Sır Kapısı - Osmancık
Size bir arkadaşım tarafından bana aktarılan, yaşanmış bir hatırayı anlatıyorum:
Yıl 1970, yer Çorum ? Osmancık ilçesi.
İskilip?te Ortaokulda okurken, öğrenciliğim başarılı geçmiyordu. Babam ölmüş, annemle birlikte İskilip?te kalıyordum. Okul hayatım başarısız olunca, benim okuldan ayrılıp, Osmancıkta dişçilik yapan ağabeyimin yanına gitmem büyüklerimce kararlaştırıldı.
Ağabeyim İskilip?e geldiğinde beni de yanına alarak, birlikte Osmancık ilçesine gittik. Ağabeyim bekârdı. Dişçiliği oda ustasından öğrenmişti. Kendisine ahşap bir evin birinci katında iki odalı bir yer kiralamış, buranın bir odasında biz yatıyoruz diğer kısımlarında dişçilik işimizi yürütüyorduk.
İşimiz pek düzgün gitmiyordu. Ağabeyim düzenli çalışmıyor, eline para geçerse arkadaşları ile dışarda içki kaçamakları yapıyordu. Ben ise gurbet duygusu ile hem Osmancığa alışamamış, hem de ağabeyimin düzensiz olan hayatından sıkılıyordum.
Kış mevsimi geldi çattı. İşyerimizde bir sobamız vardı ama yeterli miktarda yakacağımız yoktu. İşlerimiz ise hiç iyi gitmiyordu. İş yapar para kazanırsak zar zor ihtiyaçlarımızı gideriyor, karnımıza sıcak bir çay çorba giriyordu. Para kazanamadığız günlerde, bakkaldan borç yazdırarak zorunlu ihtiyaçlarımızı karşılıyorduk. Ama borcumuzu zamanında ödemediğimizden, bakkalda bize veresiye mal vermek istemiyordu.
Sıkıntılı olduğumuz günlerin birinde, akşam ekmekle pirinç çorbası içip erkenden yattık. Sobada yakacak ne odun, nede kömürümüz yoktu. Ancak yatağın içinde yorgana sarılarak ısınmaya çalışıyorduk.
Sabah oldu ama ne ekmeğimiz, ne de yiyecek bir şeyimiz vardı. Ağabeyim uyanmış ama uyanık olarak yatağın içinde yatıyordu. Bana yataktan çıkmamamı üşüyeceğimi söyledi. Bende itirazsız yatakta yatıyordum. Ama karnım acıkmış, adeta midem zil çalıyordu. Ağabeyime karnımın çok acıktığını söylediğimde, yatta uyumaya çalış uyursan açlığın gider diyordu. Ama nafile uyuyamıyor, adeta kıvranıyordum.
Ağabeyim çarşıda işinin olduğunu söyleyerek, işyerinden ayrıldı. Bende yataktan çıkıp, üstümü sıkıca giyinerek kendimi bir şeylerle oyalama çalışıyordum. O sırada kapı çalındı, kapıyı açtım bir müşteri gelmişti. Bana ?Dişlerinin çürüdüğünü, kendisine takma diş yaptırmak istediğini, yapılacak takma dişin fiyatının ne olduğunu ? sordu. Bende- ? Dişin fiyatını tam olarak bilmediği, çarşıya giden ağabeyimin birazdan geleceğini, onu bekleyerek ağabeyim ile görüşmesini.? söyledim. Bunun üzerine bana - ? sana kaparo olarak bir miktar para bırakayım. Ben sonra gelir ağabeyin ile görüşür dişlerimi yaptırırım? dedi ve bana para bırakıp gitti.
Ben adeta uçuyordum. Bir yandan da hem ağlıyor, hem de Allaha şükrediyordum. Hemen çarşıya inip ekmek, peynir, zeytin, çay alıp işyerine geldim. Ocağa çay koyup kaynatırken, ağabeyim geldi. Baktı ki kahvaltı masası kurulmuş. Bunları nerden aldın dedi. Bende olanları kendisine anlattım. Ağabeyim ?Allah Allah böyle şeyle de ilk karşılaşıyorum. Daha dişini görüp fiyatını kararlaştırmadan, bu adam nasıl para bırakıp gitti ? dedi.
?Bana para bırakan adamı bir daha hiç görmedim. Dişini yaptırmaya gelmedi. Ama onun bıraktığı para, bizi açlıktan kurtarmıştı. Bu hadiseyi her hatırlayışımda duygulanır, sahibimizin bizi unutmadığını, sıkıştığımızda ve her zaman yanımızda olacağını düşünür, ona iyi bir kul olmaya çalışırım.?dedi.
Biz insanlar, sıkıştığımızda Allahı hatırlıyoruz. Rahatladığımızda darda kaldığımız günleri unutarak, bu dünya hayatı hiç bitmezmiş gibi gaflete dalıp gidiyoruz.
Mustafa Yolcu
myolcu@ttmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.