Sezai Karakoç'a Göre Edebiyat
Tabii ki söz ve yazıyla anlatırken, " edebli " olmasına da itina edeceğiz. Bakın günümüzün önde gelen şairlerinden Sezai Karakoç, edebiyatla ilgili düşüncelerini nasıl dile getiriyor:
" Edebiyatın bir uzmanlık konusu olan tarafı vardır, bir de herkesi ilgilendiren bir yanı. Herkes hatip olamaz ama her insan düzgün konuşma çabasını göstermek zorundadır. Bu yüzdendir ki edebiyattan anlamak kişiye kolay, rahat ve doğru konuşmasında yararlı olacaktır. Herkes şair olamaz ama herkes az çok, şiirden zevk almalıdır. "
Burada Sezai Karakoç'a yürekten katılıyorum. Edebiyat, sadece ihtisas yapan akademisyenlerin, eğitimcilerin, yazar ve şairlerin tekelinde değildir. Edebiyatı ilgilendiren güzel konuşma ve yazma olduğuna göre herkesi ilgilendirir.
Sezai Karakoç bundan sonra fikrini güçlendirebilmek için hoş bir misal de veriyor:
" Eski aydınlarımız, konuşmalarımız ve yazılarına sık sık bir beyit ya da bir şiir alarak onları güzelleştirir ve zenginleştirirdi. Bugün şiir pek hafızaya hitap etmediğinden, konuşmalara ve yazılara sık sık şiir alınması belki pek uygun düşmeyebilir. Çağımızda yazı ve konuşma havasına şiirin kendisi değil ama şiir kültürü sızmalı. Roman, piyes ve hikayeler de psikolojik tahliller, karakter belirlemeleriyle, kişiliğimizin olgunlaşması ve derinleşmesi için köklü tecrübe sahalarımızdır. Bu yüzden her kişi, aydın olabilmek için mutlaka, belli bir ölçüde edebiyatın çeşitli alanlarından az çok haberdar olmak zorundadır. "
Günlük hayatımızdaki konuşmaların güzel bir Türkçeyle yapılabilmesi için, şiir kültürüne ihtiyaç var. Çünkü şiir bizim her türlü kötülüklerimizi yontar, insani bir hüviyete sokar. Elbetteki Sezai Karakoç'un belirttiği gibi edebiyatın çeşitli alanlarından haberdar olmak, bize yeni ufuklar açacaktır.Ve önümüze açılan bu ufuklar doğrultusunda da emin adımlarla yürüyeceğiz. Önemli olan, bu adımları atabilmek için içimizde gayret olmalıdır.
Yazımı yine Sezai Karakoç'un düşünceleriyle noktalamak istiyorum:
" Bir toplumun tarihi, biraz da şairlerinin, müzisyenlerinin, hatiplerinin, tarihçilerinin tarihi demektir. Nedim'i çekip çıkarınız, Lale Dönemi güzelliğinden çok şey kaybedecektir. Baki'siz bir Kanuni Devri düşünülebilir mi? Ve Nefîsiz bir Dördüncü Murad Devri, Fuzulisiz Bağdat ve Kerbela, Akifsiz Çanakkale ve İstiklal Savaşı, Mevlanasız bir Konya ve Yahya Kemal'siz bir İstanbul?
Edebiyatı, her yerde ve her kesimde, yeniden layık olduğu yere oturtmak artık toplumumuzda en kesin bir ihtiyaç haline gelmiştir. Cehaletin karanlığından kültür ve medeniyet aydınlığına ancak böyle çıkabiliriz. "
Ömer Öner
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.