Şimdi yeni şeyler okumak lazım Engin abi!

Şimdi yeni şeyler okumak lazım Engin abi!
Türk medyasının 'çakıcı' kalemlerinden Engin Ardıç internet medyasına 'çakan' bir yazı kaleme aldı. Yazarımız Cemal Demir, "Engin abinin çekicinin...

Türk medyasının 'çakıcı' kalemlerinden Engin Ardıç internet medyasına 'çakan' bir yazı kaleme aldı. Yazarımız Cemal Demir, "Engin abinin çekicinin menziline girmemeye dikkat ederek" cevap verdi:

İlk ?app? gazete başlarken ?kağıt gazete?ye mersiye

Engin Ardıç ağabeyi severim sayarım. Ta, Tempo dergisi günlerinden beri sıkı bir okuruyum. En katılmadığım yazılarını bile büyük keyifle okurum. Ancak bu yazıma tetik düşüren yazısını maalesef kaçırmışım. Birkaç gün sonra çok sevdiğim bir dostumun göndermesi sayesinde haberdar oldum.

Engin Abi?yi henüz o sınıfta görmüyorum ama medyada daha birkaç yıl öncesine kadar bana ?yeni? ve ?yenilik? tadı veren bazı isimlerin, artık ?dünü? ve ?dünün usüllerinin? temsil konumuna düşmüş görünmesi, benim yaşlandığıma mı alamet, yoksa dünyanın ne kadar hızlı değişmekte olduğuna mı henüz tam karar veremedim.

Engin abinin teraneleri

Engin Abi, ?Ben sana çaktım? başlıklı 6 Ocak tarihli yazısına, - kendi deyişiyle- malum bir ?terane? ile başlıyor. Önce alıntı:

??Fotoğraf icat edildiğinde "resim sanatını öldürecek" denilmişti, sinema icat edildiğinde de "tiyatroyu öldürecek"...?İnternet siteleri için de "yazılı basını öldürecek" denildi, gazete satışları arttı. Gazetenin ölmeyeceğini görmek için çok derin düşünen bir mütefekkir olmak gerekmiyor. (Televizyon çıktığında da aynı şey söylenmemiş miydi sanki?)??

Ah be Engin Abi, ?fotoğrafın resim sanatını öldürmesi? ve ?sinemanın tiyatroyu öldürmesi? ile ?internetin gazeteyi öldürmesi? tartışması tamamen bir birinden farklı tartışmalar. İlk ikisi, büyük ölçüde sanat felsefesinin ve kültürün ilgi alanına girer. ?Ancak internetin gazeteyi öldürmesi? tartışmasının muadilleri, telefonun telgrafa, televizyonun radyoya, özel televizyonların resmi televizyona yaptıklarıdır.

Kaldı ki, sinemanın tiyatroyu öldürmesinde ve fotoğrafın resmi öldürmesinde tartışmayı yürütenler, bu iki sanatın ortalama halk üzerindeki ?birincil? etki konumlarını, ?yeni? çıkan formlara bırakacakları yönündeydi. Kimsenin, ?kimse artık resim yapmayacak, kimse artık tiyatro yapmayacak? diye savunduğunu sanmıyorum.

İddia şu ağabey:

İddia şu ağabey: İnternet, haberin yayılmasında ?kağıdın kullanılmasını? öldürecek. Yoksa gazeteyi, haberi, medya kurumunu değil? Kağıdın bugüne kadarki anlamını, rolünü ve gücünü ö-l-d-ü-r-e-c-e-k?? abi! Büyük bir gümbürtüyle gelen yarına hazırlanmakta yetersiz gazeteler de elbette bunun altında kalacak. Kendilerini yeni çağa yeni teknolojiye uyduranlar yaşamaya devam edecek. Ve bunu görmeye ikimizin de ?normal? ömrü yeter tahmin ediyorum.

Bazı ?kağıt? gazeteler, tamamen ?özel haberlere? yönelmeleri ve arkalarında güçlü sermaye desteğinin devamı şartlarıyla ömürlerini, ?geleneksel toplumlarda? biraz uzatabilir, ancak nihai akıbetten onlar da kurtulamayacak. Engin abi, cümlenizi kullanarak kardeşiniz olarak saygısızlık etmeyeceğim umarım ama ?kağıt? gazetenin öleceğini, eğer bir tür ?dergiye? dönüşürlerse ömürlerini en fazla 1 kuşak daha sürdürebilebileceklerini görmek için çok derin düşünen bir mütefekkir olmak gerekmiyor. Madem ?teranelerden? gidiyoruz Engin abi, ben de malumunuz olduğuna adım gibi emin olduğum birkaç teraneyi hatırlatayım:

Bir demet terane

Çok meşhurdur, 1894 yılında Royal Society?nin başkanı Lord Kelvin, radyo fikrine karşı çıktı ve ?radyonun geleceği yok? dedi. İlk radyo fabrikası 5 yıl sonra 1899?da açıldı. Gerisini yazmaya üşeniyorum?

