Sokakta iktidar aramak
Sokakta iktidar aramak (Taksim Gezi Parkı)
Bugün Gazetesi yazarı Vedat Bilgin, Taksim Gezi Parkı olaylarını köşesine taşıdı...
İŞTE O YAZI
Sokakta iktidar aramak
O gece herkes, şaşkınlıkla eylemcilerin Dolmabahçe'deki Başbakanlık ofisine yönelik saldırılarını izliyordu. Benzeri bir durum, Ankara'da Başbakanlık etrafındaki sokaklarda ve Güvenpark'ta yaşanmaktaydı. Bir ara haberler, İstanbul'daki grubun, Dolmabahçe Stadyumu'nun inşaat alanında bulunan kepçeyi ele geçirip, bununla Başbakanlık ofisine doğru ilerlediğini kaydetti.
Politik kimliği, "demokrasi" karşısındaki duruşları belli olan birkaç televizyonda, bu olaylar sevinçle yansıtılmaktaydı. Hatta yayına bağlanan iletişim profesörü olduğu söylenen birisi, ağzı kulaklarına vararak, "halkın duruma el koyduğu, artık bu işin böyle devam etmeyeceği" yönünde bir şeyler söylüyordu. Böyle bir zihniyetin, demokrat olma şansı var mı?
Eski zihniyet yeni durum
Aslında bütünüyle demokrasiden nefret edenler, sandık ve seçim yoluyla halkın yönetimi belirlemesini içlerine sindiremeyenler, demokrasinin bir değer olarak yükselişe geçtiği, adeta darbeler ve müdahalelerle hesaplaşıldığı konjonktürde, mecburen 'demokrat kimliğini' benimsemek durumunda kalmışlardı.
Böyle bir ortamda, demokrasinin büyüsü karşısında, zorunlu olarak 'demokrat sıfatına' sahip çıkmışlardı ama bu halkla demokrat olmak ne kadar mümkündü? Onlara göre halk cahil ve güvenilmez olduğu için, her an gericiliğe kayabilirdi.
Türkiye'deki siyasal kutuplaşmanın temelinde, egemen "devletçi-Batıcı" elitlerle muhafazakâr, yenilikçi, "yerli elitler" arasındaki farklılaşmalar ve mücadeleler bulunmaktadır. Siyasal kültürümüzün temelindeki bu bölünme, günümüzde yeni unsurların eklemleşmesiyle, farklılaşarak devam etmektedir.
Başbakan Erdoğan'ın, muhafazakâr yerli kültüre dayanan geniş kitleleri, politik yolla, Türkiye'nin iktidar alanlarına taşıması, tarihsel iktidar bloku ve kültürel nüfuz alanı içinde yer alanlar tarafından, kolay sindirilebilecek bir durum değildir. Özellikle Başbakan'ın "biz artık iktidarız" şeklinde algılanan söylemi, onlarda ciddi bir rahatsızlık kaynağıdır.
Muhafazakâr yerli kültür geleneğinin 'yeni elitleri', makro planda Türkiye'nin son yıllarda yaşadığı şehirleşme ve orta sınıflaşma dinamiği üzerinden ekonomi ve eğitim yoluyla yükselmişlerdir.
İktidarın yolu nereden geçer?
Geleneksel iktidar elitlerinden farkları, sivil kimliklerini, resmi ideolojinin dönüştürücü iktidar ilişkilerine rağmen sürdürmeleri, hatta alternatif yerli-sivil kültürel bir anlayışı temsil etmeleridir. Onlar, son yıllarda hızlanan değişim politikalarıyla, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve ekonomik dönüşümünde başarılı sonuçlar aldıkça, temsil ettikleri kültürel bağlar, diğerlerinin nazarında daha fazla problem haline gelmiştir.
Her büyük değişimin, sorunlar, sarsıntılar yaratması anlaşılabilir bir durumdur. Gezi Parkı'nda başlayan eylemlere bu bağlamda baktığımızda birincisi, Türkiye'nin son yıllarda gerçekleştirdiği değişimlerin yeni bir kentli gençlik yarattığını, ikincisi, bu gençliğin başlangıçta öncülük ettiği bu yeni eylem biçimine, Türkiye'nin değişiminden rahatsız olan geleneksel iktidar unsurlarının, medya-sermaye-kültür burjuvazisinin (kendi tarihsel iktidarlarını kaybetme psikolojisiyle) sürece katılıp, bunu kendileri açısından bir fırsata dönüştürmek istediklerini, üçüncüsü, muhafazakâr yenilikçi siyaset karşısında bir muhalefet dili geliştiremeyen bütün siyasi unsurların bu eylemlerden kalkarak, bir muhalefet arayışına yöneldiğini, dördüncüsü, Türkiye'nin anti-demokratik tortularının, karanlık yapılarının da bu süreçte kendilerine mevzi aradıklarını tespit edebiliriz.
Bütün bunlar, demokrasilerde toplumsal muhalefetin mevcudiyetini ve yerini önemli kıldığı gibi, iktidarın sokakta değil, sandıkta aranması gerçeğini de asla değiştirmez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.