Soruşturma Komisyonu'na gölge düşmüştür
Genel Başkan Kılıçdaroğlu, Soruşturma Komisyonu'na kimsenin müdahale etmemesi gerektiğini belirterek, "Dün yapılan müdahaleler, Soruşturma Komisyonu'na gölge düşürmüştür" dedi.
ANKARA (AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Eğer Parlamento, milletvekilleri, Hükümet, Başbakan siyaseti kirlilikten arındırmak istiyorsa Soruşturma Komisyonu'na kimse müdahale etmemeli. Dün yapılan müdahaleler, Soruşturma Komisyonu'na gölge düşürmüştür" dedi.
Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezi'ndeki Parti Meclisi (PM) toplantısı öncesinde yaptığı açıklamada, görevlerinden istifa eden 4 bakanla ilgili bugün farklı bir noktada olunduğunu söyledi.
Bakanların, Yüce Divan'a gitmesiyle ilgili Parlamento'nun itibarının söz konusu olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Eğer Parlamento, milletvekilleri, Hükümet, Başbakan siyaseti kirlilikten arındırmak istiyorsa Soruşturma Komisyonu'na kimse müdahale etmemeli. Dün yapılan müdahaleler, Soruşturma Komisyonu'na gölge düşürmüştür" diye konuştu.
Bakanların Komisyon'a kendilerini savunmak için dilekçe verdiğini belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"O bakanlara açıkça söylüyorum: Arınmanın, temizlenmenin yolu, Soruşturma Komisyonu'na dilekçe vermekten geçmez. Onun yolu, o dilekçeleri vereceğiniz yer Yüce Divan'dır, mahkemeye vereceksiniz o dilekçeleri. 'Bilirkişinin yanlış yönlendiğini' söylüyorsanız, dilekçeyi oraya vereceksiniz. Farz edelim ki AKP milletvekillerinin kararlarıyla Yüce Divan'a gönderilmediniz. Aklandığınızı mı, temizlendiğinizi mi sanacaksınız? Çocuklarınıza, 'Biz gittik, Soruşturma Komisyonu'nda aklandık'mı diyeceksiniz? Komisyonlar aklanma merkezi değildir, aklanmanın yeri, evrensel hukukta bellidir ve Yüce Divan'dır. Gidersiniz mahkemeye, aklanır gelirsiniz, hepimiz şapka çıkarırız. Evet, bunlar gittiler, aklandılar deriz. Bu irade, Soruşturma Komisyonu'nun iradesinden daha öte, doğrudan bakanların iradesi olmak zorundadır. Siz gidecezsiniz, isteyeceksiniz. Yalvarıyorsunuz, 'Bizi Yüce Divan'a göndermeyin.' Bu, sizin suçlu olduğunuzu gösteriyor. Neden bu telaş? Eğer bu tablo böyle devam ederse halkın siyasete olan güveni daha fazla zedelenmiş olacaktır. Yolsuzluk yapanın yanına kar kalacaktır yaptıkları."
Parlamentoda bulunan 550 milletvekilinin, siyasetin kirlilikten arınması için ortak çaba göstermesi gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, yolsuzluğa, haksızlığa, hukuka aykırılığa, kişisel hak ve özgürlüklerin ihlaline karşı ortak tavır sergilemek zorunda olduklarını, bunun yapılması durumunda demokrasinin güçleneceğini söyledi.
-"Kenan Evren bile söyleyememişti"
Kişiye, adama, partiye göre demokrasi anlayışı olmaması gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin, 2001'deki parti programında yer alan "yolsuzluklarla" ilgili 15 maddeden örnekler verdi.
AK Parti programında, "Siyasetin kirlenmesini önleyen yasal düzenlemeler yapılacaktır" ifadesinin yer aldığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "12 yıldır iktidardalar, siyasetin kirlenmesini önleyen hangi yasal düzenlemeleri yaptılar ve biz de bunun tanığı olduk? Tam aksine, CHP'nin verdiği siyasi ahlak yasa teklifi, TBMM'nin tozlu raflarında bekliyor" dedi.
