımız cevap, "Çünkü uluslararası bir banka" oluyor.
Karlı yatırım formülünü açıkladı
- Sizi bulmuşken sormalıyım. Yatırımlarmızı nasıl ve neye yapalım? Altına mı, dövize mi, yoksa hisse senedine mi? Siz nasıl yatırım yapıyorsunuz?
Ben aslında bir yatırım uzmanı değilim. Kötü günler için bankada bir miktar nakit para bulundurmak isterim. İkincisi benim açımdan önemli şey, risklere karşı kendimi ve ailemi koruma altına almaktır. Bunu da sigorta alanındaki yatırım araçlarına dağıtırım. Yani hayat ve bireysel emeklilik gibi geleceğe ürünlerle tasarruf yapıyorum. Üçüncüsü de bu saydıklarım dışında tasarruflarımı düşük, orta ve yüksek risk taşıyan yatırım araçlarına dağıtıyorum. Türkiye, yatırım anlamında çok yatırım planları için güzel bir ülke.
Kur savaşlarında korkulan olmadı
- Dünyada kur savaşları tartışılıyor. Sizce kur savaşı var mı ve varsa, boyutları neler?
Son 3 ayda bu riskin azaldığını düşünüyoruz. Daha önce savaşın işaretleri var gibiydi. Birçok kişi de savaşın korkularından bahsediyordu. Özellikle Japonya, ABD ve İngiltere'de kurların değerini kaybettiği söz konusuydu. Önemli olan şu ki, bütün kurlar aynı anda düşemez. Birilerinin düşmesi, birilerinin yükselmesi gerekiyor. Son dönemde özellikle Çin'in yüzde 8 gibi büyüme trendine girmesiyle aslında aynı kurları büyümek için devalüe etmeye de gerek yok. Japonya'da yeni Başbakanın seçilmesiyle "yen"i devalüe edeceği bekleniyordu. Aslına bakarsanız, Japon yeni, değer kaybetmeyi bir kenara bırakın, yüzde 40 civarında değer kazanmış durumda. Şu anda o büyük korkularımızın çok da gerçekleşmediğinin işaretlerini görüyoruz.
Yeni kaygılarınız arasında neler var?
Tabii ki, Güney Kıbrıs ve Avrupa'da "Euro Bölgesi"ndeki gelişmeleri dikkatle izliyoruz. İlave etkilerin ne olacağını bütün dünyayla birlikte biz de takip ediyoruz. Eğer yeni bir finansal kriz ve Güney Kıbrıs'la ilgili yeni bir durumla karşılaşmazsak ki "inşallah" karşılaşmayız. O zaman kur savaşı risklerinin de giderek azalacağını düşünüyoruz.
Türk yöneticiler, yeni ticaret trendine çok uygun
- Yabancı firmalarda Türk yönetici çalıştırma modası var. Bu ilginin nedenini nasıl açıklarsınız?
Bence üç tane nedeni var. Birincisi Türkiye artık diğer dış dünya tarafından daha iyi anlaşılmaya başlandı. Eskiden daha çok oynak bir ekonomi, istikrarsız bir ekonomi görüntüsündeydi. Şimdi daha fazla istikrarlı bir ekonomi görüntüsüne kavuştu. Bu durum da Türkiye'nin dışarıdaki algısını bambaşka bir konuma getirdi. İkincisi de İstanbul "bölgesel bir merkez olma" yolunda hızla ilerliyor. THY'nin ve birçok şirketin de buna çok faydası oldu. Dolayısıyla birçok şirket, bölgedeki ülkeleri buradan yönetiyor. Bu da yönetimde kolaylık sağlıyor. Özellikle de bu şirketler Türk yönetici çalıştırmayı tercih ediyorlar.
- Türk yöneticiler, neden "bulunmaz kumaş" oluyorlar?
Çünkü, Türk yöneticiler, birincisi değişen koşullara kolay ayak uydurabiliyorlar, ikincisi de enerjileri çok yüksek. Üçüncüsü insanlar arası ilişkilerde çok başarılılar. Bu üç özellik çağımızdaki yöneticiler için çok önemli nitelikler haline gelmiş durumda. Üçüncü ve en önemli bir başka sebep de, "Dünya 2050'de nasıl olacak?" diye yaptığımız bir araştırmamız var. HSBC olarak biz artık Kuzey - Güney ticareti yerine Güney - Güney ticaretinin daha fazla yaygınlaşacağını öngörüyoruz. Gelişmiş ekonomilerden gelişen ekonomilere yapılan ticaret yerine gelişen ekonomilerin yine başka gelişen ülkelerle ticaret yapacağını öngörüyoruz. Bu nedenle de gelişen ülkelerin birbiriyle ticareti ve yatırımı artırmaları da bu anlamda tecrübeli insanlara ihtiyacı artırdı.
Amme hizmeti mi vereceğiz!
- Bankalara cezalara verildi. Tüketiciler, bankaların çok komisyon ve ücret aldığını düşünüyor, ne dersiniz?
Çok ülkede görev yaptım. Çalıştığım 10 ülkeye göre bankacılık sektöründe Türkiye, rekabetin en yoğun ve zor olduğu pazarlardan birisi. Bankaların toplumda oynadıkları rolle ilgili olarak kendilerini daha iyi anlatmaları gerektiğine inanıyorum. Basit bir ifadeyle bankalar, parası olan insanlardan paralarını alıp, parası olmayanlara mevduat ve kredi olarak veriyorlar. İnsanlarının paralarını yastıklarının altında saklamaktansa bankalara yatırmaları daha güvenli.
- Tamam da, bankanın kapısından girerken de komisyon alınmaz kii!
Burada toplum olarak bir karar vermemiz gerekiyor. Ya bankalarnı serbest piyasa ekonomisi ve kapitalist düzen içerisinde faaliyet göstermelerini kabul edeceğiz. Ya da bunları sanki bir devlet kurumu, amme hizmeti yapan bir kurum gibi düşüneceğiz. Geçmişteki örneklerde kamu tarafından idare edilen bu amme hizmeti yapan kurumların çok da verimli idare edilmediklerine, büyük zararlara uğradıklarına şahit olduk. Bu modelin pek işe yaramadığını gördük.
PERİHAN ÇAKIROĞLU - BUGÜN GAZETESİ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.