Songül Kundakçı Cansız: İyi ki varsın Montrö, kalbimiz ferah!

Songül Kundakçı Cansız: İyi ki varsın Montrö, kalbimiz ferah!
Ben bütün devletlere dost- düşman değil milletimin faydası zemininden bakarım. Asıl mesele büyük fotoğrafı görmek… Mesele güçlü olmak... O güç bilimden, üretimden, milli benlikten geçiyor.

Gücü gücü yetene bir dünyada yaşıyoruz. Rusya’nın Kırım ve Ukrayna’ya yaptığı gözler önünde. Dünyada daha nice örnekleri var.

Sosyal medyada kimi Putin’e sövüyor kimi de Zelenski’ye. Sosyal medya nasıl isterse işler öyle yürüyor

Putin’e kızanlar haklıdır. Putin ve ayıları bir başka ülkeyi işgal etti.

Zelenski’ye kızanlar da haklıdır. Amerika’nın ipiyle kuyuya inmeye kalktı, kuyuda kaldı.

Ukrayna’nın düştüğü durum ibretlik…

Güçlü bir ordusu yok. Rus tanklarını görünce başka devletlerden yardım uman Zelenski, bir film kahramanı…

Tankları görünce devlet yönettiğinin farkına vardı.

Hatta eski komedyenlik günlerinde ay-yıldızın önünde Türklerle, Erdoğan’la aklı sıra dalga geçen, kötü ve kaba şakalar yapan Zelenski, başı sıkışınca Türklerden yardım istedi.

Ukraynalıların yaşadığı ne yazık ki film değil gerçek.

Zelenski güvendiği dağlara da bir sitem yollamalı.

Ukrayna büyükelçisi Türkiye tarafını belli etsin, yanımızda olsun diyor.

Tamam, biz millet olarak her zaman mazlumun yanındayız. Bu da Türk milletinin merhameti, güzel hasleti… Ukrayna halkının yanınızdayız, amenna.

Ne yazık ki bizim milletin taraf tutmak gibi bir kusuru var.

Sosyal medyada sövenler kadar Putinseverler ve Zelenskiseverler de var.

İnsanlar şiddetle birbirine laf yetiştiriyor.

Elbette bir tarafı tutabilirsiniz ama çığlıklar, ölümler olmasaydı.

Filler tepişirken ezilen Ukrayna halkı oldu. Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da, Doğu Türkistan’da…

Müslüman olmayan bir coğrafyada sarışın mavi gözlülerin ölmesi, mülteci olması Batı basınını, Batılı devletleri çok etkiledi. Yakışır mıydı bu manzara Avrupa’ya? Yakıştıramadılar, yaptırımlar peş peşe geldi. Ama aslında Ukraynalının mavi gözü, sarı saçı değil korudukları. Ukrayna Avrupa’nın Asya’ya açılan kapısı…

İnsan hakları, demokrasi, medeniyet emperyalist güçlerin sakızı…

Orta Doğu’da bu demokrasi sakızını patlattılar. İçinden işgal, kan, ölüm, sömürü çıktı. Terörle el ele verdiler, enerji kaynaklarını ele geçirdiler. Zararı bize dokundu.

Sırada Orta Asya ve sömürgenlerin iştahını kabartan Asya’nın zenginlikleri var anlaşılan. Yani sırada Türk dünyası var.

Putin gururla, savaşarak Osmanlıdan kurtardık o toprakları diyor. Osmanlının çekildiği toprakların hiçbiri huzur bulamadı.

Karadeniz tümüyle bizimdi bir zamanlar. Karadeniz’in kuzeyindeki Türk devletlerini duyan, bilen, okuyan var mı?

19. yüzyılda Osmanlı sarayına kadar giren casus Yahudi Vambery’nin, Reşit Efendi adıyla Türkistan bölgesinin ekonomik ve stratejik özelliklerini belirlemek için hem de derviş kılığında Orta Asya’yı gezdiğini bilen kaç kişi?

Türkistan diyene Türkiye’de Turancılık damgası vurulurken İngiltere, Rusya Turan için mi Türkistan’daydı?

Göz dikilen Türk yurtları ve biz maalesef seyirciyiz, çaresiz. Oyun kurucuların dişlerinden kan damlıyor.

Mesele şu ki bu iki yayılmacı emperyalist güç, size iki seçenek sunuyor:

Rus oyuncağı mı olmak istersin?

Amerikan oyuncağı mı olmak istersin?

İyi ki varsın Montrö, kalbimiz ferah!

Bir vakitler ülkücülerin bir sloganı vardı: Ne Amerika, ne Rusya, ne Çin! Her şey Türklük için!

İşte hedef bu! Eşkıyaların dünyaya hükümran olduğu günde var olmak… Atatürk’ün verdiği mücadele buydu işgalcilere karşı.

Devletler ekonomik zenginlikle güç sahibi olur.

Nuri Has, paran kadar konuş, dermiş. Devletler de farklı değil, bir devlet her alanda üretim gücü kadar var olur.

Ben bütün devletlere dost- düşman değil milletimin faydası zemininden bakarım. Asıl mesele büyük fotoğrafı görmek… Mesele güçlü olmak... O güç bilimden, üretimden, milli benlikten geçiyor.

Mehmet Akif rahmetli, bizim milletin değişmeyen özelliklerini görmüş ve eleştiriyor şiirinde. Diyor ki:

“Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?

‘Tarih’i ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar;

Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”

Tekerrür etmezdi elbet ama niye ibret alınmaz diye bir düşünülmeli.

İbret almak için geçmişi, yani tarihi iyi bilmek gerek.

Bilmek için de okumak ve okuduğunu anlamak gerek.

1568’den beri Ruslarla 11 defa savaşan Osmanlı, bu savaşların sadece ikisi-üçünü kazandı. Bunun da sebeplerini öğrenmek gerek.

Ayıdan post Moskof’tan dost olmaz, biliriz de devletlerarasında bize kim dost?

Gücün varsa dostun var. Gücün yoksa kurtlar sofrası…

yazının devamı..

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.