Programda, "seçimle gelen herkesin, kanunen vermek zorunda olduğu mal bildiriminin şeffaf olarak kamuoyunun bilgi ve denetimine sunulmasının" da bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Hiç böyle bir şey duydunuz mu? Örneğin 30-40 AKP'li milletvekilinin, 'Bizim böyle bir taahhüdümüz vardı, seçim programı bu, onun ötesinde parti programı. Biz gelin buna uyalım, mal bildirimlerimizi açıklayalım' dediler mi? Demediler. Bir adım atıldı mı? Hiçbir adım atılmadı. Üçüncü madde de 'Milletvekili ve bakanların yargılanmaları önündeki anayasal engeller kaldırılacaktır' diyor. Geldiğimiz sürece bakın, bırakın engelleri kaldırmayı, yeni engeller çıkarıyorlar, bakanlar Yüce Divan'a gitmesin diye. Ve, 'Yolsuzluklar konusunda dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerine inhisar ettirilecektir' diyor. Peki dört bakan, onlar Parlamento'da konuşma mı yaptılar, 'Biz yolsuzluğu şöyle yaptık, şöyle gerçekleştirdik' diye? Hayır. Niye göndermiyorsunuz, bekletiyorsunuz? Bir başka madde 'Kuvvetler ayrılığı ilkesi, hassasiyetle uygulanacaktır, yasama, yürütme ve yargı güçleri arasında denge ve denetim sağlanacaktır' diyor. Yalanın bu kadarına da pes dersek, gerçekten doğruyu söylemiş oluruz. Hangi denge sağlandı? Dönemin Başbakanı çıkıp, 'Yasama ve yargı benim için ayak bağıdır' dedi. Evet, bu darbenin, sivil darbenin birinci adımıdır. 'Yasama ve yargı benim için ayak bağı' diyor. Kenan Evren bile bunu söyleyememişti. Bir sivil darbe ile karşı karşıya olduğumuzu da bütün ülkenin, dünyanın bilmesi gerekir. Hangi denetimden, dengeden söz ediyorlar?"
-"Demokrasi açısından bir felakettir"
"Sadece kendisine oy veren kitleyi 'milli irade', başka partilere oy veren vatandaşları da neredeyse gayrımilli olarak gören anlayış hangi dengeden, denetimden söz ediyor" diyen Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin programında yer alan yargı bağımsızlığının da yargıç bağımsızlığının da olmadığını, yargı kararlarının uygulanmadığını savundu.
"Yargı kararlarının uygulanmamasına" yönelik yasa düzenlemesini, Anayasa Mahkemesine giden CHP'nin engellediğini kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Bugün geldiğimiz noktaya bakın, şöyle bir tablo var; Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu seçildi. Kimlerden oluşuyor? Eskiden derdik ki hakimlerden oluşuyor. Şimdi, dörtlü bir yapı var. AKP'liler, sosyal demokratlar, ülkücüler, cemaatçiler. Bunlar isim isim de sayılıyor. Nasıl adalet dağıtacak bunlar? Böyle bir tabloyla Türkiye tarihi boyunca hiç karşılaşmadı. Türkiye yeni bir sivil darbe sürecinin içine sokulmuştur. Herkesin bunu çok iyi bilmesi lazım. Artık bundan sonra vatandaş, yargıç ararken 'Benimle aynı siyasi görüşü paylaşan yargıcı nereden bulayım? Gideyim ona, nasıl olsa aynı siyasi görüşten yanayız, dolayısıyla benim lehime karar verir' düşüncesiyle adalet aramaya başlayacaktır. Bu bir felakettir demokrasi açısından.
Altınca madde, sanki bugünleri anlatan bir madde AKP'nin parti programında. 'Ülkemiz son yıllarda siyasi iktidarın kötüye kullanılmasından kaynaklanan bir yolsuzluk kıskacına girmiştir' Ne kadar güzel değil mi? Kendileri bu günü anlatıyor. 'Her geçen yıl kamu yönetimindeki yolsuzlukların hacmi daha da artmaktadır. Kamu gücünün kötüye kullanılması sonucu ortaya çıkan yolsuzluklar başta olmak üzere, her türlü yolsuzlukla mücadele partimizin öncelikli politikaları arasında olacaktır' diyor. Bu günü anlatıyor. Ama ne oldu? 17-25 Aralık sürecinde, bir hükümetin bir devleti nasıl soyduğuna tanık olduk. Bir hükümet, görevi bir devleti soymak. Dönemin Başbakanı, bütün ailesi, bakanları bütün bu kirliliğin içindeydi. 12 yılda yolsuzlukla mücadele eden değil yolsuzluktan beslenen bir siyasal iktidarla karşı karşıyayız."
