SİLİVRİDE HUKUK KATLEDİLİYOR.
27 gün aradan sonra 18 şubat günü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 67?si tutuklu 275 sanıklı Ergenekon Davası?nın 276. Duruşmasına mahkeme salonu dışında yaşanan aralarında milletvekili, tutuklu avukat ve yakınlarında bulunduğu tutuklulara destek vermeye gelen vatandaşlar ile güvenlik kuvvetlerinin arasında çıkan ardebe damgasınıvurdu.
Ergenekon Davası nedeniyle Silivri Cezaevi önünde geniş güvenlik önlemleri alan jandarma, bariyerleri aşarak duruşma salonuna girmek isteyen gruba ikinci kez müdahale etti.
Vatandaşların bulunduğu bölüme geçmek isterken barikatın üzerine çıktığı ve barikattan düşerek kafasına darbe almasınedeniyle yaralanan bir milletvekilinin hastaneye kaldırıldığı, kalabalığa güvenlik kuvvetleri biber gazı ve tazyikli su sıkarak müdahale etmiştir.
Bu arada duruşmaya gelen tutuklu sanıklardan Emekli Albay Dursun Çiçek?in aynızamanda avukatı olan kızı İrem Çiçek, Oda TV davasının tutuksuz sanıklardan gazeteci Müyesser Yıldız ve yakınlarıyla arama noktasında uzun bir süre bekletilmiş.
Silivri Ceza İnfaz KurumlarıYerleşkesi?nin yanında bulunan büyük salonda yapılan duruşmada CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, Tuncay Özkan, Yalçın Küçük?ün de aralarında bulunduğu 52 tutuklu sanık hazır bulundu.
İlker Başbuğ?un avukatı İlkay Sezer, Genelkurmay eski Başkanı Işık Koşaner, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Metin Ataç, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aydoğan Babaoğlu ve eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Atilla Işık?ın duruşmada hazır olduklarını, tanık olarak dinlenmelerini istedi. Bu istek mahkeme heyetince reddedilmiş.( Bu dört komutan da Temmuz 2011?de görevlerinden istifa etmiş ) Bunun üzerine Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Genelkurmay Eski Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un avukatı İlkay Sezer, "Şemdin Sakık'ın ayağına gidip dinleyen mahkeme huzuruna getirilen TSK'nin komutanı Işık Koşaner ve beraberinde çalışan komutanları dinlememiştir" demiş.
Silivri yargılamalarının artık mahkeme olmaktan çıktığı uluslararası hukuku öngördüğü evrensel hukuk kurallarına uygun davranmadığı gerçeği ayyuka çıkmış durumdadır. Sanıkların savunma tanıklarını dinleme talebini reddedilmiş. Mahkeme heyeti aynı şekilde tutukluluk hallerinin devamına karar vererek duruşmayı 11 Mart'a ertelemiştir. Bugün teröristle maalesef pazarlık yapılırken teröre bulaşmamış, terörün yanından bile geçmemiş uzaktan yakından ilgisi olmayan ilgisi olmayan üniversite hocalarımız, çok saygın bilim insanlarımız, yüksek rütbeli komutanlarımız terörist damgasıyla yüzlerce tutuklunun ağır koşullarda insan hakları ihlal edilmiş bir şekilde cezaevinde çürütülmektedir.
Silivri'de yaşanan olayların 21'inci yüzyıl Türkiye?sine yakışmayan "Utanç verici uygulamalara sahne olmaktadır. Zaten Silivri'de hukuk beklemek anlamınıyitirmeye başlamıştır. "Kamuoyunda 'Ergenekon' adı verilen bu davanın Türkiye'de 'Ceza Muhakemesi Usul Yasası'diye bir yasanın içerliğini . 13'uncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ortadan kaldırıldığı. Avukatların bütün çabalarına karşı, sanıkların bütün çabalarına karşı bugün Ceza Muhakemesi Yasası'nın birçok maddesinin ihlalinin yanında 177 ile 178'inci maddeler açıkça ihlal edilerek kanun ihlal edildiği hukukçuların ortak görüşüdür.
Eğer bir ülkede hukuk katlediliyorsa bunun sorumluluğu siyasi iktidara düşer. Adalet Bakanı'na düşer, Başbakan'a düşer. Eğer buna müdahale edemiyorlarsa o zaman iktidar?ın ve yargının bağımsızlığından söz etmek mümkün olamayacaktır.
Tutuklu sanıklardan İnönü Üniversitesi Eski rektörü Prof . Dr . Fatih Hilmioğlu'nun kardeşi aynı zamanda avukatı olan Hayati Hilmioğlu, 4 yıldan beri usulsüz bir yargılama yapılmakta olduğunu ifade ederek, "Asıl olan tutuksuz yargılanma söz konusuyken yapılan usul hataları yüzünden bu insanlar tutuklu yargılanmaktadır. Mahkeme savcılığın yerine geçmiştir. 4 senedir delil toplamaya çalışılmaktadır. Mahkemenin görevi delil toplamak değildir önüne gelen delillerle karar vermek zorundadır. Mahkeme iddianameyi kabul ettiyse o mevcut delillere göre karar vermek zorundadır. İddianamedeki delilleri yetersiz görüp soruşturmayı yeniden başlatmak değildir. Eğer toplanan deliller yeterli değilse bütün tutuklularıserbest bırakması gerekir. Ama yapılan bu uygulama baştan itibaren bir usulsüzlük içerisinde yürütülmektedir. Adli Tıp Kurumu'nda görevini yapmasınıbeklemekteyiz. Adlı Tıp Kurumu benim müvekkilim aynı zaman kardeşim olan Fatih Hilmioğlu ile ilgili Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nin 3 tane sağlık kurulu raporu olmasına rağmen 'kesin ölüm tehlikesi vardır' demesine rağmen Adli Tıp Kurumu 'kesin olarak ölüm tehlikesi yoktur. Bu hasta cezaevi koşullarında yaşar' demektedir. Eğer Adli Tıp Kurum üniversite raporlarını gerçekten hasta kimselerin raporlarını kabul etmediği takdirde hiçbir şekilde güvenilirliği kalmayacaktır" diyor.
Deliller yeterli değilse tutuklular serbest bırakılmalıdır.
Artık,Türkiye'nin ayıplı bir ülke olmaktan kurtulmasını bekliyoruz.
Beşyıla yaklaşan tutukluluk sürelere demokrasi adına büyük bir utanç konusudur. Türkiye'nin bu ayıplı görüntüden çıkmasını, Komutanların, milletvekillerinin, bilim adamlarının ve gazetecilerin tutuksuz yargılanmasını, TCK, TMK ve CMK'daki basın özgürlüğü açısından sorun oluşturan maddelerin ve özel yetkili mahkemelerin kaldırılması. Türkiye'nin basın özgürlüğünde ayıplı bir ülke olmaktan kurtulmasının zamanı gelmiş ve geçmektedir.
İbrahim H. SİPAHİ
19,02,2013
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.