1947 senesinde ?transistör?ün icadından sonra bazı Amerikan elektronik şirketlerinin, ?taşınabilir radyo? üretme projelerini reddetmelerine neden olan 1000 megahertz gücündeki terane şuydu: ??Hangi gerzek yanında radyo gezdirmek ister ki???

O günlerde radyolar kocamandı, sabitti. Bell Laboratuvarları 1952?de transistörü satışa çıkardığında, yeni kurulan çiçeği burnunda küçük bir Japon firması ?geleceği? gördü. Sony adlı bu küçük firma, 2 yıl sonra ilk transistörlü radyoyu üreterek radyonun, elektronik sektörünün ve iletişimin tarihini yeniden yazdı.

??Vatandaş bin yedi yüz liraya tablet alacak, oradan okuyacak, böylece elli kuruş vermekten kurtulacak, eline de mürekkep bulaşmayacakmış!??  Engin Abi?nin bu cümlesi bana, geçen yüzyılın başındaki otomobil sektör uzmanlarını hatırlattı. Bu uzmanlar, ??dünyada sadece 4 milyon otomobil satılacak, ondan sonra otomobil işi bitecek. Çünkü, dünyada sadece bu kadar şoför var?? kehanetinde bulunmuş. Bugün dünyada yıllık 70 milyon otomobil üretimiyle tekzip yiyor bu terane.

Engin abinin çekicinin menziline girmemeye dikkat ederek

Engin abinin çekicinin menziline girmemeye dikkat ederek malum teranelere devam edeceğim? Telefon icat edildikten sonra en az 15 yıl yaygınlaşma imkanı bulmadı. Çünkü ahali, ?telefonla konuşma? işine çok da sıcak değildi. İngiliz Parlamentosu zabıtlarındaki, ?telefona gerek yok, yeterince haber elçimiz var? kararı, ?geleceği görmeyen? kör bir karar olarak ibret listelerine girdi. Dönemin kudretli telgraf şirketi Wester Union ise telefonun, telgrafın yerini alacağına asla inanmıyordu. Şirketin iç yazışmalarındaki, ??Telefon, bir iletişim aracı olarak ciddiye alınmak için yeterli özelliklere sahip değildir?? hükmünü de terane listesine ekleyelim mi abi? Ya, Warner Biraderlerden H.M. Warner?ın 1927 tarihli ??Hangi gerzek, aktörlerin sesini duymak ister ki??? teranesi? Peki, dönemin IBM başkanı Thomas Watson?un, 1943 senesinde ??dünyada sadece 5 bilgisayar olacak?? teranesini?

Dijitalin fendi fotokopiyi yendi

IBM ilk kişisel bilgisayarı 1981 yılında ürettiğinde Xerox firması, kendi ofis işlerinde yıllardır PC kullanmaya başlamıştı. Bilen bilir, bu ünlü fotokopi şirketi markanın genel isme dönüşmesine bir örnektir. Amerikalılar bugün bile fotokopi demezler, ??xerox?? kelimesi, ??fotokopi çekmek?? demek. Ancak bu şirket çok erken yıllarda kendi ofis sistemi içinde PC kullanımına geçmesine rağmen, bilgisayarda gelecek görmeyerek fotokopi ve yazıcı üretimine odaklanmaya devam etti. Zira 1970?li yıllarda sektördeki sanayiciyi yatırımcıyı bile bilgisayar işine ikna etmek mümkün değildi. Digital Equipment Şirketinin kurucusu Ken Olson, 1977 yılında, ??Bir kişinin evine bilgisayar alması için hiçbir sebep yok?? beyanatıyla, ?terane? listesine girdi.

Bir önceki, "Bir cihaz aldım hayatım değişti" başlıklı yazıda örneğini verdiğim ?Blockbuster?? video kiralama şirketini de bu listeye katabiliriz. Bu devasa şirket, birkaç yıl öncesine kadar, on milyonlarca Amerikalının hep birden birkaç yıl içinde evlerinde VHS video oynatıcıları atıp yerine ??DVD player?? ya da ?coder / modem? alacağına inanmamakta ısrar etti. 3 ay önce iflas ilan etti.

Değişim fırtınasının farkında mısınız?

