Tarihi manastırda yetiştirilen zeytinler ödüllü zeytinyağına dönüşüyor
Mardin
Kent merkezine 4 kilometre uzaklıkta, 5'inci yüzyıldan başlayarak farklı zamanlarda yapılan eklentilerle bugünkü haline 18'inci yüzyılda kavuşan Deyrulzafaran Manastırı'nın bahçesine yaklaşık 15 yıl önce İstanbul'daki Süryani iş adamlarının desteğiyle fidan dikildi.
Başta Mardin'e özgü halhal, mavi, zoncuk, melkabazi ve belloti olmak üzere birçok çeşidin üretiminin yapıldığı bahçede, bu yıl hasatta 25 ton ürün alınırken, bu ürünlerin yüzde 90'ından zeytinyağı elde ediliyor.
Soğuk sıkımla elde edilen zeytinyağı manastırın adını taşıyan "Dzafaran" markasıyla Zeytin Dostu Derneğinin yaptığı 13. Natürel Sızma Zeytinyağı Kalite Yarışması'na gönderildi.
Türkiye'den 100 katılımcının iştirak ettiği yarışmada "Dzafaran" kalitesiyle altın madalya aldı.
Deyrulzafaran Manastırı'nda görevli ziraat mühendisi İshak Bayyiğit, AA muhabirine, zeytinin tarihinin bölgede çok eskilere dayandığını, binlerce yıl öncesinde zeytin üretimi ve zeytinyağı ticaretinin yapıldığını söyledi.
Tarihi manastırda da yaklaşık 300 dönümde zeytin yetiştirildiğini anlatan Bayyiğit, zeytinde bir yıl az, bir yıl da çok verim alındığını dile getirdi.
"Bu yıl verim az. Ancak yaptığımız bakımlarla bunu tolere etmeye çalışıyoruz. Geçen yıl ile bu yılki rekolte arasında yüzde 20'lik fark oldu. Önümüzdeki yıl 'var yılı' olacak." diyen Bayyiğit, bu yıl 25 ton hasat olduğunu, bunun yüzde 90'ını zeytinyağı, kalanları da sofralık olarak değerlendirdiklerini bildirdi.
Yağ olarak kullandıkları zeytinleri hasadın ardından Harran Üniversitesine gönderdiklerini aktaran Bayyiğit, üniversitede makinelerde 27 ila 28 derecede soğuk sıkım şeklinde natürel sızma zeytinyağı elde edildiğini anlattı.
Mardin'e has halhal, mavi, zoncuk, melkabazi ve belloti çeşitlerinin bulunduğunu, her çeşidin çok önemli bir değer barındırdığını aktaran Bayyiğit, "Mardin bu anlamda çok büyük bir potansiyele sahip. Geçmişte ciddi anlamda zeytin yetiştiriciliğinin yapıldığı tarih kitaplarında da var. Biz de günümüzde bunu sürdürmek istiyoruz. Her geçen yıl zeytinyağına ilgi de artıyor." ifadesini kullandı.
Altın ödüllü zeytinyağına yoğun ilgi
Ödüllü zeytinyağlarının yoğun ilgi gördüğünü, Türkiye'nin hemen hemen her bölgesine ürün gönderdiklerini anlatan Bayyiğit, "Kalite kriterlerini tam sağladığımız, acılığıyla, yakıcılığıyla ve ortaya konulan analizler ve içerisindeki fenolik bileşenlerin yüksek olması sebebiyle yağımız ödül aldı. Yurt dışından da birçok müşterimiz zeytinyağını talep ediyor. Önümüzdeki yıllarda daha kurumsal bir şekilde göndermeyi planlıyoruz." diye konuştu.
Refahı, bolluğu, barışı ve saflığı temsil eden zeytinin ve yağının birçok kutsal kitapta da geçtiğini aktaran Bayyiğit, birçok manastırın bahçesinde zeytin yetiştiriciliğinin yapıldığını ifade etti.
Bayyiğit şöyle devam etti:
"Manastırımız 1600 yıllık kadim bir geçmişe sahip. Manastırın ismiyle zeytinyağı şehrimize, bölgemize ve ülkemize dünyaya tanıtılmasında önemli bir kapı açacak. Burada bin rakımda yetiştirilen zeytinlerin yağa dönüştürülmesi çok özel ve önemli değerler katıyor. Bu markayla gerek ülke içinde gerek dış pazara açılmak çok önemli avantajlar barındırıyor. Buranın ekolojik avantajlarını da göz önüne aldığımızda Dzafaran markasıyla ortayla çıkacak zeytinyağının ülke tanımında da çok önemli bir rol oynanacağını düşünüyoruz."
Deyrulzafaran Manastırı Bakım Onarım ve Yaşatma Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yılmaz Hiçbezmez de bölgenin en kaliteli zeytininin bu topraklarda yetiştiğini dile getirdi.
Zeytin ve zeytinyağı konusunda iddialı olduklarını aktaran Hiçbezmez, yoğun destek aldıkları İstanbul'daki Süryanilere ve devlet yetkililerine teşekkür etti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.