Tarihin eli medyanın da omzunda: Hem haberin şehveti hem çözümün şerefi? İkisi birden olmaz
İmralı heyetinin tutanaklarının yayınlanması çözüm sürecinin önündeki engellerin sanılandan daha büyük olduğunu gösterdi. Medyanın çözüm sürecindeki desteğinin kırılganlığını ortaya koydu.
Haber şehvetinin çözümün önüne geçebileceği görüldü. Ve aslında "Kan dökülmesin? veya ?Analar ağlamasın? gibi değerlerin sözkonusu haber olduğunda medyanın bir kesimi için anlam ifade etmediği anlaşıldı. Yapılan gazetecilik olabilir ama kesinlikle sorumlu gazetecilik değil. Ve yarın çözüm tarihi yazıldığında bu girişim Oslo provokasyonu, Paris cinayeti gibi engelleyici olaylarla birlikte anılacak.
Gazetenin de bu konuda sorunlu olduğu, savunma psikolojisine geçtiği anlaşılıyor. İki gündür ard arda ?bu gazeteciliktir? başlıklı yazılar yayınlanıyor.
Milliyet haberle çözüm arasında karar vermek zorunda kaldı ve ilkini tercih etti. Yani, çözüm sürecine katkı vermek yerine sansasyonu seçti. Kamuoyunu aydınlatmak adına yanıltıcı ve çözümü itibarsızlaştırmaya yönelik bir hamleye destek verdi.
Yine de yapılanın gazetecilik olduğu söylenebilir.
Ancak, gazete yazarlarının üstüne bir de Başbakan?a çağrı yaparak ?Tarihin eli omzunuzda? demesi anlamsız kalıyor. Başbakan zaten bu tarihi görevi ?Gerekirse baldıran zehiri içerim? diyerek üstlenmiş durumda. Hatayı örtbas etmek için topu başkasına atmak bazen işe yarayabilir ama böylesine hassas bir konuda gülünç görünüyor.
Çünkü, ?tarihin eli? sadece Başbakan?ın değil, medyanın da omzunda. Sorumlu davranması gereken sadece Başbakan değil, medya da.
Süreci sabote eden belgeleri edisyon yapmadan, sansürsüz yayınlayan medyanın bir kesimi ne yazık ki tarih önünde bir kez daha sınavı kaybediyor.
Hem haberimi yaparım hem çözüm safında el bağlarım! İşte bu imkansız.
Stargazete.com / Analiz
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.