Sizce yeteri kadar affedici misiniz?

Sizce yeteri kadar affedici misiniz?
Affedici olabilmek, insandaki güzel ahlakın bir göstergesidir.Bizler Rabbimizin rızasını, dünya ve âhiret mutluluğunu arzu eden müminler olarak affedilmeyi...



Affedici olabilmek, insandaki güzel ahlakın bir göstergesidir.

Bizler Rabbimizin rızasını, dünya ve âhiret mutluluğunu arzu eden müminler olarak affedilmeyi gerektirecek yanlışlıklardan uzak durmalıyız. Şahsımıza karşı yapılan üzücü ve kırıcı davranışlar karşısında da karşılığını Allah?tan bekleyerek affetme yolunu tercih etmeliyiz...

Ali DEMİREL

alidemirel@bugun.com.tr


Bir insanın kendi şahsına karşı işlenen suçları ve kusurları bağışlaması, yüksek bir ahlâki üstünlüktür. Allah?ın ahlâki emirlerinden ve bütün peygamberlerin ahlâklarındandır. ?Beşer şaşar? diye bir atasözü vardır. Yani insan bazen şaşar ve hata işleyebilir. Unutmak ve suç işlemek insanla beraber var olan bir özelliktir. Ama bu özelliğin yanında insanın bir özelliği de affedilmeyi, bağışlanmayı arzu etmesi ve sevmesidir. Bunun için Allah insanlığın babası Hz. Âdem?i (a.s.) bir sürçme, unutma ile imtihan etmiş, Hz. Âdem de hatasını anlayıp, Rabbinden bağışlanmasını dilemiştir. Kullarına karşı çok merhametli olan Rabbimizin Kur?ân?da en sık geçen isimleri Gafur ve Rahim?dir. Yani affedici ve bağışlayıcı olmasıdır.


Bunun için Allah müminlere bir ahlâki görev olarak affedici olmayı, bağışlamayı ve daima iyilik yapmayı emretmektedir. Bakınız Rabbimiz ne buyuruyor: ?Onlar kızdıklarında öfkelerini yutar, insanların kusurlarını affederler. Allah da böyle iyi davrananları sever.? (Âl-i İmran, 3/134) ?Sen af ve müsamaha yolunu tut, iyiliği emret, cahillere aldırış etme.? (A?raf, 7/199) ?İyilik ile kötülük bir olmaz. O halde sen kötülüğü en güzel tarzda uzaklaştırmaya bak. Bir de bakarsın ki seninle kendisi arasında düşmanlık olan kişi candan, sıcak bir dost oluvermiş.? (Fussilet, 41/34)


iLK AFFEDEN SEN OL!


Peygamber Efendimiz (s.a.s.), Allah?ın af ve hoşgörü ile ilgili bu emir ve tavsiyelerini yerine getirmiş, Müslümanları da bu üstün ahlâkî davranışı kazanmaları için çalışmıştır. Allah?a sürekli, ?Allah?ım, şüphesiz sen affedicisin, ikram sahibisin, affetmeyi seversin; o halde beni affet? (Tirmizî, Daavât, 85) diye duâ etmiştir. Hz. Âişe (r.a): ?Ben Hz. Peygamberin şahsına yapılan bir haksızlığın öcünü aldığını hiç görmedim. Yalnız Allah?a saygısızlık ifade eden bir davranış olursa Resûlâllah bu hususta insanların en öfkelisi olurdu.


İki şer arasında serbest bırakıldıkça da dine aykırı olmadıkça daima kolay olanı seçerdi.? (Müslim, Fezâil: 77-79) demiştir. Peygamber Efendimizin affediciliğinin en açık örneği Tâif?te taşlanmasından sonra ve yine zorla çıkarıldığı anayurdu, babaocağı Mekke?yi fethettikten sonra genel af ilan edip bütün düşmanlarını bağışlamasıdır.