-"Yolsuzluklar konusunda paralel devlet oluşturulmuş"
AK Parti'nin programında, "Yolsuzlukla mücadele için kapsamlı bir program hazırlanıp, derhal uygulanması, kamu yönetiminde şeffaflık ve ihale mevzuatının yeniden düzenlenmesi" maddesinin yer aldığını anımsatan Kılıçdaroğlu, 2003'te kurulan "Yolsuzlukların Sebeplerinin, Sosyal ve Ekonomik Boyutlarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Komisyonu"nun üyelerinden biri olduğunu, oy birliğiyle yazılan önlemlerin hiçbirinin alınmadığını iddia etti.
Yolsuzluklarla mücadele konusunda hiçbir adımın atılmadığını savunan Kılıçdaroğlu, Kamu İhale Mevzuatı'nın 114 kez değiştirildiğini söyledi.
Yolsuzlukların önlenmesi, tespiti ve soruşturulmasında görev alacak tüm kamu kurum ve kuruluşları arasında koordinasyonun sağlayacak birimin kurulmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Yolsuzlukların önlenmesi için değil yapılması için yeni bir yapılanma yapıldı. Yeni bir devlet modeli ortaya çıktı. 'Nasıl yolsuzluk yapılır, devlet nasıl soyulur', Hükümetin temel görevlerinden birisi haline getirildi. 'Oğlum paraları sıfırla' diyen kişi, dönemin Başbakanıydı. İran vatandaşı Rıza Zarrab'a 'Senin önüne yatarım' diyen kişi dönemin İçişleri Bakanıydı, savcılara telefon edip 'Yolsuzluk dosyasını kapatın' diyen kişi Adalet Bakanıydı, polislere telefon edip 'Savcının dediklerini yapmayın, gerekirse onu da içeri alın' diyen kişi dönemin Başbakanlık Müsteşarıydı, şimdi bakan, 'Ben ne yaptımsa Başbakan'ın dediklerini yaptım. Niye ben istifa edeceğim? İstifa edecek birisi varsa o da dönemin Başbakanı'dır' diyen kişi, aynı kabinede görev yapan kendi bakanı. Demek ki yolsuzluklar konusunda bir paralel devlet oluşturulmuş ve bunlar kendi dünyalıklarını yapıyorlardı."
-"Kamu İhale Kurumunun içine çete yerleştirildi"
"Yolsuzluklarla mücadele konusunda faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerinin, yolsuzluk denetimine katılmalarının sağlanmasının" da AK Parti'nin programında bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Bırakın sivil toplum örütlerini, ayakkabı kutusunu gösteren kadın, savcılığa, karakola götürüldü. Hangi sivil toplum örgütünden yararlanacaklar? Lokantada vatandaş 'Saat kaç' diyor. Bakanın korumaları ona saldırıyor. Hangi sivil toplumdan yararlanacaklar yolsuzlukları önleme konusunda" diye sordu.
Uluslararası Şeffaflık Örgütünün 2014 raporuna göre, Türkiye'nin yolsuzluklar konusunda 11 sıra gerilediğini ileri süren Kılıçdaroğlu, bunun Cumhuriyet tarihinde bir ilk olduğunu savundu.
AK Parti'nin programında, "yolsuzluk yapılma ihtimali yüksek, kamu yönetimi alanlarında çalışacak personelin belirlenmesinde özel kriterler getirilmesinin" de yer aldığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Hayatımda karşılaştığım en garip olaylardan birisidir. Yolsuzlukların merkezi bir anlamda Kamu İhale Kurumudur. Kamu İhale Kurumunun içine yolsuzluk çetesi yerleştirildi. Bakanlar Kurulunun içine nasıl bir çete yerleştiyse Kamu İhale Kurumunun içine de bir çete yerleştirildi ve soruşturma açıldı onların hakkında" diye konuştu.