Değişimin hızını anlamakta güçlük çeken meslekler, şirketler, kurumlar, ülkeler, kendilerinin bir karikatüre dönüşme hızları karşısında şaşkına dönüyor.  2010 yılında en fazla talep gören 10 mesleğin hiçbirinin de 2004 yılından önce meslek olarak varolmadığını biliyor muydunuz? Özellikle çocukları olan dostlarıma sesleneyim. Birçoğunuz çocuğunuzun, bugün henüz var olmayan tanımlanmamış mesleklerin sahibi olacağını, henüz icat edilmemiş teknolojilerle iş göreceğini hiç düşündünüz mü? ABD Çalışma Bakanlığı bugünkü okul çağı coçuklarının, 38 yaşlarına kadar   ortalama 10 ? 14 ayrı işte çalışacağını öngörüyor. ABD?deki çalışanların dörtte biri, 1 yıldan az süredir işvereninin yanında çalışıyor, yarısı ise 5 yıldan azdır? Teknolojinin ve ekonominin değişim fırtınası bu?

Bir anlam ifade edecekse, ??biliyor muydunuz?? serisinden birkaç ukela ?data? teranesi daha aktarayım: Radyonun, dünya üzerinde 50 milyon kullanıcıya ulaşması tam 38 yıl aldı. Televizyonun 50 milyon kişiye ulaşması 13 yıl aldı. İnternetin 4 yıl, iPod?un 3 ve Facebook?un 2 yıl aldı.

1984 senesinde İnternete dünyada 1000 bilgisayar bağlıydı. 1992 senesinde bu sayı 1 milyona ve 2008?de 1 milyara ulaştı.

Sadece 2010 senesinde üretilen bilgi, niceliksel olarak insanoğlunun 5 bin yılda ürettiğinden fazla.

Teknolojik bilginin ömrü nerdeyse 2 yıl ortalamasına düşmüş durumda. Bu şu demek: 4 yıllık bir teknik üniversitede okuyan öğrenci 3?ncü 4?ncü sınıfa geldiğinde ilk iki sene öğrendiği birçok bilgi ??démodé?? hale gelmiş oluyor.

Japon iletişim devi NTT, 2010 senesinde yeni fiber optik kabloların testini yaptı.  Tek bir fiber optik kablocukta saniyede 14 trilyon bit?lik bir hıza ulaştılar. Bu şu demek: sadece tek bir kabloda, ??saniyede?? 2660 CD, ya da 210 milyon telefon konuşması durmaksızın akabilir. Ve bu hız, nerdeyse her 6 ayda üç katına ulaşıyor. Gelecek 20 yıl daha bu ?katlanmanın? devam edeceği öngörüsünü de aktarayım da, ??bilginin ulaşacağı hız?? hakkında bir fikir olsun.

Nicelik olarak, insan beyninin sayısal kapasitesine ulaşacak super bilgisayarların yaşamımıza gireceği yıl 2013. Öngörülere göre, yeryüzünde yaşayan bütün insanların beyinlerinin sayısal kapasitesinin toplamına sahip bir bilgisayara 2049 yılında 1000 dolara isteyen herkes sahip olabilecek. Sizin şu iki paragraflık ?terane? dataları okuduğunuz sürede, dünyada yarım milyondan fazla illegal şarkı ?indirildiğini?, insan sayısı kadar ?yorum? yazıldığını söyleyeyim de, teranenin tuzu biberi olsun.

ABD?de medya yöneticileri, ?kağıt gazete tarih olacak? diyor

Internetin ve internet medyasının, geleneksel gazeteye yaptıkları yapacakları tartışması, Türkiye?de ve ABD?de iki farklı düzlemde devam ediyor. ABD?de ??internet geleneksel gazetenin konumunu değiştirecek?? tartışmasını yürütenlerin, buna inananların büyük bölümü, geleneksel gazetelerin yöneticileri, önde gelen kalemleri... Eski zaman değişti, biz yeni zamana nasıl ayak uydurabilirizi tartışıyorlar. Çözüm arıyorlar.

Türkiye?de ise ?geleneksel medyanın? yöneticileri, anlamakta büyük güçlük çektiğim bir şekilde bu işi gurur meselesi yaparak, ?hayır kağıt gazete konumunu sürdürecek? gibi, yaşamın gerçeklerinden, dünyanın gidişatından kopuk bir iddiada inat ediyorlar. Kağıt gazetenin bugünkü haliyle yaşaması mümkün değil dediğinizde, bunu kişisel bir saldırı gibi algılayan gazeteciler bile var.

