Tezcan: Siyasetin görevi güzel bir gelecek yaratmaktır
ANKARA
CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında parti genel merkezinde toplandı.
Toplantıya ilişkin açıklamada bulunan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, emekli büyükelçi ve eski MHP Genel Başkan Yardımcısı Deniz Bölükbaşı'na Allah'tan rahmet dileyerek sözlerine başladı.
Nevruz Bayramı'nın kutlayan Tezcan, barış, huzur ve kardeşlik duygularının güçleneceği bir gelecek temenni etti. Tezcan, bugünlerde kutuplaşma kültürünün yerleştirilmeye çalışıldığını savunarak, nevruzun birleştirici duygusuna her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğunu dile getirdi.
Aşık Veysel'in ölümünün 45. yılı olduğunu da anımsatan Tezcan, Veysel'i rahmetle, sevgiyle, özlemle andıklarını söyledi.
"Siyasetin görevi güzel bir gelecek yaratmak"
Siyasetin görevinin güzel bir gelecek yaratmak olduğunun altını çizen Tezcan, yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü kavramlarına değindi.
Demokrasiyi ve ekonomiyi güçlendirmek için hukukun üstünlüğüne ihtiyaç olduğunu belirten Tezcan, "Kişilerin, kurumların, örgütlerin, işverenin, işçinin herkesin kendisini özgür hissetmeye ihtiyacı var. Ama ne yazık ki Türkiye, yargı bağımsızlığının yok edildiği, yargının ayaklar altına alındığı, pas pas edildiği, paçavraya çevrildiği bir dönemden geçiyor." diye konuştu.
Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen hakim ve cumhuriyet savcıları kura törenine atıfta bulunan Tezcan, kura çekiminin burada gerçekleşmesini kabul edilemez bulduklarını ifade etti. Tezcan, "Biz biliyoruz ki saray düzeni hakim ve savcıların iradesini ipotek altına almak istiyor. Önemli bir bölümünü de almıştır. Sarayda hakimlik ve savcılık kurası çekilmesi demek, hakim ve savcıların talihlerini de ipotek altına almak demektir." iddiasında bulundu.
"Atanan hakim ve savcılardan 113'ü AK Parti ile doğrudan temas halinde"
Kurayla bin 236 hakim ve savcının atandığını, şu ana kadar tespit ettikleri kadarıyla 113'ünün AK Parti ile doğrudan temas halinde, iltisaklı olduğunu savunan Tezcan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ya ilçe başkanı, ya il başkanı, ya kadın kollarında, ya gençlik kollarında, ya milletvekili adayı yani yolu bir şekilde AK Parti'nin içinden geçmiş. 90'ın üzerinde puan alanlar sözlüden elenirken, 70 şartını bile karşılamayanlar AK Parti'ye iltisaklı oldukları için mesleğe geçmişlerdir. Türk yargı düzeni açısından utanç verici tablodur bu. Bazıları ödüllerini aldılar. Hani o bizim büyük adalet yürüyüşümüze 'sözde adalet yürüyüşü' diyen sözde Danıştay Başkanı vardı ya onun kızı Gonca Hatinoğlu kurayı çekiyor. Tayininden Elazığ hakimliği çıkıyor. Ama tabii ki annesinin, sözde Danıştay Başkanı'nın, sözde adalet yürüyüşü diyerek ana muhalefet partisi lideriyle tartışmaya girerek, sarayın sözcülüğünü yaparak kazandığı itibar var sarayda, onun karşılığını alması lazım. Sözde adalet yürüyüşü lafının karşılığını alıyor. Aynı gün kızı Elazığ'a kura çekmesine rağmen Yargıtay tetkik hakimliğine atanıyor. Bu ayıp değil mi? Ayrımcılık değil mi? Elazığ vatan toprağı değil mi?"
"Tosuncuk düzeni"
İktidarın hukuk düzenini, yargıyı yok eden bir düzen yarattığını öne süren Tezcan, "Bu düzenin bir adı var. Tosuncuk düzeni. Türkiye'ye bir tosuncuk düzeni getirdiler. Nedir tosuncuk düzeni? Milletin çocukları bu düzenin dışındadır. Devlet, milletin çocuklarını görmez, hükümet kimi görür? Tosuncukları görür." dedi.
Şeker fabrikaları
Şeker fabrikalarına sahip çıktıkları için sendikalara teşekkür eden Tezcan, 20 kişilik milletvekili gruplarının da şeker fabrikalarına sahip çıkmak için Anadolu'yu gezdiğini söyledi.
Tezcan, şunları kaydetti:
"Bu milletin tarihini bilmeyenler, şeker fabrikalarını ve milli servetleri böyle mirasyedi gibi satarlar. Cumhuriyetin önemli sanayi atılımları, milli ekonomimizin amiral gemileriydi. Bunlar bu gemileri batırma şampiyonu oldular. Bunların tarihi öğrendikleri yer tren istasyonlarında satılan 3. sınıf tarih mecmuaları. Tarihi buradan okuyanlar, tarihi kafasında fes bulunan delilerden dinleyenlerin milli ekonomimizin amiral gemilerini anlamalarını tabii ki beklemiyoruz. Ama bir şeyi hatırlatmada borç biliyoruz, milli olmanın yolu bu fabrikalara sahip çıkmaktan geçer. Sözle milli olunmaz, yerli ve milli olmanın yolu, milletin alın teriyle kurduğu fabrikaları korumaktan geliştirmekten geçer. Bunların tosuncuk düzeni sata sata doymuyor. Sarayın 13 günlük gideri, zarar eden şeker fabrikaların zararlarını karşılamaya yetiyor. Ne doymaz saraymış bu. Şimdi de çiftçinin sulama birliklerini köylününü elinden almaya çalışıyorlar. Atanmış müdürlerle sulama birliklerini çiftçinin elinden almak istiyorlar."
Muhabir: Barış Gündoğan
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.