SEVGiYi SEViP DÜŞMANLIĞA DÜŞMAN OL


Bu emir ve açıklamaların karşısında iyi ahlâklı bir mümin kötülükleri iyilikle savmalı, görgüsüzce davranışlara aldırış etmemelidir. Daima hoşgörüyü tercih etmeli ve kaba davrananlara karşı affedici olmalıdır. Affetmenin de elbet bir sınırı ve ölçüsü vardır. Allah ve Resulü?nün teşvik ettiği affedicilik yalnızca kişisel haklarımıza yönelik kötülüklerle ilgilidir.


Zira yapılan her kötülüğü mazur görmek, bazen daha kötü sonuçlara yol açabilir. Dolayısıyla bizler yalnızca şahsımız ve dünyevi menfaatlerimize karşı yapılan kötülükleri affedebiliriz. Buna karşılık dinî ve millî değerlerimiz, birliğimiz ve dirliğimiz ile insanlığa karşı yapılan kötülükler karşısında son derece duyarlı olmak hayatî önem taşımaktadır. Sevgiyi sevip düşmanlığa düşman olmak, inançla coşan bir kalbin en belirgin niteliğidir. Herkesten nefret ise ya gönlünü şeytana kaptırmışlık veya cinnet eseridir. İyi ahlâklı bir mümin insanı sever ve şahsına yapılan yanlışlıklara karşı affedici olur.


BU YAZI BİZE NE ANLATIYOR?


1-
Bir insanın kendi şahsına karşı işlenen suçları ve kusurları bağışlaması yüksek bir ahlâkî üstünlüktür.

2-
Rabbimiz bizlerden bir ahlâkî görev olarak af fedici olmayı, bağışlamayı ve daima iyilik yapmayı istiyor.

3-
Af fetmenin de elbet bir sınırı ve ölçüsü vardır. Bizler yalnızca şahsımız ve dünyevi menfaatlerimize karşı yapılan kötülükleri affedebiliriz.



BİR SORU BİR CEVAP


Şarapla terbiye edilen bir et piştiğinde yenilebilir mi?


Soru: ?Bazı lokanta ve restoranlarda et yemeklerinin daha iyi tat vermesi için alkollü içkilerle terbiye edildiği söyleniyor. Böyle durumlarda, yemek piştikten sonra alkolün tesirinin kalmayacağı, dolayısıyla yenebileceği söyleniyor. Bunun için de, şaraba tuz katıldığında sirkeleşeceği, yani haram olmaktan çıkacağı gibi bir kıyas da yapılıyor. Ne dersiniz??
(Mehmet Efeler)

Sevgili okur! Sorunuza ışık tutması bakımından fıkıh kitaplarımızda geçen bazı fetvalara şöyle bir göz atalım: Hamur içki ile yoğrulsa ve ekmek pişirilse, bu ekmek yıkamakla temizlenmiş olmaz. Hamurun içine sirke dökülmüş olsa ve bu sebeple içkinin eseri kaybolmuş bulunsa temizlenmiş sayılmaz.


Yufka ekmek, içkinin içine atıldığı zaman, içkinin içine tuz atılarak o içki sirke yapılır ve içki kokusu kalmazsa, sahih olan görüşe göre o ekmek temizlenmiş olur. İçine içki dökülmüş olan çorbaya sonradan bir miktar sirke dökülse de çorba ekşilikte sirke gibi olsa temiz olur. Üzüm suyuna necaset düşüp, damlamış olsa ve her tarafına dağılmış bulunsa, sirke yapılmakla temizlenmiş olur. Bu sirke temizdir, kullanılabilir.


ŞARABIN İÇİNDE KALAN ET NECİS OLUR


Bu ifadelerde açıkça görüleceği gibi, şarabın içine tuz ve benzeri bir madde atılır, sirkeye dönüşürse temiz olur ve içilebilir. Çünkü bu muamele ile şarap kimyasal olarak sirke olmakta, dinen temiz kabul edilmektedir. Fakat bu meseleyi şarapla terbiye edilerek pişirilen etle kıyas etmek mümkün olmaz. Bu mesele içki ile yoğrulan hamurun ekmek yapılmasına benzemektedir. Yukarıda da ifade edildiği gibi, böyle bir ekmek yıkamakla temizlenmez ve yenmez. İçki ile terbiye edilen ve sonra pişirilen et yenemez.