Uzaktan gördüğüm şu, Türkiye?de bile halkın gündemini büyük ölçüde ?kağıt gazeteler? belirlemiyor artık. İnsanlar, özel kanallardaki haberleri, internette okuduklarını, Facebook?ta paylaştıklarını konuşuyor. Ancak politikacıların gündemini hala ?gazeteler? belirliyor. Çünkü Türkiye?de hala hayatı, gündemi, dünyayı, ?dünün haberlerinin? yer aldığı ?kağıttan? takip eden politikacılar çoğunluğu oluşturuyor. Ancak, New York?a, ABD?ye gelip giden genç ya da genç ruhlu politikacıların ilgi alanlarını, yeteneklerini gördükçe Türkiye?de bunun da yakın gelecekte değişeceğine inanıyorum.

Türkiye gibi ülkeler, sanayi çağına giremeden bilgi çağına geçmek zorunda kalmanın sıkıntılarını yaşıyor. Türk basını da öyle. Daha geleneksel medyamız evrensel medya standartlarını yakalayamadan, internet çağı çıka geldi.  Türk internet medyası da, bunun sıkıntılarını yaşıyor. Engin ağabeyin yazısında katıldığım eleştiriler de var. Ancak, bunlar internet medyasının ?özel? kusuru olmaktan çok, Türk medyasının genel standartlarının düşüklüğünden kaynaklanıyor. Ve bu tartışmaların, kağıt gazetelerin gücü tartışmasıyla bir ilgisi de yok. Gazeteciliğin niteliği ile ilgili daha çok...

İnternet medyası, Türkiye?de henüz tam anlamıyla haber kaynağı haline gelmiş değil. Bu da doğru. Daha çok haber distribütörü gibiler. Ancak bu, sınırlı alıntı yapıldığı ve aktif link verildiği sürece kötü birşey değil ki...

Engin abinin kusur saydığı internetin doğası

ABD?de bu anlamda ciddi bir gelişme yaşanıyor. Çok popüler bir örnek vereyim. Bir ?blog? olarak başlayan Huffington Post, internet gazeteciliğine güzel bir örnek. Bugün 100 civarında çalışanıyla, Amerikan gündeminin en canlı aktığı kaynaklardan biri konumunda. Politico, Talking Points Memo gibi oldukça başarılı örnekler de var. Çok ciddi haberlerin, kulislerin gündeme ilk geldiği, yazıldığı kaynaklar bunlar. Ama aynı zamanda birşey daha yapıyor bu tür siteler; Farklı kaynaklardaki haberlerden seçtiklerini kendi sitelerinde bir iki paragraf yayınlayıp, kalanı için haber kaynağına link veriyorlar. Engin Abi bunu kusur gibi yazmış ama, bu ?internetin doğası?.

Sayısız bilginin aktığı bir mecrada, haber üretmek kadar, kendi okur kitlesinin ilgi duyacağı haberleri bulup önlerine getirmek de okura ciddi bir hizmet. Bu işi başarılı yapan siteler, öne çıkıyor haliyle. Matt Drudge adlı hiç hazzetmediğim bağnaz bir gazetecinin kurup yönettiği Drudge Report adlı tutucu haber portalı bundaki başarıya güzel bir örnek. 2008 Başkanlık seçiminde, Huffington Post ile beraber en dikkat çekici rolü oynayan haber sitesiydi. Bu sitede, tek bir haber metni bile yok. Bütün yaptıkları, link halindeki tek bir cümlede haberi özetlemek. Eğer okumak istiyorsanız cümleyi tıklıyorsunuz, ve haberin asıl yer aldığı kaynağa yönleniyorsunuz. Çok basit bir iş. Ancak, burda önemli olan, nabzı yakalamak. Tutucu bir okur, kendisini ilgilendireceğini düşündüğü gündemi görmek için sayısız site dolaşacağına buraya girip, ilgilendiğini haberleri tıklamayı yeğliyor.

Bir haftada ömürlük bilgi

Kağıt gazete ile New York Times özdeşleşmiştir. Bana kağıt gazetenin şahı nedir derseniz bir saniye düşünmeden New York Times derim. Çok ciddi eleştirdiğim oluyor ama New York Times gazetesi olmaksızın kendi adıma bir gazetecilik hayatı düşünemiyorum. Bu kadar dolu bir gazete yok. İletişim uzmanları hep derler ki, bugün New York Times gazetesinin bir haftada içerdiği bilgi, 18?nci yüzyılda bir kişinin bütün ömründe öğreneceğinden fazla. Bu gazetede en hayran olduğum yön, yayınlanan haberlerin tamamına yakını ?kendi üretimi?. Bu gazetenin sadece haber odasının yıllık gideri 200 milyon dolar. Türkiye?de birçok gazete bile ajans haberleriyle işi götürüyor. Sadece sitelerin durumu değil bu...

