Trump'ın politikaları İran'da Batı ile uyumlu reformcuları zayıflattı, muhafazakarları güçlendirdi
Ankara
ABD yönetiminin İran'a karşı uyguladığı "azami baskı" politikası, Batı ile müzakereyi benimseyen Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani hükümeti ve reformcu hareketi zayıflatırken, ülkede gelecek yıl düzenlenecek cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ekonomik sorunların derinleşmeye başladığı 2018'den bu yana etkisi artan asker kökenli siyasetçiler ve muhafazakarlar öne çıkıyor.
İran ile ABD arasındaki gerginliğin geleceğine dair ipuçlarını merak edenler kasımdaki ABD seçimlerine odaklanırken İran'daki reformcu ve muhafazakarlar da 18 Haziran 2021'de düzenlenecek olan cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlanıyor.
Reformcuların desteğiyle Haziran 2013'te başladığı Cumhurbaşkanlığı kariyerini 2015'te ABD'nin de aralarında olduğu küresel güçlerle imzaladığı Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) olarak adlandırılan nükleer anlaşmaya bağlayan Cumhurbaşkanı Ruhani'nin dönemi 18 Haziran 2021'deki seçimlerle sona erecek.
Ruhani hükümetinin ekonomiyi güçlendirme ve bireysel özgürlükleri genişletme gibi vaatlerini yerine getirememesi, halkın reformculara inancını azalttı.
Ruhani ve reformcuların siyasi sermayesi: Nükleer anlaşma
Trump yönetimi ve İran'daki muhafazakarlar için değersiz kabul edilen nükleer anlaşma, Ruhani ve reformcular açısından İran'daki reform hareketi lehinde olumlu değişimler meydana getirmek için kullanılacak önemli bir siyasi sermaye olarak görülüyordu. Ruhani'nin en büyük mirası olan nükleer anlaşma, ABD ve İran'daki muhafazakarların ortak çabalarıyla ortadan kaldırılma aşamasına geldi.
Şu anda anlaşmadan İran için geriye kalan tek kazanım, 13 yıldır uygulanan uluslararası silah ambargosunun ABD'nin muhalefetine rağmen bugün resmi olarak kaldırılması oldu.
İran Merkez Bankasının verilerine göre, anlaşmanın yürürlüğe girdiği 2016 yılında ekonomi, yüzde 12,5, 2017'de ise yüzde 3,7 büyüdü. ABD'nin yaptırımları başlattığı 2018'den sonraki süreç sonrasında ise ekonomi daralmaya başladı.
Ruhani'nin nükleer uzlaşma sayesinde ekonomiyi güçlendirme vaatleri, Trump'ın politikaları nedeniyle sonuçsuz kalırken insan hakları, ifade ve basın özgürlüğü gibi hassas alanlarda reform vaatleri de İran lideri Ayetullah Ali Hamaney'in desteklediği muhafazakarların elinde tuttuğu kritik kurumların hükümeti sınırlandırması nedeniyle gerçekleşmedi. Vaatlerin yerine getirilmemesi, halkın hükümete ve reformculara inancını azalttı.
Muhafazakarlar hükümeti yönetim yetersizliğiyle suçluyor
ABD'nin yaptırımları geri getirmesiyle muhafazakarlar, Ruhani hükümetine ve ülkedeki ılımlı kesimlere "ABD'nin güvenilmez ve anlaşmanın da bir aldatmaca olduğu" şeklindeki söylemlerini yineleyerek ellerini güçlendirme fırsatını kaçırmadı. ABD yaptırımlarıyla halkın üzerine binen ağır şartlar da hükümetin hanesine yazıldı. Seçimlerde aday olması öngörülen Devrim Muhafızları Ordusu'nun eski komutanlarından ve Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf başta olmak üzere muhafazakarlar, ekonomik sorunların kaynağının yaptırımlar değil hükümetin ülke yönetimindeki yetersizliğinden kaynaklandığını vurguluyor. Ruhani ise "ekonomik savaş" olarak nitelediği yaptırımlardan kaynaklı sorunların yükünün sadece hükümetin değil tüm devletin omuzlarında olduğunu savunuyor.
Trump'ın İran politikaları yeni krizlere kapı aralarken Ruhani hükümetinin ve reformcu kanadın benimsediği politikaların zaman içinde marjinalleşmesine ve muhafazakarların güçlenmesine yol açtı.
Trump'ın politikaları yeni krizlere kapı araladı
Ruhani hükümeti, ABD'nin yaptırımlarına karşılık Batı ile ilişkilerin zedelenmesi pahasına anlaşmadaki taahhütlerini durdurarak, nükleer silah yapımında kullanılabilecek uranyumu zenginleştirecek santrifüjleri yeniden çalıştırma gibi adımlar attı. Bu adımlar da hükümeti reformcu çizgiden uzaklaştırdı.
Trump'ın 3 Ocak'ta Kasım Süleymani'ye yönelik suikast emri vermesi de ülkede muhafazakarların güçlenmesi için uygun ortam sağladı. Bu durum, 5 yıl önce rafa kaldırılan İran'ın nükleer programı başta olmak üzere yeni gerginliklere yol açtı. Bunun sonucunda da Ruhani hükümetinin benimsediği politikalar zaman içinde marjinalleşmeye başladı.