Kamu yönetimindeki yolsuzluklarla mücadele için ilgili başsavcılıkların yetkilerinin artırılmadığını öne süren Kılıçdaroğlu, tam tersine, yolsuzlukla mücade eden savcılar, polisler, hakimlerin sürüldüğünü iddia etti.
-"Papua Yeni Gine'nin başbakanıydı herhalde"
Parti programında, "Tüm kuruluşlarda, yolsuzlukları izlemek üzere özel birimler kurulması ve yolsuzlukların tespit edilmesi durumunda uzman savcılıklara bildirilmesi" maddesinin de bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Uzman savcı yok ki, iktidarın savcıları, hakimleri var. Hiçbir adım atılmadı, yolsuzluklar konusunda uzmanlar da zaten hükümetin içindeydi. Yolsuzluk nasıl yapılır, uzmandılar zaten. Rıza Zarrab'ın önüne nasıl yatılır, 'paraları sıfırla' nasıl denilir, bu konuda gerekli uzmanlığa zaten erişmişlerdi."
"Maliye Bakanlığı kamu görevlilerince yapılan mal bildirimlerinin doğruluğunu araştıracak bir sistem kuracaktır" ifadesinin de AK Parti programında yer aldığını belirten Kılıçdaroğlu, böyle bir sistemin hiçbir zaman kurulmadığını söyledi.
Kılıçdaroğlu, parti programında "Yürürlükteki Anayasa'nın, Parlamento'ya verdiği Sayıştaya denetim yaptırma yetkisi, kanuni düzenlemeye kavuşturulacaktır" maddesi bulunmasına rağmen Sayıştay'ın denetim yapamaz hale getirildiğini iddia etti.
Mali raporların bile Parlamento'ya gelmediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Sayıştayın içinde ikinci bir komisyon kurdular, denetim elemanlarının raporlarını makaslamak için" diye konuştu.
Programdan, "Partimiz, ideoloji dayatan veya rant dağıtan bir parti değildir, olmayacaktır" maddesini okuyan Kılıçdaroğlu, "Aklıma şu geldi; 'İstanbul'daki araziler benden habersiz satılamayacaktır' diyen Başbakan, Papua Yeni Gine'nin başbakanıydı herhalde, Erdoğan değildi" ifadesini kullandı.
Parti programının sonunda, "Sözümüzle özümüzün bir olduğunu en iyi halkımız bilmektedir" ifadesine yer verildiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Şimdi ben halkıma sesleniyorum: Yazdıkları bu, yani sözleri. Özleri ne? Yaptıkları yolsuzluklar. Sözleri ile özleri bir olmayanların, inançları konusunda size yaptıkları da bilin ki tam tersidir. Size din, iman edebiyatı yapıyorlar. Sizi kandırmaya çalışıyorlar. Köşeyi döndükten sonra akıllarında ne din var, ne iman var" iddiasında bulundu.
-"Onların yüzüne nasıl bakacağız"
Mevlana'nın "Ben sana ne diyeyim, çoban ol dedik kurt oldun, bekçi ol dedik hırsız oldun" sözünü anımsatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Söyledikleri ile eylemleri taban tabana zıt, yazdıklarıyla yaptıkları taban tabana zıt bir siyasal iktidarla karşı karşıyayız. Çıksın Sayın Davutoğlu desin ki 'Ey Kılıçdaroğlu, sen yanlış metinleri okuyorsun, biz asla öyle bir metin yazmadık' desin. Veya çıksın desin ki 'Sizin bu anlattıklarınızın hiçbirisi doğru değil.' Dün ne diyordu? 'Yolsuzluk yapan kardeşimiz de olsa kolunu kopartırız.' Şimdi Davutoğlu'nun bir kolu gitti, ikinci kolunu bekliyoruz. Bir daha Soruşturma Komisyonu toplanacak, bakalım ne olacak."