İşte bu görkemli haline rağmen New York Times gazetesi bile önümüzdeki süreçte kağıt baskıya son verecek. Bunu ben söylemiyorum, gazetenin yayıncısı Arthur Sulzberger Jr, söylüyor. Eylül ayında Londra?da katıldığı bir toplantıda, ??Gelecekte New York Times gazetesinin kağıt baskısını durduracağız? dedi. Elbette ki, ?geleceğin? tarihini de, ekonomik, sosyal ve teknolojik dönüşümün hızı belirleyecek. Ama nihai akıbet konusunda bir tartışma yok. Kendi adıma, New York Times gazetesinin kağıt baskısının 2020 yılına bile çıkacağına inanmıyorum.

Koyunda ?dolly, gazetede ?The Daily?

Kağıdın öleceğinin kokusunu alan bir başka kişi de dünyanın, kendi ölçüleri içinde en ??başarılı?? medya patronu Rupert Murdoch. Biz gazetecilerin Murdoch ile ilişkisi aşk-nefret ilişkisidir. Kendisinden nefret ederiz, çünkü tutucu ve yüzeysel medyanın dünyadaki bir numaralı distrübütörüdür. Kendisini severiz çünkü sektörün en önemli istihdam kaynaklarından biridir.

The Daily 19 Ocak günü duyurulacak

Rupert Murdoch, Apple?ın patronu Steve Jobs ile beraber 19 Ocak günü San Francisco?da karşımıza çıkacak ve ?The Daily?nin yayınına başladığını tüm dünyaya duyuracak. ?The Daily?, Engin Abinin ?tablet? diye küçümsediği iPad için özel olarak dizayn edilen ?uygulama(app)? bazlı ilk elektronik gazete olacak. Onlarca ülkede yüzlerce geleneksel medya kurumunun sahibi olan Murdoch, ?The Daily? gazetesi için, ??hayatımın en heyecan verici işi?? diyor.

?The Daily? daha yayına başlamadan medya dünyasında fırtınalar koparıyor. Bunun medyaya yapacağı etki tartışılıyor. Henüz ?The Daily?i görenler sadece, bu elektronik gazete için özel olarak istihdam edilen 100 gazeteci ile bazı Apple yöneticiler. Haftalardır kendi iPad?larından deneme yayınlarını okuyorlar. 100 gazeteci/muhabir, bu ??app gazete?? için hergün, kültürden yaşam tarzlarına, politikadan ekonomiye ve spora kadar geniş bir yelpazede haber üretecek. Bulmaca köşeleri olacak mı henüz bilmiyorum ama, The Daily okurları için özel elektronik oyunları bile olacak. Film kritikleri, filmlerden sahneler ve fragmanlar içerecek. Ancak Daily personeli, ?önce gazeteciyiz? diyorlar ve metin öncelikli bir yayın izleyeceklerini söylüyorlar. Dahası, bu gazetenin bir ?web sitesi? olmayacak. iPad?ın varsa ve haftalık 1 dolarlık abone ücretini ödersen okuyabileceksin. Ancak bazı linklerin internet sosyal medyasında dolaştırılmasına izin verilecek. İçeriğin büyük bölümü geceden hazırlanacak. Ancak gün içinde gelişmelerle haberler anında güncellenecek.

Murdoch?u yakından izleyenler için The Daily?nin bir önemli özelliği daha var. Murdoch, medya imparatorluğunu, zaten varolan belli bir marka değeri olan gazeteleri satın alarak büyüttü bugüne kadar. The Daily, onun ?sıfırdan? kurduğu ilk gazete olacak. Ve bu medya baronu ilk gazetesini, ?matbaada? değil, bazılarının hala ?oyuncak? görmekte ısrar ettiği bir dijital ortamda kuruyor. Bir başka yeniliği daha var. Murdoch, The Daily ile ilk defa solcu yazar ve gazetecileri de istihdam ediyor. ?Tutucu? çizgide olmayan ilk yayını olacak grubun. İlk 100 kişilik haber odasında Fox News?den tek bir isim bile bulunmuyor. Engin Abi, ?yatırım yapılamaz? bir alan görse de, dünyanın en güçlü medya patronu, bu ?oyuncak? gazeteye daha başlangıcında 30 milyon dolar harcadı.

?Gazete? ölmeyecek, ?değişimi? göremeyen ?kağıttan? kurumlar ölecek. Zira, kağıt baskıda haber adına ne varsa düne ait abicim, şimdi yeni şeyler okumak lazım!

Yine çaktın abi, yine çaktın!

Cemal Demir - Haber 7

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.