Kritik kurumları elinde tutan muhafazakarlar meclise de hakim oldu
Bunu fırsata çeviren muhafazakarlar geçen şubatta düzenlenen genel seçimlerde reformculara karşı zafer kazanarak mecliste çoğunluğu elde etti. Dolayısıyla Anayasayı Koruyucular Konseyi, yargı ve güvenlik bürokrasisi gibi devletin kritik kurumlarına hakim olan muhafazakarlar, bunun yanına meclis çoğunluğunu da kattı.
Ülke gelecek yıl düzenlenecek cumhurbaşkanlığı seçimlerine de sürecin muhafazakarlar lehine işlediği şartlarda hazırlanıyor. Seçimlerde adaylar henüz kesinleşmese de 2018'den bu yana etkisi artan asker kökenli siyasetçiler ve muhafazakarlar ön plana çıkıyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine adaylık için Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi, Meclis Başkanı Kalibaf, Eski Savunma Bakanı ve Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Dehkan, her ne kadar bir önceki seçim için adaylık izni alamamasına rağmen 2005-2013 arasında cumhurbaşkanlığı yapan Mahmud Ahmedinejad, eski general ve Radyo ve Televizyon Kurumu'nun (IRIB) eski başkanı İzzetullah Zergami gibi muhafazakar siyasetçilerin ismi öne çıkıyor.
Seçimlere yönelik henüz bir strateji geliştirmeyen reformcular arasındaki "umutsuzluk" ise reform yanlısı medya organlarındaki söylemlere de yansıyor. Ülkede etkili olan "Asr-ı İran" adlı reform yanlısı internet sitesinde 3 Eylül'de yayımlanan "Elveda Reformlar" başlıklı yazıda, "Ruhani hükümetinin zayıflığı ve reformcu literatürden pratikte uzaklaşması, reform hareketinin tarihi ve resmi olarak ortadan kalkmasına yol açtı" ifadeleri reformcular arasındaki hayal kırıklığını gözler önüne seriyor.
Hükümeti ülkeyi yönetmede yetersiz kalmakla suçlayan muhafazakarların Ruhani'ye karşı azil girişimlerine İran lideri Hamaney onay vermedi.
Ruhani'nin "barış" çağrısına sert tepki
Cumhurbaşkanı Ruhani'nin çarşamba günü Bakanlar Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Hazreti Hasan'ın Muaviye ile yaptığı barış anlaşmasını örnek göstererek, "Halk barış istiyorsa ben barışı tercih ederim." şeklindeki ifadeleri, ABD ile görüşmeleri yasaklayan İran lideri Hamaney’e müzakerelere onay vermesi için dolaylı bir çağrı olarak değerlendirildi.
Ruhani'nin açıklamasına ülkedeki muhafazakar kanattan en sert tepki Meclis Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Başkanı Mücteba Zünnur'dan geldi.
Twitter hesabından paylaştığı mesajında Zünnur, Ruhani'yi, "ABD ile müzakereleri haklı çıkarmaya çalışmakla" suçlayarak, "Bugün İran halkının çoğunluğu, azledilmenizden ve cezalandırılmanızdan başka bir şeye razı olmayacaktır. Sizin mantığınıza göre, Devrim Rehberi (Hamaney), hakkınızda bin kez idam fermanı vermelidir." şeklinde sert ifadelere yer verdi.
Zünnur, ayrıca Ruhani'ye karşı azil soruşturması başlatılması için milletvekillerinden destek istedi. Azil çağrısına tepki, Cumhurbaşkanı Danışmanı Hüsameddin Aşina'dan geldi. Aşina, azil çağrısında bulunan vekillerin hükümeti zayıflatmayı hedeflediğini söyledi. Ruhani'yi azletme girişimleri, temmuzda İran lideri Ayetullah Ali Hamaney'in onay vermemesi nedeniyle sonuçsuz kalmıştı. Ruhani'nin görev süresini bitirmesini isteyen Hamaney'in yeni azil girişimlerine de karşı çıkacağı öngörülüyor.
Hamaney'e yakınlığıyla bilinen Keyhan gazetesininin başyazısında da Ruhani'nin söz konusu açıklamaları hedef alındı. Hamaney'in gazetedeki temsilcisi Hüseyin Şeriatmedari tarafından kaleme alınan yazıda, Ruhani, "halkın sorunlarına çözüm üretmek yerine tarihi gerçekleri çarpıtmakla" suçlandı. Yazısında, 2015'te imzalanan nükleer anlaşma öncesinde ABD ile yapılan müzakerelere işaret eden Şeriatmedari, "Ülke için ekonomik refah elde etmenin bir yolu olarak uzlaşma yıkıcı bir hataydı." değerlendirmesinde bulundu.
Ruhani'nin açıklamasına karşı söz konusu tepkiler, İran'da muhafazakar bir adayın cumhurbaşkanı seçimlerini kazanması halinde Batı ile ilişkilerin geleceğine ve ABD ile gerilim politikasının süreceğine dair ipuçları veriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.