Cumhuriyet'in değerlerini korumayı, yaşatmayı, demokrasiyi geliştirmeyi ana hedef edindiklerini belirten Kılıçdaroğlu, "Kubilay'ın öldürülüşünün yıl dönümündeyiz. Cumhuriyet için kan döküldü, bedel ödendi. Biz onların haklarını nasıl teslim edeceğiz? Onları nasıl savunacağız? Onların yüzüne nasıl bakacağız? Bunu hepimiz kendimize sormak zorundayız. Onlar canlarıyla, kanlarıyla Cumhuriyeti kurdular" diye konuştu.
Türkiye'de işsizliğin arttığını ama bu konuda iktidar kanadından laf söyleyenin olmadığını savunan Kılıçdaroğlu, Anayasa'daki "sosyal devlet" ilkesi kapsamında, bütün işsizlerin "Ey devlet bana iş bulacaksın" deme hakkının olduğunu söyledi.
-"Çalıyor da iş yapıyor' demek, ne demektir"
Ahlaki değerlerde yozlaşma olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, "Çalanın makbul olduğu bir sürecin içine girmeye başladık. 'Çalıyor ama iş yapıyor.' Bunu söyleyen kişinin dini, ahlaki değerleri zayıftır. Açıkça söyleyim, bunu söyleyen kişi ahlaksızdır. 'Çalıyor da iş yapıyor' demek ne demektir" dedi.
Antik çağda Spartalılar'da hırsızlık yapmanın maharet işi olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, bu sürecin içine girilmeye başlandığını savundu.
Sosyal yaşamda ve ekonomide birçok sıkıntı olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, işsizlik oranının arttığını, "Küresel Kölelik Endeksi'nde" Türkiye'nin 167 ülke arasında 105'inci sırada yer aldığını iddia etti.
"Bu tablo iki ayrı Türkiye yarattı. Bir tarafta Ermenek'te gördüğümüz Recep Amca'nın Türkiyesi, 8 liralık cizlaveti alamayan bir Türkiye. Öbür tarafta bir eli yağda, bir eli balda AKP oligarklarının oluşturduğu Türkiye" diyen Kılıçdaroğlu, iki Türkiye arasında halkın tercih yapmasını istedi.
-"Recep Amcalar güzel kunduralar giyecek"
Bütün bunlara rağmen umutsuz olmadıklarını belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"4 yıllık süre için, 12 yıl değil, halkımdan yetki istiyorum. Söylüyorum, korkuyorlar. 'Vay efendim gelecek, Hazine'yi boşaltacak.' Biz, o işleri bilmeyiz. Hazineyi boşaltmak, yolsuzluğu yapmak, vatandaşı soymak, hırsızlık sizin işiniz. Kimse bu konuda sizin elinize su dökemez. Bu konuda ben, sizin hakkınızı teslim ediyorum. Ama kul hakkı yememek, dürüst, namuslu adam olmak, her kuruşun hesabını 77 milyon vatandaşa vermek bizim işimiz. Ben bunu yapacağım. 4 yıllık süre istiyorum, 4 yıl içinde 4'üncü yılın sonunda yeni, onurlu, huzurlu, saygın bir Türkiye'yi herkes görecek. Sadece Türkiye değil bütün dünya görecek. Bunu açık yüreklilikle ifade ediyorum. 4 yıl diyorum, korkuyorlar. Korkmayın, 4 yıllık süre içinde göreceksiniz vatandaş borç batağından kurtulacak, esnaf, çiftçi huzurlu olacak, gelir sahibi olacak, alın terinin karşılığını alacak. Çünkü biz, asla ve asla birilerinin paralarını yemeyeceğiz. Her kuruşu vatandaş için harcayacağız. Recep Amca Ermenek'te cizlavet değil, Recep Amca söz veriyorum güzel kunduralar giyecek. Sadece Recep Amca değil, bütün Recep Amcalar güzel kunduralar giyecek."
Seçim yılı 2015'in, umut yılı olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini eski Başbakanlardan Bülent Ecevit'in, 1977'de yılbaşı dolayısıyla yayımladığı mesajı okuyarak bitirdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.