Çünkü et bir müddet şarabın içinde kalmakla tamamen necis olmaktadır. Böyle bir mahzurdan kurtulmak için şüpheye düşüldüğü zamanlarda lokantaya sorulur, nasıl pişirildiği öğrenilir, verilen bilgiye göre şarapla terbiye edilmediğini söylenirse o et yemeği yenilir. Daha detaylı bilgi edinmek isteyen okurlarımız ilmihal kitaplarının ?Taharet? bölümüne bakabilirler.



TEFEKKÜR ATLASI


Allah?ım Sen ne büyüksün!


İnsan gönül gözüyle, çiçeklerin çehrelerinde parıldayanmânâdan, ağaçların dal ve yapraklarında cilve çakıp duran canlılık ve güzelliklere kadar çevresinde olup biten şeylere bir kere ibret gözüyle bakabilse, her şeyin ötelere ait sırlı hayat kaynağından fışkırıp geldiğini anlayacak ve tabiatın bu baş döndüren güzelliği karşısında büyülenip kendinden geçecektir.

Eşyadaki bütün bu süslü vaziyetler, bu baş döndürücü keyfiyetler, bu birbirine tebessümedip yardıma koşmalar o Rahmet ve Hikmeti Sonsuza açılan birer penceredirler. Bize düşen bu pencerelerden bakıp her biri birer hikmet goncası olan O?nun o eşsiz sanatlarını seyrederek büyük bir heyecanla, ?Allahu ekber - Allah?ımSen ne büyüksün!? diyebilmektir.



ÖRNEK HAYATLAR


Hiç güzel koku insanı bayıltır mı?


Güzel koku satanlar çarşısında esnaf, dükkânlarını açmış müşteri bekliyordu. Üstü başı kir ve pas içinde, iri yarı bir adam çarşıya girince birden bayılıp yere yıkıldı. Halk hemen yardım için koştu. Bazısı nabzını kontrol etti, bazıları da gülsuyu koklatarak adamı ayıltmaya çalıştı. Fakat ne ayıltabildiler, ne de niçin bayıldığını anlayabildiler. Ne bilsinler ki hep kötü kokular içinde yaşamış olan adam meğerse güzel kokulardan bayılmış. Pis havaya alışmış olanı temiz havanın çarpması gibi.


PİS KOKU AYILTIYOR


Son çare olarak adamın yakınlarını durumdan haberdar ettiler. O bayılan kişinin akıllı bir kardeşi vardı. Duyar duymaz kardeşinin bayılma sebebini anladı ve ahırdan yanına kuru hayvan pisliği alarak çarşıya geldi. Kardeşinin yanına vardığında hayvan pisliğini burnuna götürüp ona koklattı. Yerde upuzun yatan adam birdenbire gözlerini açtı, biraz sonra da ayağa kalktı. Kardeşi koluna girip herkesin şaşkın bakışları arasında onu alıp götürdü. Herkese günah isi ve pisinden uzak temiz bir çevre duasıyla...



BiR DUA


Günahlarımızı bağışla ya Rabbi!


Rabbimiz, Senden bütün varlığı kuşatan rahmet havuzuna bizi de almanı istiyoruz. Bize her zaman merhametinle muamele et, bütün günahlarımızı ve kusurlarımızı mağfiret et. Ömrümüzün geri kalan kısmında da bize sıhhat, afiyet ver ve bizleri salih ameller işlemeye muvaffak eyle. Dualarımızı kabul buyur, isteklerimizi geri çevirme.



BİR TAVSİYE


İbadetlerde önemli olan istikrardır


Ramazan ayı münasebetiyle yoğun bir ibadet mevsiminden geçtik. Birtakım manevi kazanımları alışkanlık haline getirdik. Aman dikkatli olalım. Ramazan münasebetiyle kazanmış olduğumuz güzel hasletlerimizi devam ettirelim. İbadetlerde önemli olan istikrardır; az dahi olsa devamlı olanıdır. Zaten Allah için makbul olanı da budur.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.